23 Eylül 2010Radikal
Avrupa Kültür Başkenti İstanbul, önceki gün büyük tedirginlik uyandıran bir saldırıya sahne oldu. İstanbul’un Beyoğlu ilçesinde, ilçenin en eski mahallerinden Tophane’de toplu sergi açılışı yapan dört galeri saldırıya uğradı. Mağdurların anlatımına göre sopalı, coplu, biber gazlı saldgırganlar linç ortamı yarattı. Olayla ilgili yedi kişi gözaltına alındı.
Beş kişinin kentin göbeğinde hastanelik olduğu, galerilerin camlarının indirildiği saldırı İstanbul’un ‘Avrupa Kültür Başkenti’, ‘farklı kültürlerin içiçe yaşadığı hoşgörü beşiği’ ve ‘emlak piyasasının yükselen yıldızı’ olmasına gölge düşürdü. Ama Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay dün konuyla ilgili suspustu. Bakanlıktan veya bakandan bu konuda hiçbir açıklama gelmezken, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, sabah ilk yaptığı ilk açıklamada iki noktaya vurgu yaptı: Hiçbir işyerine yönelik bu tür saldırılara izin vermeyiz. Saldırının amacını araştırıyoruz. Bilgiler kesinleşmeden basına bilgi vermem yanıltıcı olur.
Vali Mutlu öğleden sonra zanlıların ilk ifadelerin ardından beklenen açıklamasını yaptı. Saldınının ‘spontane geliştiğini’ vurguladı:
“Tophane, Beyoğlu ramazan ayı da dahil olmak üzere lokantalarımızın içkili içkisiz yasal çerçevede faaliyetlerini icra ettikleri ve hiçbir olumsuzluğun yaşanmadığı bir alan. Dolayısıyla o bölgenin böyle bir hassasiyeti zaten yok. Toplu sanat açılışı etkinliği kapsamında konukların haklı olarak dışarıya doğru biraz taşmış olması, yolda yaya trafiğini biraz aksatıyor. Trafiğin aksamasıyla beraber, zaten dar bir mahalle, gelen geçenler arasında bir tartışma oluşuyor. Tartışma biraz da büyüyerek galerilerin camlarının kırılmasına varana kadar bir ortam oluşuyor.”
Vali böylece saldırının ardında ‘mahalle baskısı, sanata saldırı, rant veya örgütlü bir iş’ olması ihtimallerini dışladı. Vali “Gözaltındaki yedi kişinin ‘evet, ben de olaya karıştım’ şeklinde ifadesi yok. Bizzat kavgaya iştirak etmiş kişiler değil. Öyle 30 kişilik bir grubun hadisesi değil. İfadelerden şu anda gördüğümüz, birkaç kişi tartışmaya girmiş ve bu tartışmada taraf olmuş” dedi.
Tophane muhafazakar kesimle bohem hayatın iç içe geçebildiği ender bölgelerden.
İSTANBUL - Tophane’de bir çay bahçesi... Yüzlerde bir gerilim var. Konu malum. Önceki gece galeri açılışına gelenlere yönelik saldırı... Televizyonda da bu naber var. Çay bahçesinden sesler yükseliyor: “Tahammülsüzüz işte kardeşim...” “Onlar da sokağın ortasında içmesinler...”
Adını vermek istemeyen ikinci el eşya satan bir esnaf olayı “Bizim çocuklar dalmışlar” diye yorumluyor. Ve ‘bizim çocuklar’ mahalledeki hemen herkes tarafından sahipleniliyor. Görünürde kınansa da adeta bir elinize sağlık havası hakim.
Mahalle gençlerinden Ercan Babacan’a göre de neden aynı: “Bizim sanat galerilerine veya içki içilmesine bir tepkimiz yok. Defalarca uyardık kaldırımları kapattıkları için. Dün bir hanım kardeşimiz geçerken, ‘Yolu açında geçeyim’ deyince ‘Başka yerden geç’ karşılığını vermişler. Bunu duyan gençler de tepki gösterdiler.”
Celal Kıyağan 44 yıldır Kumbaracı Yokuşu’nda çalıştığını, Boğazkesen’de oturduğunu söylüyor: “Son zamanlarda buralarda olanlardan rahatsızız. Kumbaracı’da apart oteller açtılar. Kadın erkek çıplak banyo yapıyor gözümüzün önünde. Her sabah kapımızın önünde sızmış birini buluyoruz. Burada bize zulüm var.”
Olayın meydana geldiği caddenin bir arka sokağında ‘bıçkın’ gençler toplanmış konuşuyor. Gazetecilere tepkili de olsalar, birkaç soru sonrasında yumuşuyorlar. İçlerinden Aziz şunları anlatıyor: “Burada herkes içkisini de içer, başka şeyini de. Ama hiç kimse gidip sokak ortasında ‘bir elinde sigara, bir elinde kadehle’ içmesin. Ben de içerim ama gider en tenha yerde. Bazen burada aileler sokaktan geçemiyor.” Sakallı ve şalvarlı başka bir genç ise galerilerin mahallelerine gelmelerini istemediklerin net biçimde ifade ediyor: “Gelmesinler. Burayı da Beyoğlu’na çevirdiler.”
İsmini vermek istemeyen ve Roman olduğunu söyleyen bir kadın ise şunları söylüyor: “Cumhuriyetçiyiz. Burası modernleştikçe bunlar azıyor. Yobazlar işte.” İnşaat mühendisi Vahdettin Hüdür ise olaya başka bir açıdan yaklaşıyor: “Galericilere saldıranları da figüranlardan olarak görüyorum. Buranın adını kötüleyecekler, sonra fiyatlar düşecek, yerler ucuza kapatılacak, sonra yine pahalanacak.”
Tahsin Çatuk Bitlis Derneği Başkan Yardımcısı: “Daha önceki uyarılar sonuç vermedi. Sonuçta bu oldu. Cihangir gibi Kılıçali Paşa gibi daha modern semtlerin altında Tophane yapısının örtüşeceğini sandılar. Fakat muhafazakar yapısı gereği bu içkili toplantıların hoş karşılananmadığını bilinen bir gerçekti. Olmasa daha iyi olurdu. Biz sanata karşı değiliz. Ama içkili ortamlar kimseye huzur getirmez. Böyle devam ederlerse bu tür olaylar yine olur kanaatindeyim.”
Saldırı sinyali internette günler önce verildi
İSTANBUL - Tophane’de önceki gece yaşananların sinyalinin 1.5 ay önce sanal ortama yansıdığı ortaya çıktı. www.tophanehaber.com’ 16 Ağustos’taki haber şöyle: “Özellikle son yıllarda bazı medya kuruluşlarının bilinçli olarak gündeme getirdikleri ‘mahalle baskısı’ kavramının arkasına sığınarak, bundan cesaret alan birileri semtte yaşayan ailelerin sosyal yapısını, kültürünü, saygınlığını, gelenek ve göreneklerini resmen taciz ediyorlar... ” Ve yorumlar:
“Herkes kendi mahallesinde apartmanında gayri ahlaki şeyleri gördüğünde arkasını dönmiyecek. Yapacak çok şey var” (28 Ağustos)
“bence önce belediye başkanına sonrada hostel ve içkili mekan sahiplerine tophaneyi ve tophanelileri öğretmemiz gerek Osmanlı ne güzel demiş: nuh ile uslanmıyanı etmeli tektir tektir ile uslanmıyanın hakkı kötektir” (19 Ağustos)
“Perde acık adam karşımda ic camaşırı ile duruyor ve ben kendisini ikaz ediyorum perdeni kapat diye ama nafile cünkü adam türkce bilmiyor.” (18 Ağustos)
“Geçmişte uyuşturucu belasıyla sorun yaşayan mahalleli mücadele etti ve kendinden olamayanı attı bugunde bunun moderen olanına dur demek için mücadele etmeli...” (17 Ağustos)
Basın toplantısında ‘Alkollü müydünüz’ sorusu!
İSTANBUL - Galeri açılışında saldırıya uğrayanlar dün Beyoğlu Galatasaray’daki Cezayir Restoran’da bir basın toplantısı düzenledi. Toplantı bile gergindi. Saldırıda mağdurlara gazetecilerin arasından ‘Alkol alıyor musun’ diye ‘laf atılması’ tartışma yarattı.
Sanatçı ve Bilgi Üniversitesi Üyesi Nazım Hikmet Richard Dikbaş’a göre saldırı örgütlü bir saldırıydı ancak tüm Tophane halkına mal edilemezdi: “ 40-50 kişi sopa ve biber gazlarıyla birden bizi saldırdı. Galeriler tahrip edildi. Saldırıda gaz spreyi, bıçak, kırık şişeler, demir sopalar ve coplar kullanıldı. Polonya, Hollanda, Alman, İngiliz uyruklu sanat severler de hastanelere kaldırıldı. Benim de kafama sopayla vurdular. Dört dikiş atıldı.”
Dikbaş saldırganların internette örgütlendiğini düşünüyor: “Bu eylemlerin internet üzerinden ve mahalledeki mekânları kullanarak örgütlenen bir grup tarafından gerçekleştirildiğini biliyoruz” dedi.
Galeri sahibi Azra Tüzünoğlu da son iki senedir tehdit aldıklarını vurguladı: “Bu saldırının sebebi sokakta bir araya gelmiş ve sohbet eden insanlar olamaz. İki yıldır tehdit alıyorduk. ’Burası sizin yeriniz değil, geldiğiniz yere gidin’ diyorlardı. Ama biz bunları hoşgörüyle halledileceğine inanıyoruz. “
Edebiyatçı, müzisyen Kaan Şimşekay’sa Tophane’de yaşadığını ve saldırıdan kendisini semt sakinlerinin kurtardığını anlatıyordu ki, üst üste yığılıp not almaya çalışan gazetecilerden biri “Alkol alıyor musun” diye bağırdı. Soru salonda gerilim yaratmıştı. Salonda bazı kişiler soruyu yönelten gazeteciyi yuhalarken, yabancı gazetecilerse şaşkınlık içinde kafalarını sallıyordu.
‘Gaz yedik, sopa yedik’
Sera Kalkavan olayı bluğ’unda anlattı:
“Tophane Galeri Non’da Extramücadele’nin yeni sergisinin açılışındaydım bu gece. Yüzlerce kişinin katıldığı geceye Tophane esnafı - sakini olduğunu tahmin ettiğimiz 20 civarında kişi tam anlamıyla bir baskın gerçekleştirdi. (...) Önce biber gazıyla saldıran grup ardından serginin ziyaretçilerinin üzerine yürüdü, kadın-erkek ayrımı yapılmadan bira şişeleri sırtlarında ve kafalarında kırıldı, masum kalabalık tekme tokat oradan uzaklaştırdı. Birbirini korumaya çalışan insanlar çok kısa sürede kaçtı veya yakındaki iş yerlerine sığındılar. İçeride ise farklı bir senaryo yaşanıyordu, biber gazına maruz kalanlar, dışarıya çıkıp dayak yememek için galerinin üst katlarına koşarak yan binaya sığındılar. Sanki bir sanatçının sergisinde değil de Nazi işgali altında bir kentteymiş gibi. Bir sergiye gidiyorsunuz ve biber gazı yiyor, dayak yiyor, yaralanıyorsunuz...”
Gözaltındakiler bırakıldı
Mağdurların şikâyeti üzerine gece olaylara karıştığı öne sürülen bir kişi gözaltına alınmıştı. Bu kişinin verdiği bilgiler üzerine dün sabah saatlerinde gözaltı sayısı yediye yükseldi. Beyoğlu Emniyet Müdürlüğü Taksim Polis Merkezi’ne götürülüp, haklarında ‘darp ve mala zarar vermek’ suçlarından işlem yapılan zanlılar benzer ifadeler verdi. Zanlıların “Etkinliğe katılanlar içeride sigara yasağı olduğu için içkilerle galerilerin önüne çıktı. Galerilerin kapı önlerinde yüksek sesle konuşup alkol aldılar. Çevre sakinleri rahatsız oldu. Uyardık. Alkolün de etkisiyle gürültü arttı. 10-15 kişi yanlarına gittik. Olayda sopa ve bıçak kullanmadık. Bize kadeh fırlatıldığı için biz de taş attık. Vrgüt bağlantımız yok” dediği öğrenildi. Savcılığa sevk edilen yedi zanlı ifade verdikten sonra serbest bırakıldı.
‘Hukuk icat etmesinler’Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik:
Mesele faili meçhul bir mesele değildir. Hem şu anda o olayın faili konumunda olan yedi kişi gözaltındadır. İfadeleri alınmıştır, mahkemeye sevk edileceklerdir. Kim hangi yanlışı yaparsa yapsın o yaptığı yanlışın kendi yanına kar kalmaması gerekiyor. Ama mesele gerçekten anlatıldığı gibi midir, değil midir? ‘30 kişi’ deniyor gazetelerde fakat fail konumunda emniyette sorgusu devam eden yedi kişidir. Bir kez daha altını çizmek istiyorum hukuk devletinde kim neden hoşlanmazsa hoşlanmasın, kendini mahkeme, polis, adliye yerine koyarak kendine hukuk icat edemez. İnfaz yapamaz, kendini polis yerine, asker yerine, jandarma yerine, hâkim ve savcı yerine koyamaz. Hukuk devletinde de böyle şeylere müsamaha edilemez. Gereği neyse polise intikal etmiş bir meseledir, bunun gereği yapılacaktır.
AKP neden susuyor?
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin “Basketbol maçında kendisini yuhalayanları faşizan yöntemlerle bulup ortaya çıkaran, sorgulayan, göz korkutan AKP iktidarı, İstanbul’un göbeğindeki bu çirkin saldırıya tepki vermiyor. Tek bir AKP’li bile bu alçak saldırıyı kınamıyor. ‘İleri Demokrasi geliyor’ yalanının çokça söylendiği şu günlerde, yukarıdan aşağıya örgütlenen faşizm, toplumun nefes alabileceği damarların tümünü tıkıyor” dedi. .
CHP İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek, yazılı önergede İçişleri Bakanı Atalay’a “Beyoğlu’nun ‘mahalle baskısı’na maruz kaldığını düşünüyor musunuz?” diye sordu.
Toplum kutuplaştırıldı
Hüsamettin Koçan: Kutuplaştırmanın getirdiği taşkınlık. Anayasa oylamasında toplum aşırı derecede kutuplaştırıldı.
Gülsün Karamustafa: Niye böyle alevlendiği konusunda da meraklanıyorum, çünkü bu galeriler uzun zamandır faaliyet gösteriyor.
Fikret Otyam: Allah, Anıtkabir’i ve TBMM’yi korusun. Yani bu 58 yolundan sonra her şey olabilir. Fethullah Gülen’in Türkiye’ye yaptığı en büyük kötülüklerden biri de bu oldu.
Yahşi Baraz: Türkiye’de büyük bir siyasi bölünme oldu. Tabi bu tırmanabilir yıllar içerisinde.
Levent Çalıkoğlu: Bu insanlar iç içe yaşıyor ve buna devam da edecekler analiz etmek lazım.
Galerilerde ne vardı?
Saldırıya uğrayan dört galeriden Galeri Non’da Extramücadele’nin ‘Extramücadele 2010/Bunu ben yapmadım, siz yaptınız’ başlıklı sergisi, Galeri Elipsis’te Michel Comte’nin ‘Women - Obsession’ başlıklı sergisi, Pi Artworks’un iki galerisinde Mehmet Ali Uysal’ın ‘Askıda’ ve ‘Tebdilibeden’ adlı sergileri, Outlet İstanbul’da ise Jakup Feri’nin ‘Çekirdek Instead of Leblebi’i sergileniyordu.
Al sana kozmopolit...
Tophane, İstanbul’un en eski ve artık yükselen semtlerinden biri. Dar sokakları, eski binaları son bir iki yıldır sanat galerileri ve ard arda açılan hostellerle canlandı. Bölge, İstanbul’un en hareketli yerlerinden İstiklal Caddesi’ne yürüyerek beş dakika mesafede. Milyar dolarlık Galatoport Projesi burnunun dibinde.
Çoğu en az 20-30 yıldır aynı kırık dökük evlerde oturan mahalle sakinleriyse bu görünüme tezat. Ağırlığını Siirt, Bitlis ve Erzincanlıların oluşturduğu semt, bir yandan muhafazakar yapısını korumaya uğraşırken bir yandan hızlı bir değişime tanık oluyor. Mahallede emlak fiyatları fırlarken haciz minibüsleri eksik olmuyor.
Bölgenin hareketli yapısı, binalara da yansıyor. Boğazkesen Caddesi’nde bir sanat galerisi, yanında ‘bitirim’ kahvesi, karşısında naylon leğenci, hostel, onun karşısında tarihi simit fırını, hostellere dürüm satarak büyüyen büfe gibi işyerleri tam anlamıyla yumak gibi birbirine geçmiş durumda. Hostellerin 50 metre ötesinde Kadiri Tekkesi ve çoğu sakallı, cüppeli, çarşaflı mahalle sakinleri yaşıyor. Ancak çarşaflılarla, şortlu, atletli mahalle sakinleri arasında herhangi bir gerilim, bugüne kadar bilinmiyor. Firuzağa Mahallesi’nden Tophane’ye inen sokaklar dokuyu aynen yansıtıyor: PKK veya Hamas yanlısı sloganlar, homofobiyi ve mülk edinmeyi kınayan duvar yazılarıyla iç içe üst üste geçmiş durumda. Tophane esnafı ise ‘öfke’siyle meşhur. Bu öfke son olarak IMF toplantısını protesto ederken dükkanlara saldıran protestocuların öldüresiye dövülmesiyle TV ekranlarına konu olmuştu.