Kardeşimi 11 milliyetçi öldürmüş; biz saf mıyız!

-
Aa
+
a
a
a

20 Mart 2007Yasemin Arpa

Aydın Engin, suikastin aydınlatılmasıyla ilgili beklentiyi, “İki ayda bu noktaya ulaşılmışsa ‘bir yere ulaşılmamış’ deme hakkımız olsa gerek. Bundan sonrası için nasıl bir fotoğraf sunulduğuna gelince... Galiba ‘Hrant Dink’i, milliyetçi duyguları kabarmış bir genç ve ona yardım eden 10 kişi öldürdü. Hepsi bu’ denecek ve bizden buna inanmamız istenecek. Bu kadar saf mıyız?” sözleriyle değerlendirdi.

Meslekte 30 yılı geride bırakan Aydın Engin, Türkiye’nin, Hrant Dink’in cenaze töreni kadar büyük, görkemli ve anlamlı bir gösteri yaşamadığını söyledi. Engin, “Salt kalabalıktan söz etmiyorum. Siyasal örgütlerin birbirleriyle bayrak, flama, slogan yarışına girmediği, itişip kakışmadığı ‘sessiz bir çığlık’tı o cenaze töreni. Dahası bir ilk olarak da anlamlıydı. O gün Türkler ilk kez hesap yapmaksızın, siyasal dürtülerle değil yürek ve bilinçleriyle Ermeni yurttaşlarımızı kucakladılar. Bu elbette umutlar yeşertti. Ama arkasını getirmek, içini doldurmak koşuluyla” dedi. Suikastin üzerinden geçen iki ayda alınması gereken mesafe neydi, gelinen nokta bundan sonrası için nasıl bir fotoğraf sunuyor?Cinayetin üstünden geçen iki ayda alınması gereken yol belli. Çünkü katil belli. Katilin cinayete bulaşmış arkadaşları belli. Çağdaş sorgu yöntemleri ile bundan ötesine hızla ulaşmak çok zor değil. Dahası katille birlikte fotoğraf çektirmek için yarışanlar, katilin sırtını sıvazlayanlar, azmettirici olarak adı açıklanan adamı muhbir olarak kullananlar, ihbarını alanlar, alınan ihbarı gerekli yerlere iletenler ve iletmeyenler de belli. Bu kadar “belli” varken katilin yakın çevresinden 11 genç tutuklandı. Hepsi bu. Ötesini bilmiyoruz. Yani bugün için varılan nokta bundan ibaret. İki ayda bu noktaya ulaşılmışsa “bir yere ulaşılmamış” deme hakkımız olsa gerek. “Bundan sonrası için nasıl bir fotoğraf sunulduğu”na gelince... Galiba “Hrant Dink’i, milliyetçi duyguları kabarmış bir genç ve ona yardım eden 10 kişi öldürdü. Hepsi bu” denecek ve bizden buna inanmamız istenecek. Bu kadar saf mıyız ? Erhan Tuncel’in hem suikasti ihbar eden, hem de azmettiren olmasını nasıl anlamak gerek?

Biz gazeteciyiz dedektif değil. Bu soruların somut yanıtlarını bulup çıkarmak hem bizim işimiz değil, hem bizim başarabileceğimiz iş değil. Dolayısıyla cinayetin arkasında kimlerin bulunduğunu bilemeyiz. Ama cinayetin arkasında kimlerin bulunduğunu ortaya çıkarmak yükümünde olanları, çıkarabilme yetki ve olanağı taşıyanları biliyoruz. Örneğin Adalet Bakanı; hani İstanbul’da Ermeni Konferansı toplandığında “Bizi arkamızdan hançerliyorlar” diyen bakan. Örneğin İstanbul Emniyet Müdürü; hani “Olay örgüt işi değil, cinayet milliyetçi bir kaç genç tarafından işlenmiş” diyen polis şefi. Örneğin o günkü Trabzon valisi; hani bildiri dağıtmak isteyen TAYAD’lıları linç etme girişimini “Örgüt mensuplarına vatandaşın tepkisi” diye tanımlayan vali. Örneğin azmettirici olduğu söylenen muhbiri ilk işe alan ve terfi ederek Emniyet İstihbarat Dairesinin başına geçtiğinde “muhbirini”, yerine gelenlere devretmeyen polis şefi. Örneğin... Daha sayayım mı? İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek’in görevden alınması gerektiği uzun süre konuşuldu. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?Görevden alınsaydı ne olurdu ki ? Görevden alınanları anımsayın. Oradan alındılar ve bir başka göreve atandılar. Oysa tutuklanan 11 sanığın yanında onların da yargıç karşısına çıkarılmaları gerekmiyor mu?60 GÜNDE İDDİANAME BİLE DÜZENLENEMEDİResmi düzeyde görevden almalar, suikast sonrası tansiyonun düşürülmesinde ne derece etkili oldu? Hrant Dink’in cenaze töreninde İstanbul’a sığmayan o dev boyutlu kalabalık üç beş polis ya da jandarma görevlisinin görevden alınması için mi yürüdü? Eğer düştüyse, tansiyonu düşüren bunlar değil; cinayetin üstünden 60 gün geçtiği halde henüz bir iddianame bile düzenlenememiş olmasıdır. Tansiyon düşürmede zamanın bellekleri zayıflatan etkisi çok daha önemli ve cinayetin üstünden 60 gün geçti. Katilleri, azmettiricileri belli bir cinayette bu çok, ama çok uzun bir zaman...ERMENİ CEMAATİ HİÇ İYİMSER OLMADIPatrik’in ‘iyimserliğimi kaybediyorum’ sözleri, cemaatin genel yaklaşım ve ruh halini mi ortaya koyuyor? Gözleyebildiğim kadarıyla İstanbul’daki Ermeni cemaatı, Hrant Dink’in ölümünün ardından hiç iyimser olmadı. Cenaze töreninin görkemi bile onlarda ne iyimserlik yarattı, ne umut. Bunu biz Türkler kolay anlayamayız. Cemaat şimdi 1915’in yıldönümü olan 24 Nisan’da ne olacak kaygısını taşıyor. Dink cinayeti konusunda ise... Bakın, yaşlı bir Ermeni, cinayetin hemen ertesinde bana “Ne bekliyordun ki Engin bey” dedi, “Sesi bu kadar gür çıkan bir Ermeniyi yaşatırlar mıydı sandın?”

“Hepimiz Hrant Dinkiz” sözleri üzerine yapılan resmi ve gayri resmi polemikler nasıl değerlendirilmeli?Keşki bundan ibaret olsaydı. Aşılabilir, etkisizleştirilebilirdi. Ama o slogan kadar insancıl, o slogan kadar kucaklayıcı bir tavra gösterilen tepki, iğrenç bir ırkçı milliyetçiliğin hem devletin dizginlerini elinde tutanlara kadar tırmandığının, hem de toplumun kılcal damarlarına kadar sızdığının somut bir göstergesi. İşte bu ürkütücü ve kanımca bu ülke bu utancı, bu ideolojik çürümeyi haketmedi.UMUDUM BAŞLANGIÇTAKİ KADARBu cinayetin aydınlatılacağı yönündeki umudunuz 2 ay sonra, başlangıçtan ne kadar uzakta? Eğer bir “umut”tan söz edilecekse, edilebilirse bugünkü umudum “başlangıçtaki kadar” demekle yetineceğim.Cinayet sonrası belli boyutta ortaya çıkan kamuoyu tepkisini umut verici buluyor musunuz? Bakın, bu meslekte 30 yılı geride bıraktım. Sanırım yakın tarihimizin bütün önemli mitinglerine, protesto gösterilerine, gençken katıldım, gazeteciyken izledim. Yani dolaysız tanığım ben. Türkiye, Hrant Dink’in cenaze töreni kadar büyük, görkemli ve anlamlı bir gösteri yaşamadı. Salt kalabalıktan söz etmiyorum. Siyasal örgütlerin birbirleriyle bayrak, flama, slogan yarışına girmediği, itişip kakışmadığı “sessiz bir çığlık”tı o cenaze töreni. Dahası bir ilk olarak da anlamlıydı. O gün Türkler ilk kez hesap yapmaksızın, siyasal dürtülerle değil yürek ve bilinçleriyle Ermeni yurttaşlarımızı kucakladılar. Bu elbette umutlar yeşertti. Ama arkasını getirmek, içini doldurmak koşuluyla. “Hrant Dink cinayeti Türk toplumunun ‘içindeki öteki’ne bakışını gözler önüne serdi” yorumlarını nasıl değerlendirirsiniz?Eğer bu kısa cümle bir yorumsa, ben değiştirerek söylemeyi yeğlerdim. Şöyle: “İçindeki öteki’ye bakışta Hrant Dink cinayeti Türkiye toplumunun ikiye böldü”. Böyle derdim, çünkü Hrant Dink cinayeti ekseninde “ötekine bakış”ta sahiden iki ana saf belirdi: Bir yanda 19. yüzyılda kalmış, ırkçılıkla beslenen Türk milliyetçiliği, öte yandan milliyetçi önyargıların üstüne yükselmiş, yurttaşlık kimliğinde ve “insan” üst kimliğinde buluşacak bilinç duruluğuna ulaşmışlar... Herkes bu eksende yerini seçti...

http://www.ntvmsnbc.com/news/403092.asp