2009 yılı sona ererken bir muhasebe de çevre ve ekoloji mücadeleleri için yapalım… Geçtiğimiz yıl boyunca gündemimizde olan ekoloji mücadelelerini, küresel ısınmadan altın madenciliğine enerjiden doğa korumaya kadar yılın öne çıkan olaylarını 12 başlık altında ele alabiliriz.
Su hareketi
Mart ayında İstanbul’da yapılan Dünya Su Forumu öncesinde sivil toplum ve çeşitli siyasi hareketler suyun özelleştirilmesi ve büyük barajlar gibi konulardaki mücadeleler çevresinde bir araya geldi. Alternatif su forumu, su mahkemesi gibi etkinliklerle Türkiye’de de bir su hareketi doğdu.Bu arada Ilısu ve Munzur’da yapılmak istenen büyük barajlara karşı mücadeleler güçlenerek devam etti. Dersim’de Munzur barajlarına karşı 20 bin kişilik yürüyüş ve Abdullah Gül’ün ziyareti sırasında yapılan eylem öne çıkan olaylar arasında yer aldı. Ilısu konusunda da Hasankeyf Yaşatma Girişimi, Doğa Derneği ve diğer hareketler eylem ve kampanyalarını sürdürdü. 2009’da Doğu Karadeniz’de yapılmak istenen küçük hidroelektrik santrallere karşı bölge halkının yürüttüğü doğa korumacı hareketler de ön plandaydı. İkizdere, Fındıklı, Senoz vadisi, Hemşin gibi yerlerde dereler üzerine yapılacak HES’lere karşı ciddi bir halk hareketi doğduğu söylenebilir. 2009’da yaygınlaşmaya başlayan bu su hareketinin sonuçlarından biri de 2010’un başlarında Rize İkizdere’de Türkiye Su Meclisi’nin toplanması olacak.
Nükleer ihalede iptal
24 Eylül 2008’de açılan Akkuyu nükleer santral ihalesine şartname alan 12 firmadan sadece biri, Rus Atomstoytexport-Park Holding ortaklığı teklif vermişti. Hükümet yarışma adını verdiği bu ihaleyi tek yarışmacılı olmasına ve verilen yüksek fiyat teklifine rağmen hemen iptal etmedi, ama yasal süresi olan bir yıl dolduğunda sonuçlandıramadı da… 2009 yılı boyunca nükleer karşıtı hareketin suç duyuruları, davalar ve eylemler birbirini izledi. İhale zamanında sonuçlanmayınca uzatmaya gidildi ve bu sırada, yani geçen Kasım ayında TMMOB’un açtığı dava sonucunda nükleer yasanın iki maddesi iptal edildi. Böylece ihalenin hukuki şartları ortadan kalktı ve nükleer ihale bir kez daha iptal edildi. Türkiye’nin 40 yıllık nükleer santral inşa denemelerinde ihalenin üçüncü kez iptal edildiğini, ancak hükümetin yine vazgeçmediğini, yeni bir yasa ve yeni bir ihale peşinde olduğunu söyleyebiliriz. Nükleer karşıtları da eylem ve bekleyişlerini sürdürüyor.
GDO’lara karşı mücadele ikinci dalga
Bu yıl gıda ve tarım alanında en önemli gelişmelerden biri hükümetin GDO’lu gıdalara serbestlik tanımak amacıyla çıkardığı yönetmelikti. GDO’ların yasal hale getirilmesine yönelik bu girişim büyük tepki gördü, konu aylarca kamuoyunca tartışıldı, eylem ve imza kampanyaları birbirini izledi. Bu, 2004’deki ilk dalganın ardından, GDO karşıtı hareketin ikinci aşamasını oluşturuyordu.Protestolar neticesinde hükümet kısa zamanda yönetmeliğin en çok tepki çeken birkaç maddesini değiştirmek zorunda kaldı. Bu arada biyogüvenlik yasa tasarısı hazırlandı. GDO karşıtlarının mücadelesi sürüyor.
Madenlere karşı eylemler
Doğaya zarar veren altın madenlerine karşı ekoloji mücadeleleri 2009’da da sürdü. Bu yıl özellikle Kışladağ, Efemçukuru ve Ulukışla’daki altın madenilerine ve Manisa Çaldağı’ndaki nikel madenine karşı eylemler ve davalar ön plandaydı. Efemçukuru’nda Danıştay’ın verdiği bir kararın ardından maden mühürlendi. Ancak madencilerin yasanın arkasından dolanma çabaları sürüyor. Bu alanda yaşanan son gelişme geçtiğimiz günlerde Danıştay’ın orman alanlarında maden aranmasına izin veren bir yönetmeliği iptal etmesiydi. Bu karar çoğu yerdeki maden aramalarını tartışmalı hale getirdi.
Termik santrallara karşı eylemler
Bu yılın ilk yarısında lisans başvurusu yapılmış ya da almış 47 yeni kömürlü termik santralle ilgili tartışmalar ve kampanyalar ön plana çıktı. Yeni termik santrallerin yoğunlaştığı Karadeniz, Kuzey Ege, Marmara ve Akdeniz’de eylemler başladı. Hem iklim değişikliği, hem de çevre sağlığı ve doğa açısından büyük sorunlar yaratan termik santrallere karşı Samsun, Yalova, Sinop, Silopi, Erzin gibi yerlerde eylem ve kampanyalar sürüyor.
Orman yangınları
Bu yaz da her yaz olduğu gibi iklim değişikliği nedeniyle sayısı ve yoğunluğu artan büyük orman yangınları devam etti. Özellikle Bodrum’da vahşi çöp dökme alanından çıkan yangın, Yalova, Kazdağları ve Seferihisar orman yangınları çok tartışıldı.
Balık çiftlikleri
Ege ve Akdeniz’de bütün kıyıları saran balık çiftlikleri, deniz ekosistemine ve turizme verdiği zararlar nedeniyle tartışılmaya devam etti ve çok sayıda kampanya ve eyleme konu oldu. Bazı balık çiftlikleri kıyıların biraz daha uzağına taşınsa da tartışmalar ve yerel çevre örgütlerinin karşı çıkışları sürüyor. Bu yıl ayrıca Akdeniz’de orkinos avcılığı da tartışılan konular arasındaydı.
Üçüncü köprü
İstanbul’a yapılmak istenen üçüncü köprü 2009’un en çok tartışılan ve eylemlere konu olan projelerinden biriydi. Belediye başkanıyken karşı çıktığı üçüncü köprüye yeşil ışık yakan Başbakan Erdoğan helikopterden yaptığı yer tespitleriyle tepki çekti. Üçüncü köprü projesi hem petrol bağımlılığını arttırdığı ve özel otomobile dayalı ulaşım politikalarını körüklediği için, hem de İstanbul’un kuzeyindeki son ormanlara kastettiği için protesto edildi. Henüz köprü yapımı başlamasa da hükümet kararından vazgeçmiş değil.
Palovit vadisine yol yapımı
Doğa korumacılık alanında ağırlık bu yıl iyice Karadeniz’e kaydı. Turizm ve diğer amaçlarla doğal yaşam alanlarına yapılan müdahalelerin bir örneği olan Kaçkar dağlarındaki Palovit vadisi yol inşaatı yöre halkının ve çevrecilerin tepkisini çekti, imza kampanyalarına ve davalara konu oldu. Aralık ayında Karadeniz’in çevre sorunlarına dikkat çeken Karadeniz İsyandadır Forumu, Karadeniz’de başlayan ekoloji mücadelelerinin önümüzdeki yılların gündeminde de önemli yer tutacağının işaretlerinden biriydi.
İklim değişikliği
2009’un en önemli sorunu, geçmiş yıllardaki gibi yine iklim değişikliğiydi. Bu yıl iklim değişikliği konusunda yaşanan en önemli gelişmeler arasında Türkiye’nin nihayet Kyoto Protokolü’nü kabul etmesi (5 Şubat) ve Ağustos ayında taraf öncelikli olarak ele alınabilir. Bu yıl iklim hareketinin en önemli eylemleri arasında KEG tarafından yapılan 25 Nisan ve 12 Aralık yürüyüşleriyle, dünyanın binlerce yerinde aynı anda yapılan 24 Ekim 350 eylemleri sayılabilir. Ancak 2009’da küresel ısınmayla bağlantılı olumsuz gelişmeler ve felaketler de yaşandı. Ağustos ve Eylül ayında önce Karadeniz’de (Giresun, Rize, Artvin), ardından İstanbul’un Silivri, Çatalca ve İkitelli ilçeleriyle Antalya-Kumluca’da yaşanan sıra dışı seller iklim değişikliğinin yarattığı önemli felaketler olarak kayıtlara geçti. 2009, Kopenhag iklim zirvesiyle ve bu süreçte yaşanan büyük eylemlerle sona erdi. Kopenhag zirvesinden çıkan sonuç hayal kırıklığı yaratsa da, yeni bir küresel iklim hareketinin doğduğu yorumları zirvenin olumlu yüzüydü. İklim değişikliği önümüzdeki yılın da en önemli konusu olmayı sürdürecek.
Ekonomik krize karşı yeşil ekonomi ve yeşil yeni düzen
2008’de başlayan küresel ekonomik krize karşı bu yıl bütün dünyada yeşil ekonomik çözüm önerileri yaygın olarak tartışıldı. Aralarında Türkiye’nin de olduğu birçok ülke ekonomik canlandırma paketlerinde yeşil yatırımlara kaynak ayırmak yerine otomotiv sanayini kurtarmayı tercih etseler de, yeşil işler denen verimlilik teknolojileri, arıtma tesisleri, yenilenebilir enerji gibi sektörler hem ekonomik krtize çözüm olma ve istihdam yaratma, hem de ekonomiyi canlandırma açısından taşıdıkları potansiyelle ele alındı. Yeşil yeni düzen (green new deal) kavramı literatüre girdi. Türkiye’de de Yeşiller ve Heinrich Böll Stiftung Derneği tarafından Haziran ayında yapılan Yeşil Ekonomi Konferansı tartışmalara bir katkı olarak anılabilir.
AB ile müzakerelerde çevre faslı
2009’un son haberi AB ile Türkiye arasındaki katılım müzakerelerinde nihayet çevre başlığının açılmasıydı. Başlık daha çok siyasi nedenlerle açılmış gibi görünse de önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin çevre standartları açısından önemli tartışmalar yaratacak. Sanayiciler ve iş çevreleri şimdiden AB çevre standartlarının ağırlığından ve maliyetinden söz etmeye başladılar. Bu konu çevre hareketleri için önemli bir araç olabilir.