23 Temmuz 2008Radikal Gazetesi
Albay Ali Öz, kendisine astları tarafından istihbarat toplantıları sırasında Hrant Dink'in Yasin Hayal tarafından öldürüleceği bilgisinin verildiğini hatırlamadığını söyledi. Cinayetten 18 ay sonra ancak ifadesi alınabilen Albay Öz'ün bu kadar kritik bir cinayet ihbarını hatırlayamaması tarih kayıtlarına geçti.Zaten en iyisi Öz'ün geçmişte olanları hatırlamaması. Bizler ise Ali Öz'ün geçmişini hatırlıyoruz. Ben Hrant Dink cinayetinin ardından adı ilk kez ortaya çıktığında hatırlamıştım onu. Sekiz yıl önce hakkında bir yazı yazdığımı da unutmamıştım.***Ankara'daki Ulucanlar Kapalı Cezaevi'ne 26 Eylül 1999 tarihinde gece yarısı operasyonu yapılmıştı. Gece 04.00'te gerçekleştirilen bu baskın sırasında 10 tutuklu ve mahkum öldürülmüştü. Öldürülenlerin otopsi raporunda şunlar yazıyordu: 'Ölümlerin çoğunun kafa ve kalbe sıkılan kurşunlarla meydana geldiği, cesetlerde ayrıca ağır darp izleri bulunduğu, kemiklerinin kırık olduğu, yedi kişinin yivli silah, üç kişinin de av tüfeğinden çıkan saçmalarla hayatını kaybettiği...' TBMM Araştırma Komisyonu bu katliamı doğrulayan ve sorumlularının cezalandırılmasını isteyen bir rapor hazırladı.Bu raporun ortaya çıkmasından sonra, sorumlular hakkında bir dava açılmamasını eleştirmiştim. 25 Ekim 2000 tarihinde Cumhuriyet'teki köşemde şunları yazmıştım: "Ulucanlar'ın yıldönümüydü. 10 gencecik insanın, devletin güvencesi altında olması gereken siyasi tutukluların devlet görevlilerince öldürüldüğünü, TBMM Araştırma Komisyonu dahil hemen ilgili herkes biliyor ve kabul ediyor... bu sistem, Ulucanlar kıyımı davasını bir türlü açamıyor, bu cinayetten sanık olanları yargılayacak yer bulamıyor. Hepimiz biliyoruz ki bu kıyımın sanıkları bir gün bile hapis yatmayacaklar ve yaptıklarıyla kalacaklar." Bu operasyona katılanlardan birisi de dönemin Ankara İl Jandarma Komutan Yardımcısı Yarbay Ali Öz'dü. Öz, yine uzun çabalardan sonra Ulucanlar katliamı nedeniyle mahkeme önüne çıktı. Bu arada da terfi ederek başka göreve gönderildi. Yazımın devamında da bu nedenle şunları söylemiştim: "Çeşitli cezaevi kıyımlarının sorumlularının terfi ettiğini duyduğunuzda da şaşırmıyorsunuz. Bu terfiler, bu kollamalar yeni saldırıları ve saldırganları teşvik ediyor, onlara cesaret veriyor."Ulucanlar katilamından kısa bir süre sonra Ahmet Taner Kışlalı bir suikastta yaşamını yitirdi. Olay yerine gelenlerin en başında yine Yarbay Ali Öz vardı. İlk saptamaları o yapmıştı. Kışlalı suikastı da hâlâ karanlıktaki yerini koruyor. ***"Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür" (İnsan hafızası unutur) denir ve arkasından eklenir "arşiv asla unutmaz." Evet arşivlere girdiğimizde Ali Öz'ün bir geçmişi olduğunu hemen görebiliyoruz. Üstelik artık google olduğu için her şey anında önümüze geliyor.Kendi geçmiş tecrübemle biliyorum ki, birçok olayda demokrasi ve insan haklarını dikkate almayan, 'otoriter devlet' mantığıyla ülkemizin demokratikleşmesine engel olacak karar ve uygulamalardan sorumlu olanların çoğu terfi ettirildi. Sıkıyönetim dönemlerinde en acımasız kararları veren sivil ya da asker yargıçların, en ağır cezaları isteyen savcıların daha sonra yüksek yargı organlarına seçildiklerini gördüm. Bu sanki bir gelenek halini aldı.Albay Ali Öz de terfi ettirilenlerden birisiydi. Bu kez durum biraz değişik. Hrant Dink cinayetine karşı büyük bir toplumsal tepki oluştu. Bu cinayeti planlayanlar, azmettirenler, kışkırtanlar ya da görmezden gelerek suça ortak olanlar, sanırım bu kadar büyük bir tepkiyi hesap etmemişlerdi.Zor da olsa, hâlâ birçok engelle karşılaşılsa da Hrant Dink cinayeti konusunda toplumsal duyarlılık sürüyor. Bu davanın ülkemizin demokratikleşmesi konusunda bir sınav olduğu düşüncesi geniş çevreler tarafından paylaşılıyor. Ali Öz bu duyarlılığın ve takibin sonucu mahkemeye çıkarıldı.Bazı bellekler unutsa da, unutmak istese de, Hrant Dink'in bu ülkede bıraktığı barış ve kardeşlik mirası, vicdanları etkilemeyi sürdürüyor.Bir gün gelir, Ali Öz de hatırlamaya başlar...