Hayata Destek Derneği Yönetim Kurulu üyesi Alper Buluş Hak ile konuşuyoruz.
(Bu bir transkripsiyondur. Metnin son hâli değildir.)
Gürhan Ertür: Merhaba. Alper Buluş Hak, Hayata Destek Derneği Yönetim Kurulu üyesi ve şu anda Hatay’da yürütülen çalışmaları koordine ediyor. 1999 Marmara Depremi’nden bu yana kendisiyle hemen hemen bütün afetlerde uzaktan da olsa bir arada çalıştık diyebilirim. Evet, Nuray Hocam, Argun Yum, Elvan Cantekin, sizler de programa hoş geldiniz.
Hemen Alper arkadaşımıza şu anda yürütmekte oldukları çalışmalar, bölgeye ilişkin gözlemler, sorunlar ve iyi örnekler konusunda sorularımızı yöneltiyoruz: Alper, söz sendedir.
Alper Buluş Hak: Merhabalar. Öncelikle kusura bakmayın daha stabil bir yerde olmak isterdim ama maalesef yoldayım. Hatlar çok sağlıklı çalışmıyor, bağlantı kesilirse kusura bakmayın.
Evet, biz Hayata Destek Derneği olarak depremin yaşandığı bölgeye vardık. İkinci günden itibaren faaliyetlerimize başlayabildik. Burada daha çok su ve sanitasyonla ilgileniyor, sanitasyon projeleri yürütüyoruz. Kentte 50 tane tuvalet ünitesi ve 20 kadar su tankı var. Çeşitli tanker ve dozerler getirerek kullanım suyu ve tuvaletlerle işe başladık. Şimdi projeyi şehrin içerisindeki su noktaları ve portatif olarak genişletiyoruz. Sadece Hatay değil bütün deprem bölgesinde olacağız. Ama ben Hatay’da olduğum için Hatay’dan örnekler vereceğim. Diğer arkadaşlar da başka bölgelerde çalışmalarını sürdürüyorlar.
G.E.: Evet, şu anda Hayata Destek Derneği başka hangi illerde var? Hepsinde var mısınız? İlçeler ve köylerle ilgili bağlantılar var mı?
A.B.H.: Var. Adıyaman’da şu anda benzer bir su ve sanitasyon projesi devam ediyor. Galiba bir ilde daha var. Henüz başında olunduğu için onun bilgisini veremeyeceğim ama Adıyaman ve Hatay’da devam ediyoruz.
G.E.: Evet su projesi derken kısa bir bilgi rica edebilir miyiz?
5 tonluk tanklar tedarik ettik. Bu tankları yerden 60 santim yükselterek, bir vana musluk sistemi takıyoruz
A.B.H.:Tabii tabii. Şöyle, malumunuz bölgede bir su sıkıntısı var, çünkü şehir şebekesi zarar gördü. Zaten şehir şebekesi zarar görmese de evlerin durumunu hepimiz biliyoruz. Vatandaşlar sokaklarda kalıyor ve içme suyunu pet şişelerle giderebiliyorlar ama kullanım sularına erişim yok. Biz de şöyle bir çözüm bulduk, 5 tonluk tanklar tedarik ettik. Bu tankları yerden 60 santim yükselterek, bir vana musluk sistemi takıyoruz. Dörtlü beşli musluluklar tercih ediyoruz ve bunları sürekli bir sitenin kullanım suyuyla besliyoruz, şehir suyumuz buradan geliyor.
G.E.: Kullanım suyunu nereden elde ediyorsunuz?
A.B.H.: Kullanım suyunu çoğunlukla orman işletmelerinin su kaynakları var, oralardan tedarik ediyoruz.
G.E.: Evet, bir de herhâlde mobil tuvaletlerden bahsettin. O konu hakkında da kısa bir bilgi lütfen.
3000 kişi bu 50 tuvaleti kullanıyor şu anda
A.B.H.: Portatif mobil tuvaletler var. Normalde herkesin konserlerde kullandığı, içerisinde kendi haznesi ve kendi su tankı olan tuvaletler bunlar. Bunları biz daha önce İzmit depreminde de kullandık, oldukça başarılı oldu ve bunlardan bu sahaya koyuyoruz. 2 tane farklı temizlik ünitemiz var. Gün boyunca depoları boşaltıp suları temizleyip içlerini temizliyorlar. Yan yana kadın erkek 50 tane tuvalet dizdik. Şu anda bunları koyduğumuz yerde 650 tane çadır var. 3000 kişi bu 50 tuvaleti kullanıyor şu anda.
G.E.: Evet Elvan?
Elvan Cantekin: Evet, esasında hijyenin çok önemli olduğu günlerdeyiz. Burası en büyük problemin yaşandığı alan olarak görünüyor anladığım kadarıyla. Sizden başka bu alanda çalışan var mı, başka bir sivil toplum kuruluşu? AFAD herhâlde bir takım çalışmalar yapıyor ama onun ötesinde uluslararası alanda birilerini görüyor muyuz sahada?
A.B.H.: Biz su ve sanitasyon yapan ve bölgeye gelen ilk ekibiz.
E.C.: Önemli bir noktaya değindin. Yani Birleşmiş Milletler’in İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi yeni mi devreye girdi? Esasında afetin bu boyutta olduğu anlaşıldıktan, ilk değerlendirmeler yapıldıktan sonra Yuhanna’nın Birleşmiş Milletler’in İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi yeni mi devreye girdi? Bir gecikme mi var orada?
A.B.H.: Kusura bakmayın, ben burada gündemden çok uzağım. İnternet, sosyal media ve radyoya erişimimiz yok. Dolayısıyla çok fazla bir bilgim yok ama anladığım kadarıyla evet, biraz gecikmeli de olsa yeni girdi. Hatta ilk çubuk geleli bir gün oldu. Çünkü bize OCHA geldi dendikten sonra ben bölgeden bizi arayan yabancı kuruluşlar olduğunu fark ettim. Yani aslında böyle çok keskin bir çizgi var. Haber geldi. Ben OCHA koordinasyona geliyor gibi bir şey duydum ve hemen ardından bizim telefonlarımız çalmaya başladı. Diğer uluslararası ofisler, İspanyollar, yardım kuruluşları iş birliği çağrılarında bulunmaya başladılar. Bölgede bizde tabii ilk ihtimalle bir gecikme var ama bu gecikmenin neden olduğunu bilmiyorum.
E.C.: Şimdi bizim aldığımız haberlere ve bilgiye göre esasında ilk başta Türk hükûmeti arama kurtarma konusunda uluslararası yardım çağrısı yaptığı an sanıyorum o noktada bir gecikme oldu. Şimdi çok ortalıkta dolaşmasa da, haber olarak görmesek de, anlaşılan Türk hükûmeti şu anda insani yardım konusunda, özellikle de su, sanitasyon, barınma ve benzeri alanlarda uluslararası yardıma kapılarını açmış durumda.
A.B.H.: Bence de öyle.
E.C.: Evet, peki bölgede şu anda mesela o küme oluşturmaları filan gerçekleşiyor mu? Uluslararası alanda bir koordinasyon çalışması görüyor muyuz, yoksa hâlâ AFAD mı devrede?
A.B.H.: Başladı bugün. Hatta arkadaşların koordinasyon toplantısına gittiler.
E.C.: Anladım. Peki siz Hatay’ın merkezi, Antakya merkezde misiniz, neredesiniz?
Su dağıtım şebekemizi genişletmek istiyoruz
A.B.H.: Yok, doğru söylüyorsunuz. Biz Antakya merkezde bir tır parkına depomuzu ve ofisimizi kurduk. Hatay içerisinde şu anda önceliğimiz çadır kentlerin içerisinde faaliyet göstermek. Şimdi belediyeden gelecek olan tamirat listesine göre bir şey bekliyorum. Su dağıtım şebekemizi genişletmek istiyoruz. En son tamir edilebilecek ya da en çok zarar görmüş insanların su ihtiyaçlarını gidermek önceliğimiz.
E.C.: Anladım. Peki çadır kentlerin kurulması konusunda yahut da bu geçici barınma alanlarının kurulması konusundaki son durum sizin gözleminize göre nasıl?
A.B.H.: Yol boyunca bütün düz alanlarda inşaat makineleri görüyoruz. Hummalı bir çalışma var. Hatta ben bugün sanırım bölgedeyim diye AFAD’dan mesaj aldım. Bozça’da caddemiz var. Lütfen gelin, diye sesler geliyor. Bir çalışma var. Dediğim gibi her düz alanda mutlaka bir dozer, iş makinesi görüyorsunuz. Bazı işler hızlı bir şekilde ilerliyor aslında.
E.C.: Şöyle demek mümkün mü acaba? Şu anda 10. gündeyiz sanıyorum. Gerektiği gibi bir müdahale gündemde artık.
A.B.H.: Evet, öyle bir müdahalenin olduğunu çok rahatlıkla söyleyebiliriz. Bir de şeyi belirtmek istiyorum. Sivil toplumla dayanışma 99’daki kadar değilse bile var. Beraber çalışıyoruz, ekiplerin uyumu var. Devlet kurumlarından çok rahat yardım alabiliyoruz. Bir şey lazım olduğunda gidip istiyoruz, yürüyoruz ve işler aslında, en azından bizim için, düşündüğümüzden daha iyi gidiyor burada.
G.E.: En azından son günler itibariyle herhâlde, değil mi?
Orman İşleri’nden su alabiliyoruz
A.B.H.: Şöyle. Bizimki su ve sanitasyon konusu olduğu için çok spesifik bir konu ve en çok ihtiyacı olan konulardan biri, neredeyse bütün kurum ve kuruluşlarda kabul gördük ve hiçbir sorun olmadan projelerimizi yüretebiliyoruz.
Ama bunu diğer ekipler için söyleyebilir miyim onu bilmiyorum. Biz rahatça ne gerekiyorsa, ne lazımsa
halledip ilerleyebiliyoruz. Birini arayıp Orman İşleri’nden su alabiliyoruz ya da elektrik lazım olunca buranın elektrik dağıtım firmasını arayıp destek görebiliyoruz.
E.C.: Evet, dışarıdan baktığımızda esasında olayı hep 99 ile karşılaştırma ihtiyacı duyuyoruz. Çünkü yıkıntı, fotoğraflar, görüntüler, yaşananlar, radyo ve televizyonda izlediklerimiz hep bize 99’u anımsatıyor. Peki sahada olan bir kişi olarak sen 99’u karşılaştırdığında durumu nasıl değerlendirirsin?
A.B.H.: O benim için bir felaketti tabii, onu zaten direk geçiyorum. Arama kurtarma, o ilk 3 günün 99’la hiç alakası yoktu. Hani 99’daki o sivil koordinasyon hiç söz konusu olmadı. Hatta belki bunun acısını sanırım ömrüm boyunca hep yüreğimin bir köşesinde taşıyacağım, çok zordu. O koordinasyonsuzluğu görmek beni çok yordu. Çok üzüldüm ama onun dışında yargı faaliyetleri, gönüllü hareketi, dayanışma, her şey 99’daki gibiydi.
Böyle el ele beraberce çalışan farklı gruplar, farklı düşünceler, hiç sorun olmadan ortak bir amaç için dayanışarak bir şeyler yapan onlarca, yüzlerce genç, evet 99’u hatırlattı bana. Benzerlikleri var tabii ama ilk 3 gün, altın saatleri atlattıktan sonra, yani kalan zamanlarda, evet bazı şeyler birbirine epey benziyor. Bir de ilk günlerle ilgili aslında şöyle söyleyebilirim: İlk günler çok zordu, çok yorucuydu ama daha sonra her gün biraz daha yoluna girdi. Daha umut doluyuz ve daha güzel işler yapıyoruz.
G.E.: Tabii ki, ayrıca Hayata Destek Derneği’nin akredite bir kuruluş olduğunu, AFAD nezdinde akredite bir kuruluş olduğunu belirtmek istiyorum. O anlamda hem yürütmekte olduğunuz projeler itibariyle hem de bu nedenle daha rahat olanaklara sahip olduğunuzu zaten sen de ifade ediyorsun ama bu eki de yapmak istedim. Herhâlde doğru söylüyorum, değil mi?
Spesifik olarak su sanitasyon seçme sebebimiz afete müdahalenin birinci ve ilk ögesinin o olmasıdır
A.B.H.: Evet, evet hocam, tabii bir şey daha var. Biz sizin söylediğiniz şeylere ilave olarak bir de yetkin bir kurumuz. Çok uzun zamandır insani yardım faaliyetleri yapıyoruz. Dolayısıyla sahadaki tecrübemiz görülüyor ve bu bazı şeyleri kolaylaştırıyor. Spesifik olarak su sanitasyon seçme sebebimiz afete müdahalenin birinci ve ilk ögesinin o olmasıdır. Yani battaniye vs. sudan, istasyondan sonra gelir. Ama sıradan vatandaşlar tabii ki bunu bilmiyor. Ama biz bunun bilincinde olduğumuz, afet kültürü, afet bilinci vs. olduğu için biraz daha rahat hareket edebiliyoruz sahada. O bilgimiz de kabul görüyor aslında.
E.C.: Evet, ben bir de şeyi soracağım. Siz hayata destek olarak hani bu alan dışında da birçok proje ürettiniz ve büyük bir birikiminiz var. Örneğin çocuk çalışanlar, göçmenler ya da sığınmacılar çerçevesinde bölgedeki durumu değerlendirmek mümkün mü? Göçmenlerin durumu nedir, çocukların durumu nedir?
A.B.H.: Çok özür dilerim. Bunlar benim alanımın dışında olan konular. Ben daha çok şu anda su ve sanitasyon kısmındayım. Bir şey söylersem kesinlikle doğru bilgi vermiş olmam. Ben biraz daha teknik taraftayım. Cevap veremeyeceğim. Onun için kusura bakmayın.
G.E.: Anladım. Ben hemen şunu da sormak istiyorum, şimdi en önemli problemlerden birisi özellikle Hatay’da, Antakya’da, hayatını kaybetmiş olan insanların gömülmesiydi. Bugün itibariyle bu konuda ne durumdayız? En azından geçtiğin yerlerde veya görmemiş olsan bile belki bu konuda bir bilgiye sahipsindir. Bu konuda bir gelişme oldu mu acaba?
A.B.H.: Şunları duyuyorum sahadan: Evet, ilk başlarda birçok tıkanıklık olmuş. Yani biz de bölge ziyaretlerinden, depremzedelerle olan sohbetlerimizde duyduk. Ama daha sonra, bugünlerde artık bu tıkanıklığın geçtiğini, gerekli yardımların daha rahat sağlandığını duydum. Ama evet, ilk gün, yani ilk günlerde gerçekten çok büyük sorunlar yaşamışlar, çok büyük isyanlar vardı. O büyük ihtimalle gittikçe azaldı. Bunu daha az işitmemizin sebebi iyileştirme mi yoksa olayların azalması mı, onu bilmiyorum ama evet bir iyileşme var o konuda da.
E.C.: Evet, bunun dışında su sizin çalıştığınız alan. Su sanitasyon alanı dışında oradaki ihtiyaç sanıyorum hâlâ devam ediyor ve uzun bir süre de devam edecek. Sizin öncelik gördüğünüz temel ihtiyaçlar nelerdir? Bir bölgenin acilen ulaşması gereken insani yardımlar neler olmalı?
En büyük ihtiyaçları çadır. Tabii arkasından da ibanyo, tuvalet gibi şeyler geliyor
A.B.H.: Konaklama hâlâ büyük bir ihtiyaç, dolayısıyla çadır sıkıntısı hâlâ çok büyük. Tabii aslında neticede şu çadır kentler kuruluyor, burada çadır kentler var. Lakin depremzedeler evlerinin yakınında kalmak istiyorlar. Çünkü malum bölgede bir güvenlik sorunu var. Evlerinin başına bir şey geleceğini düşünüyorlar. Onun için evlerin yakınından ayrılmak istemiyorlar. Başka sebepler de var ama en büyük sebep güvenlik. Onun için çadır kentlere gelmeyi tercih etmiyorlar. Çadır kentlere gelmedikleri için de çadırlara ve diğer yardımlara çok rahat ulaşamıyorlar. Aslında çadır kentlerde iyi kötü bir lavabo, yemek ya da diğer ihtiyaçlar var ama saydığım sebeplerden dolayı çadır kentleri tercih etmiyor depremzedeler. Bu yüzden bir çadıra ihtiyaçları var, en büyük ihtiyaçları çadır. Tabii arkasından da işte banyo, tuvalet gibi şeyler geliyor.
G.E.: Evet anlaşıldığı kadarıyla siz oldukça uzun bir süre bölgede kalacaksınız gibi görünüyor, değil mi Alper?
A.B.H.: Öyle gözüküyor. Biz bayağı buradayız, durum onu gösteriyor. Bugün su için belediye ile görüştüm. 10 tane ekip gelmiş farklı belediyelerden, altyapıyı tamir etmeye çalışıyorlar. Bu hafta bitireceğiz dediler. Biz de hazırlıklarımızı ona göre yapıyoruz. En azından su kısmı için, ama tabii ki diğer projeler de devam edecektir.
G.E.: Hatay’da kaç kişilik bir ekiple çalışıyorsun?
A.B.H.: Şu anda 15 kişiyiz ama herhâlde biraz daha büyüyecek ekibimiz.
E.C.: Kolay gelsin demekten başka esasında şu anda bizim yapacağımız fazla bir şey yok ama o bölgedeki ihtiyaçlarınız konusunda bizi bilgilendirirseniz biz de buradan elimizden geldiği kadar yardımcı olmaya çalışırız. Sanıyorum bu konuda bir de bağış hattı var. Bu konuda biraz daha bilgi verebilir misin?
A.B.H.: Evet, internet sitemizden bağımsızlığımıza erişebiliyorsunuz. İnternet sitesindeki yönlendirmeler sizi doğru yere ulaştıracaktır. Bağışlarınızı bekliyoruz, çok teşekkür ederim.
G.E.: Evet, bağış konusunda avantajlı bir kuruluş olduğunuzu belirtmekte özellikle fayda var. Yani çok rahatlıkla verilen numaralara, ki bu hesap numaraları yabancı para birimlerinde de Türk Lirası olarak da geçerli, rahatlıkla bağış yapılabilir. Ayrıca herhangi bir ihtiyaç anında veya bilgi paylaşımı gerektiğinde, yayına çıkma ihtiyacı hissettiğinizde biz buradayız. Çok rahatlıkla haberdar edebilirsiniz. Mümkün olduğu kadar hızlı bir şekilde yayına almaya çalışırız. Çok çok teşekkürler. Sana ve bütün arkadaşlara başarılar diliyoruz, kolaylıklar diliyoruz. Kendinizi korumaya da çok dikkat edin lütfen.
A.B.H.: Sağ olun, sağ olun, çok teşekkür ederim.