'İsrail'in kendini savunma hakkı'

-
Aa
+
a
a
a

19 Temmuz 2006İsmet Berkan

Elbette var ve olmalı. Ama ülkeler kendilerini savunma haklarını kullanırken daha dikkatli ve insan haklarıyla uluslararası hukuk kurallarına daha saygılı olmalı. İsrail, Gazze'de askerini kaçıran teröristlere karşı 'sıcak takip' uyguladı. Böyle yazınca normal gibi geliyor ama bu 'sıcak takip'te ilk vurulan yer elektrik santralı ve su iletim tesisleri oldu. Gazze'de bütün halk o gün bugündür karanlıkta ve susuz. 'Sıcak takip'in ilk kurbanı siviller oldu. Hem de topluca. Yine devam edelim: 'Sıcak takip'te İsrail ordusunun hedeflerini nasıl saptadığını anlamaya imkân yok. Sivillerin yaşadığı alanlar da bombalanıyor. Sivil kayıpları olağanüstü yükselmiş durumda. Bunun hukuka uygunluğunu, insanlığa uygunluğunu savunmak mümkün değil. Gazze'deki rehine krizinde tam bir mesafe alınıyordu ki, İran devreye girdi, Hizbullah Güney Lübnan'dan saldırdı, bu arada iki askeri daha kaçırdı. İsrail ordusunun buna cevabı daha da ağır oldu, Hizbullah'la, hatta Şiilik'le hiç ilgisi olmayan Lübnan halkı da hedef seçildi, son 15 yılda güçlükle toparlanan bu küçük ve zayıf ülke bir kez daha yerle bir edildi, bir haftada Lübnan neredeyse bütün altyapısını kaybetti. Dün Gündüz Aktan yazdı, İsrail'in bugünkü hükümeti 'barış'ı sadece İsrail için ve tek taraflı gerçekleştirmeye çalışıyor ve bu arada geçmişte işgal ettiği toprakların bir bölümünü de ilhak ediyor. Ama duvar intihar bombalarını durdursa bile küçük atölyelerde yapılan füzeleri durduramıyor. Aynı şekilde İsrail herhalde bugünlerde Lübnan işgalini bitirmenin ve bu ülkeden çekilmenin doğru bir karar olup olmadığını da tartışıyor. Çünkü Hizbullah'ın füzeleri, mesafe yakınlığı sayesinde İsrail'in füze savunma sistemince yakalanmadan hedeflere ulaşıyor. Hayfa'da halk sığınaklarda yaşıyor. 2. İntifada, İsrail'de 'büyük İsrail' hedefini öldürdü, iyi de oldu. Şimdi, bu yeni çatışma ve işgallerle İsrail belki de bu bölgede sonsuza kadar savaş halinde yaşayamayacağını anlayacak. Amaç İsrail'e yönelik terörü bitirmekse, önce İsrail'in son birkaç haftadır yaptığı türden adaletsiz ve doğrudan halkları hedef alan saldırılarını bitirmesi lazım. Çünkü Gazze'de karanlıkta geçen her gün terörün saflarına onlarca yeni insanı katıyor. Aynı şey Lübnan'ın Şii nüfusu için de geçerli, işin kötüsü yakında Hıristiyan Lübnanlılar da İsrail'e karşı silaha sarılmayı düşünmeye başlayabilir. Ortadoğu'da görülür bir gelecekte barış olmayacak anlaşılan. Ve İsrail ve Amerika'nın bu bölgeyle ilgili küstahça saldırgan tutumu bırakın barışı, bu bölgede insanca yaşama umudunu da kırıyor. Oysa Ortadoğu'da ihtiyaç duyulan yegâne şey adalet. Silahla adalet de sağlanamıyor. Şiddet her zaman beraberinde daha fazla şiddeti getiriyor, göze göz dişe diş denirken herkes kör, herkes yaralı kalıyor. Bu da adalet değil.