Carsten Matthäus
Aslında riskten kaçınan bir adam değil kendisi. Hobilerinden biri, kendine ait savaş uçağıyla göklerde uçmak. Ancak Oracle’ın patronu ve multimilyarder Larry Ellison, temkinli biri oldu: “Tehlikeli bir dünyada yaşıyoruz. Öyle olmadığı gibi davrandığımız, on yıllık muhteşem bir dönemimiz oldu.”
Korkusuz dönemin tamamen geride bırakıldığını, borsa piyasaları gösteriyor. Amerikalılarla İngilizlerin Irak’ı askeri açıdan kontrol altına aldığı giderek belirginlik kazanmasına rağmen, yatırımcılar kutlayacak halde değil. Tersine, New York ve Frankfurt’taki borsa barometreleri düşük seviyelerinden bir türlü kurtulamıyor. Yıllık karşılaştırmada, telafi edilmesi gerekenler ortada: Dax endeksi 10 Nisan 2002’de 5378 puandaydı; bugünkünün iki katı. Dow Jones geçen yılki seviyesinin yaklaşık 2 bin puan gerisinde. Amerikan Doları da –bir yılda Euro karşısında % 20’nin üzerinde geriledi- şiddetli değer kaybından belini doğrultamıyor.
Alman Şansölye SchröderKötü his, her yere yayıldı. “Irak’taki savaşın dünya ekonomileri açısından güvensizlik ortamını derinleştirdiğini ve, bazı büyüme umutlarını –eğer tamamen yok etmezse- olumsuz etkilediğini şimdiden görmek mümkün,” diyor Şansölye Gerhard Schröder, Hannover Fuarı’nın açılışında. İyi dönemlerde bu gibi fırsatlarda “Dünya İhracat Şampiyonu”, “Mühendislik Sanatı” gibi kavramlar kullanırdı oysa... Fuara iştirak eden 6 bin dolayında şirketten son anda 400’ü katılmaktan vazgeçti. Fuar sözcüsü Detlev Rossa, nedenlerini kısaca şöyle sayıyor: “Ekonomik durumun kötülüğü, SARS hastalığı ve Irak savaşı.”
Hiçbir iktisat uzmanı bu derece çok sayıda belirsizlik karşısında iyimser bir öngörüde bulunmaya cesaret edemiyor. Avrupa Merkez Bankası, aylık raporunda çareyi dil el verdiğince kaçamak formülasyonlarda buluyor: “Olağanüstü koşullar ekonomik ilerleme hakkında tahminde bulunmayı şu sıralar güçleştirdiğinden, Avrupa Merkez Bankası Konseyi gelişmeleri bundan sonra da dikkatlice takip edecektir.”
İngilizlerle Amerikalıların nihai zaferi daha ilan edilmeden, Irak savaşıyla birlikte maddi olmayan bir değerin ağır şekilde hasar gördüğü açıkça anlaşılıyor; dünya ekonomisi için paha biçilmez bir değer: öngörülebilir bir dünyaya olan güven.
Ticarette küresel buhran
Jeopolitik durumun belirsizliği karşısında birçok firma korkudan bir bakıma donup kalmış vaziyette. Yatırımlar ertelenmekte ya da onlardan tamamen vazgeçilmekte. Şirket yazılımları siparişlerinde örneğin; Peoplesoft ve Siebel, en büyük toptan alıcı müşterilerinin siparişlerini iptal etmesi üzerine geçtiğimiz günlerde uyarıda bulundular: “Savaş ve zaten zayıflamış ekonomiye olan etkilerinden kaynaklanan büyük endişeler, şirketlerin aldıkları siparişlerde dünya çapında gecikmelere neden oluyor.” Oracle’ın patronu Ellison, özel bir ürün üreten sözkonusu iki firmanın bu “tehlikeli dünyada” yakında tamamen ortadan kaybolmuş olacağı tahmininde bulunuyor.
Ancak dünya pazarının liderleri dahi iktisadi iklimin kötü koşullarından kendini koruyamıyor. Cep telefonu devi Nokia örneğin 1996’dan bu yana ilk kez zarar ilan etmek zorunda kaldı. Nedeni basit. Müşterisi olan cep telefonu operatörleri yatırımlarını çok belirgin biçimde durdurmuş halde, havanın yeniden dönmesini bekliyor.
Özel müşterilerde ise durum bir nebze olsun daha iyi, değil. ABD’de ve Avrupa’da tüketici güveni on yıldır en düşük seviyelerine ulaştı. Bu endeks ile, tüketicilerin gelecekte ne kadar güvenli ekonomik koşullarda yaşamayı bekledikleri ölçülüyor. Eğer güven düşük düzeydeyse, tüketiciler büyük eşya/malların alımını ya da pahalı tatil gezilerini genellikle erteliyor, bu da ekonomiyi felç ediyor. NY Times yazarlarından Paul Krugman bu belirsiz dönemde “firmalar henüz cesaretlerini yeniden toplama fırsatı bulamadan, tüketicilerin paniğe kapılabileceğinden” söz ediyor.
Avrupa’da bir sektör özellikle, bu asap bozucu ortamın ceremesini çekiyor. Oxford Economic Forecasting’in araştırmacılarına göre uzun süren bir Irak savaşında, 15 AB ülkesinde turizm sektöründe yaklaşık 260 bin çalışan işinden olacak, böylece AB’nin büyümesi % 0.7 gerileyecek. GSYİH’nin %8’ini turizmden sağlayan Almanya’yı böyle bir senaryoda resesyon bekliyor.
Yara alan yalnızca tatil sektörü değil. Mart’ta Almanya’da otomobillere olan talep de 10 yıldır en zayıf düzeyine geriledi, Alman Otomotiv Sanayisi Birliği’nin açıklamasına göre. Savaş yakında bitmiş olsa bile, Globals Insight Dri Automotive adlı araştırma enstitüsünün öngörüleri, 2003’te Batı Avrupa’da önceki yıla oranla % 4 daha az otomobil satılacağına işaret ediyor.
Bu arada, yeni terör saldırıları ya da askeri çatışmalar olabileceği endişeleri, mevcut belirsizliği tanımlamakta yetersiz kalıyor. Uluslararası alanda faaliyet gösteren firmalar için, | Irak savaşı, görünenden fazlasını götürdü |
küreselleşme sürecinin geriye doğru işletilmesi de bir o kadar zararlı. Bunun için maalesef yeterince gösterge var. ABD Başkanı Bush artık Fransız ve Alman liderlerinin telefonlarına çıkmıyorsa, siyasi bir tartışmanın ötesinde sorun var demektir. BM ve NATO’nun yanında OECD, IMF ya da WTO gibi uluslararası iktisadi örgütlerin de yönlendirici gücünü yitirmesi tehlikesi had safhada.
Pahalıya mal olacak küstahlık
Mart sonunda tüm dünya Bağdat’a odaklanmışken, Avrupalılarla Amerikalılar Dünya Ticaret Örgütü (WTO) nezdinde bir uzlaşma için öngörülen takvimi kaçırdılar. Ama dünya ticareti rahatlamadı. Kalkınmakta olan ülkelerin Avrupa’ya tarım ürünleri ihracatı gelirinden yoksun bırakılması böylece sürdürülüyor. Tıpkı, halklarının yarısı AIDS ya da başka salgınlar yüzünden ölse bile, ucuz ilaç ithal etmelerine izin verilmemesi gibi...
Sanayileşmiş ülkelerin bu küstahlığının, Irak’ta zafer kazanılması durumunda daha da artacağından endişe ediyor, önde gelen iktisat teorisyenleri. New York Columbia Üniversitesi’nden Prof. Jagdish Bhagwati, “ABD ne derece güçlenirse, uyguladığı dünya ticaret politikası o derece kinik (cynical) bir hal alıyor” diyor.
Londra’daki UBS Warburg’un analistlerinden Georg Magnus, uluslararası iktisadi örgütlerin bugüne kadar olduğundan daha da kötü işlediği ortaya çıkarsa eğer, para piyasalarına derhal yansıyacağına dikkat çekiyor: “Finans pazarında risk primlerinin artmasına neden olacak, ekonomik büyümeyi engelleyecektir.”
Dünyada siyasi çerçevenin en elverişli şekilde değişmesi dahi –Irak savaşının kısa sürede sonlanması, Suriye, İran ya da Kuzey Kore gibi diğer ülkelerle tırmanan gerginliğin barışçıl çözümü ve “yaşlı Avrupa” ile ABD arasındaki diplomatik buzul çağının çözülmesi-, uzmanlara göre bugünkü ekonominin zayıflığını ancak hafifletebilir ama, ortadan kaldıramaz. Standard & Poor's’un en kıdemli ekonomisti David Wyss, NY Times’da “Business as usual’a dönebilsek, yalnızca ılımlı büyüme anlamına gelir” diyor. Morgan Stanley’in uzmanı Stephen Roach ise, içinde bulunduğumuz dönemi daha basit biçimde formüle ediyor: “İyimser olmaya çalışıyorum ama dayanabileceğim bir nokta bulamıyorum.”
Orjinali Spiegel Online'da 10 Nisan 2003 tarihinde yayınlanmıştır.