19 Ocak 2008
Bugün Hrant Dink’in ölümünün birinci yıldönümü... Dink’in katil zanlısı Ogün Samast, olaydan bir gün sonra yakalandı ama, aradan bir yıl geçtiği halde soruşturmaya ve davaya ilişkin ihmaller ve soru işaretleri bitmiyor. Son olarak Dink ailesinin avukatları, Trabzon İl Jandarma Komutanı ve İstanbul Emniyet Müdürü hakkında, delilleri gizlemek iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Geçen bir yılda yaşananlar, Ümit Kıvanç tarafından “19 Ocak’tan 19 Ocak’a neler oldu” adıyla belgesel filme dönüştürüldü. Agos Gazetesi’nden alınan bilgiye göre, bu akşam Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenen “Hrant’ı Anmak İçin” adlı gecede gösterilecek olan belgeselde 1 yıllık gelişmeler, görüntüler ve ünlü sanatçıların anlatımıyla 17 dakikada özetleniyor.
Fotoğraflar, gazete kupürleri ve TV haber görüntülerinin yer aldığı belgeselde, Kıvanç tarafından yazılan ve sanatçılar tarafından seslendirilen davanın seyrine ilişkin metin eşlik ediyor. Derya Alabora, Memet Ali Alabora, Halil Ergün, Mahir Günşiray, Banu Güven, Meral Okay, Zuhal Olcay, Şevval Sam ve Hale Soygazi gibi ünlü sesler, Hadig inisiyatifinin hazırladığı ‘tililili’ adlı projesinde olduğu gibi, Dink davasını takip etmeye çağırıyorlar. ÜMİT KIVANÇ BELGESİ ANLATIYOR Belgeselin yapımcısı Ümit Kıvanç, belgesel fikrinin nasıl ortaya çıktığını şöyle anlatıyor: “Hrant’ı anma gecesinde gösterilmek üzere, ‘Hrant öldürüldükten bu yana, soruşturma sürecinde ve duruşmalarda neler olduğunu derleyen, toplayan bir çalışma yapalım’ fikri vardı. Bir başka fikir de, Hrant’ı tanıyan, seven, Hrant sağken onunla bir şekilde bir irtibatı, bir ilişkisi olmuş insanların onun hakkında kısa kısa konuştukları bir video hazırlamaktı. Sonra bu iki fikri birleştirmeye karar verdik.”
Avukatlardan gelen bilgilerin ve basında bugüne kadar çıkmış haberlerin derlendiğini belirten Kıvanç, bu bilgiler üzerinden bir metin oluşturduğunu ve belgeselin yapımının 1 hafta gibi kısa bir sürede tamamlandığını belirtiyor. ÜNLÜ SESLER “HRANT İÇİN” KABUL ETTİLERKıvanç, sanatçıların projeye dahil edilme sürecini anlatırken, çoğunun, teklifi, metni bile okumadan kabul ettiğini ve “Hrant için bir şey yapılıyorsa biz de olmak isteriz” dediklerini söylüyor. “Bu aslında Hrant’ın insanlarla nasıl bir ilişki kurmuş olduğunu gösteren bir şey. Çünkü sonuçta bu filmde, birtakım soruşturma ihmallerinden söz ediyoruz dolayısıyla bu projede yer almak, çok da sıradan bir şey değil” diyen Kıvanç, metni okuyanların çok iyi oyuncular olduğuna dikkat çekerek, böyle bir süreci onların ifade etmelerinin projeye başka bir güç kattığının da altını çiziyor. “KATİLİN NASIL YAKALANDIĞINI BİLE BİLMİYORUZ” Duruşmaların olması gerektiği gibi ilerleyebilmesi, soruşturmaların daha sağlıklı yapılabilmesi için bir çağrı niteliği taşıyan filmde, ‘miş’li’ anlatım dikkat çekiyor. İzleyiciye, sürekli kötü olayların gerçekleştiği ve içinden kaçmanın imkânsız olduğu kâbus gibi bir ‘masal’ dünyasındaymış hissini veren metindeki anlatıma ilişkin Kıvanç şöyle diyor: “Bir soruşturma yürütülüyorsa, soruşturmanın sağlığı açısından, polisin, soruşturmayı yürütenlerin bütün bilgileri açıklamaları beklenemez. Ama bazı konularda net bilgiler kamuoyuna verilebilir. Türkiye’de garip bir şey var: Her şeyi saklama, gizleme alışkanlığı... Bir gazetenin muhabiri bir yerden bir şey duyuyor, onu yazıyor, diğeri başka bir şey… Birbiriyle çelişen bir sürü bilgi ortada uçuşuyor. Halbuki, ara ara yapılan açıklamalarla, bunların doğru bilgilerle düzeltilmesi lazım. Biz Hrant’ın katili olarak yakalanan kişinin tam nasıl yakalandığını bile aslında bilmiyoruz.“ÖYLE OLMUŞ, DEMEKTEN İLERİ GİDEMİYORUZ” “Dolayısıyla filmi yaparken de şöyle bir şey yapmak zorunda kaldık: Daha çok yerde çıkmış ve yetkililerin alenen yalanlamadığı bilgileri doğru saydık, çünkü başka bir şansımız yoktu.” Polis, jandarma ya da içişleri bakanı açıklama yapıp da, güvenilir bir şekilde, olayların nasıl geliştiğini anlatmadığı takdirde, “Öyle olmuş” demekten ileriye gidilemeyeceğini belirten Kıvanç, belgesel çalışmasının, bundan sonraki gelişmelerin de şu anki belgesele katılarak ilerletilebileceğini söylüyor ve “Ama tabii şahsi tercihimi söyleyeyim: Sağdan soldan duyduklarımızla, ‘miş’li’ bir anlatımla değil, soruşturmayı yürüten sorumlu yetkili ve birimlerin bize açıkladığı doğru bilgilerle bu belgeseli sürdürmeyi çok isterdim” diyor.