11 Ağustos 2008Hürriyet Gazetesi
Ülkemizde ise hálá herkes afet yönetim uzmanı gibi davranıyor. Böyle bir anlayışla hazırlanan "Afet ve acil durum yönetim başkanlığı teşkilat ve görevleri hakkındaki kanun tasarısı" TBMM Genel Kurulu'na sevk edildi. Güya afetler ile ilgili 42 kuruluşu koordine edecek güçlü bir yapı oluşturacaktık!Sokrates ve eşi bir türlü geçinemezmiş. Bir gün eşi Sokrates'e verip veriştirmiş, ağzına geleni söylemiş. Bakmış kocası hiçbir tepki göstermiyor; bir kova suyu alıp başından aşağı boşaltmış. Sokrates, gayet sakin "Bu kadar gök gürültüsünden sonra bir sağanak zaten bekliyordum" demiş. Benzer şekilde afet yönetiminden anlayan anlamayan herkes bu tasarı hazırlanırken verdi veriştirdi ama bir araya gelinip tartışma yapılamadı. Hiçbir bilimsel tepki verilemedi. Sonuçta beklediğim gibi ortaya tuhaf bir tasarı çıktı. Gelişmemiş ülkelerle gelişmiş ülkeler arasındaki en temel farklardan biri, uzmanlarla uygulama arasında bir köprünün mevcut olup olmaması. Gelişmemiş ülkelerde kulaktan dolma ve etraftan toplama bilgiler uzlaşma adı altında bir araya getirilerek güya reformlar yapılır. Böylece bilimsel bir temel ve felsefeden yoksun olarak hazırlanan kanunlar bir fayda sağlayamadığı gibi, dünyaya rezil olacak komiklikler de içerebilir.DUYDUK DUYMADIK DEMEYİN DEPREM ARTIK AFET DEĞİL!Ülkemizde afet yönetimi, merkezi düzeyde çok başlı ve etkisiz olmakla birlikte afet yönetim sisteminin bütün evrelerini kapsayacak şekilde organize değildi. Bu nedenle, 2004 yılında Bayındırlık ve İskán Bakanlığı'nın düzenlediği Deprem Şurası gündeminde yer alan komisyonlardan biri Kurumsal Yapılanma Komisyonu'ydu. Bu komisyon, bakanlıklar üstü ve ülke genelinde teşkilatlanmış, afetler konusunda ulusal politikalar oluşturacak tek koordinatör ve beyin kuruluşunun oluşturulmasına karar vermişti. Bu merkez politikalar doğrultusunda yapılacak hizmetlerin prensiplerini tespit edip gerekli mevzuatları yürürlüğe koyacak, afetler konusunda görev alacak bakanlık, kamu ve özel kurumlarla sivil toplum örgütlerinin, vatandaşların görev, yetki ve sorumluluklarını belirleyecek, düzenleme ve yaptırım gücüne sahip olacaktı. Maalesef benim de çok emek verdiğim bu çalışma çöpe gitti. Şimdiki tasarı da iyi niyetle hazırlanmaya çalışıldı ama yukarıda bahsettiğim köprü doğru dürüst kurulamadığından, dışarıdan müdahalelerden, kişi ve kurumların anlamsız dirençlerinden dolayı eksik ve zayıf kaldı. Örneğin, tasarıda "acil durum" ile "afet yönetimi" birbirine karıştırıldı. Hálbuki afet yönetimin müdahale aşaması, "acil durum yönetimini" de zaten içermektedir. Bu nedenle bu tasarının adı ve mantığı "Afet Yönetimi Başkanlığı" şeklinde olmalıydı. Bir de inanılır gibi değil; bu kanuna göre deprem, bir afet değil; bambaşka başka bir şey! DAİRE VAR, KURUL VAR AMA LOJİSTİK YOKTasarıda "Bu Kanun; afet ve acil durumlar ile sivil savunmaya ilişkin hizmetlerin ülke düzeyinde etkin şekilde gerçekleştirilmesi için gerekli önlemlerin alınması ve olayların meydana gelmesinden önce hazırlık ve zarar azaltma, olay sırasında yapılacak müdahale ve olay sonrasında gerçekleştirilecek iyileştirme çalışmalarını yürüten kurum ve kuruluşları arasında koordinasyonun sağlanması ve bu konularda politikaların üretilmesi ve uygulanması hususlarını kapsar" deniliyor. Ama sanki bu ifade deprem için de geçerli değilmiş ve Planlama ve Zarar Azaltma, Müdahale, İyileştirme, Yönetim Hizmetleri Daireleri deprem ile ilgili hizmetleri hiç yapmayacakmış gibi bir de ilave olarak "Deprem Dairesi" kurulmuş! Bu da yetmemiş bir de ve sadece "Deprem Danışma Kurulu" kurulmuş. Bu arada yönetimin 5 temel fonksiyonundan biri olan "lojistik" unutulmuş gitmiş!Böylece taslakta "deprem," ayrıca ele alınarak bir kaos ve çok komik bir durum yaratılmış. Halbuki her bir afet türü için bir danışma kurulu ve daire kurulması gibi bir şeyin dünyada bir eşi ve benzeri daha yok! Ayrıca girmeye çalıştığımız AB başta olmak üzere dünyada "Sivil Savunma" kavramı yerini "Sivil Korumaya" bırakmışken biz hálá bu nostaljiden vazgeçemiyoruz. Yani ülke olarak hálá soğuk savaştayız da haberimiz yok!"Bu günün iyi kanunu, yarının mükemmel kanununda çok daha iyidir" diyebilirsiniz. Ama ben daha iyisini yapabilecekken kötünün iyisine ya da efsanelerimizdeki Şahmeran yaratığı gibi (iyi niyetli, aşağısı yılan, üstü ise insana benzeyen) tuhaf bir yapıya hiç razı değilim.