'Bulaşıcı davranışlar'

-
Aa
+
a
a
a

25 Mayıs 2007Radikal Gazetesi

Yaşı daha 30'a gelmemiş bir adam, bombalarını kuşanıp yola çıkıyor, patlatıyor, kendisiyle birlikte daha şu kadar insanın da hayatına son veriyor. Neyse kafasını kurcalayan sorunlar, kimse düşmanları, öldürdüğü insanların bunlarla hiçbir ilgisi yok. Ama olmaması, onları -herhangi biri olabilir- öldürmesine engel değil. O insanları öldürmüş olmanın dışında, bu yaptığıyla neyi değiştirdi? Kendini de uçurduğu bu olayın 'tarihi' bir önemi var mı? Yok. Ve tarihe geçeceği de yok. Geçtiği kadarı, nefretle anılmak üzere olacak. 30'una gelmeden, bunu yapacak kadar 'inandığı' bir davaya başka türlü bir hizmet etmekten de vazgeçebiliyor demek ki. Bu aslında nasıl bir yılgınlığı, umutsuzluğu ortaya koyar! Ve insanlara karşı nasıl bir sevgisizliği, intikam tutkusunu gösterir! Böyle bir olay, sözün gelişi Norveç'te, İsviçre'de, yani şiddetten alabildiğine uzak bir toplumda geçse, duyulan şaşkınlık ve dehşet de birkaç kat daha fazla olurdu. Türkiye o dediğim türden bir toplum olsa, biz de böyle bir olaydan hiçbir şey anlamaz, bunu yapan kişiyle insanlık arasında herhangi bir bağ kuramazdık. Ama Türkiye öyle bir toplum değil. Şiddet yabancımız değil. Tersine, hayatımızın hissedilir bir parçası ve şu son dönemde gitgide aslî bir parçası olmaya doğru gidiyor. Bu adamın eylemi anlam verilemez bir eylem de, Galatasaray seyircisinin yaptığı şey daha fazla anlam verilir bir iş mi? Ne olacak, neyi değiştirecek sahaya fırlatılan bütün o nesneler? 'Şiddet için şiddet...' Birtakım insanların 'boşalmak' için bunları yapıyor hale gelmesi, ancak böyle yaparak rahatlayabilmesi korkunç bir durum. Bir toplumun geleceği bakımından bundan daha ürkütücü bir şey olamaz. Yozgat'ta da halkımız randevuevi basıyor. Ev yakıyor, söndürülmesin diye hortum kesiyor, birilerini linç etme tutkusuyla kıvranıyor, bu olayları yaratanları gözaltına aldı diye polise kızıyor. Onların da bayrakları falan eksik değil. Onlarla da gidip konuşsak, vatanperverliklerinin göz yaşartıcı derecelere vardığını gözlemleriz. Konuşmak ve anlaşmak, uzlaşmak ve barışmak, bunlar bu değindiklerime hiç uymayan, bunların karşıtı eylemler. Birinin egemen olduğu ortamda öbürü varolamaz. Tıp biliminde 'bulaşıcı hastalık'tan söz ediyorsak, sosyoloji biliminde de 'bulaşıcı davranış' diye bir kavram üretebiliriz. Konu ne olursa olsun, davranış tarzı, toplumlarda bulaşıcıdır. 'Anlaşmak için konuşma' ortamının yerine, 'şiddetle bastırma' ortamının mekanizmalarını harekete geçiriyorsak, biz bunun ABC kısmının yürürlükte olmasını istiyor olsak dahi, XYZ kısmının da devreye girmesini önleyemeyiz. Onun için, toplumun bir bölümünün öbür bölümüne 'kalpak' gösterip 'bayrak' sallamasını övmeyin, yüceltmeyin, teşvik etmeyin diyorum. 'Onlarla bunların ne ilgisi var?' diyenler çıkacaktır. Bakın, şu son maçta olay çıkaranlar İngiliz taraftarların öldürülmesi olayına da karışmış. Oradan Malatya'ya, oradan daha nerelere geçişler çok kolay. Hani, bulmacalarda, rakamlı noktaları kalemle çizerek birleştirirsiniz, bir şekil çıkar. Burada da bir şekil çıkıyor.