İnançları çılgınca ama iktidarda olan onlar

-
Aa
+
a
a
a

20 Nisan 2004The Guardian

Ortadoğu’da neler olup bittiğini anlamak için önce Texas’ta neler olduğunu anlamanız gerekiyor. Texas’ta  neler olduğunu anlamak için de Cumhuriyetçi Parti’nin geçen ay yaptığı kongrede kabul ettiği önergelere bir göz atmak gerekiyor. Örneğin Houston’un büyük bir bölümünü kaplayan Harris bölgesine yönelik kararlara bir  bakalım.

Delegeler, önce üzerinde mutabık oldukları konuları konuşmaya başladılar: Homoseksüellik Tanrı’nın emirlerine aykırıdır. Silah mülkiyeti ruhsat alınacak, beyan edilecek, kaydı tutulacak  ve takip edilecek  bir şey olmaktan çıkarılmalıdır. Gelir vergisi, miras vergisi, kazanç vergisi ve kurumlar vergisi kaldırılmalıdır. Kitlesel göç hareketleri   elektrikli tellerle, çitlerle önlenmelidir. Bu konuları sağlama aldıktan sonra da asıl konuya, 7000 mil ötedeki küçük bir eyaletin sorunlarına döndüler. Bir katılımcının söylediği gibi, ancak o zaman, ‘naralar atılmaya, neredeyse yumruklar konuşmaya’  başladı.

Önergenin ilk hali nasıldı, bilmiyorum ama belli ki hararetli bir bağırış-çığırış sonrasında  ‘önemli ölçüde sulandırılmıştı’. Sonunda kabul edilen önergeye göre, Israil’in Kudüs ve Batı Şeria üzerinde kayıtsız şartsız hakkı vardır; Filistinli mültecileri emmeleri için Arap ülkelerine ‘baskı’ yapılmalıdır ve İsrail terörü bastırmak için arzu ettiği her şeyi yapmalıdır. Allahtan aşırı uçtakiler kongreye hakim olmamışlar!

Yabancı ülkelerle ilişkileri nadiren takdir edilen bir devletin halkı için bu, niçin bu kadar âcil bir menfaat işi haline gelmiş olabilir ki? Cevap bize artık yavaş yavaş tanıdık geliyor. Ne var ki, bu konuyu  ciddiye almakta hâlâ güçlük çekiyoruz.

Amerika Birleşik Devletleri’nde birkaç milyon insan olağanüstü bir aldatmacaya yenik düştü. 19. yüzyılda iki göçmen rahip, İncil’in birbiriyle alakası olmayan bölümlerini birbirine ekleyerek tutarlı gibi görünen bir hikâye uydurdu: Belli önkoşullar oluştuktansonra, Hazreti İsa dünyaya geri dönecektir. Bu koşullardan birincisi, İsrail devletinin kurulmasıydı. İkincisi, İsrail’in geriye kalan‘kutsal toprakları’ (yani Ortadoğu’nun büyük bir kısmını) işgal etmesini ve şu anda Kubbet-üs Sahra’nın ve  El Aksa Camisinin üzerinde bulunduğu topraklara Üçüncü Mabed’in yeniden inşa edilmesini içeriyor. Ondan sonra Deccal’in lejyonları İsrail’e karşı konuşlandırılacak ve onların savaşı Armageddon vadisindeki son kozları ortaya koyacaktır. Yahudiler ya yanacak ya da Hıristiyanlığı kabul edecek, Mesih de dünyaya geri gelecektir.

Büyük savaş başlamadan önce bütün ‘gerçek inananlar’ın (yani onların inandıklarına inananların) Vecd içinde cennete doğru yükselecek olması, hikâyeyi Hıristiyan köktenciler için  müthiş cazip hale getiriyor. Çünkü, buna layık görülenler, Vecd (Rapture) denen bir olayla elbiselerinden sıyrılacak ve cennete uçacaklar. Buna layık olanlar yalnızca Tanrı’nın sağ tarafında oturmakla kalmayacak, aynı zamanda tepedeki en iyi yerlerde oturup politik ve dini düşmanlarının kaynarcalar, cerahatler, çekirgeler ve kurbağalar tarafından yenip bitirildiğini seyredebilecekler:  Hem de Musibet’in devam edeceği sonraki 7 yıl boyunca...

Gerçek inananlar, işte şimdi bu koşulları oluşturmanın yollarını arıyorlar. Bu da, eski tapınak alanında bazı çatışmalar sahnelemek (2000 yılında 3 Amerikalı Hıristiyan, oradaki camileri havaya uçurmaya çalıştıkları için sınır dışı edilmişlerdi ), işgal edilmiş topraklardaki Yahudi yerleşimlerine destek olmak, İsrail için her zamankinden daha fazla ABD desteği talep etmek ve Müslüman Dünyası/ Şer Mihveri / Birleşmiş Milletler / Avrupa Birliği / Fransa ya da deccalin lejyonları  her kimse artık, onlara karşı son bir savaşı kışkırtmak anlamına geliyor.

İnananlar, bu çabalarının karşılığını er ya da geç alacaklarından eminler. Belli ki, deccal bizim aramızda dolaşıyor; Kofi Annan, Javier Solana, Yaser Arafat ya da muhtemelen Silvio Berlusconi kisvesine bürünmüş olarak. Bir diğer aday da Wal Mart süpermarket şirketi (bence çok da iyi bir aday) çünkü o da stoklarını radio-tag* etiketleriyle donatmak ve böylelikle insanoğlunu Canavar’ın İşaretii ile yüzyüze getirmek amacında. Böylece insanlığın sonunu getirecekler.

www.raptureready.com sitesine girerseniz, pijamalarınızdan sıyrılıp arş-ı âlâya yükselme vaktine ne kadar az kaldığını keşfedebilirsiniz. Aramızdaki kafirler, Vecd Göstergesinin şu anda 144 te olduğunu gözden kaçırmamalı. Çünkü bu nokta, kritik eşik noktasının yalnızca bir puan altında. Kritik eşik noktasından sonra artık gökyüz uçuşan çıplaklarla kaplanacak. Canavar hükûmet, Çıldıran Havalar ve İsrail, maksimum değer olan 5 noktasındalar (AB anayasasını tartışıyor, Atlantik okyanusununun güneyinde garip bir kasırga oldu, Hamas katledilen liderlerinin intikamını alacağına yemin etti), ama Hazreti İsa’nın ikinci gelişini şu anda geciktiren şeylerden biri gençler arasında uyuşturucu kallanımının talihsiz bir şekilde azalması ve deccalin henüz pek ortalarda görünmemesi (son ikisinin skor değerleri sadece iki).

Bu insanlara gülebiliriz ancak onları gözardı etmemeliyiz. Düşüncelerinin çılgınca olması onların marjinal oldukları anlamına gelmiyor. Amerika’daki  araştırma kuruluşları, Birleşik Devletler’deki seçmenlerin %15 ilâ 18’inin bu öğretilere bağlı kiliselere veya dini eğitim kurumlarına bağlı olduğuna inanıyor. 1999 ‘da yapılan bir araştırma, Cumhuriyetçilerin %33 ünün bu rakama dahil olduğunu gösteriyor. Birleşik Devletler’de en fazla satılan çağdaş kitaplar, “Left Behind” (Geride Bırakılanlar) dizisinin 12 cildi, ki bu dizinin Vecd’in ‘kurgusal’ bir hikayesini içerdiği belirtiliyor (anlaşılan öteki Vecd’den ayrılan tek yanı da bu: dizide dini metin olarak değil, bir kurgu olarak anlatılıyor) . Kitapta, Vecd olayında geride kalanların yani bizlerin başına neler geleceği  en tüyler ürpertici detayına kadar  anlatılıyor. Bütün bunlara inanan insanlar, bu fikirlere sadece yakınlık duymuyorlar, sonuna kadar inanıyorlar. Bu, onlar için bir ölüm - kalım meselesi.

Ve bunların arasında Amerika’nın en güçlü insanları var. ABD adalet Bakanı John Ashcroft, gerçek bir inanan.Bazı önemli senatörler ve Kongre’nin çoğunluk lideri Tom DeLay de öyle... Bay DeLay (kendisi aynı zamanda çok güzel bir isim konulmuş) DeLay-Doolittle adını taşıyan ve seçim kampanyalarında finansal destek konusunda reform yapılmasını erteleyen kanun değişikliği önergesinin de sahiplerinden. Kendisi geçen yıl, İsrail parlamentosu Knesset’e  ortadoğu sorununun çözümü konusunda ‘hiçbir orta yol olmadığını, İsrail’in ılımlı bir tutum sergilemesinin hiç işe yaramayacağını’ söylemek için İsrail’e gitmişti.

Yeni bir dünya savaşının aktif kışkırtıcılığını yapan bu yeryüzünün en güçlü ülkesinde, şu anki Başkan’ın çekirdek oylarınının büyük çoğunluğunu temsil eden böyle bir seçim çevresi var işte. Bu çevreye mensup kişiler, Irak işgalini bir ısınma hareketi olarak görüyor. Kutsal kitabın söylediği gibi (9:14-15) ‘büyük Fırat nehrinde hapsolmuş’ dört melek özgür kılınacak ve onlar ‘insanların üçte birini katletecek’. İsrail’e verdiği destekte ne zaman bir  kararsızlık belirtisi olsa, bu insanlar Beyaz Saray’ın kapısına dayanıyor: Bush 2002 yılında, Şaron’dan Cenin’deki tanklarını çekmesini isteyince, Hıristiyan köktencilerden 100.000 öfkeli elektronik-mektup aldı ve bu meseleyi bir daha ağzına bile almadı.

Çılgınca gözüküyor ama seçim hesapları şöyle yapılıyor: ABD’de yönetimler iç meseleler yüzünden ya devriliyorlar ya da bu iç meseleler sayesinde ayakta kalıyorlar. Amerikan seçmenlerinin %85’i için Ortadoğu bir dış mesele ve bu yüzden sandık başına giderken bu konuyu pek dikkate almıyorlar. Geriye kalan %15 için ise  Ortadoğu yalnızca bir iç mesele değil, aynı zamanda kişisel bir mesele. Eğer Başkan orada büyük bir yangın başlatamazsa, çekirdek oy kitlesi Tanrının sağında oturma hakkına sahip olamayacak. Başka bir deyişle Bush’un, İsrail’in saldırgan tavrını teşvik etmekle kaybedeceği oy sayısı, İsrail’i dizginlemeye çalıştığında kaybedeceği oy miktarından daha az. Bush, bu insanların söylediklerine kulak verirse çıldırmış demektir.  Ama, kulak vermezse de çıldırmış demektir.

Çevirenin Notu:

* Radio-tag: 2003 yılı sonlarında ABD’de  uygulamaya konulan bir yöntem. Radio-tag adı verilen cihazlar (bir çeşit chip)  tüketim mallarına takılıyor, böylece satıcı firma stoklarını çok daha etkin bir şekilde takip edebiliyor. Bireyin bilgisi ve rızası dışında kendisine ait bilgilerin satıcı firmalar tarafından toplanması, bazı sivil toplum örgütlerinin tepkisine sebep olmuştu.

 

Çeviren: Işıl Şimşek