Kamu harcamalarının büyümeye etkisi

-
Aa
+
a
a
a

7 Temmuz 2010Referans Gazetesi

Büyüme süreci, bir önceki döneme oranla ekonominin ne durumda olduğuna bakılarak anlaşılır. BETAM Araştırma Notu 10/78'de, 2010 yılının ilk çeyreğindeki büyüme konusunda bu amaçla kullanılabilecek bilgiler veriliyor ve yorumlanıyor. Bu dönemde büyüme tümüyle iç talep kaynaklı açıklıkla görülüyor. İhracatın katkısı ise eksi. İthalatın zaten tanım gereği katkısı eksi yönde. İç talepte ise katkı, özel kesimin yatırım ve tüketim harcamalarından geliyor. Kamu harcamalarının katkısı da eksi. Yani kamu kesimi, 2009'un son çeyreğinden daha az harcamış. Kamu kesimi bir önceki dönemde ise büyümenin sürükleyicisiydi. Kamu harcamalarında, mevsimlik etkiler düzeltildikten sonra, böyle bir azalmanın olması, kamu açıklarının büyümemesi için alınmış bir politika kararı olabilir. Peki bu kararın doğru olup olmadığı konusunda ne söylenebilir. Canlandırma programına ‘erken' son verilmesi durumunda ekonomi, başladığı yere dönebilir. Bu konu şu sıralarda epeyce tartışılıyor. Üzerinde anlaşma sağlanamayan ‘erken' kelimesiyle neyin kastedildiği belli değil. Kiminin ‘erken' dediğine kimisi ‘geç' diyebiliyor.
Ancak sorunun bir başka yönü daha var: Kamu harcamalarının ekonomi üzerindeki etkisi, sadece büyüklüğüne bağlı değil. Bu harcamaların türü ve yapılış biçimi de önemli. Bir-iki örnek vererek görüşümü açıklayayım.
1) Kamu kesimindeki harcama artışının, tümüyle sivil hava trafiğinin düzenlenmesi için radar ithalatından kaynaklandığını düşünelim. Bu durumda kamu harcamaları ve ithalat aynı miktarda artmış, ters işaretli oldukları için GSYH üzerinde etki yaratmamış olur.
2) Kamu harcamalarındaki artışın nedeni işsizlere verilen tazminat miktarının artması olsun. Bu durumda, büyük bir olasılıkla yapılan harcamanın tamamı, bu insanların tüketimine gidecektir. Tüketimdeki bu artış, yeni siparişler verilmesine yol açacak, belki bazı ürünlerin daha fazla üretilmesini sağlayacaktır. Bu da yeni gelir artışına yol açacaktır. Dolayısıyla ilk harcama zaman içine yayılan bir çoğaltan etkisiyle GSYH'yi daha fazla artıracaktır.
3) Kamu harcamaları, yeni uzun dönemli kamu yatırım projeleri nedeniyle artmış olsun. Bu durumda kamu kesiminin özel bir şirketle yaptığı bağıt, sadece harcama yapma iradesini göstermez. Bu, aynı zamanda projenin bitirilmesine kadar olan süre için belirsizliği, büyük ölçüde azaltan bir taahhüt niteliğini taşır. Böyle olduğu için de bu bağıtı yapan şirket mal alımı, istihdam ve yatırım programlarını yeniler. Bunları yapabilmek için de diğer şirketlerle bağıtlar yapar. O bağıtların arkasındaki en büyük teminat da kamu kesimi ile yapılan uzun vadeli bağıttır. Bu durumda, büyük bir olasılıkla yukarıda söz edilen çoğaltan etkisi, yine zaman içine yayılmakla birlikte çok daha fazla olacaktır.
Bu örneklerden çıkarılabileceği üzere, kamu harcamalarının türü/yapılış biçimi değiştirilmek suretiyle bir birim kamu harcamasının, özel harcama yaratma gücünü etkilemek olanaklıdır. Uygun kamu harcama bileşimi seçilerek kamu harcamaları artırılmadan GSYH'ye olumlu katkı yükseltilebilir. Burada iki noktaya dikkat etmek gerekiyor:
a) Örneklerdeki harcamaların tümünün toplumsal yararı var. Dolayısıyla GSYH'yi artırmak amacıyla diğer toplumsal hedefler ihmal edilemez. "GSYH'yi artıracağız, işsizler üç beş ay daha aç kalsın ya da uçaklar çarpışsa da olur, buralara para harcamaya gerek yok" denilemez.
b) Kamu kesiminin yaptığı bağıtın özel şirketler tarafından ciddiye alınabilmesi için ileride ödemelerin aksamayacağı (kamu dengesi), bağıtın ahlak ve hukuk kurallarına uygun olduğu (saydamlık, siyasal müdahalenin yokluğu) konusunda kuşku olmaması gerekir. Böyle olmadığında bağıta dayalı ikincil etkiler doğmaz.
İki konuda da ciddi eksikliklerimiz olduğu görülüyor. Kamu projelerini sıralamak ve kamu bağıtlarının saygınlığını sağlamada yapmamız gerekenler, yapabildiklerimizden daha çok. Üstelik, özellikle ikincisinde, daha da zor.