28 Mart 2010Radikal İki
Beklenen ve büyük bir olasılıkla Türkiye’yi referanduma götürecek “Anayasa Değişiklik Paketi” AKP tarafından açıklandı . Hükümet 26 maddeden oluşan paketi, partiler arası ve sivil toplumla uzlaşma sürecine hemen soktu. CHP ve MHP uzlaşma olmayacağını söylerken, AKP uzlaşma süreci olarak gördüğü yedi gün içinde görüşmelerini sürdüreceğini, değişiklik taleplerini dikkate alacağını, ama eğer uzlaşma olmazsa, Başbakan’ın vurgusuyla “milletle uzlaşma”, yani referandum sürecini başlatacağını söyledi.
Paket neyi içeriyor?
CHP, MHP ve yargı, Anayasa değişiklik paketine karşı konumlarını çok net koydular. CHP süreci “yargının AKP’lileştirilmesi” olarak tanımlayarak, MHP bu meclisin “böyle bir değişiklik yapmaması gerektiğini” söyleyerek, Yargıtay da değişikliklerin “anayasanın kuvvetler ayrımı ilkesine aykırı olduğunu” belirterek paketi baştan reddettiler. Hatta yargının eleştirisi, HSYK’dan gelen “yargı ile dalga geçiliyor” tümcesiyle alaycı bir boyuta da çıktı.Değişiklik paketinin 26 madde içermesi ve bu paketin içerdiği olumlu açılımlar gözardı edilerek yapılan bu eleştiriler, bir yönüyle haksız. Örneğin paket, 12 Eylül’ün yargılanmasına olanak veren, pozitif ayrımcılığa temel oluşturan, parti kapatma davalarını zorlaştıran, asker-sivil ilişkilerinin yargı temelinde içerdiği ikili yapıya çözüm bulan, çocuklara devlet koruması getiren, memurlara toplu sözleşme hakkı veren vb. olumlu açılımları içeriyor. Paketin içerdiği bazı maddeler eleştirilebilir, daha demokratik olmaları talep edilebilir, ama yukarıda sıraladığım çoğu değişikliğin 1982 Anayasası’ndan çok daha ilerde ve olumlu olduğu yadsınamaz.
AKP’nin güçlü hamlesi
AKP hükümeti, Anayasa değişikliği paketinin içini iyi doldurarak, olumlu değişiklik önerilerini de pakete sokarak ve referandumda paketin tüm olarak oylanacağını belirterek, muhalefete ve pakete hayır diyeceklerini önceden belirten aktörlere karşı güçlü bir siyasi hamle yapmış oldu. Bu paketin, eğer referanduma giderse, toplumun farklı kesimlerinden, güçlü bir evet oyu alacağı da yüksek bir olasılık.Bununla birlikte, muhalefet partileri ve yargının eleştirel tutumunu da anlamak gerek. Çünkü, gerçekten de, hem siyasi hem de ideolojik olarak, Anayasa değişikliği paketi, iki alanı öne çıkartıyor: Yargı ve parti kapatma.
Değişiklik paketi, Türkiye için çok gerekli olan genel bir yargı reformundan daha çok, yüksek yargı kurumlarının kurumsal yeniden yapılanmasını içeriyor. Belki de bu nedenle paket, reform değil, kurumsal kavga temelinde algılanıyor. HSYK ve Anayasa Mahkemesi’nin paketin yargı alanındaki odak noktaları olması, bu algıyı güçlendiriyor. Bu doğru ama altı çizilmesi gereken, bu kurumların uzun zamandır reform çağrısı yapmalarına rağmen kendi kurumsal reformları için bir çaba göstermiyor olmaları. Ve bu kurumların reformu şart. Bu da, değişim paketini güçlü kılıyor. Dahası, parti kapatma davalarında, kapatma kararının zorlaştırılması, sürecin çok boyutlu ve çok kurumlu bir nitelik kazanması, dolayısıyla meclisin ön plana çıkması da değişim paketinin olumlu başka bir niteliği. Bu yüzden değişim paketine baştan hayır demek çok zorlaşıyor. Diğer bir deyişle, BDP bu değişikliğe, kapatma davaları geçirmiş olduğu için hayır diyemeyecektir. CHP ve MHP’nin, değişikliğe karşı olmalarını topluma anlatmaları çok zor olacaktır. AKP, bu temelde de, referandum için toplumdan olur almak için önemli bir adım atıyor. Geriye, sadece yargı alanında, bu alanı iyileştirici reform değil, sadece kurumsal yeniden yapılanma içeren değişiklik önerileri kalıyor. Pakete hayır diyen aktörlerin söylemlerini “niye reform değil kurumsal yeniden yapılandırma” temel sorusu oluşturacak. Zaten, “Yargı AKP’lileştiriliyor” ya da “Yargı bağımsızlığı yok oluyor” eleştirileri de, bu temelde yapılan eleştiriler. Buna karşın, AKP ve pakete içerdiği değişikliklerin toplamında bakanlar, bu değişikliklerin “1982 Anayasası’nın değiştirilmesi gerekliliği” ve “Türkiye’nin demokratikleşmesi” noktalarındaki olumlu yanlarının altını çizecekler ve kararlarını vereceklerdir. Yapılacak tartışmalar içinde bu ikinci kesimin ve yaklaşımın güçlenmesinin ve referandumun evet oyu alma olasılığının yüksek olduğunu düşünüyorum. Başta CHP olmak üzere, muhalefet partilerinden daha esnek, daha pragmatik, daha stratejik ve daha kitle partisi konumunda olan AKP, bu değişim paketiyle kendisini gelecek seçimleri kazanmaya dönük olarak güçlendirecektir. Anayasa değişikliği paketi, siyasi bir manevra olarak AKP tarafından yapılan güçlü bir hamleyi içeriyor. Muhalefet partileri ve devlet kurumlarıysa, uzun zamandır konuştukları kendi reform süreçlerini başlatmadıkları ve sadece tepkici söylem geliştirdikleri için, bu hamleye karşı hazırlıksızlar ve pakete alternatif bir politika üretmiş değiller. Bu yedi günlük uzlaşma süreci içinde, AKP hükümeti, Adalet Bakanı’nın HSYK içindeki konumunu paketten çekerse, ki doğrusu da budur, HSYK için yapılan eleştiriler de çok zayıf konuma düşecektir.
Güçlü devletin dönüşümü
Şüphesiz ki, değişiklik paketinde yer alan, HSYK ve özellikle Anayasa Mahkemesi’nin kurumsal yeniden yapılandırılmasıyla ilgili önerilere itiraz edilmeli. Öneriler, bence ne “hukukun çözüm üretici gücünü” artırıyor ne de toplum içinde “hukuk sorunlarının çözüm kaynağı ve alanıdır” algısını güçlendiriyor. Türkiye’nin demokratik, adil ve iyi yönetimi için, bu paketten çok daha güçlü, çok daha kapsamlı bir yargı reformuna ve yeni anayasaya gereksinimi var. Biliyoruz ki AKP, bu değişim paketini, demokratikleşmeden daha çok, kendisini korumak için hazırladı ve yaşama geçirmeye çalışıyor. Bunda da haksız değil, çünkü kendisi de kapatılmaktan son anda kurtulmuş bir parti. Yine biliyoruz ki, CHP ve yargı, değişim paketine, AKP hükümetine “dost-düşman ilişkisine dayalı bir siyaset anlayışı” içinde yaklaştıkları için baştan karşı çıkıyorlar ve paketi, olumlu yanlarına rağmen, cumhuriyet rejiminin özüne karşı yapılmış bir hamle olarak görüyorlar. Dolayısıyla, değişim paketi tartışılırken, ana eksen, bu aktörler tarafından, “demokratikleşme mi, cumhuriyet rejimini koruma mı” sorusuna indirgeniyor.
İndirgemeci olmakla birlikte, bu soru bir bakıma doğru. Çünkü değişim paketi, içerdiği öneriler ve bu önerilerin taşıdığı farklı yorumlar bir tarafa, ilk ve son kertede, Türkiye’de hegemonik olan ve bu hegemonyası 1980’den sonra kurumsal anlamda daha da pekiştirilmiş “güçlü devlet geleneği”nin dönüşümünü içeriyor. Kabul etmeliyiz ki, var olan nitelikleri içinde, Anayasa Mahkemesi, HSYK, genelde de yargı alanı ve askerin sivil yargıdan bağımsızlığı, dolayısıyla güçlü devlet geleneğinin vesayet kurumları, Türkiye’nin demokratikleşmesinin, adil ve iyi yönetiminin önündeki önemli engeller. Bu kurumlar için reform yoluyla dönüşüm gerekli ve kaçınılmaz. Çünkü yapıları demokrasiyi zayıflatıp devleti topluma karşı güçlü ve bağımsız kılıyor. Böyle bir sistem Türkiye’yi istikrarsızlaştırıyor, toplumsal bütünlüğü bozuyor, çatışma ve kutuplaşma sorunlarını güçlendiriyor. Yapılması gereken, reform sürecini yeni bir anayasa ile birleştirmek. Bu olmuyorsa, o zaman bu yapısı içinde gündeme gelen değişim paketini toplum destekleyecek ve referandumda yeterli oluru verecektir. Ama unutmayalım ki, değişim paketini yaşama sokan AKP de, muhafazakâr-demokrat kimliğinde, demokratlığı değil, muhafazakârlığı ağır basan bir aktör. Demokratikleşme söylemi, demokratlığı geri planda olan bir aktör tarafından yaşama geçiriliyor, bu da değişim paketinin ironisi. Diğer bir deyişle, güçlü devletin dönüşümü ve demokratikleşme, demokrasi eksiği yüksek aktörler arasında tartışılıyor, müzakere ediliyor. Bu da, Türkiye’nin bugün yaşadığı temel çelişki.