Haftanın Sergisi 16

-
Aa
+
a
a
a

Haftanın Sergisi – 16

 

Şerif Erol: Bugün gündemde neler var?

 

Haldun Dostoğlu: Yeni açılan birkaç sergi var İstanbul’da; onlardan söz etmek istiyorum. Bir de kısaca bir hatırlayalım: bazı sergilerin son günleri; görmeyen, izlemeyen dinleyicilerimiz varsa belki bu hafta sonunda bu sergileri görmeye vakit ayırabilir.

Borusan Kültür Merkezindeki Eller İşe Düşünce Tanrıya’ Elga Wimmer küratörlüğünde gerçekleşen serginin son günleri, 18 Ocak Cumartesi günü bitiyor. Yarın biten bir başka sergi daha var, İstiklal caddesindeki Garanti Galeri’de Modernliğin İki Yüzü – Amsterdam Berlin’ sergisi.

 

Şerif Erol: Şehir okumaları sergisi değil mi?

 

HD: Bravo. İhsan Bilgin’in küratörlüğünde gerçekleştirilen sergi. Uzun bir aradan sonra Teşvikiye’de yeniden açılan Pamukbank fotoğraf galerisinde Tolga Ayaydın’ın ‘Doğa ve Renkler’ adlı sergisi de yarın bitiyor. Topkapı Sarayı'ndaki Van Mour ve Levniye’nin sergisi, Sabancı müzesindeki Medicilerden Savoylara Floransa Saraylarında Osmanlı Görkemi’, Evin Sanat Galerisinde Mustafa Horasan, Proje 4L’de ‘Açık ve Net’ adlı sergi, İstiklal caddesi İş Bankası Parmakkapı Sanat Galerisinde tekrar Bekir Sami Çimen’in sergisi, Fransız Kültür Merkezi’ndeki Robert Dezno’nun ‘Objektifin Geçmişinde’ adlı biraz nostaljik savaş yılları, ‘Paris Fotoğrafları’ sergisi, Galeri Nev’de Abidin Dino, Art Space’de Mustafa Ata devam eden sergiler.

 

Bugün açılacak olan bir sergi Galatasaray’daki Apel galerisinde ‘Toprak ve Lif 2004’. Apel galerisi bu ‘Toprak ve Lif’ sergisinin ikincisini gerçekleştiriyor, geçen sene de aynı temayla, yani malzemesi toprak ve lif olan sanatçıların yapıtları ile oluşan sergi şu saatlerde açılıyor, 20 Şubat’a kadar sürecek.

 

Dün ve evvelsi gün açılan iki sergiden de söz edelim, Maçka Sanat Galerisinde Kezban Arca ‘Kafes’ adlı sergisini açtı 13 Ocak’ta, 21 Şubat’a kadar sürecek, haftaya da bu sergiden söz etmek istiyorum. Maçka sanat galerinin mekânını bugüne kadar kullanılmadığı gibi kullanan bir sergi, o nedenle söz etmekte fayda var. Maçka sanat galerinin tarihi için de çok aykırı bir yerde duruyor bu sergi. Diğeri de Milli Reasürans Galerisinde; Rahmi Aksungur çok uzun bir aradan sonra İstanbul’da ilk kez heykellerini sergiliyor. Rahmi Aksungur, 1955 doğumlu, eğitimini İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisinde yaptı, 79 yılında mezun oldu, mezun olduktan sonra da akademide öğretim kadrosuna geçmiş ve halen de Akademide, yeni adıyla Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde sürdüren bir sanatçı. Aksungur’un şöyle bir önemi var, bunu hepimiz biliyoruz, artık gizlemenin saklamanın manası yok, bizim toplum henüz daha heykelle haşır neşir olamadı.

 

ŞE: Niye acaba?HD: Heykel hayatımıza giremedi, heykel diye bildiğimiz meydanlarımızdaki tarihimizdeki anıtlar. Yani anıtla heykel arasındaki farkı fark etmemiz vakit alacak ama daha önemlisi bizim kendi kültürümüzden gelen bir alışkanlık, biz iki boyutlu estetik nesneye daha yeni yeni alışan bir toplumuz. 100-150 yıllık bir resim tarihimiz var, bu resimle haşır neşirliğimiz daha yeni iken araya böyle üçüncü boyut girince o obje ile gündelik hayatın arasındaki ilişkiyi kurmak çok kolay olmuyor, bu böyle vakit alacak bir şey.

İkincisi eğitim kurumlarından kaynaklanan bir şey, yani 2-3 fakültemizde eğitim kurumları var ama buralarda çok batıda bildiğimiz, gördüğümüz anlamda bir heykel eğitimi yapmak o kadar kolay değil, dolayısıyla o kadar fazla heykeltraş çıkmıyor. Çıkmamasının nedeni tabii bir yandan da tüketimin olmaması, heykel talep eden bir toplum değiliz, talep edilen heykeller de anıtın ötesine geçemeyince, ya anıt heykeltraşı oluyorsunuz ya da evlere biblo yapıyorsunuz gibi bir şey oluyor.

 

ŞE: Çünkü meydanlarda, bahçelerde, parklarda az buz heykel görmüyoruz ama onu tabii anıt heykel gibi düşünmek lazım.

 

HD: Aslında az da görüyoruz, yani herhangi bir batı ülkesi ile karşılaştırıldığımızda, 10 milyonluk İstanbul’da yüzlerce, binlerce her köşede heykel olması lazım, olabilmeli idi. Hele İtalya’nın kentleri ile karşılaştırıldığında, hele düşünün, gözünüzün önüne getirin, bir çeşme, bir heykel, vs. heykel gibi çeşmeler. Roma’yı aklıma getirerek söylüyorum. Öyle bir geleneğimiz, alışkanlığımız yok, varolan heykeller de sizin dile getirdiğiniz gibi anıt formatının ötesine geçemediği için çok resmi bir ideolojinin ürünü haline gelmiş, bir zamanlar Sovyet sisteminin heykelleri gibi

 Rahmi Aksungur'un Cumhuriyet Tarihi Düzenlemesi Sanat Eserleri Yarışması'nda birincilik ödülü alan projesi

çok propaganda amaçlı heykeller değil bizdeki heykeller, ama bir anıt formatının ötesine geçememiş.  Rahmi Aksungur’un önemi de biraz buradan geliyor. Rahmi Aksungur aslında anıt yapmış bir heykeltraş, her ne kadar heykelleri de var, yani evlere giren, gündelik hayatın resmi olmayan formatlarının ürünleri olmasına rağmen anıtları da var. Anıtları ise o güne kadarki anıt formatının dışına çıkmış, serbest, özgür bir plastiğe kavuşmuş bir heykeltraşımız. Böyle örnekleri var, Ankara’da Egemenlik Parkı, vs. gibi birkaç sipariş edilmiş, yarışma ile kazanılmış işlerinde çok önemli, bugüne kadar alışageldiğimiz heykel denince o muhkem, bir Cumhuriyet ideolojisinin fikirlerini yansıtan...

 

ŞE: Görkemli, heybetli, kunt...

 

HD: Aynen öyle. Onlar yerine son derece mütevazı, sakin, plastik heykeller yapmış bir sanatçı. Bu sergisinde ise aslında çok önemli bir müdahalede bulunmuş Milli Reasürans galerisine, o galeriye aşına dinleyicilerimiz eminim biliyorlardır, bu galerinin zemini mavi halı kaplıdır ve Rahmi Aksungur heykellerinin mavi halı üzerinde iyi duramayacağını düşünerek bütün galerinin tabanını metal çinko ile kaplamış ve onların üzerine yerleştirmiş. Aslında galerinin kendisi bir işe dönüşmüş neredeyse, bu anlamda da hoş bir sergi.

Ayrıca sergilediği şeyler, heykeller, eserler. Şeyler diyorum, birtakım mahluklar: dişlenmiş elma, balık mı balina mı kuş mu, galerinin ortasında koskocaman bir deniz yaratığı gibi çok hoş heykelleri var. Doğrusu dinleyicilerimize bu hafta bu sergiyi gönül rahatlığıyla önerebilirim. Bu sergi 21 Şubat’a kadar sürecek.

 

(15 Ocak 2004 tarihinde Açık Radyo’da yayınlanmıştır.)