Avniye Tansuğ: Bugün “İnternet ve Hukuk” programında, “hızlı internet” diye özetleyebileceğim bir genel konu başlığını tartışacağız. Aslında bu konunun gündeme gelmesinin kısa hikayesi şöyle oldu: Geçtiğimiz hafta, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Türk Telekom’un özelleştirilmesiyle ilgili olarak bir basın toplantısı düzenledi ve o toplantıdan basına yansıyan temel başlık, “İnternet hızlanacak” açıklaması idi. Ben bunu bizim İnternet ve Hukuk Platformu’nun iletişim listesine aktardım, “Bu konuda bilgisi olanlar ve Açık Radyo’da Pazartesi günü bu konuyu tartışmak isteyenler var mı?” diye. Sağolsun, ilk cevap veren Turk.İnternet.com’un Genel Müdürü, bizim platform kurucularımızdan Füsun Nebil Sarp oldu. Hoş geldin Füsun Nebil.
Füsun Nebil Sarp: Teşekkürler, hoş bulduk.
AT: Ve, Füsun Nebil yine Turk.İnternet.com’da bu konuda hukuki metinler yazan, sorunlara hukuki açıdan yaklaşan dostumuz Avukat Ali Suat Güzeloğlu’nu da getirdi sayın dinleyiciler. Hoş geldiniz.
Ali Suat Güzeloğlu: Teşekkür ederim, sağolun.
AT: Şimdi, bugün bizi dinleyenler, niye dinleyecek Füsun, kısaca bir açıklar mısın? Bu konuyu niye konuşacağız biz burada? Niye bizi dinlesinler?
FNS: Evet, internet biliyorsunuz 90’ların başından itibaren hayatımıza girdi. İnternete erişmenin iki yolu var, bir bildiğimiz “dial-up”, yani telefon çevirerek bağlantı. Diğeri ise, geniş bant, hızlı internet olarak tabir edilen, kablo internet üzerinden bağlamak veya “DSL”, “Digital Subscriber Lines” diye adlandırılan hatlar üzerinden bağlantı. Bütün dünyada son üç yıldır, hızlı bant veya yüksek hızlı internet bağlantıları daha çok çoğaldı, hatta bu hafta yapılan açıklamaya göre Amerika’daki sayı, 23 milyon hızlı internet kullanıcısı var, bütün dünyada da bu rakam 65 milyon, Türkiye nüfusu kadar.
Ama Türkiye’ye baktığımızda bunu göremiyoruz. Şu anda, şu ana kadar on bin tane ADSL (“Asymmetric Digital Subscriber Lines”) kullanıcısı var ki 1995’lerde Türkiye’ye internetin geldiğini düşünürsek, 8 yıl içinde 10 bin sayısı bir hayli komik. Son olarak Haziran’da bir 60 bin portluk ihale yapıldı, onun da önümüzdeki ay içinde dağıtımı konuşuluyor Türk Telekom tarafından, etti 70 bin.
Ancak, bunlar olayın bir tarafı. Bizim bugün asıl tartışmamız gereken konu, bu ADSL hatlarının gelişmesinin önünde önemli bir engel var, o da Türk Telekom. Türk Telekom bunu hukuksal olarak engelliyor. Konuşmamız gereken bu.
AT: Evet, Türk Telekom’un tekelinde bu konu değil mi?
FNS: Tabii, çünkü telefon hatları üzerinden bağlanılıyor. ADSL hat demek şu, iki uçlu bir telefon hattı üzerine, iki tarafa ADSL modem tabir ettiğimiz modemler takılıyor ve siz 24 saat internete bağlı, daha yüksek hızlı internete erişiyor halde oluyorsunuz.
AT: Bu arada kullanıcı inanılmaz bir vakit tasarrufu sağlıyor değil mi? Yüklü dosyaları indirirken…
FNS: Vakit… Tabii, tabii. Para da. Sadece vakit değil avantajı, parasal da. Şimdi bugün bir internet hattı 15-20 milyon TL arası, üstüne bir de biliyorsunuz telefon hatları geliyor, kaç saat bağlıysanız, ki ortalama günlük iki saat-üç saat bağlanan bir abonenin 60 ila 70 milyon TL ödediği… Yani toplam 100 milyona yakın bir rakamdan bahsediyoruz dial-up’da. Halbuki burada 49 milyona 64 K’lık hatlardan bahsediyoruz.
AT: Ulaştırma Bakanı’nın açıklamasında, “142 bin abone hizmet bekliyor bizden” diyor?
FNS: Başvuru, evet, başvuruda bulunanlar, biz bugün de bu konuda bir açıklama yaptık. 60 bin portluk ihale aslında iki yıldır düzenleniyor, iptal ediliyor Türk Telekom tarafından.
AT: O port... ne demek o “port”?
FNS: Normal ADSL hatları…
AT: Yani portların ihaleye çıkarılmasından ne kastediyorsun?
FNS: Yani 60 bin kişinin bağlanabileceği hattın, aletlerin kurulması. Bu ihaleyi Nec ve Meteksan ortaklığı kazandı. Ne yapıyorlar? Bir tarafına modemlerini, arkasına da “Redback”leri -onunla ilgili haberi de yazmıştık-, Meteksan’ın Redback “rooter”larını koyuyorlar. Sözü geçen ihale işte bu malların, bu aletlerin Türk Telekom’a alınması.
Özel sektörden ADSL hizmeti - hukuki engel yok
AT: Peki, hukuki açıdan, sayın Ali Suat Güzeloğlu’na ilk yönelteceğin soru, nedir bu tablo içinde? “Asıl konuşmamız gereken budur” dediğine göre.
FNS: Ali Suat Bey, Türk Telekom’un “Bu ADSL hatlarını sadece ben vereceğim” demesi normal midir hukuksal açıdan?
ASG: Şimdi ben konuşmama başlamadan önce, hukukçu kimliğimi bir kenara bırakıp, ADSL ile ilgili kısa bir bilgi vermek istiyorum. Ulaştırma Bakanı’nın söylediği gibi Türkiye’de 142 bin kişi ADSL alabilmek, internete ucuz ve daha hızlı bağlanabilmek için bekliyor. Bu çok önemli bir rakam. Bu 142 bin kişi içinde, benim arkadaşlarım da var. Benim kullandığım, -ki şanslı 10 bin kişiden birisiyim ben, hem ofisimde hem evimde kullanıyorum- bu sistemi görüp tanıyan arkadaşlarım da bu 142 bin kişinin içinde.
Şimdi işin enteresan tarafı şu bence: bu 142 bin kişi, Türk Telekom’u, kendisinin belirlediği bir fiyattan, bu hizmeti almak için bir-bir buçuk yıldır sırada bekliyor. Dünyanın hiçbir pazarında kendi belirlediğiniz bir fiyata 142 bin kişinin alıcı olup sırada beklemesi ve sizin de bu hizmeti senelerce verememeniz diye bir şey sözkonusu olamaz. Ama maalesef işte, açılan ihalelerin peşpeşe iptal edilmesi, bir firmadan bir başka firmaya verilmesi, 142 bin kişinin Türkiye’de ucuz ve hızlı internete erişimine engel oluyor. Bu noktada tabii ki işin hukuksal boyutu nedir? Hukuksal boyutuna geçmeden önce şunu da söylemek istiyorum ki, ADSL, yani internete hızlı ve ucuz erişim Türkiye’nin bilişim toplumuna ulaşmasında en faydası dokunacak konulardan birisidir. Öncelikle bunun adeta bir politika olarak benimsenmesi lazım; hızlı internet erişiminin...
AT: Ki hesapça benimsenmiş durumda bu zaten, hesapça...
ASG: Elbette ama verilmedikten sonra, bunun, kayıt üstünde 142 bin kişinin beklemesinin, hiçbir anlamı yok. Bakın ben hemen şu noktada ilave etmek istiyorum, bu hizmetin verilmesinde hukuken hiçbir engel bulunmamakta. Çünkü Türk Telekom Anonim Şirketi’ne tanınmış olan tekel hakkı sadece ses ve altyapı konusunda. İnternet erişimi konusunda Türk Telekom’un bir tekel hakkı bulunmamakta. Dolayısıyla bu hizmetin Türk Telekom’un dışında internet servis sağlayıcılar tarafından verilmesinin de önünün “fiilen”, bakın “hukuken” demiyorum, çünkü hukuki bir engel yok, fiilen açılması lazım.
AT: Bu zaten yıllardır süregelen bir tartışma.
ASG: Elbette ki.
AT: Ama hâlâ bir çözüm bulunmuş değil.
ASG: Elbette ki. Hayır bakın şöyle enteresan bir nokta daha var. Elimde şu anda Rekabet Kurumu’nun bu konudaki ihtilafla ilgili vermiş olduğu karar var. Bu kararda çok açık ve net olarak, Rekabet Kurumu ADSL internet erişim hizmetinin internet servis sağlayıcılar (İSS) tarafından da verilebilmesinin mümkün olduğunu söylüyor.
AT: O 2001’deki karar değil mi?
FNS: 2002’de, 2002 Ekim’inde, geçen sene, bir sene önce, daha henüz gerekçeli kararı açıklanmadı.
ASG: Gerekçeli kararın verilmesi de bence önemli değil, çünkü burada açık ve net olarak Rekabet Kurumu bu hizmetin verilebileceğini söylüyor. Ve ADSL hizmeti de öyle aman aman teknoloji, yatırım gerektiren bir hizmet değil. Mevcut bakır kablonun ulaştığı, yani telefon kullanan, bildiğimiz sabit telefonları kullanabilen insanların, -Füsun Hanım, bu konuda yanlışım varsa düzeltin,- santrale 5 km. uzaklıktaki bir mesafeden hizmet alan her kişinin, şu anda ADSL ile hızlı ve ucuz internete erişimi mümkün.
Monopoller gelişimin önünde engel
FNS: 20 milyon kullanıcı var, telefon kullanıcısı, sabit hat. Herkes kullanabilir aslında. Sizin de söylediğiniz gibi, geniş bant internet kullanımında iki tane bacak var: biri kablo internet, biri de hızlı, DSL teknolojileri dediğimiz teknolojilerle sağlanacak hızlı internet bağlantıları. Bu bağlantılar telefon hatları üzerinden verilebiliyor. Telefon hatlarının mülkiyeti ise, -bakır teller olarak biz bunları tarif ederiz-, tamamen Türk Telekom’da, Türk Telekom’un en önemli “asset”i bu. Dolayısıyla, şu anda Türkiye’ye başka telekom şirketi de yatırım yapmadığı, evlere telefon vermediğine göre, bu hatları da alabileceğimiz tek yer Türk Telekom. Aslında Türk Telekom’un bu hatları İSS’lere de kullandırması lazım, Türkiye’nin ürünleri olarak. Ve böylece geniş bant yayılacak, daha çok kullanılacak, ama bunu engelliyor. “Neden engelliyor?”, Ali Suat Bey daha uygun söyleyebilir.
AT: Evet tabii, buyrun Ali Suat Bey...
ASG: Teşekkür ederim. Şimdi “hukuki tekel” ile “fiili tekel” ayrımının üzerinde durmak istiyorum. Yani “bir hizmetin yasalarla engellenmesi, verilmesinin engellenmesi” olarak tanımlanan “hukuki tekeli” bir tarafa bırakırsak asıl problem, yani şu anda kullanıcıların, bizlerin, vatandaşın, sade vatandaşların hızlı ve ucuz internet erişimine ulaşamamasının sebebi, hukuki tekelden ziyade, “fiili engellemeler.” Çünkü, bu sektörle ilgili karar vermeye yetkili olan iki tane otorite var ülkemizde, birisi Telekomünikasyon Kurumu, diğeri Rekabet Kurumu. Biz kullanıcılar da dahil, telekomünikasyon hizmetlerindeki problemlerle ilgili karar vermeye en yetkili olan iki otoriteden bir tanesi olan Rekabet Kurumu, “bu hizmetin internet servis sağlayıcılar tarafından vatandaşların kullanımına açılması gerektiği, bunu açmayan Türk Telekom Anonim Şirketi’nin ise, haksız rekabet yaptığı” yolunda açık ve net bir karar verdi. Fakat, ne yazıktır ki, Rekabet Kurumu, böylesi güzel bir kararı, hukuka da uygun böylesi güzel bir kararı verdikten sonra, bir yılı aşkın süredir bu kararın gerekçesini yazamadı veya yazmadı, veya bizim bilemediğimiz bir sebepten dolayı bu dosyayı adeta sümenaltında bekletmeye başladı.
AT: Bir şey soracağım, lafınızı kesiyorum...
ASG: Buyrun.
AT: İnternet servis sağlayıcıları, kısaca İSS’ler dediğimiz, Rekabet Kurumu’na bir şikayette bulunmuşlar galiba, o konuda bilginiz var mı, ne oldu onun sonucu?
ASG: Evet, TİSSAD denilen, bu sektörde faaliyet gösteren, internet servis sağlayıcılarının bir araya gelmesiyle oluşan bir dernek, sivil toplum kuruluşu ve bunun yanında ülkenin belli başlı birkaç internet servis sağlayıcı şirketin katılımıyla birlikte, Türk Telekom’un yapmış olduğu bu haksız ve hukuka aykırı fiili engellemeler Rekabet Kurumu’na şikayet edildi. Rekabet Kurumu uzun bir süre olayı soruşturdu ve tüm dünyada olduğu gibi “bu hizmetin kullanıcılara verilmesinde hiçbir sakınca bulunmadığını ve verilmesi gerektiği”ni karar altına aldı. Fakat maalesef, bu kararın uygulanabilmesi için, internet servis sağlayıcılarına ait olan hatlar ile, bizim şu anda evlerimizde kullandığımız telefonlara ait bakır hatların bir noktada birleştirilmesi işlemi bir şekilde yapılamadı, daha doğrusu, yapılmasına izin verilmedi.
Dolayısıyla, binlerce insan, ki 142 bin civarında, ben inanıyorum ki bu 142 bin hizmet alırsa, bu 142 bin insanı izleyen milyonlarca insan bu hizmeti almak için Türk Telekom’un ve diğer internet servis sağlayıcı şirketlerin önünde birikecekler. Bu iki nokta birleştirilemediği için, fiilen engellendiği için, insanlar maalesef internete erişim hakkından, hızlı erişim hakkından mahrum edildiler.
AT: Peki Telekomünikasyon Kurumu ne yapıyor bu arada?
ASG: Füsun Hanım güldü, belki sizlere de ulaşmıştır. Telekomünikasyon Kurumu, Rekabet Kurumu’ndan daha genç bir kurum. Kurulma aşamasını, kuruluş aşamasını, yetki ve görevlerini ve bununla ilgili yasal düzenlemeleri henüz bitirebildi. İşin açıkçası, olayın da çok farkında olduğunu ben düşünmüyorum. Maalesef, geçen Cuma günü sektörün, yani bu hizmetin vatandaşlarımıza ulaştırılması için çaba gösteren özel sektör kuruluşlarının yapmış olduğu başvurudan da olumlu bir netice alınamadı. Şimdi şu noktaya ben dikkatinizi çekmek istiyorum: Türk Telekomünikasyon A.Ş. yani bildiğimiz, herkesin bildiği, Türk Telekom A.Ş. her yıl Hazine bütçesine iki milyar dolar civarında kaynak aktaran bir kuruluş. Dolayısıyla Türk Telekom’un menfaatlerinin aleyhinde bir kararı almak, ki bu menfaat bir yerde vatandaşın ucuz internet erişimi almasıyla da çatışan bir konu. Çünkü Türk Telekom’un gelirleri ne kadar yüksek olursa, Hazine bundan bu kadar büyük keyif alıyor.
Telekomünikasyon Kurumu hangi noktada? Telekomünikasyon Kurumu maalesef, Türk Telekom’un gelirlerinde düşmeye yol açabilecek hizmetlerin, her ne olursa olsun verilmesi gerektiğini düşünen bir noktada değil.
Sadece Hazine’nin kaybı 1 milyar dolar
AT: En azından fiili durum bunu gösteriyor.
ASG: En azından fiili durum bu noktada.
FNS: Ben de birkaç şey eklemek istiyorum. Telekomünikasyon Kurumu, “regulatory body” (“düzenleyici kurum”) olarak kurulmuş bir kurum ve bize özgü değil, Türkiye’ye özgü değil. 1975’lerin ortasında, telekomünikasyon sektöründe data ticaretinin başlamasıyla birlikte, bütün ülkeler aynı sorunun içine düşmüşler. Yani dev, yerel, çoğunlukla monopol telekom şirketleri, tutup o ülkelerin, içinde bulunduğu ülkelerin telekom sektörünün önüne engel olarak dikilmiş. İşte bu yılların getirdiği hantallık var, bürokratik nedenler var, her ülkede aynı şekilde partizanca kullanılmış.
AT: Çekoslovakya’yla bir benzerlikten bahsediyordunuz Turk.İnternet.com’da.
FNS: Tabii, her ülkede aynı, hiçbir farkı yok. O yüzden de bütün dünya, telekomünikasyon alanında özel, “regulatory body” kurmuş. Aslında bunlar bir nevi rekabet kurumu. Fakat, telekomünikasyon sektörünün özelliği nedeniyle ayrıca kurulmuşlar. Yani ne yapmaları lazım? Dev tekel şirkete karşı sektörün oluşmasını yönlendirmeleri lazım. Türkiye’deki telekomünikasyon kurumu maalesef 2000 yılında kuruldu, aradan 3 sene geçti, 4 yıldır biz özelleştirme ve serbestleşmenin gelmekte olduğunu biliyoruz. Ama bu kurum birazcık da “biz buraya atanmış kişileriz,” seçilmişlerin atadığı kişiler, aynen kendi söyledikleri söz, “onların dedikleri gibi hareket etmek zorundayız” dedikleri için, gerekli uygulamaları yapamıyorlar ve kalıyorlar. Bir şey daha söyleyeceğim, Ali Suat Bey’e bir cevap vereceğim. İki milyar cirolu bir şirket Hazine’ye... Bizim bugün sitede bir hesaplamamız var, ADSL, ISDN ve uydu hatlarının zamanında işleme sokulmaması nedeniyle sadece Türk Telekom’un Hazine’ye..
AT: ...verdiği zarar..
FNS: ...sokması gereken rakam, 1 milyar dolar daha fazlaydı; 2 yerine 3 milyar dolardı. Ben bunun içine Türk halkına, iş adamına verdiği zararları kastetmiyorum.
AT: Bilgi toplumuna geçişimizi yavaşlatmalar cabası tabii.
FNS: Tabii, o da cabası.
AT: Sevgili arkadaşlar, o kadar çok boyutu var ki bu konunun tartışacağımız, ne yazık ki süremiz doldu bu hafta. Önümüzdeki hafta bayram, eğer buradaysanız lütfen gelin, kaldığımız yerden devam edelim diyorum, ne dersiniz?
FNS: Tabii ki, konu çok önemli.
ASG: Elbette.
AT: Peki, o zaman bugünkü katkılar için çok teşekkürler.
(Açık Radyo'da 17 Kasım 2003'te, Avniye Tansuğ'nun hazırlayıp sunduğu "İnternet ve Hukuk" adlı programda yayınlanmıştır.)