Arne Jacobsen Yüz Yaşında

-
Aa
+
a
a
a

Danimarka Tasarım Merkezi Arne Jacobsen’in (1902-2002) yüzüncü doğum gününü “Evergreens & Nevergreens” adlı bir sergi ile kutluyor. Evergreens tanımına girenler üretildikleri günden beri modası geçmeyerek tasarım klasikleri arasına girenler. Nevergreens ler ise hiç üretilmeyen veya çok kısa bir süre için üretilip daha az tanınan tasarımları. Sergi Arne Jacobsen’in form dünyasının üç ana çıkış kaynağı etrafında kurulmuş; doğal formlar, geometrik formlar, dalgalar ve çizgiler. 12. Şubat- 9. Haziran 2002 tarihleri arasında Danish Design Centre  de gezilebilecek serginin kurgusu Jacobsen’in 1950 den 1971 yılında ölümüne kadar yaşamış olduğu Søholm deki evinin bahçesindeki labirentten esinlenmiş.

1971 yılında bir Danimarka gazetesinin yaptığı röportajda Arne Jacobsen şöyle diyor: “Ben ne zaman bir bina yapsam, insanlar onu cehenneme kadar lanetliyor. 1934 yılında Stelling Evi tamamlandığında, bir gazetede benim hayat boyunca mimarlıktan men edilmem gerektiği yazıldı. SAS binası (SAS Kraliyet Oteli) açıldığında bir dergi şehirdeki en çirkin yapı yarışması açtı ve ben SAS binasıyla birinciliği kazandım. Her yeni bir şey ortaya çıktığı zaman yapılan eleştiriler nedeniyle insanın kalbinin kırılması doğal.”

Aradan geçen zaman içinde çok şey değişti. Bugün Arne Jacobsen’ den mimarlık ve tasarım konusunda uluslararası bir “icon” olarak bahsediliyor.Kuzey ülkelerinde modern tasarım dendiğinde ilk akla gelen ülkelerden biri  olan Danimarka  ve Danimarka mobilya tasarımı, dendiğinde de benim aklıma ilk gelen isimler Arne Jacobsen, Hans Wegner ve Werner Panton. Her üçüne de Açık Radyo’da yapmış olduğum programlarda yer vermiştim. Bu yıl yüzüncü yılını kutladığımız Arne Jacobsen ‘e ve onunla ilgili kutlamalara bir iki ay gecikmeyle “Açık Site”den katılmamın nedeni Mayıs ayında kendisiyle ilgili bir serginin İstanbul’da açılma olasılığı idi. Duydum ki Danimarka Kültür Ataşeliği bütçe ayıramadığı için vazgeçilmiş, üzüldüm. Bir ümit var  yine de Danimarka Tasarım Merkezi’nin  Danimarka Mimarlık Merkezi ile birlikte

Egget/ Yumurta Koltuk 1958Üreten: Fritz Hansen A/S

hazırlamış oldukları “Milestones & Evergreens”  adlı gezici serginin programında 22.Mayıs-10.Haziran 2002 tarihleri arasında İstanbul’da olacağı yazılı. Kim bilir belki bu arada birileri “sponsor” olmaya karar verir.

1902 yılında Kopenhag’da doğan Arne Jacobsen, orta eğitiminden sonra dört yıl Teknik Okula devam etmiş sonra da Kraliyet Güzel sanatlar Akademisinin Mimarlık Bölümünden mezun olmuştur. Mimarlık yapıtlarına bakıldığında Neoklasizm den başlayan, işlevsel modernizm den geçerek uluslararası stilin öncülerinden olmasını izleyebiliriz. Arne Jacobsen’in yapıtları hiç bir zaman teatral abartıya kaçmayan modern gerçekçiliğin ürünleridir. Yapıtları Danimarka’nın çağdaş endüstri ülkesi olma sürecinin de göstergeleridir, 1929 da yapmış olduğu “Geleceğin Evi” projesinden başlayan, Bella Vista yerleşim bölgesinden geçerek SAS kraliyet Oteli bu sürecin kilometre taşlarıdır. Yapıtlarında gösterdiği yürekli modern yaklaşım, endüstriyel toplumun uzlaşmaz ifadesi ile geleneksel toplum içinde bulunun el sanatları değerlerinin bir bileşimidir. Ve bütün yapıtları karşıt gibi görünen olguları birleştirir, endüstri ve el sanatları, ulusal ve uluslararası, mahremlik ve anıtsallık gibi.

AJ Kapı Kolu  1957Üretici: Carl Fa/s

1969 da kendisiyle yapılan bir söyleşide kendisini etkileyen mimarlar  arasında saydığı isimlerin başında İsveçli mimar Gunnar Asplund gelir:”Ondan öğrendiğim sadece yetenekli olmanın yetmediği ve nesnelerle çok yakından çalışmak gerektiğidir. Öylesine mimarlık yapılmaz, onunla çalışmak gerekir, kanapede uzanmış yatarken bir fikir geliştirilebileceğine artık inanmıyorum.” der. Diğer bir hayranı olduğu kişi de Mies van der Rohe dir.”Berlin sergisinin önünde ona yaltaklananları hatırlıyorum. Orada da mobilyaları yer alıyordu. Barcelona koltuğu da bugün bile muhteşem bir örnektir. Bu koltuk bugün bazılarının dediği gibi
aptal bir nesne, tasarım zorlaması değildir. Saf ve yalın bir konstruksiyonun yetenekli bir mimar tarafından algılanmış şeklidir. Bugün tasarım dediklerinin büyük bir çoğunluğu moda kaprislerinin bir ürünüdür.”Arne Jacobsen, mimarlık çalışmalarının yanı sıra, tasarımla da uğraşmaya başlaması savaş yıllarının sonlarına rastlar, bunlar tekstil tasarımları, duvar kağıtları, çatal bıçak tasarımları, aydınlatma ve mobilya tasarımlarıdır. Endüstri tasarımı ile görüşü:”Paslanmaz çelikle bazı nesneler tasarladım, yani el sanatları olmayan nesneler. Paslanmaz çelik çalışılması güç bir malzemedir, çok sert olduğundan el sanatları yöntemleriyle şekil vermek

AJ Çatal bıçak takımı 1953 / Üretici: Georg Jensen

Cylinde Line  Kahve Cezvesi ve tepsi 1967Üretici: A/S Steltonçok pahalıdır. Endüstri üretimi için kalıp hazırlandığında fiyatı da düşecek ve böylece sıradan dükkanlarda da satılacaktır. Nesne endüstriyel olarak üretildiğinde kalitesi de gelişir. Presizyon makine üretiminin doğal sürecinin sonucudur. El sanatları günümüzde çok zaman aldığından makinenin en iyi sonucu verdiğine inanıyorum” der. Mobilya üretimi içinse şöyle der: ”İnsanlar küçük ahşap mobilyalar satın alıyor, çünkü onlar pahalı değil ve kişinin adı da onunla beraber alınıyor. İnsanlar bu tür

sandalyeler aldığında kimin tasarladığı ile ilgilendiklerine inanmıyorum.”

1952 de tasarlamış olduğu MYREN “Karınca” adlı sandalyesi de böyle bir üründür. Fritz Hansen firması tarafından üretilen bu pres kontra gövdeli ve borudan yapılmış üç ayaklı sandalye gerçekleştirmiş olduğu NOVO fabrikası için tasarlanmıştır. Bu tasarımı Charles Eames’in pres kontra ile yapmış olduğu çalışmalardan etkilenerek geliştirmiştir. 20 yüzyıl tasarım klasikleri arasında yer alan bu sandalye daha sonraları dört ayaklı olarak da üretime sokulmuştur.

Diğer iki önemli mobilya tasarımı da adeta modern bir Sanat bütünlüğü, yani

Myen Karınca Sandalye 1952

Svanen-Kuğu Koltuk 1958/Üretici: Fritz Hansen

Gesamtkunstwerk  olan Kopenhag daki SAS Kraliyet Otelinin mobilyaları arasında yer alır. SVANEN “Kuğu” ve EGGERT “Yumurta” adların verdiği her iki koltuk ta Henry Moore’ın soyut heykellerin andıran biçimleri ile dikkat çeker. Kuğu ve Yumurta adlı bu koltukların gövde konstruksiyonu kabuk gibi preslenmiş styropordan üretilmiştir ve metal ayaklar tarafından taşınır. 1950 li yılların organik formlarına iki güzel örnektir. Getirdiği büyük yenilik de o dönemde tamamen endüstriyel olarak üretilmeleridir.

1971 yılında POLİTİKA gazetesinde yayınlanan söyleşisinde kendisine

“zevk ile ilgili görüşü sorulduğunda şöyle yanıtlar.”Zevk kelimesi tahammül edemediğim bir sözcük., o hanımların şapkaları ile ilgili bir kategori için kullanılabilir. Ben daha çok sanatsal yaklaşım diyeceğim, kişinin açık veya kişinin uyanık olmasıdır. Bir anlamda kalite duygusu gelişmiştir. Küçük nesnelerle ilgili statü sembolleri yok olmaktadır. Komşunuz gümüş takımları varken sizin paslanmaz çelik kullanmanız kabul ediliyor. Seri üretim ve tasarım insanların birbirine daha iyi yaklaşımını sağlamıştır. Bence bu iyidir. Öbür taraftan antika dükkanlarındaki nesnelere, anneannenizin atmış olduğu nesnelere olan merakı anlamıyorum. Bu kalite duygusunun değer kaybettiğini gösterir, aksi takdirde anneanneniz onu atmazdı. Ama çok demokratik

AJ Lamba 1958Üretici: Louis Poulsen Lightning

olan bu ülkede “bu bir zevk meselesidir” şeklindeki küçük cümle süslü pastalar için kullanılabildiği gibi mimarlık için de kullanıyoruz."

Vola duvar Armatürü  1969  Üretici: Vola A/S

Arne Jacobsen’in tasarımlarında da izleyebileceğimiz mimarlık ile ilgili görüşüyle kapatmak istiyorum bu günü:”Yapılar mimarlık olduğunda bu bir sanattır. Eğer bir bina işlevsel ve teknik olarak doğru değilse mimarlık olamayacağı da kesindir, sadece bir yapıdır. Yıllarca bir nesnenin kullanışlı ve işlevci olduğu zaman güzel olduğu söylendi. Ben buna inanmıyorum, çünkü bir sorunu işlevsel olarak çözebilmek için farklı yollar vardır, güzellik ise başka bir konudur. Eğer mimarlığın
sanatla ilişkisi olmasaydı evleri yapmak çok kolay olurdu, ama mimarın görevi her zaman seçim yapmak olmuştur. Bir sorun üzerinde çalıştığınız zaman bir çok çözüm vardır ve bunların her biri kullanışlı ve işlevsel olabilir. Ama onları mimarlığa yücelten estetik çözümlerden uzak olabilirler, sanatsal görev burada devreye girer: çözümlerin arasından en doğrusunu seçmek."
Bu büyük ustanın doğum gününü kutlamak için bence bir tasarım başkenti olan Kopenhag’a gitmek isterdim ama maalesef sanal geziyle yetinmek zorundayım, siz de bu geziye katılmak istiyorsanız bir iki adres önereceğim.Arne Jacobsen’in yapılarının, iç mekanlarının görüntülerinin yanı sıra hiç bilmediğimiz tasarımları, tekstil desenleri, sulu boya çalışmaları ile birlikte yaşamının ilginç yönleri ile ilgili daha fazla bilgi var.

Arne Jacobsen kendi bahçesinde fotoğraf çekerken