Z Mag 1 Nisan 2002Eğer Ariel Şaron, istediği gibi, Yaser Arafat’ı katletmeye muvaffak olursa, Filistinli lider, Musa’nın Yahudilerin hatıralarında yer alması gibi, kendisine inananların ve bütün Arap dünyasının toplumsal hafızasında yer edinecek. Mısır zulmüne karşı gelen Musa, kendisine inananlara “köleler evi”nin dışına çıkmaları için önderlik etti, 40 yıl boyunca çöllerde kılavuzları oldu, onlardan yeni bir toplum yarattı ve onları vaat edilmiş toprakların eşiğine götürdü. Bu topraklara kendisi giremedi – Tanrı ona bu yerleri sadece uzaktan gösterdi. Şehit edilirse benzer sözler Arafat için de söylenecek. Musa, pek tabii, mitolojik bir figür. Dünyadaki hiçbir ciddi araştırmacı, Mısır’dan çıkışın gerçekten olduğuna inanmaz. Uzmanlar da böyle bir şeyin gerçek anlamda olmadığını söylüyorlar. Ama önemli olan bu değil: Mitolojik anlamda Musa, Yahudi cemaatini çöllerdeki herhangi bir göçebe kabilenin kanlı canlı liderinden çok daha fazla kendinden emin kılmıştır. Dünyanın hemen her yerindeki bütün Yahudi evlerinde Pesah (Hamursuz) bayramı arefesinde okunan Haggada kitabı, kendimizi Mısır’dan çıkıyormuş gibi hissetmemizi emreder. Yahudiliğin temel kavimsel özelliği, bu önermenin üzerine dayanır. Deuteronomium 5’te* yer alan On Emir’de, hizmetkarların ve kölelerin neden Kutsal Şabat (cumartesi) günü dinlenmelerine izin verildiği anlatılır: “Mısır’da köle olduğunuz zamanları hatırlayın.” Biz gözümüzü açamadan gelişen yeni mite göre Şaron firavun bizler de eski Mısırlılarız. Çıkış üzerine anlatılan öyküde, İncil Tanrı’nın şu sözlerine yer verir: “Firavun ve hizmetkarlarının kalplerini katılaştırdım.” Başına gelen her felaketin ardından Firavun, İsrailoğullarına verdiği sözleri unutur. Niçin? Tanrı’nın amacı ne olabilirdi? Uzun yürüyüşlerine başlamadan önce çekecekleri acılarla katılaşmalarını istiyordu. Şu anda Filistinlilere olan da budur. Arafat’ı bir İsrail mermisi vurursa ne olur peki? Musa’dan sonra yeni bir Musa değil ama soykırım gerçekleştiren merhametsiz savaşçı Yeşua geldi. (Bu da aynı şekilde bir mittir. Bütün ciddi araştırmacılar, bu kutsal soykırımın asla meydana gelmediğine inanıyor.) Arafat’ın ardından bir Ebu -filanca ya da Ebu- falanca gelmeyecek. Kalaşnikof kardeş gelecek –gençliğimizde Britanya’nın işgali sırasında söylediğimiz şarkıda olduğu gibi: “Meydanı yoldaş Parabellum’a bırakın, meydanı yoldaş Tommy-gun’a bırakın.”Parabellum, bir tabanca, Tommy-gun ise bir makineli tüfekti. Filistin’in bir Quisling’i olmayacak – ve bir aday bulunacak olursa, ertesi gün yok edilecek, Şaron’un Lübnanlı Quisling’i Beşir Cumail gibi. Düzinelerce yerel gerilla lideri idareyi eline alacak, sadece o topraklarda değil, bütün dünyada yıllarca sürebilecek bir intikam kampanyasını başlatacaklar. Her bir İsraillinin hayatı cehenneme dönecek, dünya Kudüs stili Ben Yehuda caddesine dönecek. Ne İsrail elçiliği, ne uçaklar ne de turistler güven içinde olacak. Ölü Arafat canlı Arafat’tan açık farkla daha tehlikeli olacak. Canlı Arafat barışa meyilli ve buna muktedir. Ölü Arafat ise değil. Çatışmayı ebedileştirecektir. Zamanımızda, tarihçiler, 1930 sene önce Yahudi toplumunun, Roma İmparatorluğu’na karşı umutsuz bir isyan başlatmasına ve Filistin’deki Yahudi Birliği’ne nihai yıkım getiren akılsızlığın nerede olduğunu sorguluyor. 100 yıl sonra da, tarihçiler kendilerine bu insanları,kan dökmekten ve Yahudi yerleşim birimleri kurmaktan başka bir şey yapmamış olan Şaron’u kendilerine lider seçmeye yönelten neydi diye soracaklar. Barış ve uzlaşma yerine yerleşimleri ve bazı bölgeleri istemelerinin nedeni ne olabilirdi? Ve bu zihniyet, Arap dünyası – belki de son kez – gerçek barışı ve normal ilişkileri önerirken nasıl değişmeden kalabiliyorlar ve halk, her zamankinden daha kötü bir kanlı kampanyanın arefesinde nasıl olup da öneriyle dalga geçip Şaron’u alkışlayan politikacı ve bazı konuşmacıları dinlemeyi sürdürüyor?Tarih, Zealotları dinledikleri takdirde başlarına gelecek felaket konusunda uyaran insanların çok azını hatırlar. Ancak Tarih Şaron ve çetesini izlediğimiz takdirde başımıza gelecekler konusunda uyarıda bulunan bizleri hatırlayacaktır. Dileyelim ki seslerimiz zamanında duyulsun ve yeni bir yola çıkabilelim. Arafat öldürülürse, dönüşün olmadığı an gelecektir.Çeviri: Aylin BozyapQuisling (*) Vidkun Quisling (1887-1945), İkinci Dünya Savaşı yıllarında Nazilerle işbirliği yapan Norveçli politikacı.Deuteronomium 5, Ahd – i Atik’in ilk beş kitabına bir gönderme.
Canlı Yayın
Kâinatın tüm seslerine, renklerine, titreşimlerine Açık Radyo...
Ekolojiden siyasete, edebiyattan müziğe Açık Radyo'da haftanın öne çıkan gündemleri mail kutunuzda!
İletişim
Açık Medya Yayıncılık A.Ş.
Koltukçular Çıkmazı No 7 İç Kapı No 2
Tophane, Beyoğlu, İstanbul, TR-34425
Telefon: +90 212 343 4040
Faks: +90 212 232 3219
E-posta: [email protected]