Ya Da Yükselen Faşizmin Futbol Maskesi...
Hollywood'un politik pembe dizilerinde top tüfek, kan ve barut edebiyatı, soykırım ve Hitler imgeleriyle tanıtılması, 20. yüzyılda faşizmin belki de en sık karşımıza çıkan özellikleriydi. Aslında bu yaklaşım, toplumların kendi öz eleştirilerinden kaçış için özellikle destek verdikleri bir tarzdı; zira faşizmin bir devlet ideolojisi olmaktan önce -ve öte- bir toplum ideolojisi olduğunun farkındaydılar. Hastalık toplumdaydı...
"Hitler gitti, faşizm bitti" ancak bir peri masalı söylemi kadar gerçek. Gerçekte faşizm bize, biz kadar yakın olmaya devam ediyor. Seçiyor, eliyor, elite ve elit olmaya özeniyor, güce ve iktidara açık ya da gizli öykünüyor, şiddete her an hazır, bekliyoruz. Ve futbola fanatik taraftar oluyoruz.
"X SPOR SEN BİZİM HER ŞEYİMİZSİN!""KANIM CANIM SANA FEDA!""ÖLÜMÜNE X SPOR!""X SPORUM BENİM, BİRİCİK SEVGİLİM, SÖYLE SENDEN BAŞKA KİMİM VAR BENİM!"
Şimdi sadece yukarıdaki sloganlara bakarak bir futbol taraftarının psikoanalizi yapılsa tüyler ürpertici vahimlikte sonuçlar çıkardı herhalde ortaya. Sözcüklerin başlı başına taşıdıkları anlamlar bile, karşılıklı etkileşim içinde nasıl hem toplumsal hem de bireysel bir sapkınlıkla karşı karşıya olduğumuzu ortaya koymaya yeter. Şimdi varsayın: Dünyada, 11 kişilik bir futbol takımından başka kendinizi ilişkilendirebileceğiniz hiçbir şeyiniz kalmamış. Sevgi adına onun soyut kimliğinden sanal bir 'sevgili' yaratmışsınız ve tribünlerde kendinizden geçip sanal 'orgazm'lar yaşıyorsunuz. Ancak hepsinin ötesinde, bu soyut varlık, uğruna ölünecek kadar somut sonuçlar yaratabiliyor sizde.
Eğer tüm bunlar gerçekse, işte o zaman yalnızca sizin için değil, çevreniz için de tehlike çanları çalıyor demektir. Çünkü artık siz hiçlik sınırındasınızdır; dünya ve hayat, düşler, idealler, insana dair ne varsa, şimdi hiçliğinizin karşılığı olan o sözde taraftarlıkla özdeşleşmiştir. Çoktan spor çerçevesinin dışına çıkmış, çıkarken spor olarak tanımlanmış çerçevenin kendisini de içeriğini de darmadağan etmişsinizdir. Artık siz herhangi biri değil (diğer bir deyişle kimliği olmayan o hiçlik değil) X Spor'un taraftarısınızdır ve X Spor'un taraftarı farklıdır. O en büyüktür çünkü. Über alles! O'ndan olmayansa, yabancı, düşman ve aşağılıktır. Dövülebilir, sövülebilir ve hatta yok edilebilir. Uğruna yok edilmeyi ya da uğruna yok olmayı (hiçliğin en bilinen iki tezahürü) haklı çıkaracak tek ve asli neden X Spor'un varlığıdır.
"Kanım feda olsun!"
Bir kaç yıl önce İstanbul'da bir karşılaşma sonrası silahlı kutlamalar (!) sırasında oğlu kaza kurşununa kurban giden baba, "Oğlum X Spor'a feda olsun" demişti gazetecilere. Gerçekten demokrasiye duyarlı bir toplumda deprem etkisi yapması gereken bu itiraf, tabii ki öteki benzer örnekler gibi hasır altı edilip unutuldu. Oğul kavramının bile sıfırlanabildiği bir toplumsal sistemde hiçlik bu denli ululaştırılıp baş tacı edilebiliyorsa, kimse kendini aldatmasın, duyduğunuz tarihte kaldığını andığınız insanlık suçu bir ideolojinin yükselen trampet sesleridir.
Üstelik ülkemizdeki durum, dünyadaki bu genel ahvalden ne yazık ki daha da vahim bir takım noktalarda farklılık göstermekte. Örneğin futbolun çok daha kapsamlı ve güçlü bir gelenek olduğu İspanya'da Real Madrid taraftarlarıyla Barcelona taraftarları çok rahatlıkla aynı barda aralarında oynanan bir maçı izleyebiliyorlar. Bu takımlar karşılaşırken trafik felce uğramıyor, binlerce polis görev almak zorunda kalmıyor, gökyüzünde güvenlik helikopterleri uçuşmuyor, kısacası adı konmamış bir olağanüstü hal ilan edilmiyor. Henüz öteki ülkelerde sözlü ve yazılı basın bizdeki kadar şiddete methiye düzme ve onu her fırsatta kullanma gibi "özel bir zevki" geliştirememiştir.
Yıkıcı potansiyel
En çarpıcı ve gerçekten bize özgü olanıysa, "büyükler" ve onların şamar oğlanı durumunda tutulan "ötekiler" yani taşra takımları gibi bir ayrımın söz konusu olmasıdır. Ülkemizde Anadolu takımları üçüncü sınıf muamelesi gören ve "büyükler"in puan koparıp şampiyon olmasına hizmet etmek üzere neredeyse sembolik olarak varlıklarına izin verilen takımlardır. Bu diskriminasyonun bir numaralı teminatıysa, "büyükler"in kapatması durumunda olan birtakım basındır ve maalesef bu "bir takım basın" çoğunluktadır.
Sisteme gelince: Tabii ki en kârlı çıkan odur. Ancak şimdilik. Zira denetim dışına çıkabilecek bu "kârlılık" bir anda zarar hanesine geçebilir. Bugün bir X Spor Kulübü'nün harekete geçirebileceği şiddet ve yıkım potansiyelini tasavvur etmek bile güçtür. Bu belki de çağların değil, milenyumun terörü olmaya adaydır ve yerleşik sözde futbol anlayışıyla, var olan politik sistem anlayışı arasındaki sınır şiddet ve demokrasi karşıtlığı gibi alanlarda iyice birbirine yaklaşıp daraldıkça bu, hiç de uzak bir olasılık olmayacaktır. Bunun örneklerini görmeye başladık bile. Diyelim bir yurtdışına çıkış vergisine, ya da bir gökkafes inşaatına, doğayı tehdit eden bir termik santral kararına neredeyse tüm kamuoyunun karşı çıkmasına rağmen "yukarıdakiler"in kılı kıpırdamıyorsa, yine diyelim, hakemler konusunda futbol kamuoyunun büyük çoğunluğu torba sisteminde ısrar ederken bu kez de futbolun "yukarıdakileri"nin kılı kıpırdamamaktadır. Bu arada hakemler astığı astık, kestiği kestik olmaya devam etmekte, taraftar sahalara inip ceza kesmekte, despotizm, yeşil sahanın içi, dışı her yerde kol gezmektedir.
Bir zamanlar futbol vardı.Şimdiyse tribünlerin faşizm kokan tehditkâr sesleri...