Baykal'ın gidişi büyük bir fırsat

-
Aa
+
a
a
a

The Guardian

Radikal

11 Mayıs 2010

Türkiye’deki ana muhalefet partisinin liderini, şimdi milletvekili olan eski sekreteriyle yarı çıplak halde gösteren skandal görüntüler, Türk siyasetinde son derece olumlu olabilecek bir karışıklık patlattı. Muhalefet lideri Deniz Baykal son 10 yılda ülkesinin modernleşmesini engellemek ve cumhuriyetin kurulduğu 1923’ten beri ülkenin hayatına hâkim olan ordu tekelindeki seçkinlerin vesayetini sürdürmek için herkesten fazla gayret gösterdi. Seks kasedi bu hafta ortaya dökülünce Baykal partisinin genel başkanlığından istifa etti.Olayların böyle şaşırtıcı bir hal alması, tam da ordunun 1980’lerin başındaki üç yıllık yönetimi sırasında Türkiye’ye dayattığı anti-demokratik anayasayı reformdan geçirmek yönünde ciddi çaba gösterildiği bir döneme denk geldiği için daha da önemli. Baykal’ın istifası ve temmuzda yapılması beklenen anayasal reform referandumu bir arada ele alındığında, Türkiye için parlak ve yeni ihtimaller doğuruyor.

Milyonlarca Türk umutlandı

Aynı dönemde Türkiye bölgesel bir güç olarak konumunu da adım adım güçlendiriyor. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, geçen hafta Ortadoğu’daki krizlere yeni bir yaklaşımın imkânlarını ele almak üzere Türkiye’yi ziyaret etti. Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev de Ankara’da arzı endam edip iki ülkenin ‘stratejik ortaklık’ noktasına vardığını ilan etti. Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan, İran’la Batı arasında nükleer meselede yeni bir uzlaşmanın biçimlenmesi konusunda Brezilya Devlet Başkanı Luis Lula da Silva’yla saf tuttu; İranlı yetkililer bunu “Bizim için iyi bir öneri” diyerek memnuniyetle karşıladı ve “Bir anlaşmaya varılabilmesi konusunda iyimseriz” açıklamasında bulundu.

Türkiye’nin bölgesel bir barış yapıcı mahiyetinde potansiyelini azamiye çıkarması için kendi demokrasisini mükemmelleştirmesi gerekiyor. En dikkat çekici eksiklerinden biriyse mantıklı bir muhalefet partisinin olmaması. Birçok laik Türk Erdoğan’ın dini eğilimli AKP’sine güvenmiyor ve demokrasiyle kapitalizme bağlı, fakat İslami siyasetle ilişkisi bulunmayan bir partiye oy vermeye hevesliler. Baykal partisini bu tür bir alternatife dönüştürebilirdi, fakat bunun yerine ülkenin en yozlaşmış ve anti-demokratik gruplarıyla ittifak kurdu. Milyonlarca Türk yeni bir liderin partiyi gerçekten demokrasi ve Avrupa yanlısı sosyal demokrat bir parti halinde (ki Türkiye böyle bir partiye hiç sahip olma-dı) yeniden şekillendirmesini umuyor.

Gerici politikalarla geçen yılların Baykal’ı alaşağı etmeye yetmemesi, bunun için esrarengiz bir video kaydının piyasa sürülmesinin gerekmesi utanç verici. Olumlu sonuca, son derece menfi bir yoldan ulaşılmış oldu. Bununla birlikte Baykal’ın Türk siyasetinden çekilmesi kutlama yapılmasını gerektiren bir gelişme. Mutlu bir tesadüfle, bu çok geç kalmış istifa Türklerin önlerine konan en kapsamlı anayasal reform paketi için sandık başına gitmeye hazırlandığı bir dönemde gerçekleşti. Reformlar hâkimler ve savcıların atanma şeklini demokratikleştiriyor; hâkimlerin ilgili meclis komisyonunun onayı olmadan siyasi partileri kapatmasını yasaklıyor; ve 1980 darbecilerinin kendileri için anayasaya koyduğu dokunulmazlığı kaldırıyor. Bu generallerin sahiden yargılanması ihtimali pek yok, fakat dokunulmaz- lıklarının kaldırılması Türkiye’de kimsenin hukukun üstünde olmadığına dair güçlü bir sinyal teşkil edecektir.

İç çatışma ihtimali var

Reformlar halktan güçlü destek buluyor, fakat eski seçkinlere cepheden bir saldırı anlamına geldiklerinden dolayı, direnişle karşılaşmaksızın kabul edilip uygulanacaklarına inanmak da saflık olacaktır. Türk toplumu içinde yer alan ve genellikle ‘derin devlet’ diye anılan karanlık grupların sicilinde, ülkenin sosyal ve siyasi bölünmelerini derinleştirmek için şiddet kullanmak da var. Kürt milliyetçi hareketi içindeki şiddet yanlısı gruplar da, devletin meşruiyetini ve ahlaki otoritesini güçlendirecek reformları kabul etmesini önlemek isteyebilirler.

Gelecek birkaç ayda Türkiye, hem derin siyasi değişim yönünde diriltici bir imkânla, hem de karışıklık ve iç çatışma ihtimaliyle yüz yüze kalacak. İdeal sonuç temmuz referandumu öncesi barışçı bir kampanya yürütülmesi, oyların net bir şekilde anayasa reformu lehinde çıkması ve CHP’nin laik Türkler için şu an ikti-darda bulunan dini eğilimli partiye olum- lu bir alternatif sunan ilerici demokrat bir güç olarak yeniden doğuşu olacaktır.

Yepyeni bir atılım şansı

Türkiye’nin başarısı, dünya değişirken kendisini yeniden keşfetme yeteneği göstermesine bağlı. Ülke diktatoryal idealin egemen olduğu bir dönemde bir diktatörlük olarak kuruldu; dünyanın demokrasi talep ettiği 2. Dünya Savaşı sonrası dönemde çok partili demokrasiye adım attı; devlet hâkimiyetindeki ekonomi fikrinin geçerliliğini yitirdiği 1980’lerde kapitalizmi kucakladı ve insan haklarının küresel inancın parçası haline geldiği son 10 yılda insan hakları sicilini kararlı biçimde iyileştirdi. Şimdi bir başka atılım yapma şansı var. Bu konuda elde edilecek başarı, Türkiye’nin demokrasisini derinleştirecek ve Ortadoğu ve ötesinde barış yapıcı bir rol üstlenme yeteneğini ciddi şekilde artıracaktır.