Ne kadar şanslıyız. Dünyanın en sihirli çizerlerinden biri İstanbul'da iki adım ötemizde bir sergi açtı. Lafın gelişi söylemiyoruz, Adolf Born 1974'te Montreal'de düzenlenen uluslararası sergide yılın karikatürcüsü seçilmiştir. Üstelik dünyanın dört bir yanında çizerlikle iştigal eden altı yüz kişinin oluşturduğu bir jüri tarafından.
İzleyiciyi Venedik'ten Tayvan'a, Hollanda'dan İstanbul'a, Brecht'ten Gogol'e, Kristof Kolomb'tan, III. Selim'e kadar uzanan bir "coğrafyada" gezdiren sergi "Seyahat" adını taşıyor. Kırk yıl önceki çalışmaların, bir yıl önceki çalışmalarla birlikte sunulması da Born'un sanatına retrospektif bir seyahati mümkün kılıyor.
Adolf Born için en çok kullanılan yakıştırmalardan biri onun bir Rönesans sanatçısı olduğudur. Karikatür, illüstrasyon, animasyon, litografi, gravür gibi birçok alanda üstün yapıtlar vermiş olması bu yakıştırmayı hak ettiğinin kanıtıdır. Aslında, 1930 doğumlu Born'un mensup olduğu çizer kuşağının çoğu üyesi için bu sıfatı kullanmak mümkündür. Ronald Searle, Roland Topor, Ralph Steadman, Turhan Selcuk, Semih Balcıoğlu gibi üstatların çizgide yakaladığı düzey aşılamamıştır desek abartmış olmayız.
Born'un en sevdiği temalardan biri Türkler ve Osmanlılardır. Yalnızca bu sergi vesilesiyle değil, 1999'da kendi ülkesinde Slovart Yayınları'nca basılan hacimli kitabında da çok sayıda Türkiye çizimi yer alır. İngres, Gerome, Zonaro vs. gibi ressamların pek sevdiği Doğu/Şark imgeleri Born'da da hatırı sayılır kadar çoktur. Oryantalizm gibi netameli bir konuda kalem oynatmak tehlikeli sularda yüzmektir. Doğu'ya dair Batı'da üretilen her şeyi Oryantalist tahayyüllün parçası saymak, toptancılık olur. Yaygın kanı, Oryantalizmin gerçek Doğu'yu değil Oryantalistlerin görmek istedikleri bir Doğu'yu yansıttığıdır.
Born otobiyografisinde: "Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Viyana'da yenilmeseydi harika olurdu.Türbanlar ve feslerle oturup nargile içiyor olurduk" dediğinde Pierre Loti'nin Şark tahayyüllünü anımsarız. Ancak yine de ikisi aynı şey değildir. Zira çizerler, her şeyi olduğu gibi kelimeleri de eğip bükerler.
Born Loti gibi İstanbul'da yerleşik bir hayat sürmemiştir. Çeşitli kereler Türkiye'de bulunmuştur. Onun yapıtlarında Doğu ötekileştirilmez, bilakis içselleştirilir.
Yine de ilginç bir tesadüfe parmak basalım: Edward Said'in ünlü kitabı Oryantalizm'in Metis Yayınları'ndan çıkan çevirisinde kapak fotoğrafı olarak Pierre Loti'nin İstanbul'a gelişi kullanıldı. Born'da 1990 yılında Pierre Loti'nin İstanbul'a gelişini çizmiş. Bir katarın önünde Gazi Osman Paşa'yı, onun arkasında Fatih Sultan Mehmet'i en arkada da doğulu kıyafetler içinde Pierre Loti'yi görürüz.
Born'un Oryantalistliği tartışma konusu. En azından bu konuda söylediği bir cümleyi bilmiyoruz. Buna karşın Macourek'in yazdığı metinde Born'un kendini inanmış bir Türk milliyetçisi olarak tanımladığı belirtiliyor. Oysa aynı metnin başka bir yerinde Bohemya doğumlu sanatçının milliyetçiliğin kendisini saçma bulduğu belirtilir. O kendini Avusturya- Macaristan İmparatorluğuna bağlı bir monarşi yanlısı olarak tanımlar.
Moiz Kohen gibi bir Yahudi Türk milliyetçisinin varlığı bilinir ama Çek bir Türk milliyetçisi hakikaten ilginç.
Yine de tekrar etmekte fayda var: "çizerler her şeyi eğerler."
Adolf Born Sergisi Yapı Kredi Sermet Çifter Salonu'nda. 25 Mart'a kadar açık.