Bana lodos ve poyrazı anlat

-
Aa
+
a
a
a

2 Haziran 2013Milliyet Gazetesi

İstanbul’da rüzgar denince, Atatürk Havalimanı’ndaki06-24 adlı ve “sabıkalı” olduğu söylenen pistten çıkan uçaklar, Olimpiyat Stadı, Fatih ve Boğaziçi köprülerinde titreyen sürücüler ile birlikte iptal edilen deniz ulaşımı ve soba zehirlenmesi akla gelir. Ama üçüncü havalimanının etrafta dolaşan plan taslaklarındaki pistlerin güney-kuzey ve batı-doğu yönüne doğru uzatıldığına bakınca bazılarının rüzgarlardan hiç haberdar olmadığını görüyoruz. Fırtınalı günlerde herkes gibi onlar da gücü karşısında mecburen eğilip rüzgara selam durmak zorunda kalacak ama...Poyraz ve lodos, erkek adı almış rüzgarlardır. İstanbul’da Saba, Meltem gibi kadın adı taşıyan rüzgarların esamesi bile okunmaz. Sadece lodos ve poyraz bu şehirde rüzgar ekip fırtına biçer! Yani, “İstanbul’da rüzgar” denince şehirdeki hava şartlarını belirleyen lodos ve poyrazın mücadelesi akla gelir. Genel olarak İstanbul için hakim rüzgar poyraz yani kuzeydoğudan esen rüzgardır. İstanbul’un ikinci hakim rüzgar yönü ise güneybatılıdır ve bu yönden esen rüzgara da lodos denir.Rüzgar kabadayılaşıp fırtınaya dönüştüğünde, elektrikler kesilip çatılar uçar, kafanıza dal, tabela düşer, trafik kazaları meydana gelir, kara, deniz ve hava ulaşımı aksar, toz ve polen içinde kalırız. Bu nedenle, ulaşımda ekonomi, düzen, mal ve can emniyetinin sağlanabilmesi, havaalanlarının planlanması ve işletilmesi rüzgara da bağlıdır. Yani, rüzgara bakmadan pistler yönlendirilemez, randevu verilmez, giysi ve ilaç seçilemez.Lodosta kadılar karar vermezmişBazı insanlar, barometre gibi havaya ve yağmura duyarlı. Havanın değişmesinden önce gerginlik, ruhsal çöküntü ve sıkıntı belirir. Örneğin, hava sıcaklığı ve nem lodosla artar. Hava ısındıkça insanlar enerjisiz ve çevreleriyle ilgisiz olur. Bu nedenle lodos estiği zaman denizdeki balıkların bile şapşallaştığı söylenir, etlerinin yenmez hale geldiği için lezzetsiz balıklara “lodos balığı” denir. Ayrıca lodos estiği zaman Bizans zamanında mahkemeler iptal olurmuş. Osmanlı zamanında da kadılar davalarda karar vermezmiş. Günümüzde ise lodoslu günlerde trafik kazalarının, hırsızlığın, kalp krizlerinin, astım nöbetlerinin, erken doğumların ve intiharların arttığı düşünülmekte.Meteorolojik olaylardan doğan psikolojik ve biyolojik rahatsızlıklar...Eskiden beri rüzgarın insanlar üzerinde baş ağrısı, halsizlik, nefes darlığı, göz kanlanması gibi etkileri olduğuna inanılır. Örneğin, İstanköy Adası’nda yaşamış Hippokrates, “Havalar, Sular ve Yöreler” adlı kitabında hava, mevsim ve iklim değişikliklerinin bedensel ve ruhsal rahatsızlıklara neden olduğunu belirtmişti. Hippokrates, doktorlara gittiği yerin rüzgar, mevsim ve gün uzunlukları gibi çevre şartlarını incelemelerini tavsiye etmişti. Hippokrates aynı zamanda, ruh hastalıklarının tedavisinde “hava değişikliği” yöntemini de uygulamış.İbn-i Sina da hastalıkların yenen ve içilen şeylerden, yaştan, şehir ve iklimden kaynaklandığını belirtir. Daha sonra, İbn Haldun da dünyayı yedi iklim bölgesine ayırmış ve büyük medeniyetlerin ılıman iklimlerde ortaya çıktığını iddia etmişti. Son yıllarda meteorolojik olayların neden olduğu biyolojik ve psikolojik rahatsızlıklar, mevsim ve meteotrop hastalıklar olmak üzere ele alınmakta.Yani dikkat! Sıcak cephenin önünde, basınç düştüğü, nem ve sıcaklık yükseldiğinden (yani lodostan!) dolayı ağrı ve sızı artar. Sıcak cephe ile soğuk cephe arasındaki bölgede hava sıcak ve nemli olduğundan, ayrıca rüzgar lodostan estiğinden dikkat azalır. Soğuk cephenin arkasında ise hızlı basınç yükselmesi, düşen hava sıcaklığı, kuvvetli rüzgarlar nedeniyle solunum problemlerinde artış görülebilir. Alçak basınç merkezinin önünde basınç düşer, nem yükselir, kuvvetli rüzgar ve yağış görülebildiği için ağrı ve sızılarda artış olur. Özetle, artık romatizmalılar havayı değil, meteoroloji mühendisleri romatizma ağrılarını haber vermekte...Sonuç olarak, lodoslu havalarda tedbirli ve uyanık olmanız önemle rica olunur!