3 Mayıs 2009
Başbuğ'un basın toplantısına katılan isimlere bakarak ülkemizin militarizmle arasındaki mesafe üstüne bir şeyler söyleyebilmek mümkün. Bu listeyi, derli toplu bir şekilde tarihe kayıt düşelim diye sizlere sunuyorum. Basının yıldızlı pekiyi almış iftihar listesi:Murat Yetkin (Radikal)Uğur Dündar (Star TV), Murat Çelik (Star TV)Mehmet Ali Birand (CNN Türk-Kanal D), Yavuz Oğhan (CNN Türk), Erhan Karadağ (Kanal D)Fatih Altaylı (Haber Türk)Sedat Bozkurt (Fox TV)Fikret Bila, Can Dündar (Milliyet gazetesi)Enis Berberoğlu (Hürriyet gazetesi)Serkan Demirtaş (TDN)Eyüp Can (Referans)Okan Müderrisoğlu (Sabah)Mustafa Karaalioğlu (Star gazetesi)İsmail Küçükkaya (Akşam gazetesi)Yusuf Ziya Cömert ve Abdülkadir Selvi (Yeni Şafak gazetesi)Erdoğan Aktaş ve Faruk Demirel (Haber Türk TV)Fuat Akdağ (ATV)Tayfun Devecioğlu ve Bilal Çetin (Vatan gazetesi)İbrahim Yıldız (Cumhuriyet gazetesi)Murat Akgün ve Uğur Şevkat (NTV)Ali Kırca ve Tuba Atav (SHOW TV)Mehmet AkarcaBurak Akıncı (AP)Yusuf El Şerif (El Cezire)Nuh Albayrak ve Nuri Elibol (Türkiye gazetesi)Şebnem Bursalı (Yeni Asır gazetesi)
Başbuğ'un konuşmasına katılanlar arasında adını atlamış olduğum gazeteci varsa bağışlasın. Benim araştırmacı gazeteciliğim de, ne yaparsınız ki, buraya kadar.Başbuğ da selefleri gibi ve bu gidişle haleflerinin de olacağı gibi pek konuşkan. Her konuda bilgisi, fikri ve en önemlisi kararı olan bir komutan.Ağzını açtığı anda da karşısında basınımızın 'duayen' ordusunu buluyor.Yani muhatapları kuvvetli.Bu durumda onun konuşmalarını eleştirmek, Hükümetin yetki alanına giren konularda rahatlıkla atıp tutmasını, bir kayzer edasıyla talimatlar sıralamasını yadırgadığımızı belirtmek ne kadar anlamlı olur? O pek sevdiğimiz tabir ile teamüldendir, efendim.Hasan Cemal, (kendisi orada mıydı, bilemedim) mükemmel bir konuşma özeti sunmuş: "Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ konuşmayı seviyor. Yine uzun uzun konuştu. Üstelik kendi koyduğu zaman sınırlamasını da aşarak tam iki buçuk saat konuştu.Askerlikte böyledir. Komutan konuştu mu dinlersin çaresiz. Emir demiri keser çünkü... Ama ya sivil hayatta, hele 'gazeteci milleti'nin önünde böyle uzun uzun konuşmak olur mu?Olabilir bu da.Hâzırun biraz da uysal havadaysa konuşabilirsin. Genelkurmay Başkanı neredeyse her topa girdi. Arada bir gerildi, sinirlenir gibi oldu. Ama genelde yüz çizgilerini yumuşak tutmayı, hatta güler yüzlü kalmayı başardı.Harp Akademileri'ndeki gibi dün Genelkurmay'da da bazen başöğretmen edası takındı. Bazen eski deyişle mâlûmatfüruşluk, yani bilgiçlik de tasladı.Askerler 'Biz her şeyi biliriz!' tavrını severler. Özellikle siviller karşısında..." diye başlıyor yazısına.Hasan Cemal de hâzırunun 'uysallığının' altını çizmeden geçememiş. Buradan çıkarak kendisinin konuşmayı banttan izlemiş olduğunu tahmin ediyoruz.Çünkü, gerçekten de böylesine üst düzey, böylesine işi başından aşkın, böylesine 'duayen' gazetecilerin orada hazır ve nâzır bulunmasının anlamını sorgulamak zorundayız.Genelkurmay Başkanı, kendini devletin en yetkili, sınırsız karar mercii zannediyor olabilir. Ama nasıl zannetmesin?Toplantıdan bize yansıyanlar arasında oradaki basın varlığını hissettiren yegane ayrıntı, Mehmet Ali Birand'ın paşayla her zamanki şımarık kolejli kız tavrıyla cilveleşmesi idi.Pekâlâ sevgili duayenlerimiz; neden orada bulunuyordunuz? Konuşmanın derinlikli analizini yapmanız için işi gücü bırakıp o davete icabet etmeniz şart mıydı?Bu halkın olduğu gibi sizin de Başbuğ'a sormak istediğiniz birçok şey vardı mutlaka. Yoksa yok muydu?İki buçuk saat süren 'mâlûmatfüruşluk' gösterisine katlanmanız için size güç veren nasıl bir gazetecilik saikidir?Sözüne bu kadar itibar edildiğini gören, basının en 'büyük' isimlerini iki buçuk saat tutsak edebilmenin tadını çıkaran Genelkurmay Başkanı'na diyecek sözümüz yok.Ama bu zevatın konuşmalarını büyüten, manşetlere çeken, bunu yapmak için orada hazır nâzır bulunan sizlersiniz.Sadece kameraları yollayıp, birkaç muhabir göndererek halledebileceğiniz bir basın toplantısını 'devlerin zirvesi'ne çeviren sizsiniz.Genelkurmay'ın her konuda bu kadar fütursuz atıp tutmasına çanak tutuyorsunuz.Askerlerin rütbelerine, her zaman yaptığınız gibi, rütbeler ekliyorsunuz.Madem sorularımızı aktarmayacaksınız, o zaman ne işiniz var paşa huzurunda?Bu arada, hatırlatmadan geçmeyelim.Geçtiğimiz hafta, gazetecilik yapan bir gazeteci yurt basını çapında bir şaşkınlık yaratarak gazetelere geçti. Banu Güven, eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'e, 30 kişinin hayatını kaybetmiş olduğu, Türkçenin en kirli ironisiyle 'Hayata Dönüş Operasyonu' denilen katliam konusunda "İçiniz rahat mı?" diye sormuştu. Üstelik geçiştirmek isteyen Türk karşısında yılmayıp ısrarla sorusuna sahip çıkmıştı.Bunun çarpıcı bir gazete haberi olması basınımız üzerine bir ışık tutmuyor mu?