Emek Sineması İçin Mücadele

-
Aa
+
a
a
a

Emek Sineması (Fotoğraf kaynağı: Emek Sineması ve Emektarları / Ilgın Erarslan Yanmaz)

7 Nisan Pazar günü Emek Sineması’nın yıkılmasını ve alışveriş merkezine dönüştürülmesi projesini protesto etmek için biraraya gelen kalabalık, polisin gaz ve tazyikli su ile sert bir şekilde müdahalesine maruz kaldı. Açık Gazete’de Emek Sineması’nı, yıkım projesini, yıkımı engelleme çabalarını ve polisin barışçıl bir protesto için buluşan kalabalığa müdahalesini yönetmen Seren Yüce ve Ezel Akay’la konuştuk.

Dinlemek için:

İndirmek için: mp3, 16.1 Mb.

8 Nisan 2013 tarihinde Açık Radyo’da yayınlanmıştır.

Açık Dergi Söyleşileri’nin podcast servisine ulaşmak için tıklayın.

Costa-Gavras Emek Sineması'nın önünde konuşurken. (7 Nisan 2013)

32. İstanbul Film Festivali’nin  Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü almak üzere İstanbul’da bulunan Costa-Gavras, polisin bu sert bu müdahalesinden hemen önce yaptığı konuşmada şöyle dedi:

“Önemli bir sinema, bir kültür merkezi, tahrip edilmemelidir. Bu sanki geçmiş belleğimizden bir parçayı silmek ve gelecek için önemli bir mekânı ortadan kaldırmak gibidir. Bu da politik, sosyal ve sanatsal bir hata olur.

Bulunduğu yerin gerektirdiği tüm saygı ile, Başbakan’a, İstanbul’un kültürel bütünlüğünün garantörüne seslenmek istiyorum. Ondan bu salonu kurtarmasını ve ticaretin kültürden üstün gelmemesi için harekete geçmesini rica ediyorum.”

Emek Sineması'nın önü, 7 Nisan 2013 

Seren Yüce’nin 8 Nisan’da Çağlayan Adliyesi önünde yaptığı basın açıklaması ise şöyle:

"7 Nisan Pazar günü Emek Sineması’nın yıkılmasını protesto etmek üzere yapılan yürüyüşte, biz de sinemacılar olarak yer aldık ve polis şiddetine maruz kaldık. Birçok yönetmen, oyuncu ve sinema emekçisi arkadaşımız, polisin gaz ve tazyikli su içeren orantısız müdahalesinin mağdurları arasında yer aldı. Emek Sineması’nın bulunduğu yerde korunmasını talebimize destek veren, aralarında dünyaca ünlü yönetmenlerin de bulunduğu, İstanbul Film Festivali’nin pek çok konuğu da bu şiddetten zarar gördü. Sanatçılarını özenle koruması gerekirken, onları darp eden emniyet görevlilerini, bu barışçıl eylemin sebepsiz ve orantısız bir şiddetle bastırılmasında sorumluluğu olan tüm kişi ve kurumları hesap vermeye çağırıyoruz. Bu demokratik eylemde, aralarında İstanbul Film Festivali FIPRESCI jüri üyesi olan sinema yazarı Berke Göl’ün de bulunduğu dört arkadaşımızın sebepsiz yere gözaltına alınmasını hararetle kınıyoruz.

31 Mart ve 7 Nisan'da Emek Sineması’nın yıkımına karşı düzenlenen gösteriler, ortaya koymuştur ki sinemacılar da, bu şehrin insanları da sürdürülen projeyi kabul etmiyorlar ve etmeyecekler. Proje sahiplerinin bugüne kadar yapmış olduğu tüm tahribata rağmen, Emek Sineması hâlâ bütün ihtişamıyla yerinde duruyor ve onu yerinde olduğu şekilde koruyup yaşatmak hala mümkün."

Takip etmek için: Emek Bizim İstanbul Bizim

***

29 Mart tarihinde Sabah gazetesinde, “Emek Yoksa Ben de Yokum” başlığıyla yayımlanan yazısında “Emek’e kazma vurılduğu gün ben gazeteciliği bırakıyorum,” diye yazan, 60 yılı aşkın süredir sinema yazılarıyla tanıdığımız, Türkiye'de sinemanın gerçek anlamda bir duayeni olan sinema eleştirmeni Atilla Dorsay da 8 Nisan’da yayımlanan “Veda zamanı” başlıklı yazısında, gazeteciliği bıraktığını şöyle duyurdu:

"Bu sinemanın hem kendisi önemliydi, hem de temsil ettiği kültürel altyapı, tarihsel birikim ve yaşam biçimi. Bugün artık Emek yok. Onun gerçek ve de simgesel önemini anlatamadık... Benim için artık ne sözün, ne de yazının önemi kaldı. Bu belki, artık sessiz kalmanın çığlık atmaktan daha önem kazandığı bir durumdu. Ve bırakmak kaçınılmaz oldu."