20 Eylül günü 15:30 seferini gerçekleştiren Karaköy - Kadıköy vapurunun güvertesinde oturanlar pek bir şaşkındılar, biraz da mahcup. Kimse ne birbirine bakıyordu ne de tam ortalarındaki mavi karate kıyafeti giymiş, şarkı söyleyen o ufak tefek kadına. Kendine “Miss Universum” (Bayan Kâinat) adını veren İsveçli sanatçıCatti Brandelius, 8. İstanbul Bienali’ne katılmak için İstanbul’daydı.
İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı tarafından düzenlenen ve 16 Kasım’a kadar sürecek olan 8. İstanbul Bienali kapsamında İsveç Konsolosluğu ve İsveç Kültür Enstitüsü’nün katkılarıyla gerçekleşen “Definitely Maybe” adlı projenin katılımcılarından Catti Brandelius, 20-21 Eylül tarihlerinde şehir hatları vapurunda gerçekleştirdiği performanslarıyla kendi deyimiyle, kendini bildiğinden beri yaptığı bir şeyi yaptı; insanları şaşırttı.
Müzik serüvenine 1991 yılında Doktor Kosmos adlı grupta şarkı söyleyerek başlayan Brandelius nam-ı diğer Bayan Kâinat, altı yıl aynı grupla çalıştıktan sonra "bu kadar testosteron yeter" diyerek kadınlar için, kendi için şarkı söylemeye ve performanslar gerçekleştirmeye başlamış.
Bayan Kâinat1997-2000 tarihleri arasında Konsfack’taki Güzel Sanatlar Enstitüsü’nde eğitim gören Bayan Kâinat’ın ilk solo çalışması, An Ordinary Day adlı videosu 1997 yılında yayınlanmış. Kendisine neden bu ismi, dünya güzellik kraliçelerine verilen bir ismi seçtiniz diye sorduğumuzda, güzellik kraliçesi olmak gibi bir iddiası olmadığını, her insanın kâinatın ta kendisi olduğunu, bu nedenle böyle bir isim seçtiğini ahlattı. Ona göre günümüz toplumlarında bir kadından beklenenler, kadınlar için hayatı zor kılıyor. “İyi bir insan olmak artık yetmez oldu; iyi bir kadın hem güzel olmalı, hem zeki. Hem işinde başarılı olmalı, hem evdeki görevlerini aksatmamalı ve tabii bir de iyi bir anne olmalı.” Tüm bu görevleri reddederek işe başlamak gerektiğini ve her kadının aslında cinsiyet ayrımı gözetmeksizin her insanın eğer önüne sunulan yollarda yürümek istemiyorsa, kendine yeni bir yol çizmesinin gerektiğine inandığını da ekliyor sözlerine.
Tüm kadınlara selam
Dünyanın çeşitli şehirlerinde ve yaşadığı şehir Stockholm’de pek çok sokak gösterisi gerçekleştiren ve performanslarında şiiri, müziği, dansı ve en önemlisi politik ajitasyonu kullanan Brandelius, henüz bir sanat öğrencisiyken tüm sanat teorisi derslerinde okutulan metinlerin hepsinin erkek düşünürlere ait olmasından rahatsızlık duymuş ve “Stop pushing Freud in my face, he gives me acne” (Freud’u gözüme sokmaktan vazgeçin, sivilce yapıyor) adlı metni kaleme almış. Bugün sanatın ve düşüncenin hâlâ erkek egemenliği altında olduğunu ama her geçen gün sesini yükselten kadınların sayısının da arttığını söylüyor. Yazdıklarını yayımladığı kendi adını taşıyan bir fanzin çıkarıyor, Arbetarbladet adlı gazetede köşe yazıyor ve çeşitli radyo programları yapıyor.
İlk ‘kadınca’ performanslarını öğrencilik yıllarında gerçekleştirmeye başlayan ve pek çok bursa değer bulunan Brandelius’un şimdiye kadar en dikkat çeken performansı; Riksteatern JAM ile ortaklaşa gerçekleştirdiği ve tüm İsveç’i dolaştığı ‘Modern Fart’. Eflatun ve Aristo gibi dev düşünürlerini temsil eden dev bir penis ile dans ettiği şovunda Miss Universum, tüm bu düşünürlerle kadınlar, doğurganlık gibi konularda sorular soruyor, onlarla tartışıyor.
Her performansında, yazdığı şarkı sözlerinde ve denemelerde, “yıldızlarım” dediği kendinden önce gelen kadın sanatçılara, düşünürlere, hakları için sesini yükselten kadınlara ve kendine istemediği yollarda yürüme zorunluluğu olmadığını hatırlatan tüm kadınlara selam gönderen Miss Universum’un İstanbul’da gerçekleştirdiği performanslarında seslendirdiği şarkıların tamamı, Mayıs ayında çıkan ilk solo albümü, bir synth-punk albümü olan “Selfelected”ta yer alıyor. Prodüktörlüğünü Jens Lingard’ın üstlendiği albümdeki şarkıların sözleri Bayan Kainat’a, besteler ise Uje Brandelius’a ait. Albüme katkıda bulunan diğer isimler; Henrik Svensson, Mister Jönköping (Fina Sundkvist), Miss Kebab (Lisa Partby) ve Mister Dick (Henrik Svensson).
Şehir hatları vapurunda gerçekleştirdiği performansın ardından izleyicinin tepkisini nasıl bulduğunu sorduğumuzda; “Yolcuların bazıları ayaklarını yere vurarak şarkılara ritim tuttular, bu benim için yeter. Onlara ulaştım demektir bu” cevabını verdi. Ve kadınların ve sanatın kamusal alanlarda yerini almasının çok önemli olduğunu, Bienal’in konsepti, şiirsel adaletin ancak kadınlar sokaklarda hiç korkmadan yürüyebildiklerinde, sanatın hayatın içinde olduğunu hissettiğimizde sağlanacağına inandığını söyledi.