“NİTELİK” kelimesinin Türk Dil Kurumu sözlüğündeki tanımları şöyle sıralanmaktadır:
a) Bir şeyin nasıl olduğunu belirten, onu başka şeylerden ayıran özellik, vasıf, keyfiyet.
b) Bir şeyin iyi veya kötü oluşu, kalite.
c) (felsefe) Bireyi, nesne veya yaşantının bir yönünü, ötekilerden ayırt etmeye yarayan ve ölçebilen özellik, keyfiyet.
Son 30 yılda hemen hemen her alanda “nitelik” sorunu giderek büyüyen oranda göze çarpmaya başlamıştır. Eğitimde yani insan yetiştirmede, medya organlarında, güzel sanatlarda, müzikte ve aklınıza gelebilecek her alanda KALİTE’ye özen gösterilmeyip, bunun sonucu olarak yaşamsal çevremiz DÜZEYSİZLİK ile kaplanmış; NİTELİK KİRLİLİĞİ ülke geneline egemen olmuştur. Birkaç istisna dışında, ulusal gazetelerdeki köşe yazarlarının yazılarındaki kalite düzeyinden, özel radyolardaki Türkçe’nin kullanımındaki kalite düzeyine; topluma sunulan müziklerdeki kalite düzeyinden, spor alanındaki sporcuların toplumsal davranış düzeyine kadar her alanda NİTELİK sorunu yaşanmaktadır. Dikkat çeken en önemli nokta ise, toplumun kendisine sunulan tüm bu alanlardaki hizmetlerden önemli oranda bir “nitelik” beklentisi içinde olmayışıdır. Bunun sonucu olarak seviye düşüklüğü artık tercih edilen, doğal bir unsur olmaya başlamıştır. Toplumsal gelişimde çok önemli bir unsur olan NİTELİK unsurunun toplumun sağlıklı gelişimine hizmet edecek oranda öneminin yeniden vurgulanması gerekmektedir.
Büyükşehirler dışında, her ile bir tiyatro, her ile bir koro gibi projelerin gündeme gelmesi gerekliliği vardır. Sanat etkinliklerini üç ana merkezin yanısıra vatan sathına yaymak gerekmektedir. Topulumun gelişiminde SANAT çok önemli bir rol oynamaktadır. Her ilin vatandaşlarını birer SANAT İZLEYİCİSİNE (konsere, tiyatro oyununa, resim sergisine giden yurttaşlar) dönüştürmek mümkündür. Yeter ki yerel yönetimler bu gerçeğin önemini kavrasınlar. Bir ile (MALATYA dahil tüm illere) SANAT ALANI dahil her alanda hizmet sunarsanız, belediye olarak görevlerinizi eksiksiz yerine getirmiş sayılırsınız. Ülke genelinde yeni tiyatro, yeni orkestra, yeni koro oluşumlarına gidilmelidir. Bu anlayış ulusal kültür politikamız olmalıdır ve bu SANAT POLİTİKA’sı, yerel idareler el değiştirseler ve hatta ülke yönetimi el değiştirse bile, değişmez ve değiştirilemez bir prensip haline gelmelidir.
Bizi Avrupa’dan ayıran en önemli anlayışımız şudur: Evrensel anlayışa göre, kurumlar ve ilkeler kalıcı, insanlar geçicidir. Ancak bizim anlayışımızda kurumlar ve ilkeler (Anayasada belirlenmiş ve belirtilmiş temel yasalar-ilkeler dışında) geçici, insanlar kalıcı olarak düşünülmekte ve tüm düzenlemeler bu anlayışa göre gerçekleştirilmektedir.
Bugün 10 KASIM.
ULU ÖNDER ATATÜRK’ümüzün kurduğu Cumhuriyetimizin ilelebet yaşayacağına, O’nun yolunda ilerlediğimizde, akıl, bilim ve sanatla aydınlanarak çağdaş medeniyet seviyesine ulaşacağımıza olan inancımız daha da kuvvetle artmaktadır. Avrupa Birliği’ne girmek umuduyla, tam bağımsızlığımızdan asla vazgeçmeyeceğimizi, Avrupalıların alfabemize kadar burunlarını sokmasına izin vermeyeceğimizi birilerinin onlara anlatma zamanı gelmiştir.