Giscard D'Estaing, Türkiye'nin üyeliği gündeme gelirse, daha yeni hazırlanan Avrupa Birliği anayasasının baştan aşağı değiştirilmesi gerekeceğini savunuyor.
AB anayasasını kaleme alan komisyonun başkanlığını yapmış olan Giscard D'Estaing, Ankara hükümeti ile görüşmelerin 'üyeliği değil, imtiyazlı bir ortaklık politikasını' hedeflemesi gerektiğini söylüyor.
Eski Fransa Cumhurbaşkanı, 20 yıl içinde nüfusunun 89 milyona ulaşması beklenen Türkiye'nin AB'ye üye olması halinde, Avrupa Parlamentosu'ndaki 750 sandalyeden 96'sında Türk siyasetçilerin oturacağını belirterek Türkiye'nin karar mekanizmalarında güçlü bir aktör durumuna geleceğini kaydediyor:
'En son üye olup Avrupa Birliği'nin mekanizmalarını en az anlayan bir ülkenin karar verici konuma oturmaması için herşeyden önce şu anki anayasanın bu olasılığı bertaraf edecek biçimde yeniden gözden geçirilmesi gerekir'.
'Ama bir hatırlayın, şu an ulusal parlamentolarda onaylanmayı bekleyen halihazırdaki anayasayı ortaya çıkarmak nasıl bir tartışma yaratmıştı. Tekrar yeni bir anayasa için pazarlık masasına oturulursa, bir uzlaşı sağlanıp sağlanamayacağı kanımca ucu açık bir soru...'
'Ve ortada bir gerçek var: şu an elimizin altındaki anayasa Türkiye boyutlarında bir ülkeyi AB'ye katmayı göz önünde tutarak yazılmadı'.
Valery Giscard D'Estaing, Avrupa'nın Türkiye'ye vermiş olduğu vaatleri zaten yerine getirdiğini söylüyor.
Giscard D'Estaing'e göre, Avrupa Birliği tamamen ekonomik bağlara dayalı bir Ortak Pazar'ken Türkiye'ye sunulan katılım olasılığı, 1995 yılında imzalanan Gümrük Birliği anlaşması ile yerine getirilmiş oldu.
Eski Fransa Cumhurbaşkanı, Türkiye'ye itirazının İslam dininden kaynaklanmadığını belirtiyor.
Fakat Avrupa Birliği'nin 'kimliğini güçlendirmesi gerektiğini' söyleyen Giscard D'Estaing şöyle devam ediyor:
"Avrupa anayasasını yazarken bizi kaynaştıran özellikleri tanımlamaya çalıştık: Antik Yunan ve Roma'nın kültür mirası, Avrupa hayatının özümsediği dini geçmiş, Rönesans'ın yaratma şevki, Aydınlanma çağı felsefesi ve rasyonel düşünce... Oysa Türkiye bu unsurlardan hiçbirini paylaşmıyor..."
Giscard D'Estaing ayrıca, Türkiye'ye sunulan üyeliğin 'devamlı bir genişleme trendini' harekete geçirerek Fas gibi ülkelere de bir örnek oluşturacağını ve Avrupa projesini tamamen rayından çıkartacağını söylüyor.
AB anayasasının mimarına göre bu koşullar altında Türkiye'yle kurulan ilişkiler, işbirliği ve ortaklık düzeyinde kalmalı.