25 Ocak 2010Hürriyet Gazetesi
Haftalar önce Cenevre'de. Dünya Meteoroloji Örgütü'nün Küresel İklim Çerçeve Anlaşmasına, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü ekibiyle katıldım. 189 ülke, iki düzine kurum ve kuruluşun temsilcileri, iklim gözlemleri ve tahminlerini geliştirip kullanıcılara ulaştırılması konusunu güya tartışıyorlardı! Bu arada ABD'deki sınıf arkadaşlarımdan 2 tanesiyle yıllar sonra karşılaşmak, bana Dünya'nın ne kadar küçük olduğunu hatırlattı. “İklim risk yönetimi” kavramının yerleşmeye başladığını görünce, 10 yıl önce meteoroloji mühendisliği ile afet yönetimi uzmanlığını birleştirmiş olmakla ne kadar doğru bir iş yaptığımı anladım. Ayrıca diplomat olmadığıma da şükrettim!
YUVARLAK MASA AFET TOPLANTISINA İLGİ YOKTU
Yanımda oturan yabancı bir diplomatın toplantı için söylediği şey; “burası bir sirk!” Daha önce hazırlanmış olan taslaklardan hangisinin ele alınacağına karar vermek için bir gün tartışıldı. Daha doğrusu herkes aklına gelen şeyleri söyledi durdu. Sonra da üzerinde karar verilen “taslağın eki nerede?” diye bir yarım gün daha aklına esen birşeyler söyledi. Bu kadar peşrevden sonra güreş etmek için vakit kalmadığı için toplantı uzadı da uzadı! Meğersem bu tür uluslararası toplantılar hep böyle olurmuş. Kopenhang'da da aynı adamlar böyle ve hatta derin uykuda güya tartışmış durmuşlardı. Şimdi de hiç bir şey söylememek üzere söz alanlara “Kopenhag Sendorumu'yla hareket emeyelim, Kopenhag gibi bu toplantı da fiyasko olmasın” uyarısı yapıyorlar... Cenevre'den Frankfurt'a geçip oradan Larnaka'ya gidecektim. Almanya'daki kar nedeniyle uçuşum son dakikada iptal edildi. Bilet kontuvarına geri gideceğim ama polis bırakmıyor! Havaalanının öteki ucundan alt kata inilmesi gerekiyormuş. Havaalanının bahsedilen ucu ise Fransa'da. Mecburen yürüyerek Fransa'ya girip tekrar İşviçre'ye döndüm. Bir gün sonra konuşma yapacağım vakte yetişemeyeceğim için artık Larnaka'ya gitmem anlamsız olduğundan İstanbul'a gitmek istiyorum. Uçuş iptal olur diye tüm havayolları kendini korumaya almış, bilet satmıyor. Neyse THY'nin nazik çalışanları imdadıma yetişti de memleketime dönebildim.Döner dönmez ODTÜ Afet Yönetim Araştırma ve Uygulama Merkezi'nin düzenlediği Yuvarlak Masa toplantısına katıldım. Haiti depreminden sonra yapılan bu çok önemli toplantıya ilgi gösteren medya elemanı yoktu. Ama bu toplantı boyunca telefonla beni meşgul eden medya elemanlarının maalesef “20 Ocak'ta hava da olağanüstü olayların olacağı yönünde”ki bir kehaneti doğrulamak gibi büyük bir sorunu vardı!
İNSAN PROF. OLUNCA HER ŞEYİ BİLİR Mİ
Nedense bu kehaneti yapanın ehliyeti ve uzmanlığına bakmayı hiç akıl edemiyorlar? Neymiş efendim “O da prof'muş, hocaymış!” Ya, işte böyle, bu ülkede prof'san, hocaysan herşeyi bilirsin! Bu durumda ben hem prof'um, hem de doktoralı bir hoca! Yeni geliştirdiğim kapalı bir kalp ameliyat tekniğim var. Var mı gönüllü hasta? Maalesef bu ülkede rol çalan bilim insanları ile birlikte onların oynadıkları role inanan, danışan, proje yaptıran, köşe veren ve ekranını açanlar var. Bunların yüzünden prof olduğumu söylemeye utanıyor ve kendimi artık “Mikdat Kadıoğlu Trabzon” diye tanıtıyorum!Bu arada Prof. Dr. Celal Şengör'ün Cumhuriyet Bilim Teknik Dergisi'ndeki Zümrütten Akisler köşesinde bahsettiği strategypage.com adlı askeri stratejileri konu edinen web sitesine de bir göz attım. Oradaki bir makelede, Çin Hava Kuvvetleri'nin 30 bin kişi çalıştırdığı Hava Modifikasyonu Bölümü'nden uzun uzun bahsediliyor. Bizim ise bu tür şeyleri konuşmaya bile hiç halimiz ve vaktimiz yok. Ekranlarımızı ve gazetelerimizi eften püften konularla, yalan yanlış bilgilerle dolduranlar zarardan başka bu ülkeye ne veriyor?