Geçtiğimiz Pazar günü, ayin sonrasında muhtemelen 17-18 yaşlarında bir çocuk tarafından öldürüldüğü kesinleşen Trabzon Santa Maria Katolik Kilisesi Papazı Santaro'nun, son zamanlarda adı kurşunla anılan kentin son kurbanı olabileceğini düşünebilir miyiz? "Keşke bu son olsa" diye temenni ediyor insan, ama son yılların şiddet üslerinden biri olarak seçilmiş görünen şehirde yaşanacaklar devam edecekmiş gibi görünüyor.
Trabzon'da son yıllarda artan sokak infazları ve linç görüntüleri, şehrin şovenizme teslim olduğunun göstergesi değil mi? Çocukluğum Trabzon'da geçti, üniversiteyi kazanana kadar Trabzon'da yaşadım, üstelik e bu olayın cereyan ettiği Katolik Kilisesi'nin yakınlarında bir yerlerde oturuyordum. Ben de gittim o kiliseye, orada görev yapan rahiplerle sohbet ettim, bina çok enteresandı onu merak ettim, gezdim. Acaba ben bunları yapınca Hıristiyan mı oldum? Liseye giderken o kilisenin duvarlarına, " Papa'nın misyonerleri defolun" yazıları yazıldığını hatırlıyorum. Neden sonra kilise restore edildi, dış cephesini çeviren duvarlar boyandı, oraya tüm dinlere saygılıyız mesajını veren yazılar yazıldı. Ama insanların o mekâna olan merakı hiç dinmedi. Sadece belli günlerde açık olan Kilise'de, kapalı olduğunda neler yapılıyordu? Bunu herkes merak ediyordu. Ne de olsa hem karşı dindi, hem de mahremdi(?)
Trabzon'da, daha evvel bavul ticareti için gelmiş ama daha sonra fuhuş batağına düşmüş bir çok Rus kadını var. Bu kadınların çoğu, aktif olduğu için o kiliseye gidiyordu, hâlâ da gidiyor. Öldürülen papaz Santaro da, o kadınları fuhuştan uzak tutmak için çabalıyormuş. O nedenle papazı fuhuş mafyası vurmuş olabilir yollu haberler var gazetelerde, ama bunun periferisinde, yükselen milliyetçiliği, kendinden olmayana karşı acımasızlığı görmemekle meşgul insanlar. Vatikan'ın açıklamaları bu yönde, belki de geçtiğimiz hafta araçlarına kurşun sıkılan Trabzonsporlu futbolcuların, " Bu kurşun tüm Trabzon'a sıkıldı" açıklamasına paralel bir görüş sergilemeye çalışıyorlar. Evet, Katolik Papaz'a sıkılan kurşunlar, gerçekten de geçmiş günlerin sakin ve huzurlu kenti Trabzon'un ahengini bozmak isteyen dengesizlerin, tüm kente yaptığı büyük bir kötülük olarak addedilebilir. Ancak, Trabzonsporlu futbolculara sıkılan kurşunların tüm kente sıkıldığını iddia etmek çok da akıl karı değil kanımca. Neden diye sorulacak olursa? Çünkü bahsi geçen futbolcuların, birtakım çevrelere, işlere girerken, yanlarında silah taşırken, Trabzon halkına danışmışlığı mı vardı? "Bakın biz bahis oynayacağız ama bize kurşun sıkılırsa kendinize sıkılmış sayın!" mı dediler acaba?
Oysa Papaz öyle biri değilmiş. Ben ondan öncekileri bilirim, her zaman gelenlere sabırla yanıt verdiklerini, sorularının karşılığını vermeye çalıştıklarını, hatta kendilerini kışkırtmaya gelen bazı şahısları da yine münasip bir dille yanıtladıklarını. Çevreden hiçbir insanın şikâyetçi olmadığı, kendi halinde yaşayan ve görevi gereği Vatikan'a bağlı olan, 200 bin 'Müslüman' nüfuslu bir şehrin tek faal kilisesinin papazının öldürülmesinin yankıları daha da sürecek. Çünkü böylesi bir olay Türkiye'de ilk defa oluyor.
Karikatür kriziyle alakalı olarak cinayeti işlediği iddia edilen şahsın annesinin de AKP'de siyaset yaptığı yazıyordu Radikal'de. Yakın çevresinin, "dinle ilgisi olmayan, internete meraklı, kendi halinde" diye anlattığı bir çocuk, muhtemelen son zamanların en garip furyası Kurtlar Vadisi'nden de etkilenmiş olabilir. Öyle ya, o dizide de herkes namlunun ucunda değil mi? Herkes racona ters geldiğinde öldürülmüyor mu? Şimdilerde sinema versiyonunda da çuvalın intikamını alma peşinde değiller mi bu hayali süper kahramanlar? Böyle bir psikolojik harekâta esir düşmüş ruhların böyle cinayetler işlemesi de normal değil mi? Murat Belge, Radikal'deki yazısında (7 Şubat 2006) bu örneği ele alarak, "herhalde bunu yapan kişi Papa'yı vurup milli kahraman(!) ilan edilen Ağca'yı örnek almış olmalı, mahkeme kapısının çıkışında, 'Trabzon'da doğdu/Papaz'ı da vurdu' tezahüratlarıyla karşılanırsa şaşırmamak gerekir" diyordu. Doğru söze ne denir? Bu tip olayları ziyadesiyle yaşamış bu ülkenin insanları, katilleri alkışlamayı bıraktığı zaman belki bir şeyler düzelebilir.
Her kentin kendine göre bir siyasi yapısı elbette var, ama Trabzon'da artan milliyetçilik gerçekten de endişe verici boyutlara ulaşmış durumda. Avrupa Birliği kapılarındaki bir ülkenin insanları, tam da AB'nin bir Hıristiyan birliği olarak gösterilmesinin getirdiği gerginliği yaşarken, tutup da bir din adamının öldürülmesi nasıl izah edilebilir?
* Papaz Santaro'nun cenazesi, beş yıl boyunce görev yaptığı Trabzon Santa Maria Katolik Kilisesi'nin kapısında. (Fotoğraf: ANP)