29 Kasım 2012
Dünya Bankası tarafından yayımlanan rapora göre, karbon salımını durdurmak için acilen radikal önlemler almalı ya da bütün ekosistemin çöküşüne, gezegenin üzerinde yaşayan canlıların milyonlarcasının yerinden yurdundan olmasına, acı çekmesine ve ölümüne hazır olmalıyız.
Rapor, iklim değişikliğine karşı hızlıca önlem almakta sürekli uğradığımız başarısızlığın gezegenin bu yüzyılın sonuna kadar kaçınılmaz olarak en azından 4°C (7.2 °F) ısınmasına neden olacağı ve bunun da mahşerin habercisi olacağı konusunda uyarıyor.
Dünya Bankası için Postdam İklim Etkileri Araştırma ve İklim Analizi Enstitüsü tarafından hazırlanan 84 sayfalık rapor, “Turn Down the Heat: Why a 4°C Warmer World Must Be Avoided,” (Sıcaklığı Düşür: Neden 4 °C Daha Sıcak Bir Dünyadan Kaçınmalıyız), geçen hafta yayımlandı. Rapor, artan sıcaklılarla birlikte kitlesel bir kaos, çöken sistemler ve 14. Yüzyıl’da Avrupa nüfusunun yüzde 30 ila 60’ını öldüren kara veba gibi, hastalıklarla yüz yüze bir dünya resmediyor. Rapor, 26 Kasım Pazartesi günü, Doha’da BM İklim Değişikliği Konferansı'nın başladığı gün yayımlandı.
Gezegende 4 derecelik bir sıcaklık artışı –BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin taahhüt ettiği emisyonların böyle bir sıcaklık artışını kaçınılmaz yapıyor- tarımsal üretimde çok ani düşüşlere neden olmanın yanı sıra balık türlerinin pek çoğunun da yok olmasıyla dünya çapında açlık ve kıtlığa neden olacak.
Yükselen deniz seviyesi nedeniyle sular altında kalacak olan kıyı bölgelerinde ve ada ülkelerinde yaşayan yüz milyonlarca insan evlerini terk etmek zorunda kalacak.
Sıtma, kolera, Deng humması gibi hastalıklarda patlama olacak. Sellerin yanı sıra özellikle tropik bölgelerdeki yıkıcı sıcaklık dalgaları ve kuraklıklar, dünyanın büyük bir kısmını yaşanamaz hale getirecek. Amazon deltasını kaplayan yağmur ormanı, mercan resifleri ve insan nüfusunun varlığını sürdürebilmesi için hayati önemde olan pek çok hayvan ve bitki türü yok olacak.
‘Canavar kasırgalar’ bütün şehir ve toplulukların yanında biyoçeşitliliği de kırıp geçirecek. Rapor, bütün bu aşırı olayların dünyanın çeşitli bölgelerinde eşzamanlı olarak şimdiden başladığını ve “insan sistemleri üzerinde eşi görülmemiş bir baskı” oluşacağını belirtiyor. Zamanla küresel tarım üretimi bunu kaldıramaz hale gelecek. Sağlık, felaketler karşısındaki acil müdahale sistemleri, toplumsal birliği sağlayan yasalar ve düzen dağılmaya başlayacak. En önce dünyanın en fakir kesimi etkilenecek, ama eninde sonunda hepimiz Endüstri Çağı’nın çılgınlığının ve kibrinin kurbanı olacağız. Ve henüz hiçbir şey yapmıyoruz.
Rapor diyor ki: “Küresel sıcaklıktaki 4 °C artışı günümüzle Son Buzul Çağı’ndaki sıcaklık farkı olarak düşünmek işe yarayabilir; Orta Avrupa’nın ve Amerika Birleşik Devletleri’nin büyük bir bölümünün buzlarla kaplı olduğu o dönemde küresel sıcaklık bugünkünden 4.5 ila 7 °C daha düşüktü.” “Ve insanların başlattığı bu büyüklükte bir iklim değişikliği neredeyse yüzyıldır olmakta.”
Endüstrileşen dünyada, siyasi elitler ve büyük şirketlerin ileri gelenleri, son derece çarpıcı bilimsel verilere rağmen, kısa dönemli şirket kârlarını ve çıkarlarını insan hayatından ve ekosistemi koruma çabasından daha öne koymaya devam ediyor. Fosil yakıt endüstrisi doğal dünya ile ilişkimizi gelecek kuşaklar için bir felakete çevirmeye azimli. Atmosferdeki en önemli sera gazı olan CO2 konsantrasyonu endüstriyel çağın başından bu yana, 2012 Eylül’üne gelene kadar, 278 ppm’den 391 ppm’e yükseldi, ve şimdi de yılda 1.8 ppm artıyor. “Devrilme noktası” olarak belirlenen 350 ppm sınırını çoktan geçmiş bulunuyoruz. Bu seviyenin ötesinde, dünya üzerinde bildiğimiz hayat sürdürülemez. CO2 konsantrasyonu şu anda 15 milyon yılın en yüksek seviyesinde. Şu anda yılda 35 milyar ton olan CO2 salımının 2020 yılında 41 milyar tona ulaşacağı öngörülüyor.
1995’ten bu yana sera gazlarının etkisi nedeniyle atmosferde hapsolan fazla ısının yüzde 90’u şu anda okyanuslarda olduğu için, hemen şu anda karbon salımlarını kessek bile, deniz seviyesindeki yükselme, Grönland’da ve Arktik buz örtüsündeki erime ve yanı sıra okyanusların asitlenmesi ve bunun iklimde büyük bir düzensizliğe neden olması kaçınılmaz.
Raporun tahminine göre eğer sıcaklık artışı 4 °C dereceye varırsa, 2100 yılına kadar deniz seviyeleri 0.5 ila 1 m., belki de daha fazla yükselecek. Gelecek yüzyıllarda ise deniz seviyeleri birkaç metre yükselecek. Eğer sıcaklık artışı 2 °C derecede veya daha altında tutulabilirse bile 2100’e kadar deniz seviyesi 20 cm. yükselecek, belki de 2300 yılında şimdikinden 1.5 ila 4 metre daha yüksek olacak. Rapor, deniz seviyesindeki yükselmenin 2 metre altında kalabilmesi ancak sıcaklık artışının 1.5 derecenin altında tutulabilmesiyle mümkün olabileceğini belirtiyor. Deniz seviyesindeki yükselme sabit olmayacak. Tropik bölgelerdeki kıyılar, daha yüksek enlemdeki bölgelere oranla yüzde 20 daha yüksek olan deniz seviyesi nedeniyle sular altında kalacak.
“Ayrıca, buz örtüsünün erimesi, okyanusların buz örtüsüne doğru olan yerçekimsel hareketini azaltacak ve sonuç olarak okyanuslardaki su Ekvator’a doğru çekilecek,” diyor rapor. “Küresel ısınma ve diğer faktörler nedeniyle değişen rüzgâr ve okyanus akıntıları, deniz seviyelerinde bölgesel yükselmelere neden olacak. Deniz seviyesindeki yükselmenin bir bölge veya ülkede bile asimetrik olacağı öngörülüyor. Deniz seviyesindeki yükselmenin ve şiddetli su baskınlarının gelişmekte olan 31 ülke üzerinde gelecekte yapacağı etkiye bakıldığında, bu ülkelerin tüm şehirleri arasından sadece 10’u toplam zararın üçte ikisine maruz kalıyor."
En çok etkilenecek şehirler Mozambik, Madagaskar, Venezuela, Hindistan, Endonezya, Filipinler ve Vietnam’da. Küçük ada ülkeleri ve nehir deltalarında bulunan bölgeler için deniz seviyesindeki yükselmenin, -özellikle sayıları ve şiddeti artacak tropik kasırgalar, diğer aşırı iklim olayları ve iklim değişikliğinin okyanus sistemlerinde neden olacağı artan sıcaklık yüzünden koruyucu mercan resiflerinin yok olması ya da okyanusların asitlenmesi gibi değişikliklerle birlikte-, çok daha çeşitli ve kötü sonuçları olacak.
Rapor şöyle diyor: “CO2 konsantrasyonunun 550 ppm olacağı (2.4 derecelik bir sıcaklık artışına göre) 2060 yılında pek çok yerde mercan resifleri yok olmaya başlayacak. “Sıcaklık artışının başlattığı ağarma etkisi, okyanusların asitlenmesi ve deniz seviyesinin yükselmesi, -1.5 derecelik bir küresel sıcaklık artışında bile- mercan resiflerinin çok büyük bir bölümünü tehdit ediyor. Bütün mercan resifi ekosisteminin bölgesel olarak yok oluşu 4 °C derecelik sıcaklık artışı gerçekleşmeden çok önce olabilir ve bunun gerek besin sağlamak gerekse turizm gelirleri nedeniyle mercan resiflerine bağımlı olan insanlar ve hayatta kalabilmek için mercan resiflerine bağımlı olan pek çok tür için çok ciddi sonuçları olabilir.”
Mısır ve buğday üretimi, yükselen sıcaklık nedeniyle 1980’den beri dünya çapında sürekli düşüyor. Ancak bu ürünlerdeki düşüş önümüzdeki yıllarda yükselen sıcaklıklarla beraber çok hızlanacak ve çok yaygın beslenme yetersizliği ve açlığa neden olacak. Bu, fakir nüfusun, özellikle çocukların kronik açlık ve beslenme yetersizliği ile karşı karşıya kalması demek. Çeşitli ölümcül salgın hastalıklarda da artış olacak. Sürekli tekrarlanan seller nedeniyle kirlenen içme suları ishal ve solunum hastalıkları gibi hastalıkları yaygınlaştıracak. 2012’de Amerika Birleşik Devletleri’ndeki tarım arazilerinin yüzde 80’ini etkileyen kuraklık norm haline gelecek. Rapora göre, Tropikal Güney Amerika, Orta Afrika ve Pasifik’teki tropik adalar, sıklıkla -insan hayatını sürdürülemez hale getirmeyecekse bile- çok zorlaştıracak derecede, katlanılamaz sıcaklık dalgaları ile karşı karşıya kalacaklar.
“Bu yeni yüksek-sıcaklık iklim rejiminde, en soğuk aylar bile, 20. Yüzyıl’ın sonundaki en sıcak aylardan büyük ölçüde daha sıcak olacak.
Akdeniz, Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Tibet Platosu gibi bölgelerde, neredeyse bütün yaz ayları şimdi yaşanan en aşırı sıcak dalgalarından daha sıcak olacak. Örneğin, Akdeniz bölgesinde yaşanacak en sıcak Temmuz, bugünkü en sıcak Temmuz’dan 9 °C derece daha sıcak olacak. Rapor, bu değişikliklerin “potansiyel olarak pek çok topluluğun ve doğal sistemin adaptasyon kapasitesinin ötesinde” olduğunu belirtiyor.
“İklimde yaşanan bu kırılmanın yaratacağı baskı ve güvensiz ortamın psikolojik ve zihinsel sağlık açısından da negatif etkileri olacak,” diyor rapor. “Çatışma ve şiddet seviyesinde” artışa neden olacak. Bu değişiklikler, ulusal kimliklerde ayrışmaları ve geleneksel kültür dinamiklerinde değişiklikleri de getirecek.”
Rapor, 2 °C derecenin altındaki bir sıcaklık artışının bile çevre ve insan nüfusu açısından ciddi zararları olacağını kabul ve teslim etse de, endüstrileşmiş ülkelerin liderlerini, acilen -fosil yakıtlara bağımlılığı son erdirmek de dahil olmak üzere-, küresel sıcaklık artışını 2 °C derecenin altında tutacak radikal adımlar atmaya çağırıyor. Sıcaklık artışına ve aşırı iklim olaylarına adapte olabilecek yeşil bir altyapı, verimli toplu taşıma ağları ve karbon salımlarını en aza indirecek yenilenebilir enerji sistemleri kurmak için devasa bir yatırım yapmazsak eğer kendi aptallığımızın kurbanı olacağız.
“Bu ihtiyaca cevap verilmezse, ekonomik, sosyal, politik kırılmaların da eşlik edeceği bir ekolojik kabus kaçınılmaz. İnsan türü, kritik bir sosyal sistemin eşiğinden geçiyor ve bu halleriyle çok az işe yarayacak hatta çökebilecek kurumları adapte etmek için aksiyonlar almalıyız,” diyor rapor. Sıcak dalgaları, beslenme yetersizliği, deniz suyunun karışması nedeniyle içme suyunun kalitesinin azalması gibi, insan sağlığı üzerindeki baskılar sağlık sistemi üzerinde de adaptasyonun mümkün olamayacağı aşırı yükler meydana getirecek ve tüm bunlar alıştığımız yaşam sistemleri üzerinde korkutucu değişikliklere neden olacak.
Rapor “Dünyanın 4°C derecelik sıcaklık artışına adaptasyonunun mümkün olabileceği kesin değil,” diyor ve şöyle devam ediyor: “4 derecelik bir sıcaklık artışıyla, toplulukların, şehirlerin, ülkelerin bildiğimiz yaşam tarzında çok ciddi kırılma, zarar ve değişiklikler olacak, ve bütün bu riskler eşit olamayan bir şekilde yaygınlaşacak. En fakirler en çok etkilenen kesim olurken küresel olarak insan toplulukları arasında bugünkünden çok daha büyük çatlaklar ve eşitsizlik meydana gelecek. Basitçe, 4°C’lik bir sıcaklık artışının olmasına izin verilemez ve bu sıcaklık hemen düşürülmeli.”
Makalenin İngilizce aslı 29 Kasım 2012 tarihinde Nation Of Change'de yayınlanmıştır.
Türkçeye çeviren: Demet Tığın Hakman