İstanbul Kent Savunması

-
Aa
+
a
a
a

Tohumdan Hasada Ekolojik Yaşam’ın bu haftaki konuğu Kuzey Ormanları Savunması’ndan Çiğdem Çıdamlı’ydı. 27 Haziran 2014'te kurulan ve “İstanbul’da barınma hakkı gaspından kentsel ekolojik alanların talanına kadar varan kent suçlarına karşı sürdürülen mücadelelerin ortak platformu” olmayı amaçlayan İstanbul Kent Savunması’nı konuştuk.

www.facebook.com/IstanbulKentSavunmasi

 İndirmek için: mp3, 22.9 Mb.

4 Temmuz 2014 tarihinde Açık Radyo’da yayınlanmıştır.

Tohumdan Hasada Ekolojik Yaşam’ın podcast servisine ulaşmak için tıklayın.

***

 

İstanbul Kent Savunması kuruluşunu şu şekilde duyurdu:

İstanbul şehrini yağmaya karşı savunan direniş odakları arasındaki iletişimi, güç birliğini ve dayanışmayı güçlendirecek bir koordinasyon düzlemi yaratmak amacıyla oluşturulan İstanbul Kent Savunması’nın kuruluşu ilan edildi. Kuzey Ormanları Savunması, Kent Hareketleri, Park Forumları ile çok sayıda mahalle derneği, çevre örgütü ve Gezi direnişi sonrasında İstanbul’un dört bir yanında ortaya çıkan kent dayanışmaları 27 Haziran 2014 saat 11.30’da Makina Mühendisleri Odası’nda İstanbul Kent Savunması’nın kuruluşunu ilan etmek için bir araya geldi.Kent Hareketleri, Kuzey Ormanları Savunması, Şehir Plancıları Odası, Kent ve Hukuk Komisyonu’nun katıldığı basın açıklamasında çeşitli meslek odaları, dernekler ve dayanışmalar da söz alarak İstanbul Kent Savunması’nın kuruluşuna dair düşüncelerini bildirdiler.

GEÇMİŞİNE VE GELECEĞİNE SAHİP ÇIKARAK BU KENTİ SONUNA KADAR SAVUNMALIYIZ!

İstanbul Tabip Odası adına konuşan Ümit Şen; suyuna, toprağına, geçmişine ve geleceğine sahip çıkarak kentin sonuna kadar savunulması gerektiğini vurgularken, Kadıköy Kent Dayanışması’ndan Eymen Demircan ise otobüs duraklarının yerlerinin bile halka sorulacağı zamana dek mücadeleye devam edileceğinin altını çizdi.

YEREL YÖNETİMLERE VE STRATEJİK PLANLAMALARA DAHİL OLUNMALI!İstanbul Kent Savunması’nın vereceği hukuki mücadele hakkında konuşan Kent ve Hukuk Komisyonu’ndan Avukat Zülfiye Yılmaz; belediyelerin 5 yıllık staratejik planlamalarını ilk 6 ay içinde takip etmenin ve bu sürecin içine dahil olmanın önemini vurgulayıp bu sürecin bitmesine 3 ay kaldığının altını çizdi. Avukat Can Atalay ise hukukun teneke gibi yamulmasını seyretmek yerine bu durumla her şekilde mücadele etmek gerektiğini belirtti.

HİÇBİR MÜCADELE RASLANTISAL DEĞİLDİR!Hiçbir mücadelenin raslantısal olmadığını ve asla bıkkınlık kabul etmediğini belirten Taksim Gezi Parkı Koruma ve Güzelleştirme Derneği ‘nden Mustafa Cevdet Arslan; Amasya Dayanışması’na da selam göndererek sözlerine son verdi.GEZİ DİRENİŞİ’NİN EN YENİ ÇOCUĞU” İSTANBUL KENT SAVUNMASI İSTANBUL’U SAVUNMAYA ÇAĞIRIYOR!Basın toplantısında okunan bildirgede şu ifadelere yer verildi:-Sermayenin tarım alanlarımızı ve su havzalarımızı mahveden, suyumuzu kirleten talanına karşı savunmaya çağırıyoruz.-Karadeniz’den Küçükçekmece’ye İstanbul’un tüm ormanlarını yok edecek, su kaynaklarını kurutacak 3.Köprü, 3.Havalimanı, Yeni İstanbul gibi mega-yağma projelerine karşı savunmaya çağırıyoruz.-Riskli alan, riskli bina,2-B kararlarıyla kurulu düzenleri yerle bir edilen,sürgün edilen, borçlandırılan, evini, mahallesini, kaybetme kabusu yaşayan tüm mahallelileri sağlıklı, güvenli, güvenceli, doğayla ve insanla barışık bir konutta ve kentte yaşama hakkımızı almak için savunmaya çağırıyoruz.-Haydarpaşa, Haliç gibi üretimden ve hizmetten uzaklaştırılan alanlarımızı, Emek Sineması ve AKM gibi kentsel belleğimizi oluşturan kültürel yapıları, meydanları ve yaşam alanlarımızı yağmalayan; okullarımızı, hastanelerimizi kent dışına süren; ulaşım, eğitim, sağlık, kültür, sanat haklarımızı gasp eden, özelleştiren kentsel politikalara itiraz eden tüm İstanbulluları, ortak toplumsal çıkarlarımızı temel alan yeni bir kent mücadelesi için ortak-kamusal haklarımızı savunmaya çağırıyoruz.-Birimize yapılmış bir saldırıyı her birimize yapılmış sayıyoruz. Her birimizi ve hepimizi her gün, her an, her sokakta, her meydanda, her parkta örgütlenip, her birimizi ve hepimizi güçlendiren bir mücadeleyi büyütmek için İstanbul’u Savunmaya Çağırıyoruz!Katılımcıların katkıları ve basın mensuplarının sorularına verilen cevapların ardından basın toplantısı sona erdi.

Basına dağıtılan kuruluş metni:

Değerli basın mensupları,

22 Aralık 2013’te, başta Kuzey Ormanları Savunması, Kent Hareketleri ve Park Forumları olmak üzere, yüzü aşkın mahalle derneği, çevre örgütü ve Gezi direnişi sonrasında İstanbul’un dört bir yanında ortaya çıkan kent dayanışma inisiyatiflerinin çağrısıyla Kadıköy’de toplanan on binlerce İstanbullu olarak, “Biz İstanbul halkıyız! İstanbul Bizimdir!” diyerek; talan edilen şehrimizi, yağmalanan mahallelerimizi; el konulan meydanlarımızı, yok edilen doğamızı savunmak için dayanışma bayrağını yükselttiğimizi; güç birliğimizi daha da büyütmek için bir adım daha attığımızı ilan etmiştik.“Biz, İstanbul halkı, eşitlik, özgürlük ve adalet kavgamızın en güzel şehrini, İstanbul’u, yağmacıların, talancıların, kibirli zorbaların saltanatına karşı savunmak için buradayız, birlikteyiz, ayaktayız” demiştik. Şimdi, Kadıköy Mitingi’nden altı ay sonra, İstanbul şehrini yağmaya karşı savunan direniş odakları arasındaki iletişimi, güç birliğini ve dayanışmayı güçlendirecek bir koordinasyon düzlemi yaratmak amacıyla oluşturduğumuz İstanbul Kent Savunması’nın kuruluşunu ilan ettiğimiz basın toplantısında, bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Biz, İstanbul halkı, bize ait olanı; hakkımız olanı geri almak için; gasp edilen yaşam alanlarımızın, tüketilen hayatlarımızın, çalınan ortak değerlerimizin hesabını sormak için, bir kez daha buradayız, birlikteyiz, ayaktayız!

Bu basın toplantısıyla ilan ettiğimiz kuruluş, elbette simgesel bir kuruluştur. Çünkü İstanbul Kent Savunması’nı oluşturan bizler, bu basın toplantısı öncesinde kentin meydanlarının polis şiddetiyle halka kapatıldığı 1 Mayıs’ta, bostanlarımızın saldırıya uğradığı Üsküdar’da, “üç-beş ağacımızın” katledildiği Bakırköy’de, Soma işçilerinin kanıyla yükselen Spine Tower’da İstanbul’u savunmak için sokaktaydık. Çünkü kuruluş bildirgemizde de ilan ettiğimiz gibi, “Bir Haziran ayında, şehrin dört bir yanından gelip, Taksim Meydanı’nda ve Gezi Parkı’nda birleştik, sonra, mücadelemizi şehrimizin her köşesine yeniden taksim etti meydan”.

İstanbul Kent Savunması, kent yağmacılarının, Taksim Dayanışması isimli “suç örgütünü” kurmakla yargıladığı sevgili Mücella Yapıcı’nın da vurguladığı gibi, Gezi Direnişi’yle birlikte kentin dört bir yanına yayılan kent savunması bilincinin en yeni ürünü; Gezi Direnişi’nin en yeni çocuğudur. Gezi direnişinin parçası ve ürünü olan İstanbul Kent Savunması olarak, Gezi Direnişi’ni yaratma suçuyla yargılanan Taksim Dayanışması’nı, Haziran isyanında yitirdiğimiz tüm kardeşlerimizi, “Güzel bir ülkede, iyi bir mahallede yaşamak istiyorum” diyerek katıldığı 22 Aralık Kadıköy Mitingi’nde polisin biber gazı terörü nedeniyle yaşamını yitiren Elif Çermik’i ve güvencesiz inşaat şantiyelerinde katledilen yüzlerce inşaat işçisi kardeşimizi bir kez daha selamlıyoruz.

Başta İstanbul olmak üzere şehirlerimizi kibirle ve parayla kuşatan; zor ve zorbalıkla terbiye etmeye kalkan sermaye iktidarına ise bir kez daha hatırlatmak istiyoruz: Taksim Dayanışması’nı yargılayarak kent hakkı mücadelemizi; Şişecam işçisinin grevini fiilen yasaklayarak güvenceli bir yaşam talebimizi yok edemezsiniz. Kuzey ormanlarını katleden 3. Köprü inşaatında paralarını alamadıkları için yol kesen inşaat işçileri, Konya TOKİ konutlarında iş bırakan inşaat işçileri, Ankara’da ulaşım hakkı için mücadele edenler; Bursa’da TOKİ’den hakkını isteyenler; İzmir’de barınma hakları için sokak sokak örgütlenenler, İstanbul’da Galata Meydanı’nı belediyenin işletmelerine karşı savunanlar, “kalkınma, büyüme” söylemlerinin arkasına saklamaya çalıştığınız neoliberal kent ve doğa yağması modelinin sonu olmadığını göstermektedir.

İstanbul Kent Savunması, bu neoliberal kent yağmasının ürünü olarak birimize yapılmış olan her tekil saldırıyı hepimize yapılmış top yekûn saldırının parçası olarak görenlerin; her birimizi ve hepimizi güçlendiren bir mücadeleyi büyütmek için “kendisini ortak mücadeleye armağan edenlerin” direnişimizi büyütme zemini olacaktır.

İstanbul Kent Savunması olarak, önümüzdeki dönemde İstanbul şehrinde kent ve doğa yıkımına karşı kent, doğa ve barınma hakkı için mücadele eden bütün tekil direnişlerle dayanışma içinde olacağımızı ilan ediyor; bugüne kadar yürüttüğümüz tartışmalar ışığında önümüzdeki dönemde çalışmalarımızı üç ana başlıkta yoğunlaştıracağımızı ifade etmek istiyoruz.Yerel yönetimler ve stratejik planlama: Yerel seçimler sonrasında belediyeler tarafından altı ay içinde oluşturulması gereken ve yerel yönetimlerin 5 yıllık çalışma planlarını kapsayan stratejik planların oluşumuna, belediyelerin özel şirketler gibi yönetilmesine karşı daha adil ve eşit bir kentte yaşama talebimizle, aktif ve bağımsız bir biçimde müdahil olmamızı sağlayacak çalışmaları yaygınlaştıracağız.Ulaşım yatırımı adı altında yürütülen kent yağması projeleri: 3. Boğaz köprüsünden, Marmaray’a, Kanal İstanbul’dan, Limankent projesine son dönemde gerçekleştirilen veya planlanan bütün “ulaşım” projeleri, İstanbul şehrini yağmalamanın araçları haline getirilmekte, kent ve doğa yağmasını yaygınlaştırmanın yanı sıra, İstanbul halkına pahalı ve kirli ulaşım biçimlerini ve daha da önemlisi betondan ve tüketime dayalı bir yaşam biçimini dayatmaktadır. İstanbul Kent Savunması, kent ve doğa yağması değil, İstanbul halkının ulaşım hakkını savunan bütünlüklü çalışmaları yaygınlaştıracaktır.

Kentimizde suç alanları istemiyoruz: İstanbul şehri Kartal’dan Maslak’a, Bakırköy’den Taksim’e her türlü işçi sağlığı ve güvenceli çalıştırma kurallarını ihlal eden, her türlü imar hukukunu çiğneyen, trafik sorununu ağırlaştıran, kentin doğal alanları üzerindeki baskıyı artıran, iktidarla iç içe yürütülen kirli sermaye oyunlarını meşrulaştıran, kısacası her biri birer suç bölgesini oluşturan sayısız “gökdelen, AVM, iş merkezi” bölgesi tarafından kuşatılmaktadır. Şehrin içinde kanserli urlar gibi yayılan bu suç merkezlerinin varlığı, İstanbul halkına, yaşam alanlarının kentsel dönüşüm alanı ve riskli alan ilan edilmesi, yoksul mahallelerin üstüne çetelerin salınması, ortak kültürel değerlerimizin, kamusal alanlarımızın yok edilmesi olarak geri dönmektedir. Önümüzdeki dönemde bu suç alanlarının kentimizdeki yayılmasını durdurmak için aktif bir mücadele içinde olacağız.İstanbul’u savunmanın, eşit, özgür ve adil bir şehirde yaşama hakkımızı aktif biçimde inşa eden bir mücadeleyi büyütmek anlamına geldiğinin bilinciyle, her yaştan, her cinsel kimlikten, her dilden ve her inançtan İstanbullulara bir kez daha sesleniyoruz: “İstanbul senin; İstanbul Kent Savunması sensin. Elini ver yağmayı durduralım, elini ver İstanbul şehrini savunarak yeniden kuralım”!