İnşaat Mühendisleri Odası Genel Merkez Yönetim Kurulu 2. Başkanı Nusret Suna'yla yayınladıkları rapor üzerinden Kahramanmaraş merkezli depremleri değerlendiriyoruz.
(Bu bir transkripsiyondur. Metnin son hâli değildir.)
Gürhan Ertürk: Bugün konuğumuz Nusret Suna, İnşaat Mühendisleri Odası Genel Merkez Yönetim Kurulu 2. Başkanı. Nusret Bey hoş geldiniz programımıza.
Nusret Suna: Hoş bulduk Gürhan Bey. İyi yayınlar diliyorum. Bütün arkadaşlarıma da merhabalar diyorum.
G.E.: Sağolun çok teşekkürler. Nuray Hocam, Argun Yum, Elvan Cantekin sizler de programa hoş geldiniz. Nuray hocam söz sizde.
Nuray Aydınoğlu: Evet. Ruşen Bey merhaba. Hoş geldiniz programımıza. Çok büyük iki depremi üst üste yaşadık. Türkiye tarihinin belki de en büyük deprem felaketini yaşıyoruz. Siz orada incelemeler yaptınız mı? İnşaat Mühendisleri Odası yaptı ve siz Genel Merkez olarak bir rapor yayınladınız. İsterseniz önce ondan konuşalım. Bu depremi takiben deprem tehlikesi altında yaşayan diğer illerdeki vatandaşlarımız, özellikle İstanbul'da 99’dan bu yana esasen diken üstünde olan vatandaşlarımız bu büyük depremlerden sonra yaşadıkları konutların yeterli deprem dayanımına sahip olup olmadığını öğrenmenin telaşı içine girdiler. Bu tabii çok önemli bir konu ve pek çok yanlış bilginin de kamuoyunda dolaştığı görülüyor. Bu konuda sizin açıklamalarınız çok yararlı olacaktır diye düşünüyoruz. Bunun için sizin hazırlıklarınız var. Yani mevcut bina tespiti nasıl yapılır? Kaç türlü inceleme yapılır? Bununla ilgili yayınlar yaptınız. Bu konuları da bu çerçevede ele alalım. Öncelikle sizin ve İnşaat Mühendisleri Odası’nın gözlemlerini dinleyelim.
N.S.: Hocam şimdi sizin de söylediğiniz gibi hemen hemen, ülkemizin de son yüzyılın en büyük depremini yaşadık. 7.7 büyüklüğü oldukça yüksek bir değer. Ve akabinde 8-9 saat sonra ikinci bir 7.6 büyüklüğündeki, başka bir fayda hareket olması depremin büyüklüğünü yani ölçeğini daha da artırdı diyebiliriz. Ben 1938 Erzincan Depremi’ni kitaplardan, yayınlardan okudum. Ama sonra Varto Depremi gibi Erzincan Depremi, Körfez Depremi ve 99’u yaşamıştık ama bu seferki depremin gerçekten çok farklı yansımaları oldu. Sizin de söylediğiniz gibi İnşaat Mühendisleri Odası olarak yönetim kurulu deprem sonrası acilen bir toplantı yaptı. “Ne gibi bir aksiyon alabiliriz?’’ sorusunu masaya yatırdık. İlk etapta yönetim kurulumuzdan iki ve TMMOB’da bir temsilci arkadaşımız salı sabahı yola çıkarak önce Antalya, ardından İskenderun, Antakya ve tekrar geriye dönerek Osmaniye, Maraş, Nurdağı ve Adıyaman bölgelerinde bir hafta dolaşarak tamamen bir ön değerlendirme yaptılar. Bir görelim, durum nedir, tespit edelim istedik. Raporumuzda da bunu anlattık. Arkadaşlarımız oraya giderken depremin sonuçlarının var olan düşüncelerimizden daha farklı, daha ağır olduğunu gördük, dediler. Söylemek caizse, kent diye bir şey kalmamış, her taraf harabe ve tabii ki o depremin ilk sıcak anlarında da muazzam bir kaos var, dediler. O günden bugüne yaklaşık 12-13 gün gibi bir süre geçti. Bunu takip eden hafta sonu, ayın 11’i, cumartesiyi pazara bağlayan gece ben de Hatay'a gittim.
Orada arkadaşlarımız, meslektaşlarımız vardı. Hem onların dertlerini dinlemek, ihtiyaçları nedir'i tespit etmek ve genel anlamda şehrin durumu nasıldır diye görmek istedim.
Bundan önce de birtakım depremlere şahit olduk. En son Van Depremi’ne gittim. Sonra 2022 senesinde Elazığ, Malatya ve 2020 sonlarında İzmir depremine tanık oldum, o bölgelere gittim. Bu deprem mukayese edilemeyecek derecede hasar bırakmış. Oradan biz teknik insanlar olarak çok ders çıkarmamız gereken şeyler var. Çoğu binalar yıkılmış; eski binalar da, yeni binalar da yıkılmış. Ama aynı miktarda eski binalar da, yeni binalar da ayakta duruyor. İşte bunların sorgulanması gerekecek. Maalesef kamu binalarımızın büyük bir bölümü hasar almış. Ya tümden yıkılmışlar veyahut da ağır hasarlılar. Şimdilik durum bu. Burada afetin arama kurtarma çalışmalarında bizim çok etkimiz olmuyor. Orada çok ayak bağı olmamak için de bizler geriye döndük. Ama AFAD ve Çevre Şehircilik Bakanlığı'yla yapılan görüşmeler çerçevesinde ilk etapta Bakanlık, Çevre Şehircilik İl Müdürlükleri vasıtasıyla bizim şubelerimizden, temsilciliklerimizden mühendis desteği istemişti. Ama biz arzu ediyorduk ki İMO (İnşaat Mühendisleri Odası) olarak biz organizasyona dâhil olalım. AFAD'a ve Çevre Şehirciliğe yardımcı olalım, bir üçlü oluşturalım, dedik. Geç de olsa, galiba hafta başında bu talebimiz kabul gördü. Şimdi yaptığımız çalışmalarla arkadaşları buralara intikal ettiriyoruz. Oraya giden arkadaşlarımızın hepsi bina hasar tespiti eğitimini eskiden almış olanlar ve de depremin akabinde çevrim içi olarak açtığımız eğitimlere katılan isimlerdi. Hemen hemen bütün illerde İnşaat Mühendisleri Odası'nın ekipleri şu anda bina hasar tespitinde görev aldılar. İkili eki istiyorlar. Eskiden hatırlarsınız, bir çevre şehirciliğin ekip personeli olurdu. Bir inşaat mühendisi, bir mimar olurdu. Şimdi olay o kadar büyüdü ki yalnız İMO'nun göndermiş olduğu ikili ekipler sahaya çıkılıyor. Sabah orada ilk gittiklerinde de kısa bir eğitim alıyorlar. Ellerine bilgilerin yüklenmiş olduğu bir tablet veriyorlar. Herkesin görev alanı, nereleri kontrol edecekleri belli. Akşam da gelip sisteme yüklüyorlar. Bu şekilde devam ediyorlar. Biz şimdilik bu katkıları arkadaşlarımız vasıtasıyla ortaya koyuyoruz. Sonra tabii ki biz de yönetim olarak birtakım çalışmalar yapma gereği duyduk. Zaten basın, yazılı, görsel basın, vatandaşlarımız sürekli bizi arıyorlar. Sizin de bahsettiğiniz gibi, mevcut bina durum tespiti nasıl olacak? Depremin ilk sıcak anlarında yazı ve görsel basın sürekli enkaz kaldırma yayını yaptı. Ama deprem riski taşıyan bölgelerdeki vatandaşlarımızda da şimdi bir panik havası oluşmaya başladı. Bizleri arıyorlar. Biz başlangıçtan itibaren sakin olunmasını, şu anda bütün personellerimizi bina hasar tespiti için afet bölgesine gönderdiğimizi, elbette bütün vatandaşlarımızın evini kontrol ettirme hakkına sahip olduklarını ama biraz zamana ihtiyaç olduğunu dilimiz döndüğü kadar anlatmaya çalışıyoruz. Bununla birlikte sizin de içinde bulunduğunuz, beraber çalışmalar yaptığımız geçtiğimiz senelerde bu sırf deprem oldu diye yapılmış bir çalışma değildi. Hatırlayacaksınız, iki sene verimli bir çalışma yaparak bina hasar tespiti, mevcut bina durum tespiti gibi birtakım faaliyetler yürütmüştük. İyi ki de yapmışız. Bunlar elimizdeydi. Biz bunları sosyal medya ve yazılı görsel basın aracılığıyla vatandaşlara duyurmaya çalışıyoruz.
Elvan Cantekin: Nusret Bey bu daha ileriye gitmeden bir şey sormak istiyorum. Bölgede yapılan hasar tespitiyle ilgili olarak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın bildirdiğine göre 600 küsür bina incelenmiş. 3 milyondan fazla birimi olan 600 küsür bina. Bu kadar kısa sürede böylesi bir organizasyon nasıl mümkün olduğuna ilişkin kafamızda birtakım soru işaretleri uyanıyor. O konuda bir bilgilendirme yapabilir misiniz?
N.S.: Haklısınız Elvan Bey, ben de baktım. Sizin de dediğiniz gibi 17 Şubat itibariyle 682 bin 268 hanede hasar tespiti tamamlanmış. Dünkü tarihe göre dağılımına baktığımda, 481 bin 865 binada inceleme yapılmış. Hane sayısı 2 milyon 196 bin küsür. Bunun için şimdi 61 bin 722 bina da ağır hasarlı ve yıkık deniyor. 13 bin 917 binada orta hasar, 121 bin 515 binada az hasar, 229 bin 23 binada da benzer bir durum var deniyor. Evet, rakamlar çok büyük. Ama şu aşamada inanın biz de gönderdiğimiz arkadaşlarımızdan daha kesin geri dönüşler almadık. Onların yaptığı işlere engel olmamak için bu sayıların gerçekliği veya bu kadar büyük sebebi kontrol edildiği hakkında bir görüşmemiz olmadı. Şundan dolayı; biliyorsunuz deprem on-on bir ilde oldu. Eskiden bir yere gittiğimiz zaman, örneğin en son Van Depremi’ne gittiğimiz zaman arkalarda tepelere doğru yurtlar vardı. Bu yurtlar hiç hasar almamıştı. Çok cüzi çatlaklar vardı. Bizler gittiğimiz zaman oralarda kalabildik. Şehre mesafesi de on beş dakika gibi bir ulaşım oluyordu. Şimdi oraya giden personelin, bizlerin, diğer birimlerin AFAD ve çevre şehirciliğin, örneğin Adıyaman'daki arkadaşlarımız Şanlıurfa'ya yatmaya gidiyorlar. Aynı şekilde diğer illerde de durum böyle, galiba sadece Gaziantep'te kalınabiliyor. Başka yerde kalınamıyor. Kalacak yer yok, güvenli yer yok diyorlar. Sabahleyin araziye çıkıyoruz diyor. Kaldığımız, konakladığımız yerden afet bölgesine vardığımızda saat on iki oluyor. On ikiden hava kararıncaya, beşe kadar ne yapabilirsek diyorlar. Onun için derinlemesine sorgu yapamadık. Biz de AFAD'ın sitesine girip rakamları takip ediyoruz.
E.C.: Anlaşılan bu bundan sonraki deprem hazırlık çalışmalarında en azından barınma ihtiyacının karşılandığı pratik çözümlere gitmekte fayda var. Bundan sonraki çalışmalara katılacaksa İnşaat Mühendisleri Odası açısından da bu böyle. Ayrıca Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın da gerekli önlemleri alması gerekiyor diye düşünüyorum. Çünkü çok vahim bir durum.
N.S.: Elvan Bey çok haklısınız. 99 Depremi’ne milat demiştik. Ama bu, gerçekten milat olmalı. Çok ders çıkarmalıyız. Bilim çevreleri akademik çevre, meslek odaları, vatandaşlar, kurumlar için muazzam bir masa başı çalışması gerekecek. Söylediğiniz bir nokta onlarca konudan bir tanesi. Böyle büyük bir depremi yaşadığımız anda, burada gördük; ulaşım, kalacak yer, konaklama, elektrik, su yok. O kadar kişi depremin hemen ertesinde gitti, inanın bir şey yapamadı. Deprem bugün kaçıncı gün oluyor? Ayın altısından bugün ayın on yedisi on bir gün geçmiş. Daha biraz evvel Hatay'dan bir arkadaşımız geldi. Antakya’ya dün sabah elektriğin geldiğini söylüyor. Bunların hepsinin planlanması gerekecek. Örneğin İstanbul depremi, Marmara depremi olduğunda gelecek olan arama kurtarma veya hasar tespit ekipleri nerelerde kalacak? Bu yerlerin hazır olması gerekir. Sizler vasıtasıyla ve yazılı ve görsel basın vasıtasıyla, 99’dan bu yana sürekli söylemiş olduğumuz; deprem barınma alanlarının, altyapılarının hazırlanması gerekçemizi bu sefer gördük. Şimdi konteynırlar geliyor. Çadırlar geliyor. Elektrik yok, su yok. Isınma yok. Vatandaş ne yapacak? Resimleri görüyoruz; ekipler sahile girmişler, altyapı çalışmaları yapıyorlar. Altyapının önceden hazırlanması lazım. Tamam, üstüne konteynırlar konulmasın. Afetten sonra, 24 saatten sonra zaten çevre illerimizden ve dünyanın her tarafından bunlar geliyor. Ama altyapı olmayınca bu sıkıntıları çekiyoruz. En büyük çektiğimiz sıkıntı, arkadaşlarımızın, afetzedelerin çektiği sıkıntı hijyen ve tuvalet ihtiyacı. Bunlar muazzam derecede bir problemdi. Bunları masa başında bizler hep beraber çalışmalıyız, diyorum.
"Kentin altyapısındaki hasar enkazlar kalkınca ortaya çıkacak"
E.C.: Peki Nusret Bey bir de şeyi soracağım. Büyük ihtimalle belediyeler bu işi yapıyordur ama İnşaat Mühendisleri olarak siz ağırlıklı olarak mevcut şehrin altyapısıyla ilgili bir değerlendirme yapıyor musunuz? İşte kanalizasyon sistemi, su dağıtım sistemi, elektrik dağıtım sistemi gibi konularda. Bunlarla ilgili bir çalışma oluyor mu?
N.S.: Elbette yapılacak. Ama şu anda hiçbir kurum net olarak bir şey yapabilmiş değil. Herkes şu anda enkaz kaldırma veya hâlâ enkazdan ısı geliyorsa, ses geliyorsa, canlı emareleri varsa bunlarla uğraşıyor. Ümit kesilen yerlerden enkazların sağlıklı bir şekilde kaldırılması gerekiyor. Bundan sonra kentin altyapısındaki hasar ortaya çıkacak. Ama bir tek şunu biliyorum. Antakya'da altyapı çökmüş, bitmiş. Diğer illeri söyleyemem. Ne su var, ne kanal var, hiçbir şey yok. Bunların hepsi ilerleyen günlerde Elvan Bey’e raporlanacaktır diye umuyorum.
G.E.: Bu arada Muzaffer Tunça da geldi. Hoş geldin Muzaffer.
N.A.: Biz tekrar mevcut binaların durum tespiti ve değerlendirmesi için hazırladığınız dokümana dönelim. Dinleyicilerimiz o konuda biraz belki bilgi vermek yararlı olacaktır. O dökümanda, bir depremin hemen sonrasında yapılacak bina hasar tespitleri ve hızlı kullanım kodlaması diye bir konu var. Onu görüşmedik şimdi ama şu anda gündemde değil. Hasar tespitini zaten yapıyorsunuz, bir broşür/afiş tarzında, özet bir bilgi içeren farklı bir duyuru hazırladınız. Bugün gündemde olan, başta konuştuğumuz gibi Türkiye'nin deprem tehlikesi altındaki her yerinde, büyük ölçüde tabii İstanbul'da, mevcut bina durum tespiti başlığı altında iki aşamalı bir değerlendirme sistemi öngörüyorsunuz. Bunu biraz açabilir miyiz?
N.S.: Sizin de söylediğiniz gibi bir kere bina depremde hasar gören yerlerde hasar tespiti konusu ayrı. Burada çalışmalar devam ediyor. Ama şu anda mevcut bina durum tespiti çok önem arz etti. Vatandaşlarımız bir panik halinde, her duydukları habere inanmak istiyorlar. Burada da çok fazla kirli, yanlış bilgiler var. Mevcut bina durum tespitinde şöyle diyorduk; deprem öncesinde veya sonrasında binaların taşıyıcı sistem durumunu ve hasar görme potansiyelini tespit edebilmek için temel değerlendirme yöntemleri. Bunu önce biz ikiye ayırıyoruz. Birincisi bina durum ön değerlendirmesi, ikincisi de bina performans değerlendirmesi. Bunlar birbirine bağlı çalışmalar. Vatandaşlarımız kulaktan dolma şeylerle, mesela son günlerde mikrotremör tekniğiyle mevcut binaların depreme karşı dayanıklı olup olmadığını ölçülür şeklinde basında haberler çıktı. Başka bir meslek grubumuz tarafından. İşte bunlar hep yanlış şeyler. Biz de bunun mümkün olduğu kadar düzeltmek için sosyal medya ve sizler aracılığıyla bunları duyurmaya çalışıyoruz. Vatandaşlarımıza şunu söylüyoruz. Öncelikle bu çalışma, bina sahibinin veya bina yönetiminin isteği doğrultusunda yapılır. Bina durum ön değerlendirmesi. Bina performans değerlemesi aşamasına geçilmeden önce.
Vatandaşlarımızda şu da var; çok kolaymış gibi, gel binamın performansını tayin et ve git diyor. Sanki saatler içinde olacakmış gibi. Aslında durum tabii ki böyle değil. Her şey uzun erimli bir çalışmayla oraya geliyor. Bina performans değerlemesi aşamasına geçilmeden önce bina hakkında gözleme dayalı bir önizleme oluşturma aşaması var burada. Binanın inşaatına esas teşkil eden projelerin elde edilmesinde çok büyük fayda var. Elde edilen projelerle birlikte bina mahallinde görsel inceleme yapılır. Yani bu projeye uygun imalat mı yapılmış, yapılmamış mı? Halkın en çok merak ettiği şey binamda kolon kesilmiş mi, kesilmemiş mi? Şimdi normalde elde bilgi olmadan kim giderse gitsin o binada kolonun kesinlikle kesilmediğini başta tayin etmek zor. Eldekiyle karşılaştırılacak, bakılacak. Sonra beklenilen görsel inceleme yapılır ve gerekli ise yerinde uygun olmayan elemanlar, bu eldeki planın üzerine işaretlenerek bir röleve yani hali hazırdaki binanın durumunu içeren bir çalışma yapılır. Görsel inceleme esnasında mevcut yapı malzemesinin kalitesini tahmin etmek maksatlı, tahribatsız deney yapılabilir. Bu tamamen gözleme dayalı bir ön tespit olduğu için malzeme dayanımını da tahribatsız şekilde tayin edilebilir bu aşamada.
N.A.: Yani karot almıyorsunuz bu durumda?
N.S.: Hayır hocam. Bu aşamada yok, schmidt çekici mekanik bir alettir. %100 doğru mudur? Değildir ama size bir bilgi verir. Önümüzü açar. Yoksa karot alıp bunun laboratuvarda kırılması bile oldukça uzun erimli bir iştir.
N.A.: Bir beton çok kötüyse ortaya çıkarır çıkar. Kesin olmasa bile bize bir fikir verir. Zaten yaptığımız iş kesin değil. Bir ön değerlendirme.
N.S.: Çok doğru hocam. Bu bir kuyumcu terazisi hassasiyetinde bir bilgi vermez. Ama mühendise binanın durumuyla ilgili bir genel bilgi verir. İncelemeyi yapan mühendis gözlemlerinin yanı sıra basit hesaplar yaparak veya şu anda yaygın olan hızlı tarama için geliştirilmiş ve kalibre edilmiş çeşitli puanlama yöntemlerini kullanarak binaya bakar. Notlarını alır. Taşıyıcı sistem düzensizliklerini notlarına koyar. Korozyon, paslanma durumunu not alıp çatlaklar varsa bunları işaretler, değerlendirir. Binanın mevcut durumuna yönelik ön izleme izlenim ve değerlendirmelerini ortaya koyar. Kısa kolon var mı? Kontrol üzerine kolon oturmuş mu? Başka sıkıntıları var mı? Düzensizlikleri nedir? Bunları belirtir. Bu çalışmaları kim yapar peki? Bu çalışmaları yapı uzmanlık konusunda Serbest İnşaat Mühendisi Belgesi’ne sahip, bina tasarımı ve inşası konusunda deneyimli, uzman, inşaat mühendisleri tarafından yapılır.
Yapı konusunda uzman, belediyede çalışan, akademik camiada görevli olan, serbest olarak çalışan, meslek odasına kayıtlı olan arkadaşlarımı buraya kadar söylediklerimizi yapabilir. Binanın depreme karşı güvenliği ile ilgili değerlendirmeyi, bina durum ön değerlendirme konumunda, ön izlenim ayrıntısını da ortaya koyar ve en önemlisi bir sonraki ayrıntılı mühendislik çalışmalarının gerekliliği hususlarını netleştirecek sonuçta bir bölümü de önerisini net olarak ortaya koyar. Mal sahibine der ki, bu binayı acilen boşaltın. Bu binayı güçlendirmeye gerek yoktur, çünkü malzemesi çok kötüdür. Birtakım düzensizlikleri vardır. Ama orta düzeyde bir yapı ise mal sahibine der ki, binanızın bina performans değerlendirmesini yaptırın. Veya çok tecrübeli meslektaşlarımız bazen şunu da yapabiliyor; ön değerlendirmede binayı incelediği zaman düzensizliklerine göre malzeme değerlerine baktığı zaman, bu bina can güvenliği ve performansı sağlar, diyebilir. Projesi de elindeyse buna göre bakıp karar verebilir. Ama bunu alanında tecrübeli meslektaşlarımızın söylemesi gerekir. Yoksa bu binayı boşaltın veya analiz değerlendirmesini yaptırın derler. Hocam şimdi sizin de dediğiniz gibi tabii bu aşamadan sonra mal sahipleri kat malikleriyle bir araya gelerek karar verecekler. Bu kural nedir? Bina performans değerlendirilmesi aşamasına geçilir. Bu çalışma depremin öncesinde veya sonrasında yapılır. Yine mal sahiplerinin isteğiyle yapılır. Bu binaya ait projeler ve ayrıntılı saha, röleve çalışmaları ile tüm yapısal sistemin kolon, kiriş, perde, temel zemin gibi bilgilerin tanımlandığı beton kalitesi ve donatı durumunun tespit edildiği, Türk Bina Deprem Yönetmeliği’nin 2018’de belirtilen koşullarına göre tüm binanın bilgisayar ortamında çözümlendiği bir yöntemdir. Bir önceki aşamada gözleme dayalı bir takım az ölçüde bilgileri topladıktan sonra bu safhaya gelinir. Şimdi artık detaylı derecede yönetmeliğinize bağlı olarak, hangi katlardan, kat adedi ne kadarsa, yüzey alanı ne kadarsa ne kadar karot alınacağı, ne kadar malzemede sıyırma yapılacağı, ne kadar malzemelerdeki demirin ölçümleri yapılacağı çok net belli olmuştur, bunlar yapılır. Sonra deprem yönetmeliği 2018’in ilgili bölüm esaslarına uygun olarak ve ileri yapısal çözümleme yöntemleri kullanarak taşıyıcı sistem elemanlarının görebileceği hasarlar bilgisayar ortamında tahmin edilip, binanın depreme karşı güvenli olup olmadığı ve sağlayabildiği performansı mal sahibine bir değerlendirme raporuyla sunulur. Son olarak da bu işleri kim yapar dersek; konusunda uzman İnşaat Mühendisleri Odası tarafından İşyeri Tescil Belgesi vermiş mühendislik ofisleri tarafından yapılır. Bir önceki aşamayı Serbest İnşaat Mühendisi Belgesi olan yapı konusunda uzman bütün mühendis arkadaşlarımız yapardı. İkinci aşama ise serbest inşaat mühendislerinin içinde çalıştığı işyeri tescil belgesine sahip mühendislik ofisleri olması gerekir. Yani birazcık kurumsal bir yapılaşma olacak. Burada çünkü yoğun bir çalışma var. Bunun sonucunu ise binanın öngörülen depremler üzerine göreceği hasarın kabul edilebilir seviyeyi aşıp, aşmadığı tahmin edilir. Bu hesapların sonucunda, kullanabileceği, binanın güçlendirme yapılarak kullanabileceği veya yıkılması gerektiği kesin olarak tespit edilir. O zaman da mal sahipleri oturup konuşacaklar, karar verecekler. Eğer mühendis burayı kesin yıkın diyorsa yıkılacak. Güçlendirme var diyorsa mal sahipleri oturup, ekonomik tahlil yapacaklar.
İsterseniz bir sonraki bölümde de vatandaşlarımızın aklını çok karıştıran, 6306 sayılı Kentsel Dönüşüm Yasası’ndaki riskli bina kavramından bahsedebiliriz.
N.A.: Nursel Bey, Türkiye'deki kanuni prosedürü anlattınız. Onun ötesinde bir ön değerlendirme yöntemini de Oda olarak tanımladınız. Tabii bu ön değerlendirme yöntemi kesin değil, ikinci aşamaya geçişle ilgili bir ön aşama oluyor. Bunun mühendisin sorumluluğu bağlamında resmi bir hüviyeti olamayacağını düşünüyorum. Ama ikinci rapor, yönetmeliğe göre yapılan bir çalışmanın sonucudur. Dolayısıyla orada tabii mühendis sorumlu olarak raporunu imzalayacaktır. Şunu da söyleyelim; birinci aşama için mühendise ödenecek olan hizmet bedeli ikinciye oranla çok daha az olacaktır diye tahmin ediyoruz. Çünkü o bir ön izleme, analiz yok, bilgisayar analizi yok. İkinci aşamayla ilgili bir tarife var mı? İnşaat Mühendisi Odası’nın hizmet bedeliyle ilgili tarifeler mi uygulanıyor?
N.S.: Hocam sizin de dediğiniz gibi birinci ön değerlendirme raporunu arkadaşlarımız gözleme dayalı tespit yaptığı için sonucunu ona göre yazacaklar ve sorumlulukları olmaması gerektiğini düşünüyorum. Ama ikinci bina performans değerlendirmesi bir analiz çalışmasıdır. Bir mühendislik çalışması sonucudur. Raporda muhakkak imza olması gerekir. Tabii ki imza attığı zaman da sorumluluğu üstlenecek. Ücretlendirmeye baktığımızda ise, bina durum ön değerlendirme performans değerlendirmesine oldukça daha cüzi rakamda olmalıdır. Çünkü her ücret verilen hizmetin karşılığı kadar bir ölçütü olmalıdır. Bina performans değerlendirmesi uzun erimli bir çalışmadır. Ama ön değerlendirme daha basit, hesap yapmadan gözleme dayalı. Odamızın önerilen asgari ücret tarifesi vardır. Burada ön değerlendirme için bir rakam yok ama performans değerlendirmesi için normal bina hesaplarına benzer şekilde bir hesaplama tablosu var. Biz bunu resmi olarak deklare edemiyoruz. Ama web sitesinde ve ajandalarımızda her tarafta tavsiye edilen rakam olarak geçiyor. Bir zorunluluk yok. Zorunluluğu Rekabet Kurumu engelliyor ve çok ağır cezalar veriyor. Serbest piyasa koşullarında herkes istediği işi, istediği ücreti yapar diyor ve ondan sonra piyasada muazzam derecede bir başı bozukluk ortaya çıkıyor. Çok sembolik söyleyeceğim. Gerçek anlamda değeri yüz birim olan bir şey, maalesef üzülerek söylüyorum. beş birime kadar da yapılıyor. Burada da bu hizmetin karşılığı gerçek anlamda verilmemiş oluyor.
N.A.: Şimdi bu noktada önemli bir diğer konu da kamuoyunda bir başka yönetmeliğe göre yapılan değerlendirme. 6306 sayılı Kentsel Dönüşüm Yasası’na göre, bu yasanın çalışabilmesi için mevcut binaların yıkılması, kaldırılması ve yeni binanın yapılması lazım. Bunu sağlamaya yönelik olarak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği'nden tamamen farklı olarak, bağımsız olarak ayrı bir Riskli Binalar Yönetmeliği yayınladı. Bu yönetmeliğin resmi olarak AFAD tarafından yayınlanan ve halen yürürlükte olan, biraz önce de Nusret Bey'in ifade ettiği Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği ile ilgisi yok. Tamamen başka bir yönetmelik. Amacı kentsel dönüşüm kapsamında yapılması gereken yıkımlara gerekçe oluşturmak açıkçası. Dolayısıyla bu tür bir uygulamanın başından beri konuştuğumuz ve vatandaşın ihtiyacı olan değerlendirmeyle ilgisi yok. Bunun detaylı sonuçlarını da herhalde Nusret Bey açıklayacaktır. Ben son bir şey daha söyleyeyim. Bu konuda çok dikkatli olmak lazım. Mesela ben Kadıköy Belediye Başkanı'nın bir video söyleşisini izledim. Arkadaşımızın bu yönetmelikten herhalde haberi yok, çünkü meslek adamı değil. Ama bakanlığın yetkili kıldığı firmalar bu yönetmelik için çalışıyorlar, dedi. Kendisi sadece Kadıköy Belediyesi olarak hizmet verdikleri beton laboratuvarının uygulamalarından bahsetti. Ama anladığım kadarıyla yıkıma gerekçe sağlayacak olan raporları veren firmalar Kadıköy Belediyesi’nden hizmet alıyorlar. Bunun sonuçları çok daha tehlikeli diye biliyorum. Nusret Bey biraz bunu da açalım ve bu konuyu toparlamış olalım.
N.S.: Sizin dediğiniz gibi Kentsel Dönüşüm Kanunu kapsamında Riskli Bina Tespit Yönetmeliği diye bir şey çıktı. Ben önce bir şeyler eklemek istiyorum. Kentsel Dönüşüm Kanunu olarak bilinen 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun kapsamında 2011 senesinden sonra, başta İstanbul olmak üzere kentsel dönüşüm faaliyetleri başladı. Kentsel dönüşüm iyidir. Buna hiç itiraz etmiyoruz. Ama ilerleyen süreçte kentsel dönüşümde tıkanmalar oldu. Çünkü vatandaş doğru bilgilendirilmedi. Hükûmet bu işin yürümeyeceğini anlayınca 2018 senesinde mevzuatı hızlandırmak için Riskli Bina Tespiti Yönetmeliği çıkardı. Sizin de söylediğiniz gibi bu yönetmelik işi hızlandırmak, kanuna uygun hâle getirmek için, bir binada on daire varsa elinde tapusu olan bir vatandaş bile, riskli bina tespit eden lisanslı kuruluşlara gittiği zaman binada inceleme yaptırma hakkına sahip oldu.
Düşünebiliyor musunuz? On hane yaşıyorsa birbirlerine danışmadan bir tanesi gidip müracaat edip o binanın geleceğine karar verme hakkına sahip oluyor. Sonra ilerleyen aşamalarda on haneden sekizi evet dedi, ikisi hayır dedi. Bunlar vasıtasıyla bina riski denildiği anda hukuki işlem başlıyor. Kabaca nedir? Çevre Şehircilik Bakanlığı bu işleri yapmak için, lisanslı kuruluş adı altında belli bir eğitim alan firmalara bu belgeyi verdi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından lisanslı denince, vatandaşlar kurum adı olduğu zaman daha güven duyuyorlar. Direkt oraya müracaat edecekleri bir girişimdi. Buraya müracaat edildiği zaman sizin de söylediğiniz gibi bu yönetmelik kapsamında, 2018 Deprem Yönetmeliği’yle çok ilgisi olmayan oldukça basitleştirilmiş, neredeyse bizim bina durum ön değerlendirmesine yakın bir hamle bir tık yukarıda çalışmayla hesaplamalar yapılıyor. Ölçümler yapılıyor ve benim bugüne kadar gördüğüm kadarıyla yapıların %90’ın üstünde oranda riskli çıkıyor. Hatta daha acı bir şey söyleyeyim. Hep eski yönetmeliğe göre yapılan binalarımız riskli, 2000’den sonra yapılanlar sağlamdır olgusu var. 2000’li senelerde, 2018 yönetmeliğine göre de yapılan binalarımız bu Riskli Bina Tespit Yönetmeliği’ne göre incelendiği zaman oradaki arkadaşların tümüyle bu kuralları kendi mantık süzgecinden geçirmeden form doldurduğu anda binalar risksiz çıkıyor. Peki bina risksiz çıktığı zaman ne oluyor? Bu bürolar lisanslı büro, ilk kuruluş aşamalarında bunların yetkileri şuydu: Bir vatandaş, bir mal sahibi müracaat ettiği zaman dosya açılır. Resmî dosyaya bilgisayar ortamında işlemler yapılır. Çıkan sonuç anında Çevre Şehircilik'e, belediyeye, bildiğim kadarıyla tapuya, kaymakamlığa bildirilir. Niye buralara bildiriliyor? Eğer binanız riskli ise, tapuda bundan sonra bu dairelerin satışı olmuyor. Resmi ise kiralamada da ayıplı malı kiraladınız diye dava açıldığı zaman geriye ödeme de yapabilirsiniz. Demek ki geriye dönüşü olmayan bir yola giriyor. Bunun faydalı yönü nedir? Eğer kat malikleri anlaşarak, biz binamızı kentsel dönüşüme sokmak istiyoruz, derlerse lisanslı bürodan riskli bina kağıdı alınacak. Devletin tanımış olduğu vergi iadesi gibi birtakım kolaylıklardan veya belediyelerin imar durumlarındaki kentsel dönüşüme girme kazanımlarını edinebilsinler, kira yardımı alabilsinler diye buraya başvurmak zorundalar. Ama apartman sakinlerinin hepsinin kentsel dönüşüme gitmeyi kabul etmesi gerekir. Yoksa binamın durum tespitini yaptırayım diye yönteme başvururlarsa, resmi işlemleri başlatırlarsa geriye dönüş yok. Çünkü rapor yazıldıktan sonra üç ay içinde binayı boşaltacak. Boşaltmazsa elektrik, su, gaz, belediye hizmetleri kesilmek zorunda. Sorumluluk belediyede oluyor. Kadıköy bölgesinde bu sıkıntıları yaşayan çok vatandaşlarımız oldu. Tüm hizmet kesiliyor. Sonra ek bir üç ay daha süre tanıyorlar. Üç ay içinde binayı yıkmazsanız belediye resen gelip binayı yıkıp, faturasını da size gönderiyor. İlk etaplarda kentsel dönüşüm rantı yüksek olan yerlerde hiç kimse buna itiraz etmedi. Çünkü arsasını veriyor. Müteahhit yapıyor, daireler küçülüyor. Hiç kimse cebinden para çıkarmadan mal sahipleri hak sahibi oluyorlar. İlerleyen süreçte inşaat sektöründe birazcık durgunluk olup, ekonomik kriz baş gösterince müteahhitler bu yöntemden vazgeçtiler. Kadıköy bölgesini gezin, boş arsa durumunda olan yerler göreceksiniz. Neden? Bina yıkım kararı alınmış, belediye veyahut da bina sahipleri yıkmışlar. Ama müteahhitler gelip burada inşaat yapmıyorlar. Bilhassa İstanbul'un en riskli dediğimiz bölgelerinde örneğin Güngören, Bahçelievler, Bağcılar, yani riskli yapı stoğumuzun yoğun olduğu yerlerde bu sistem işlemedi. Buradaki binaların getirisi az olduğundan hiçbir müteahhit buraya girmedi. Girersek üstüne para vereceksiniz dediler.
N. A.: Şunu vurgulayarak bitirelim. Şu anda pek çok gazetede, pek çok yayın organında bu sistemin geçerli olduğu ifade ediliyor, tavsiye ediliyor. Hatta Kadıköy Belediye Başkanı’nın bu sözünü ettiğiniz çok kritik sonuçlardan haberi yok. Böyle sonuçları olduğunu düşünmüyor, bilmiyor ve bunu tavsiye ediyor. İnşaat Mühendisleri Odası olarak bu konuda halkımızı uyarmak lazım. Endişem bir takım binaların, yanlış uygulamalar yüzünden kim vurduya gitmesi.
N.S.: Biz bunu elimizden geldiği kadar duyurmaya çalışıyoruz. Şu an sosyal medyada paylaştığımız bina hasar tespiti ve mevcut bina durum tespitinin üçüncü aşamasında da riskli bina tespitini koyduk. Ama henüz yayımlamadık.
N.A.: Bende onu diyecektim, yayımlarsanız iyi olur.
N.S.: Bir hafta bir geçsin yayımlayacağız. Vatandaş aradaki farkı görsün. Çünkü eline kâğıdı aldığı anda meslekten uzak olan bir kişi riskli bina tespiti lafını görünce direkt orayı okuyor, başka yere bakmıyor.
N.A.: Son olarak, sosyal medyada son günlerde özellikle jeofizik mühendisi kaynaklı pek çok duyuru ilan görüyoruz. İlkinde değerlendirme sırasında alınacak kanatların binayı zedelediği, dayanımını azalttığı, bu nedenle karot almaksızın beton dayanımının ölçülmesine imkan veren yöntemlerin kullanılması gerektiği, jeofizik mühendisleri tarafından çok yoğun bir biçimde ifade ediliyor. İkincisinde ise bir öğretim üyesinin Twitter'da yayınladığı mesajla, binanın göçmeye karşı dayanımının çok basit jeofizik yöntemlerle bir saat içinde anlaşılabileceğini ifade eden açıklamaları var. Bunlara kesinlikle itibar edilmemesi gerektiği, karotsuz beton dayanımı testlerinin güvenilir olmadığı konularında İnşaat Mühendisleri Odası’nın özellikle halkı uyarması gerekiyor. Bu konuda sanırım dün bir duyuru yaptı. Ama bu konunun daha da açık bir biçimde çeşitli şekillerde ifade edilmesi gerekiyor. Çünkü halkın resmen istismarı söz konusu.
N.S.: Evet hocam çok haklısınız. Biz dün yaptık. Siz de bugün bir yazı hazırladınız biliyorum. Teknik üniversitede afet yönetimi bir açıklama yaptı. Umarım ki vatandaşlarımızı bu konuda yaygın bir çalışmayla aydınlatacağız. Bilgi kirliliği çok fazla, çok yanlış şeyler söyleniyor.
G.E.: Programımıza katıldığınız çok teşekkür ederiz Nusret Suna. Ama bu konu burada bitmiyor. Arkadaşlarımızın soruları da var. Önümüzdeki birkaç programda bu meseleyi detayıyla ele almak zorundayız. Çünkü vatandaşlar hakikaten son derece tedirgin vaziyette. Nusret Bey size ve bütün meslektaşlarınıza, arkadaşlarınıza kolaylıklar diliyoruz. Hoşça kalın.
N.S.: Çok teşekkür ederim Ben selamlarınızı, iyi dileklerinizi ileteceğim. Ben de sizlere iyi yayınlar diliyorum.