Haftanın Sergisi - 3
Şerif Erol: Hoşgeldin Haldun.
Haldun Dostoğlu: Merhabalar. İstanbul sanat ortamı 8. Bienal’e hazır gibi gözüküyor, en azından hazırlıklardan o anlaşılıyor. Bu Bienal’in daha önceki yedi bienalden şöyle bir farkı da var: Bugüne kadarki bienallere en fazla 300-400, belki biraz daha fazla yabancı ziyaretçi gelirken, bu bienalde bu rakamın 3000’e ulaşacağı şimdiden anlaşılıyor.
ŞE: On katına çıkacak yani?
HD: Neredeyse. Bu tabii ki İstanbul Bienalinin aldığı yol, kendi alanında edindiği prestijden kaynaklanıyor. Ama bir yandan da Türkiye’nin ve özellikle İstanbul’un merak edilen bir ülke ve şehir olmasının da katkısı olduğunu zannediyorum, siyasi, iktisadi, sportif alanlardaki Türkiye’nin varlığı, duruşu bir şekilde merak edilen, ne diyeceği, nasıl davranacağı izlenen bir ülke olması onu plastik sanatlar ortamında da bir cazibe merkezi haline getirdi. İstanbul’un öyle bir gücü var artık. Ama daha önemlisi İstanbul Bienalinin dünyadaki bienaller arasındaki konumu; artık önemli bir bienal olduğu su götürmez bir gerçek. Özellikle kurumsal katılımlar, yani müzelerden, sanat vakıflarından irili ufaklı gruplar, ziyaretçiler hem İstanbul sanat ortamını hem bienali ziyarete gelecekler, ki bu yıllardır özlemini çektiğimiz, arzusunu duyduğumuz bir şeydi. Nihayet sanki gerçekleşiyor.
Önümüzdeki hafta Cuma akşamı İstanbul 8. Bienal’i açılıyor, bienali gezmek için hazırlık yapanlara Dan Cameron’un bienal için kendi koyduğu ‘Şiirsel Adalet’ adlı teması üzerine bir açıklaması vardı geçtiğimiz hafta yayınlanan bir dergide yapılan röportajda. Onu kısaca bir okuyayım istersen.
ŞE: Hangi dergide?
HD: Milliyet Sanat’ın Eylül sayısında Dan Cameron’la bir röportaj yapılmıştı, bu röportajdan geçen hafta da söz etmiştim. Seyircilere, izleyicilere aslında çok güzel bir ipucu, bir izlek veriyor, o bakımdan belki dinleyicilerimiz kendilerini böylece daha iyi hazırlayabilirler bienali gezmeye. Dan Cameron diyor ki: “İzleyicilerin bienal temasını olabildiğince açık bir yaklaşımla ele almasından yanayım. Sadece tek bir referans, yani ‘şiirsel adalet’ kavramının edebi içeriğine gerçekten uymayabilir. Öte yandan yeni bir tür insancıl davranışın gelecekte mümkün olabileceği düşüncesi üzerinde çalıştığım bu kavramsal çerçevenin özünde yatıyor. Bu fikrin tohumlarını doğrudan sanatçılardan gelen eserler doğrultusunda attığımı söylemeliyim. Bu minvalde özellikle çalışmalarını ahlakın, şiirin ve politikanın karmaşık içeriği üzerine inşa eden sanatçıların yapıtları ve birbirinden farklı duruşları üzerine eğildim. Düşünce pratiğimin doğrudan bir ideolojiye gönderme yaptığı kanısında değilim. Ancak bu noktada öne çıkarabileceğim şey şu, küreselleşmeye alternatif bir izah getirilebilir, en azından izleyicinin hayal gücü ile birlikte bu mümkün gibi. Bugün hepimizin bildiği üzere küreselleşmenin asıl müsebbibi olarak her gün aynı manifesto ya da reçete karşımıza çıkarılıyor, o da iktidarsızlık. İşte ben bunun karşısında mücadele etmekten yanayım.”
Belki de onun bu düşünce sistematiği içinde kurduğu sergiyi böyle izleyebilme kabiliyetlerini araştırarak izlememiz sergileri daha iyi kavramamıza yardımcı olabilir.
ŞE: Küreselleşmeye bir alternatif bakış olabilir mi? Bu tartışmaların ahlak, şiir ve politika damarları üzerinden kurulması aslında en çok tartışılan, gündemde olan konu. Bu konulara temas etmesi bakımından da bienalin bu kadar ilgi görecek olması, bunu beklememiz doğal gibi görünüyor, öyle değil mi?
Sergi mevsimi başladı
HD: Çok haklısın. Hatta bu küreselleşmeye alternatif bakış açılarını da bünyesinde bulunduran yan sergiler de açılıyor bu arada, bienalin dışında İstanbul sanat ortamında. Bunlardan bir tanesi 11 Eylül 2003'te açıldı hatta Ali Akay’ın küratörlüğünde, ‘Gelecek demokrasi’ adını taşıyor. Bir başka sergi, yarım saat sonra Galerist’te açılacak. Serkan Özkaya’nın bir sergisi. Mehmet Yılmaz’ın ‘İçine yabancı dış’ adlı sergisi İlayda Sanat Galerisi’nde 11 Eylül’de, yani o da bugün açılıyor. Önümüzdeki hafta ise üst üste birkaç sergi açılışı var: Galeri Nev’de İnci Eviner, Şirin Neşat, Hale Tenger, Canan Tolon ve Nazif Topçuoğlu’ndan oluşan bir sergi. Fransız Kültür Merkezi’nde, küratörlüğünü Fransız Kültür Enstitüsü müdürü Alain Bourdon ve Marmara Üniversitesi’nden Mürteza Fidan ve Melih Görgün’ün oluşturduğu ‘Niyetlenerek ya da niyetlenmeksizin’ adıyla bir sergi var. Yine Bienal çerçevesi içerisinde Apel Sanat Galerisi’nde 18 Eylül’de ‘Bağ’, alt başlık ‘Şairin bahçesi’ adıyla bir grup sergisi var. Bu sanatçılar arasında enteresan bir isim var, şiddetle merak ediyoruz, Hasan Bülent Kahraman da burada yapıtlarını sergileyecek.
ŞE: Öyle mi?
HD: Bakalım Hasan Bülent Kahraman ne gösterecek. Biliyorsun biz onu gazeteciliği ile tanıyoruz.
ŞE: Kitaplarından ve Radikal gazetesindeki yazılarından da tanıyoruz, elbette.
HD: Tünel geçidindeki 10 Numara’da ‘Dur, fragile’ adlı bir sergi açılıyor, yine Bienal kapsamında; Paris Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Emmanuel Saulnier Atölyesi’nin yapıtlarını görüyoruz, bu 19 Eylül’de. Aynı günde Binenal açılıyor, 4 numaralı Antrepo’da saat 19.00’da Salıpazarı’nda. Hemen ertesi gün 20’sinde ise Proje 4 L’de ‘Şiirsel adalet’, ve Ali Akay’ın ‘Gelecek demokrası’, sergilerine paralel giden bir başka sergi ‘Organize ihtilaf’ adıyla Fulya Erdemci’nin küratörlüğünde açılacak. Bu sergi 20 Eylül Cumartesi günü Proje 4 L’de açılıyor.
ŞE: Çok teşekkür ederiz.
(11 Eylül 2003 tarihinde Açık Radyo’da Açık Dergi programında yayınlanmıştır.)