Merhaba kâinat!
Biz söylemeye korkarken: Geçen hafta içinde, Orta Doğu’ya ateşkes gelmeyecek yollu iri laflar ederken ve dün de “üstümüzden elini çekti hayat” derken çocuklara has bir saflık haliyle, olmamasını istediğimizi telaffuz ederek ona nazar değdirmek, sahiden olmamasını sağlamak istiyorduk içten içe. Her şey yoluna girecek, barış galebe çalacak ve biz daha da çok sevinecektik, ‘tam aksine inandığımız’ için. Ama büyümüşüz meğerse! İşler de büyümüş. Bütün savaşlar gerçek olmuş…
Neden söylüyoruz; İsrail Başbakanı Ariel Şaron “teröre karşı savaş” açmış dün. Hafta sonunda onlarca İsrail vatandaşının ölümüne ve yüzlercesinin yaralanmasına neden olan şiddet olaylarından sonra Filistin Lideri Yaser Arafat’ı “Orta Doğu barışının önündeki en büyük engel,” olarak tespit etmiş ve sert bir ‘mesaj’ göndermiş.
Son derece ‘somut’ bir mesaj olmuş bu: İsrail savaş uçakları ile helikopterleri! Havalandıkları gibi, Arafat’ın Gazze havaalanında bulunan helikopterlerini ve pistlerini parçalara ayırmışlar.
Şaron, halka hitaben, “Dünyada beni duyan herkese söylüyorum,” demiş, “Bizi öldürmeye kalkan herkes kendi yıkımının sorumlusu olacaktır. Aynen, cesur Başkan Bush’un liderliği altında yapılageldiği gibi.” Sonra da ilave etmiş: “Bu mücadele kolay olmayacak, bu mücadele kısa sürmeyecek, ama kazanacağız.”
Geçen haftaya kadar ‘bağımsız Filistin devleti’ ifadesini telaffuz ettim, ediyorum diyerek cümle mazlumu heveslendiren, hatta bir ara Başkan Arafat laflarını dilinde dolaştıran ABD de hemen tornistan etmiş: “İsrail egemen bir güçtür. Meşru müdafaa hakkı vardır.”
Bütün bu cayırtının arasında Guardian gazetesi başmakalesinde ne yazsa beğenirsiniz: “… İsrail ile denetimindeki bölgelerde şiddeti körükleyen en önemli unsur hep liderlere suikast düzenlenmesi olmuştur. General Anthony Zinni’nin başkanlığındaki barış komisyonu çalışmalarına başlayacağı sırada İsrailliler’in kıdemli bir Hamas liderini öldürmesi, Hamas’tan bir cevap gelmesini neredeyse kesin hale getirdi. Liderleri öldürülsün, öldürülmesin, Hamas’ın intihar saldırıları düzenleyebileceğini tahmin etmek zor değil. Ama gene de, bazı İsrailliler’in, Zinni’nin terörizme birinci elden tanıklık etmesini istemiş olabileceklerini aklımıza getirmemiz gerekir. Bu, Arafat’ın Washington nezdindeki algılanışını değiştirebilir çünkü…” Neyse, uzatmayalım. Savaş devam ediyor. Biz bunları yazarken Ramallah da vurulmuş. (BBC, Guardian)
Bâb-ı sani: Kalıcı Özgürlük bâbında her şeyin planlandığı gibi gittiği haberleri geliyor. Kandehar’ın etrafındaki kıskaç daralıyormuş. Arap kökenli Taliban askerleri şehirden kaçmaya niyetlenenlere dünyayı dar ediyormuşlar. Mültecilerin vaziyetine dair şu söylenebilir: Çoğu kadın ve çocuk, 8 binden fazla mülteci Pakistan sınırını geçmişler, geçene kadar geceler boyu yollarda yatmışlar.
Bonn’daki Afgan görüşmeleri ise iyiden iyiye iyi gidiyor ki insanın ayağa kalkıp sevinçten oynamaması mümkün değil. Afganistan’ın siyasi sisteminin yeniden inşası için Birleşmiş Milletler’in projesine destek verilmiş. Projeyi madde madde yazıyoruz, efendim:
1. Altı ay süresiyle bir geçici yönetim
2. Bir yüksek mahkeme
3. Loya Jirga toplamak üzere, 21 kişilik bir bağımsız özel komisyon
4. Loya Jirga tarafından seçilecek geçici hükûmet
5. Kabil’in güvenliği için çokuluslu barış gücü (BBC, Guardian).
Cayırtı dedik malum, eski Güney Afrika Devlet Başkanı Nelson Mandela’nın, savaş cephesinin Irak’ı içermesi ihtimaline karşı ABD ile Britanya’yı uyarması da gürültüye gitmiş. “Felaket olur,” demiş Mandela (BBC).
MAKAS ARTIĞI
Bugün kainatta şöyle şeyler de oldu:
Rum lider Glafkos Klerides ile KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş buluştular. Yüz yüze görüşecek olmaları heyecan yarattı. Ocak’ta tekrar buluşmak üzere ayrıldılar (Radikal, BBC)
Kanlı Saraybosna kuşutması nedeniyle suçlanan ilk Bosnalı Sırp subay, General Stanislav Galiç, Lahey Savaş Suçları Mahkemesi’ne çıkarıldı (BBC).
Devamı yarın…
Ömer Madra – Şerif Erol