Devletin 'sır' kavramı ve kapsamı!..

-
Aa
+
a
a
a

17 Kasım 2005Fikri Sağlar

Şemdinli'de Umut Kitabevi'nin bombalanması nı takip eden olayların, önce Hakkari'de, daha sonra da Yüksekova'da devam etmesi, gidişatı n çok iyi olmadığını gösteriyor.
 
Hele son iki olayda can kaybının bulunması, kentlerde kargaşanın şiddetleneceğinin işareti. Bu durumda yapılması gereken tek şey, "adaletin" tam olarak oluşabilmesi için "hukuk devletine" olan güvenin pekiştirilmesi!.. Herkesin, özellikle, üst düzey yöneticilerin bu konuda duyarlı olması gerekir. Siyasiler ve bürokratlar son derece dikkatli ve titiz konuşmalılar. Adaletin yanlış tecelli etmesine neden olacak en ufak bir davranış ya da bir sözün, ülkemizde önü alınamayacak sorunların kaynağı olacağı açıktır.
 
Ayaküstü verilecek demeçler, "ben daha güçlüyüm" inatlaşması, gelecekte onarılmaz yaralar açabilir. Başbakan ve bakanların, Şemdinli olaylarının açıklığa kavuşturulması için verdikleri talimatlarda "kararlı" olduklarını göstermeleri, yargının üzerindeki "olası" baskıyı kaldıracaktır!..
 
"Aydınların" yaptığı basın açıklamasını ciddiye almak gerekir. Bu düzenin; ülkemize, laik demokratik açılımlara ve hukuk devletine karşı olduğunu bilmekteyiz. Bilinçli olan herkesin, bölücülük ve şiddet olaylarına göz yumması mümkün değildir. Çünkü, şiddete dayalı bölücülük demokrasi ve insanlık dışı davranışları getirmekte ve bu durum da bu düzenin ayakta kalması na neden olmaktadır!.. Ancak "aydınların", devletin hukuk dışına çıkışına, kurumlarının meşruiyetten uzaklaştırılışına da kayıtsız kalmaları nı bekleyemeyiz!.. Toplantılarda da açıklandığı gibi; PKK'nın koşulsuz silahı bırakmasının yanı sıra, devletten, "hukuk devletine" yakışır bir davranışı ivedilikle beklediklerini belirtmeleri, önemli bir uyarıdır!.. Halkın taleplerine tercüman olduklarını unutmayalım!..
***
Şimdi görev TBMM'ye düşmekte!.. TBMM, "Araştırma Komisyonunu" mutlaka kurmalı.
 
Olayların gerçek failleri ve nedenlerini bulmak, demokratik ve hukuk devletinin gereğini yapmak ve böylece; "Susurluk düzenini" değiştirmek için açılacak bir "Meclis Araştırması," birçok olayın üzerindeki "esrar" perdesini kaldıracaktır. Her ne kadar, TBMM tatilde iken CHP'nin, gelişen "terör" olaylarını gündeme getirdiğ i "genel görüşme" talebi, AKP'lilerce geri çevrilmişse de, bu kez, her iki parti; Şemdinli ve bölgede gelişen olayların irdelenmesi ve faillerinin bulunması için ortak çaba göstermeliler.
***
Şayet, AKP bu konuda ciddi ise, öncelikle "araştırma komisyonunun" çalışma koşullarını ve yetkilerini genişletecek "iç tüzük" düzenlemesini yapmalıdır. Şu anda, "Araştırma komisyonları nın" devlet ve ticari sırlara ulaşma yetkisi bulunmamaktadır. Hiçbir konuda yaptırım gücü yoktur. Sadece, bilgilenmek üzere kişileri komisyona davet edebilir... Hele hele, güvenlik birimleri "gerekli" olanı değil, kendilerinin "uygun" görecekleri bilgi ve belgeyi komisyona verdiklerini düşünürseniz, komisyonun amacına ulaşması nın ne denli zor olduğunu anlayabilirsiniz!.
***
Susurluk olaylarının tam olarak çözülememesi, gerçek faillerine ulaşılamaması "devlet sırı" kavramı ve kapsamı ile engellendi. "Sır", kime göre nedir? Tanımı yapılmamıştır. Dolayısı ile kapsamı da belli değildir. Devlet içinde meşruiyetten uzak her eylemin, rahatlıkla saklanabileceğ i yerin, bu"sır" kavramı olduğunu kabul etmeliyiz!.. "Susurlukta kayıp silahlarla" ilgili araştırmaya Korkut Eken, "Nerede olduklarını söyleyemem. Devlet sırrıdır!." diye cevap vermiştir. Çiller'in kullandığı "örtülü ödenek" ile bilgi de "devlet sırı" nedeni ile kapatılmıştır!.. "Devlet sırrı"; bürokratların yani "atanmışların", siyasileri yönetmek ya da onların bilgisi dışında yaptıkları işleri gizlemenin "biçilmiş kılıfı."
 
Seçilmişlerin atadığı bir kişi rahatlıkla bir "eyleminin" üzerine "devlet sırrı" damgasını vurabilir ve o konuda gerekli olan bilgiyi kendisini atayan siyasetçiden bile saklar.. Üstelik, o konu ile ilgili amiri de dahil olmak üzere, kimsenin bir şey söylemesi ya da yapması mümkün olamaz!.. Yargı dahi bu kavramı ve kapsadığı bilgiyi açıklatma gücünü kendinde bulamaz!.. "Karanlı k örtünün" var olması, herşeyin "hesapsızca" yapılabilmesi imkanını verebilmektedir!.. Oysa, demokratik hukuk devletlerinde, "sır" kavramı ve kapsamı son derece kontrollüdür.
Örneğin İtalya'da; Başbakanın başkanlığında bir komisyon, İtalya Meclisi'nin ilgili komisyonunda, bir olayın ya da belgenin "sır" olduğunu açıklar ve onları ikna eder. "Sırın" süresi vardır. Bu süre zarfında "sır" meclis başkanının denetiminde ve sorumluğundadır.
 
Bizde ise, her hangi bir kişi, bir olay ya da belgeyi "sır" olarak belirleyebilir. Bu keyŞlik "hukuk devletine" yakışmaz!..
***
Bugün, demokratik hukuk devletini oluşturmak ve Şemdinli olaylarını çözmek için TBMM, ivedilikle içtüzüğü değiştirmeli ve "sır" kavram ve kapsamını, çağdaş ülkelerde olduğu şekle getirecek yasal düzenlemeyi yapmalıdır.