Dinleyici Destek Projesi Özel Yayını boyunca, bu yıl bahar aylarında basılacak olan Açık Radyo ansiklopedik kitabı Açık Kitap’tan seçtiğimiz tadımlık bölümleri, yazarlarının sesinden dinleyebilirsiniz. Bu maddelerin bazılarını da, özel yayın boyunca sitemizde bu bölümde yayınlıyor olacağız.
Bob Dylan:
Bob Dylan,1941 yılındaMinnesota’nın Duluth şehrinde doğmuş besteci, şarkıcı, şair, yazar, senarist, gitarist, armonikacı, akordiyoncu, klavyeci, davulcu, oyuncu, ressam ve radyo programcısı... Asıl adı Robert Allen Zimmerman (yahudi adı Zushe ben Avraham). Kendi biyografisinde yazdığına göre, büyükbabası Trabzonlu bir aileden; İstanbul doğumlu ama Kars’ın Kağızman yöresinde büyümüş olan babaannesinin kızlık adı da Kırgız. Anne tarafından dede ve nenesi olan Benjamin ve Lybba Edelstein yüzyıl başında Litvanya’dan Amerika’ya göç etmişler.[i]
Bob Dylan, Galler’in büyük şairi Dylan Thomas’ın şiirinden etkilenerek kendine aldığı Bob Dylan ismi dışında Elston Gunnn, Blind Boy Grunt, Lucky Wilbury, Boo Wilbury, Elmer Johnson, Sergei Petrov, Jack Frost ve Jack Fate takma adlarını da farklı müzikal ve sanatsal faaliyetlerinde kullanmaktan geri durmadı.
Adını ilk kez 18 yaşında duyuran Bob Dylan, neredeyse yarım yüzyıldır kesintisiz icra ettiği sanatıyla Amerikan ve dünya popüler müziğinin en temel figürlerinden biri oldu. Besteci ve icracı olarak içinde yer aldığı başlıca müzik türleri folk, rock, blues ve country’dir. Çeşitli boyutlarda işbirliği yaptığı ve bu işbirliğinden genellikle çok verimli sonuçlar aldığı önemli çağdaş müzisyen ve gruplar arasında Johnny Cash, Willie Nelson, The Band, Paul Simon, Eric Clapton, Patti Smith, Emmylou Harris, Paul Butterfield Blues Band, Mark Knopfler, Roy Orbison, Jeff Lynne, Tom Petty, George Harrison, Van Morrison, Grateful Dead, Joan Baez, Al Kooper, Rolling Thunder Revue, Bruce Springsteen, U2, The Rolling Stones, Joni Mitchell, Jack White, Merle Haggard, Neil Young, Van Morrison, Ringo Starr and Stevie Nickssayılabilir...
Daima Genç
Dünyanın en çalkantılı dönemlerinden biri olan 1960’larda Amerikan toplumunda başgösteren huzursuzluk ve başkaldırı ruhunun gayriresmi ‘vakanüvisi’ ve kendi istemese de onun göstergesi oldu. Bu dönemde bestelediği, uyarladığı ve terennüm ettiği şarkılardan bazıları, örneğin ‘Blowin’ in the Wind’, ‘The Times They Are a-Changin’ ve ‘Masters of War’, savaş karşıtı hareketin ve sivil haklar hareketinin marşları haline geldi ve klasikleşti. Sesini kitlelere ilk kez duyurduğu 1959’dan 48 yıl sonra 2006 Ağustos’unda çıkarttığı stüdyo albümü Modern Times (Asri Zamanlar) ABD albüm listelerine doğrudan 1. sıradan girince, 65 yaşındaki Dylan da ‘Liste Başı Olan En Yaşlı Kişi’ unvanını elde etti. Böylece, 1973’te bestelediği ‘Forever Young’ (Daima Genç) şarkısını bir anlamda kendi müzik hayatı ile de doğrulamış oluyordu.
Bob Dylan’ın ilk dönemlerindeki şarkı sözleri siyaset, sosyal eleştiri ve yorumlar, felsefe, binbir türlü edebi esinlenmeyi içerir. Bu sözlerde yerleşik müzik anlayışına bir meydan okuma ve dönemin muhalif kültürüne birçok gönderme bulunduğu eleştirmence sıkça dile getirilen hususlar. “Müzik tarzlarını geliştirip kendine mal etmekle birlikte, Dylan’ın Amerikan şarkı geleneğine de azimle sadakat gösterdiği, folk ve country/blues şarkılarından ilahilere (gospel), rock and roll ve rockabilly’den İngiliz, İskoç, İrlanda halk şarkılarına, hatta jazz ve swing türlerine kadar tümünü kendi müziğinde defaatle kullandığı” da müzik eleştirmenlerince vurgulanıyor.
Radyo Sevdası
Çağdaş müzik ve edebiyat simalarının bir çoğunda görüldüğü gibi Bob Dylan’ın gençlik yıllarında radyo çok önemli yer tutuyordu. Gençliğinin bir bölümünde önce güçlü blues ve country çalan radyoları, daha sonra da rock and roll’un ilk örneklerini sergileyen radyo istasyonlarını uzun sürelerle dinlediği biliniyor. Dylan’ın rock’n’roll üzerindeki odaklanması, yerini daha sonra akustik gitar eşliğinde icra edilen Amerikan folk müziğine bıraktı. 1961’de New York’a geçip, büyük hayranlık duyduğu efsanevi folk müzisyeni Woody Guthrie’yi hastanedeki ölüm döşeğinde defalarca ziyaret ettiği, yüzlerce şarkısını ona ezbere çaldığı, onun da bu şaşırtıcı performanslardan derinlemesine etkilendiği de biliniyor. “Onun şarkılarını dinleyerek aslında nasıl yaşayacağınızı öğrenirdiniz,” diyor Dylan. Büyük folklor araştırmacısı Alan Lomax, hiçbir Amerikan şair ya da folk şarkıcısının Amerikan kültürüne Woody Guthrie’den daha önemli katkıda bulunmamış olduğunu söylüyor, ama Bob Dylan’ın sayısız besteler, performanslar, konserler, resmi ve gayriresmi kayıtlar, sonu gelmeyen memleket ve dünya turneleri, gelenekle gelecek arasında sürekli gidip gelen ve sonsuz bir arayışla geçen yarım yüzyıllık müzik hayatına bakınca, Lomax’in bu tespitine bir istisna getirmek de mümkün gibi görünüyor.[ii]
İnsanlık tarihinin en önemli ve tehlikeli dönüm noktalarından biri olan Küba füze krizi sırasında çalıp söylediği ‘A Hard Rain’s a-Gonna Fall’ adlı şarkının, nükleer felakete yaptığı örtülü göndermenin yanı sıra, modern şarkı yazımına yeni bir yön verdiği, “bir tür bilinç akışı tekniğine dayalı bir imaj taarruzu ile geleneksel halk şarkısının armonik silsilesini birleştirdiği” belirtilmiştir.
Folk’tan Rock’a
1960’ların ortasında ‘yeni folk şarkısı’nın öncüsü konumundan bolca elektrikli rock müziğine âniden sıçraması, hayatı boyunca daha sonra da pek sık görülecek olan radikal geçişlerden biriydi ve neredeyse bir gün içinde oldu. 1966’da Londra’da, elektronik sadaya geçişini hazmedeyip kendisine sahnede “Judas” (hain) diye bağıran bir ‘hayranına’ dönüp: “Sana inanmıyorum, sen yalancının tekisin!” diye bağıran Dylan’ın, ardından orkestrasına dönmesi, “Şu s......ci şeyi bağırtalım bakalım,” diye haykırması ve sonra da grubuyla birlikte gecenin final şarkısı olarak, devrin bütün angst’ını ve zeitgeist’ını 6 dakikalık bir pop şarkısı içinde yansıtmayı başaran, o olağanüstü ‘Like a Rolling Stone’u zarafet içinde patlatması, oldukça tipik bir Dylan tavrı sayılabilir.
Yine 1960’ların ortalarında çıkardığı üçleme, yani Bringing It All Back Home, Highway 61 Revisited ve Blonde on Blonde albümleri, müzik eleştirmenleri nezdinde 20. yüzyılın en önemli kültürel olayları arasında sayılıyor. Eleştirmen Mike Marqusee’ ninsözleriyle,
"O tarihlerde Dylan, bugün de benzersiz olmaya devam eden bir çalışma bütünü yarattı. Folk, blues, country, R&B, rock’n’roll, gospel, Britanya ritminden, sembolist, modernist and Beat şiirinden, gerçeküstücülük ve Dadacılıktan, reklamcıların sloganlarından, sosyal yazından, Fellini sinemasından ve Mad dergisinden esinlenerek tutarlı ve özgün bir sanatçının sesiyle vizyonunu önümüze getirdi. Bu albümlerin güzelliği bizi hem şoke, hem de teselli etmegücünü koruyor." [iii]
“Ben Şarkılara İnanıyorum”
1970’lerde yeni inanç arayışları içine giren Dylan, yeniden doğmuş Hıristiyanlığa intisap etti ve ‘Gotta Serve Somebody’ (birine hizmet etmeliyim) şarkısıyla bunu dile getirdi. (John Lennon, 1980’de öldürülmesinden kısa bir süre önce ‘Serve Yourself’ (kendine hizmet et) şarkısını kaydederek buna müzikal bir ‘cevap’ vermişti.) Bununla birlikte, Bob Dylan, oldukça tipik sayılacak bir şekilde, ikonoklastik tavrını daima sürdürecek, hatta, 1997’de verdiği bir mülakatta, dine kendine özgü bakışını şöyle dillendirecekti: “Ben dindarlığı ve felsefeyi müzikte buluyorum. Başka bir yerde de bulamıyorum... Hahamlara, vaizlere, papazlara, evanjeliklere filan bağlanamam. Bu gibi varlıklardan çok daha fazlasını şarkılardan öğrendim ben. Şarkılar benim lûgatçem. Ben şarkılara inanıyorum.”[iv] Elvis Presley’in müzikle kendisi araşındaki ilişkiyi tarif ediş tarzı ile şaşılacak bir paralellik gösteren bu sözlerden sonra Dylan, aynı yıl New York Times’a verdiği bir mülakatta da herhangi bir örgütlü dine bağlı olmadığını net bir ifade ile ortaya koyuyordu.
Hiç Bitmeyecek Turne
Gezgin ozan geleneğinin çağdaş temsilcilerinden biri sayılabilecek olan Dylan, elinde gitarı, ağzında mızıkası ve elinin altından eksik olmayan klavyesi ile özellikle 1980’lerin sonlarından itibaren Never Ending Tour (Hiç Bitmeyecek Turne) diye adlandırılan konserler dizisini dünyanın dört bir yanında sürdürüyor. Açlık, ayrımcılık, yoksulluk, çiftçilerin borç durumu gibi dünya hallerine karşı hem şarkılarıyla, hem de yardım konserleriyle protestocu sesini yükseltmeye devam ediyor.
1986 yılında, Bob Dylan, rap dünyasına balıklama dalış yaparak bir kez daha dünyayı şaşırttı. ‘Street Rock’ adlı parçanın vokallerine yaptığı katkıda açılış cümleleri şöyle:
I’ve indulged in higher knowledge through scan of encyclopedia
Keep in constant research of our report and news media
Kids starve in Ethiopia and we are getting greedier
The rich are getting richer and the needy’s getting needier.
Ansiklopediyi karıştırıp yüce bilgiye eriştim
Haber medyasının tüm haberlerine yetiştim
Gördüm ki Etyopya’da çocuklar ne kadar aç, bizim gözümüz onlardan da aç
Zenginlerin şişerken kesesi, açların iyice kokuyor nefesi.
Bob Dylan ve Hip-hop U2’nun solisti Bono, Bob Dylan’a The Unforgettable Fire ve The Joshua Tree albümlerinin prodüktörü Daniel Lanois ile çalışmasını önermişti. Kısa bir süre sonra Bob Dylan Daniel Lanois ile 1989 çıkış tarihli Oh Mercy albümü üzerinde çalışmaya başladı. Bob Dylan anılarını kaleme aldığı Chronicles, Vol 1’da şöyle anlatıyor: Danny, ‘Masters of War’, ‘Hard Rain’, ‘Gates of Eden’ gibi şarkılar yapmamı istiyordu, ama o şarkılar farklı şartlarda yazılmıştı; şartlar tekerrür etmez. Aynı şekilde etmez. Ona ya da başkalarına o tür şarkılar veremezdim. Bunu yapabilmek için ruhlara hükmediyor olmak gerekir. Bunu bir kez yapmıştım ve bir kez yeterliydi. Başka birisi gelecek ve o şarkıları yapacaktı. Danny son zamanlarda kimleri dinlediğimi sordu. Ice-T dinlediğimi söylediğimde şaşırdı, halbuki şaşırmaması gerekiyordu. Birkaç yıl önce ‘Breaks’ adlı bir hit yapan Brooklyn’li rapçi Kurtis Blow albümlerinden birinde çalıp söylememi istemiş ve beni Ice-T, Public Enemy, N.W.A., Run-D.M.C.’nin işleriyle tanıştırmıştı. Bu adamlar haybeci değildi. Hepsi şairdi ve hepsi olup bitenlere vakıftı. Eninde sonunda o dünyayı bilen, orada doğup büyüyen biri çıkıp gelecek. Evrene gerilen ince ipin üzerinde tek ayak üzerinde dengesini bulabilen birisi olacak bu. Ortaya çıktığında, aranılan insanın o olduğu hemen anlaşılacak -benzersiz biri olacak çünkü. Danny’yle yaptığımız müzik arkaikti. Ona bunu söylemedim, ama samimi olarak hissettiğim buydu. Ice-T ve Public Enemy’nin açtığı yoldan birinin çıkıp gelmesi kaçınılmaz ve bu sanatçı Presley gibi biri olmayacak. Kalçalarını sallayarak değil, keskin kelimelerle ve günde 18 saat çalışarak yapacak bunu. Belki de Dylan’ın bahsettiği benzersiz kişi Tupac Shakur’du... Derleyen: Cüneyt Bolak
İnanılmaz kariyerine esas olarak radyo dinleyerek başlayan şair-şarkıcının, olgunluk çağında Radyo programcılığına başlaması da şaşırtıcı sayılmamalı herhalde. 2006 yılının Mayıs ayında Dylan, XM Satellite Radio’da Theme Time Radio Hour (Temalı Radyo Saati) adını taşıyan haftada bir saatlik radyo programı ile Dj’lik kariyerine de başladı. ‘Çiçekler’, ‘Gözyaşları’, ‘Kitab-ı Mukaddes’, ‘Zengin/Yoksul’ gibi temalar etrafında gezinen Dylan 1930-1940 ve 1950’lerden klasik ve bilinmeyen plakların yanı sıra, Blur, Prince, Billy Bragg & Wilco, L.L. Cool J ve The Streets gibi müzisyenlerin de parçalarına yer veriyor. Çok başarılı 50 radyo programından sonra, BBC radyolarından bazılarında da naklen verilmeye başlanan Temalı Radyo Saati, 2007’de ikinci ‘zafer yılı’na girdi...
Bob Dylan, 50 yıla yaklaşan parlak kariyeri boyunca, aralarında Grammy, Golden Globe ve Oscar da olmak üzere pek çok ödül aldı, Rolling Stone dergisinin 2004’te düzenlediği ankette ‘Gelmiş Geçmiş En Büyük Sanatçılar’ listesinde Beatles’ın ardından ikinci sıraya yerleştirildi, birçok kez Nobel edebiyat ödülüne de aday gösterildi.
Yazan ve Dinleyici Destek Projesi için seslendiren: Ömer Madra
Kaynak: www.wikipedia.org