Başlıktaki cümle Aziz Nesin'in denk geldiği hazırcevap taksi şoförüne ait. Rivayet odur ki, üstat bir gün taksiye biner. Ama o kadar korkunç bir trafik vardır ki, araçlar milim milim ilerlemektedir. Aziz Nesin dayanamayıp "Şoför kardeşim, acaba biraz daha hızlı gitme imkânımız var mı?" diye sorar. "Var abi" der taksi şoförü, "Ama arabayı nereye bırakacağız?.."Bugün dünyanın çok önemli bir kısmı otomobil istilası altında. Bir zamanlar Asya ülkeleri için anlatılan şehir efsanesi gerçeğin kendisiyle yer değiştirdi: 'Abi trafik öyle sıkışıyormuş ki, adamlar arabayı yolun ortasına bırakıyormuş. Akşam döndüklerinde araba onları aynı yerde bekliyor oluyormuş. Gece yarısı, trafik çözülünce evlerine gidiyorlarmış.' Geldiğimiz bu noktada araba sahibi olmakla köpek sahibi olmak aşağı yukarı aynı şeydir. Arabaları da aynı köpekler gibi dışarı çıkarıp hava aldırıyoruz. Yine de sonuçları açısından bakıldığında iki eylem arasında büyük bir fark var. Köpekler bunun karşılığında size sonsuz bir şefkat ve sadakat verirken, arabalar ömrümüzden ömür yemekteler. Artık ne Münir Nurettin hayatta, ne Nâzım... Artık ne 'Otomobil uçar gider', ne de Süleymaniyeli Ahmet'in 3 numerolu kamyoneti bir adanmışlık simgesidir. Artık Ford Ahmet, Şevrole Necati, İmpala Cevdet gibi 'folkllorik' lakaplar giderek solan bir hatıradır gönüllerde. 'Otomobil romantizmi' miadını doldurmuş, klişe deyimle tarihin çöp sepetine atılmıştır. O artık gerçeğin çölünde bir seraptır. Hatta bir zombi. Kendinden medet ummamızı bekleyen bir serap-zombi hem de. Reklamlarla ayakta durmaya çalışan en şöhretli yabancılaştırma efekti. Yabancılaşma öyle bir hal almıştır ki, insanlar giderek otomobil gibi davranmaya başlamıştır. Evrim teorisinin son basamağında 'Homo-automobilus' diye yeni bir canlı türü ortaya çıkmıştır. Sol ayağı debriyaj, sağ ayağı gaz, kafası direksiyon, sol kulağı selektör, sağ kulağı silecek olan bir modeldir bu. Otomobilller artık şehirlerin yeni efendisidir. Bizlerse ona biat eden biçare köleler. Bu efendi-köle ilişkisini terse döndürme zamanı geldi de geçiyor. Hani şehri temsili düşman kuvvetlerinden kurtaran kutlama günleri var ya, artık şehirleri de otomobillerden kurtarma ritüellerine ihtiyaç var. Yoksa gideceğimiz yer intihardan da öte, ötanazidir. 'Dünya Otomobilsiz Şehir' hareketi henüz çok yeni. Yaşı iki haneli rakamlara bile ulaşmış değil. İlk defa 22 Eylül 1998'de Fransa'da ortaya çıktı. İki yıl sonra, Avrupa Komisyonu tarafından ortak etkinlik günü kabul edildi. Aynı yıl komisyon, programı geliştirerek 22 Eylül'ü içine alan haftayı 'Avrupa Hareketlilik Haftası' (European Mobility Week) ilan etti.
Çok yeni olmasına rağmen, hareket inanılmaz bir hızla büyüdü. Etkinliğe katılan şehir sayısı 2000'de 600'ken 2004'te 2 bin 200'e ulaştı. Bunların çoğu 'dostlar alışverişte görsün' tipi katılımlar olmadı. Yayalara, bisikletlilere, engellilere ilişkin pek çok kazanım elde edildi. Toplu taşımacılığın kapasitesi ve kalitesi artırıldı.
Türk'ün otomobille imtihanı bir yanıyla baktığınızda hiç de umut verici görünmüyor. Ama iyimser olmak için de sebeplerimiz var. Örneğin 'Otomobilsiz Şehirlere Doğru' konferanslarının yedincisi bu yıl İstanbul'da yapıldı. 27-31 Ağustos tarihlerindeki konferansa birçok ülkeden, çok sayıda bilim ve meslek insanı, yerel yönetici, aktivist ve gönüllü katıldı. İklim değişikliğinde yaşanabilir bir geleceğin nasıl kurulabileceği uzun uzun tartışıldı. Bundan sonraki temennimiz dağın fare doğurmamasıdır. Artık aslolan, konferansta kurulan cümlelerin, verilen vaatlerin, sunulan projelerin hayata geçmesidir. Bunu yapacak olan irade ne kadar önemliyse, bu iradeyi takip etmek de bir o kadar önemlidir. Bu takibin en önemli teminatı, şehrine ve geleceğine sahip çıkan hemşehrilerin varlığıdır. Bu vesileyle İstanbul'un hemşehrilerini bir organizasyona davet ediyoruz. 23 Eylül Pazar günü saat 10.30'da Kabataş motor iskelesinden yola çıkan yayalar, bisikletliler, engelliler, yaşlılar, bebek arabalı anneler, hayvanseverler, Bebek'e kadar birlikte gidecekler. Şehrin ve sokakların sadece otomobillere ait olmadığını, insanın (ve diğer canlıların) merkez alındığı bir ulaşım politikası için taleplerini dile getirecekler. Beşiktaş Belediyesi, Mimar Sinan Üniversitesi Şehir Planlama Bölümü, Trafik Kazalarını Önleme Derneği, Barışa Pedal Bisiklet Grubu, Bisiklet Sevenler Derneği, Suat Ayöz Trafik Mağdurları Derneği, Açık Radyo ve Radyo D'nin desteklediği eyleme herkes davetli. Haydi. Yollar yürümekle aşınmaz...
Yazı ilk olarak 22 Eylül 2007 tarihli Radikal gazetesinin Cumartesi ekinde yayımlanmıştır.