Akbelen'i vermeyeceğiz!

Açık Yeşil
-
Aa
+
a
a
a

Açık Yeşil'de Ümit Şahin, Avukat Arif Ali Cangı ile Akbelen Ormanları'nda gerçekleşen hukuksuz orman kesimlerini, İkizköylülerin ve aktivistlerin yaşadıklarını bizlerle paylaşıyor.

""
Açık Yeşil: 26 Temmuz 2023
 

Açık Yeşil: 26 Temmuz 2023

podcast servisi: iTunes / RSS

Ümit Şahin: 95.0 Açık Radyo’da Açık Yeşil başlıyor. Benim Ümit Şahin. Bugün Ömer Madra yok. Biliyorsunuz Açık Gazete tatilde. Ama bir konuğum var; Arif Ali Cangı. İzmir'den avukat arkadaşımız. Arif, hoşgeldin, günaydın.

Arif Ali Cangı: Hoşbulduk, günaydın.

Ü.Ş.: Bugün tahmin edebileceğiniz gibi Akbelen'i konuşacağız. Çünkü Muğla'da Akbelen Ormanları kömür madeni için yok edilmeye başlandı. Pazartesi günü sabah 05:30’dan itibaren jandarmanın kontrolünde bir baskınla şirketin araçları ve kesim ekipleri girip Akbelen Ormanı’nı kesmeye başladı. Senelerdir süren bir mücadele vardı Akbelen'de. Orada neler oluyor, neler bitiyor? Bunu konuşmak üzere bugün konunun hukuk kısmını da çok iyi bilen avukat arkadaşımız Arif'i davet ettik. Ama Deniz Gümüşel de aslında bizimle birlikte olacaktı. Bölgede kendisi, aktivistlerden biri. Fakat Deniz bu sabah gözaltına alınmış öğrendiğimiz kadarıyla. Orada bu sabah köylülerin orman içine girerek ağaçlara sarılma eylemi oldu. Ağaçlara sarılma sırasında çok sayıda aktivist ve köylü gözaltına alındı. Deniz de o sırada gözaltına alınmış ve anladığımız kadarıyla diğer arkadaşlar serbest bırakılmış ama bir tek Deniz tutuluyormuş galiba.

A.A.C.: Evet. Aslında Deniz daha önce de benzer bir protesto yüzünden gözaltına alınmıştı. Hatta Terörle Mücadele Şubesi tarafından ifadesi alınmaya falan kalkışılmıştı. Takibi de sonuçlandı ama yine anlaşılan kolluk Deniz’i gözüne kestirmiş, sadece Deniz’i gözaltına alma işlemi yapmış. Şu anda avukat arkadaşlar müdahale ediyor. Diğer arkadaşlar için de ormana izinsiz girmekten dolayı idari para cezası uygulanacak, salıverilmiş durumdalar. Arkadaşlar da yine tekrar kesimi engellemek için sahaya gidiyorlar şu an. Milletvekilleri falan da geldi. Orada fiilen bir orman ağaç kesimi durdurma girişimi var. Aslında Akbelen Mücadelesi’nin özüne uygun, başından beri yürüttüğü çalışmaya uygun, direnişe uygun bir faaliyet bugün yürütülüyor.

Ü.Ş.: Evet. Bunların hepsini konuşacağız. İşin hukuk boyutunu; dava sürüyor, ne durumda, aslında bu ağaç kesimi hukuksuz, neden hukuksuz gibi. Bütün bunları konuşacağız. Ama onlara geçmeden önce takip edemeyenler olduysa diye, biraz işi baştan alalım. Pazartesi sabah saat 05:30’da, sabah çok erken saatte ormana bir baskın yapıldı. Aslında orada nöbet tutan aktivistlere de bir baskın yapılmış oldu. Şimdi bununla ilgili iki üç tane ses kaydımız var. Önce biz bunları rica edelim. Bu arada belki üstüne de konuşuruz ama şimdi, ilk sabahtan başlayarak neler olduğunu bir dinleyelim.

Ormanı altındaki kömür için katletmeye karar verdiler

Hasan Yorulmaz: Ben Hasan Yorulmaz. Saat 05:30’da, sabahın saat 05:30’unda bir sürü askeri araç, bir sürü jandarma ve kesim motorlarıyla Akbelen Ormanı'na girildi. Ve çamları kesmeye başladılar. Bizleri de ormana sokmamak için ellerinden geleni yaptılar. Ben herkesten, doğaseverlerden, yurdunu seven insanlardan buraya destek bekliyorum.

Melahat Çulha: Çamlarıma oturuyorum! Yeşilliğime oturuyorum! Yetişin dostlar! Yetişin! Yardım edin! Biz gittik, biz bittik! Yardım edin dostlar! Gelin yardım edin! Biz bittik! Canlarımız bitiyor! Bitiyor! Bitiyor! Toprağımız bitiyor! Evimiz bitiyor! Bizim ev alacak durumumuz yok! Toprağımız bitti! Sonra biz nereye gideceğiz? Bizim toprağımız kalmayacak! Bittik! Yardım edin dostlar! Yardım edin! Yetişin dostlar! Beni öldürsünler geri kalkmayacağım buradan! Kalkmayacağım, öldürsünler! Dünden beri bağıra bağıra benim sesim boğuldu. Benim hiçbir şeyim yok, benim hiç işim yok!

...: Madenin Akbelen Ormanı'na dayandığı yer burası. Ama burada kömürü yüzeyde bulamadıkları için ormana yöneliyorlar. Sola doğru döndüğümüzde burada, bu siyah alanda kömür var umuduyla. Ormanı altındaki kömür için katletmeye karar verdiler ve bu yamaçta dün başlayan kesim hala devam ediyor. Yukarıda ağaçların devrilişlerini görüyoruz. Bu yamacı tümüyle, büyük ağaçları kesip batıya doğru, nöbet alanına doğru kesim gerçekleşmiş. Bugün de devam ediyor. Yeni kesilen ağaçlar var. Küçük ağaçları da kesmiyorlar. Bu büyükleri tıraşlarken daha doğrusu temizlerken küçükleri de tıraşlıyorlar. Aynı arkamızdaki cehennem çukuruna dönecek bu güzelim orman. Aynı arkamızdaki bu kül, toprak yığınlarına dönecek. Maalesef geleceğimizi kesiyorlar. Cellatları da bizden maalesef. Bu yörenin insanlarına bin 600 lira yevmiye verip ağaçları katlettiriyorlar.

Ü.Ş.: Evet. Pazartesi sabahı başlayan direnişten bazı sesler dinledik. En çok da, ‘Beni öldürseler kalkmayacağım buradan’ diyen, ormanın önünde oturma eylemi yapan köylü kadının söylediklerini duyduk. Arif, sen yeni geldin Akbelen tarafından. Nedir durum? Sahada son durumu biraz dinleyebilir miyiz?

Bu iş artık çok boyutlu bir hale geldi

A.A.C.: Şimdi o ‘Öldürseler de kalkmayacağım’ diyen Melahat Çulha. Yaşı epey ilerlemiş ancak yaşadıklarından, o bölgede yaşadığı deneyimlerden artık bir dal ağacı, bir karış toprağı vermemek için direnen bir köylü kadın.

Buna benzer bir şey biraz önce oldu. Sıcağı sıcağına söyleyeyim. Nejla Işık direnişin önderi oldu, doğal önderi oldu ve davaları yürüten derneğin başkanı şu anda. Nejla'yla biraz önce konuştum. Nejla çok kötü, ruh hali çok kötü durumda. Çünkü bir taraftan da kesim devam ediyor. Motor sesleri, ağaç kesme makinesinin sesleri her tarafı çınlatıyor. “Böyle giderse, bugün durdurulmazsa ben kendimi yakacağım,” diyor. Ben bu ruh halini baştan beri görüyorum köylerde. Ben ısrarla, “Hayır! Ölmek yok, yaşamak var, yaşatmak var,” diyorum ama bu ruh hali kötü bir ruh hali. Böyle bir şeye yol açılacak olursa bunun müsebbibi dün, pazartesi günü sabah saat 05:30’da kolluk güçlerinin korumasında ağaç kesimine başlanmasına emir verenler, bunu sağlayanlar. Bunun vicdan azabıyla ölürler herhalde, onlar da mahvolurlar sanıyorum.

Lütfen yani bu iş artık çok boyutlu bir hale geldi. Oradaki insanlar için bir ölüm kalım meselesi haline gelmiş durumda ve haklılar, mücadeleleri meşru. Şu anda orada sabahın pazartesi sabahı saat 05:30’unda jandarmanın kontrolünde, jandarmanın yol vermesiyle şirket araçlarının, Orman İşletme Şefliği araçlarının kesime girmesi ve hızla ağaçları kesmesi, bir ‘oldu bitti’ye getirmeye çalışması ve yetişemedikleri yerde, civar köylerden yevmiyesi bin 600 liraya işçi aramaya kalkmaları, oradaki katliamı gösteren en önemli somut nedenler.

Ü.Ş.: Bu kesimi yapan kim şu anda? Şirket mi?

A.A.C.: Orman İşletmesi olduğu söylendi. Hatta bu kesimin herhangi bir ihalesinin olup olmadığı belli değil. Şimdi zaman zaman Orman İdaresi ihale ederek kesimi gerçekleştirir. Şirketin desteğiyle, şirketin her türlü desteğiyle...

Ü.Ş.: Yevmiyeyi şirket veriyor herhalde.

A.A.S.: Her şeyi şirket veriyor. Yani görüyoruz biz, gözümüzle görüyoruz. Oradaki jandarmanın dahi kumanyasının şirket tarafından gönderildiği kuşkusunu yaratan göstergeler var. Şirket şu anda ne yazık ki Milas'ta, Muğla'da her şeyi ele almış durumda. Aslında Muğla'da şirketin, YK Enerji'nin borusu ötüyor her tarafta bu şekilde ve şirketin müdahalesiyle, desteğiyle, parasal desteğiyle oluyor her şey. O nedenle baş sorumlu şirket ve ona ‘eyvallah’ diyen, onunla iş birliği içinde olan idarenin kendisi.

Ü.Ş.: Bu arada Arif, çok pardon. Dinleyicilerimiz için, YK Enerji nedir? Yeniköy Kemerköy yani o bölgede, Muğla'da üç tane termik santral var. Bir tanesi Yatağan. Diğer ikisi Yeniköy ve Kemerköy. Kemerköy'de aslında herkesin Gökova diye bildiği termik santral. Bu iki santrali işleten şirket, Yeniköy Kemerköy yani YK Enerji. Ortakları da Hissedarlık Yapısı diye web sitesi de var, onu da söylemeden geçmeyelim, IC İÇTAŞ Enerji – LİMAK Enerji. Bu iki şirket YK Enerji'nin ortakları, onu da söyleyelim. Sen lütfen devam et.

‘Oldu bitti’ yaratmaya yönelik ciddi bir kıyım yaşanıyor

A.A.C.: Şimdi 1984’ten beri faaliyet yürüten termik santraller var. Daha sonra özelleştirme sonucunda bahsettiğin şirketlerin ortaklığıyla oluşan şirkete bırakılmış ve termik santraller, termik santrallere kömür sağlayan maden ocakları hiçbir Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olmadan, yapılmadan faaliyet yürütüyor. Keşif sırasında falan bize söylediler. Özelleştirme sırasında Türkiye Cumhuriyeti Devleti yetkilileri tarafından, ‘hiçbir çevresel değerlendirmeye tabi tutulmayacaksınız, engelle karşılaşmayacaksınız’ şeklinde kendilerine söz verilmiş. Onun gücüyle hareket ediyorlar.

O kesimi durdurulacak olan faaliyet hepimizin hayatı, geleceğimiz

Şimdi bu müdahaleye dönelim. Orada bir katliam yaşanıyor. Bir orman, bütün varlığıyla, çok acele ve hiçbir kurala uyulmadan... Orman kesiminin, ağaç kesiminin belli kuralları vardır. Ona dahi uyulmadan, ‘oldu bitti’ yaratmaya yönelik ciddi bir kıyım yaşanıyor orada ve bu kıyımı durdurmak için İkizköylüler, müvekkillerimiz ve onlara destek veren yaşam savunucuları bedenleriyle karşı duruyorlar. Öbür taraftan davayı yürüten mahkeme, kararı vermekte gecikiyor. Bakanlık siyasilerin tepkilerine ses çıkarmıyor. Oradaki katliamın doğuracağı sonuç şu; Bodrum başta olmak üzere bölgenin susuz kalmasına yol açacak, bölgenin yaşamının ortadan kalkmasına yol açacak. Bu artık herkesçe biliniyor, orada yaşayanlarca biliniyor, yaşayanlar tarafından biliniyor, Bodrum Belediye Başkanı tarafından biliniyor. Ama buna rağmen hiçbir güç bu katliamı durduramıyor. Bu yüzden bu sabah arkadaşlarımız kendi bedenlerini ortaya atarak, jandarmanın korumasını aşarak ormana girip ağaçların, dalların arasından alana ulaştılar ve kesimi fiilen durdurma girişiminde bulundular. Ağaçlara sarılarak kesimi durdurmaya çalıştılar, slogan attılar, ‘Kesimi durdur!’ sloganı aslında çok şey anlatıyor. O kesimi durdurulacak olan faaliyet hepimizin hayatı, geleceğimiz. Dünyanın yaşamını sürdürmesini sağlayacak bir çığlık. Bu çığlığa ses vermek gerekiyor. Başka çaresi yok.

Ü.Ş.: İstersen Arif bu sesleri de bir dinleyelim, ondan sonra devam edelim. Bu sabah dediğin gibi aktivistler ve köylüler ormana girip ağaçlara sarıldılar. Belki Türkiye'de ilk kez bilmiyorum. Daha önce de belki olmuştur, hatırlıyorum gerçi ODTÜ'de benzer bir şey olmuştu galiba; ağaçlara sarılma eylemi. İnsanlar zorla ağaçlardan sökülerek gözaltına alındı. Onun sesleri var. Üç tane daha ses kaydımız vardı. İstersen onları bir dinleyelim ondan sonra devam edelim. Bütün bu sesler bu sabahtan geliyor.

...: Beyler anayasal hakkımızı sonuna kadar savunacağız. Yaşam hakkımız gasp edilemez. Anayasal hakkımızı sonuna kadar kullanacağız.

...: Kesim yeniden başladı. Kesimi durdurmak için kesim alanına doğru gidiyoruz. Ağaçlara sarılmaya gidiyoruz. Kesim seslerini duyuyorsunuz. Ağaçlar kesiliyor, devriliyor. Köylüler yolda.

...: Kesimi durdurun! Bırak beni! Bırak beni! Ayrılmayacağım! Bırak! Bırak!

Ü.Ş.: Bu son seslerden çok fazla bir şey anlaşılmıyordu. Tabii görüntülü izlemek lazım. Ama duymuşsunuzdur. ‘Kesimi durdurun!’ diyorlar ve bir yandan gözaltına alınıyorlardı. Biraz o yüzden karışık bir ses kaydıydı ve anladığım kadarıyla Deniz Gümüşel dışında diğer gözaltına alınanlar herhangi bir işlem yapılmadan da serbest mi bırakıldı? İdari para cezası verildi demiştin galiba değil mi?

A.A.C.: Kanuna göre idari kimlik bilgileri alınmış. Şimdi arkadaşlar tekrar fiilen engellemek için tekrar bir hamle içindeler. Sanıyorum bugün böyle geçecek. Yukarıdan bir emir gelip, kesin durdurulması emri gelince de bu süreç işleyecek sanıyorum. ‘Artık kemiğe dayandı. Bugün ne yaparsak yaparız’ sözü var köylülerde. Yani artık insanlar bedenlerini ortaya koymuş durumdalar. Bu yönüyle bakmak lazım. O nedenle herkese sorumluluk düşüyor. Herkesin bulunduğu yerden tepki göstermesi gerekiyor, ses vermesi gerekiyor

Ü.Ş.: Bir şey soracağım. Şimdi orayı görmeyenler için tabii anlamak da çok kolay olmayabilir. Gerçi haritalarda, videolarda falan görünüyor. Orada zaten Yeniköy, Kemerköy termik santrallerine kömür çıkartılan devasa açık bir linyit madeni var ve artık oradaki linyit bittiği için ormanın altındakine doğru kaymak için ormanı kesiyorlar. Yani olay bundan ibaret değil mi? Peki sonra orman bitince ne olacak? Köyün altındaki linyit için köy de oradan kaldırılacak mı?

A.A.C.: Şimdi devasa bir ruhsat sahası var. Ruhsat sahası devredilmiş, satılmış. Ruhsal sahasının en önemli kısmı Akbelen Ormanı. Akbelen Ormanı'na gelinceye kadar adım adım Akbelen İkizköy'e kadar dayanmış kömür madeni. Hatta İkizköy'ün en eski mahallesi olan Işıkdere Köyü’nü yutmuş vaziyette. Işıkdere Köyü’nün bir kısmı kamulaştırma bir kısmı da satın alınarak kömür madeni haline getirilmiş. Zaten İkizköylülerin ‘bıçak kemiğe dayandı’ dedikleri nokta orası zaten.

Ü.Ş.: Yani köyün bir kısmı zaten gitmiş. Kalan kısmını savunuyorlar.

Akbelen Ormanı bölgede sağlam kalmış, yaşayan en önemli orman ekosistemi

A.A.C.: En eski mahallesi yok edilmiş durumda. Zaten biz de gözümüzle gördük keşif sırasında. Ayaktaydı mahalle. Ertesi keşfe gittiğim zaman ortadan kaldırılmıştı. Orası şu an cehennem çukuru haline gelmiş durumda. Daha sonra köylüleri ovaya indiriyorlar. Ovada size dokunulmayacak deniyor. Ovada ev yapıyorlar. Geçimlerini sağlamaya çalışıyorlar. Bu sefer ovadaki yerler için kamulaştırma ihtarı gelmeye başlıyor. İkizköylülerin ayağa kalkmasına yol açan en son nokta bu.

2020’de bunun üzerine benden yardım istediler. Onun üzerine gittim. Deniz Gümüşel de onlarla birlikteydi ve köylü kadınlar şunu söylüyorlardı “Biz sarı öküzü kaptırdık. Yani Işıkdere Mahallemizi, köyümüzü kaptırdık. Ama bundan sonra bir karış toprağımızı, bir dal ağacımızı vermeyeceğiz.” Aslında kadınların bu yaklaşımıyla direniş ortaya çıktı ve Akbelen Ormanı bölgede sağlam kalmış, yaşayan en önemli orman ekosistemi. İki ekosistem arasında geçiş sağlayan, canlıların geçişini sağlayan bir yer.Bodrum ve bu bölgenin su havzası, su kaynağı. Eğer Akbelen Ormanı ortadan kalkarsa, Bodrum ve civarı susuz kalacak. Su kalmıyor, su tükeniyor. Diğer yandan Akbelen Ormanı'na girilmesi halinde devam edecek. Çok uzun bir mesafe yine kömür ocaklarıyla kapanacak. Aslında Milas'ın Ören tarafına baktığınız zaman önemli bölümü kömür madeni haline gelecek. Bunun önüne geçilebilmesi için Akbelen Ormanı’ndan geçit vermemek lazım. Akbelen Ormanı bu anlamda son derece önemli.

Madencilik faaliyeti ‘kutsal faaliyet’ haline getirildi

Ü.Ş.: Peki Arif işin birazcık yasal kısmını konuşabilir miyiz? Yani bir ormana girip bir şirketin ormanı altındaki maden için kesmesi yasal mıdır? Şimdi nasıl olabiliyor böyle bir şey yani?

A.A.S.: Madencilik mevzuatı doksanlı yıllarda Bergama Ovacık Altın Madeni süresinde ciddi anlamda değiştirildi. Madencilik faaliyeti ‘kutsal faaliyet’ haline getirildi. Yasalardaki güvenceler, koruma güvenceleri hepsi aşındırıldı. Orman alanlarında da bu şekilde madencilik yolu açıldı. Bundan yararlanılıyor. Diğer yandan bu şirkete özelleştirme yapılırken de söz verilmiş. Sözüm ona, ÇED yönetmeliğinin yürürlüğe girdiği 1983’den önce projelendirildiği gerekçesiyle ÇED’den muaf tutuluyor. Yani şu anda Yeniköy Kemerköy Termik Santrali ve onun maden faaliyetleri için herhangi bir ÇED süreci işletilmemiş. ÇED dahi yapılmamış durumda. Ona ilişkin açmış olduğum dava ne yazık ki reddedildi şu an Anayasa Mahkemesi'nde. Ve Akbelen Ormanı kesilecek olursa eğer maden işletmesi için yine ÇED süreci işletilmeyecek. Yani hiçbir çevre hukukunun hiçbir kuralı uygulanmıyor. Hiçbir yasal kural uygulandığı yok. Hepsinin bir kılıfı hazırlanmış durumda. Anayasaya aykırı, yasalara aykırı, ulusal sözleşmeye aykırı. Bu niçin yapılıyor? Küresel iklim krizinin en önemli müsebbiplerinden olan iki tane termik santralin çalışması için yapılıyor. Yani Akbelen'deki mücadele aslında iklim mücadelesinin bir parçası. Böyle bakmak lazım. Sadece İkizköylülerin de meselesi değil.

Eninde sonunda bu davayı kazanacağız

ÇED muafiyet davamız Anayasa Mahkemesi'nde. Anayasa Mahkemesi'nden mutlaka bir ihlal kararı çıkaracağını bekliyoruz. Ama ne zaman çıkacak? Diğer yandan Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yasal değişiklikler üzerine, yapılan başvuru üzerine verdiği bir izin var. 2020’de Akbelen Ormanı’nda maden ocağı açılmasına izin veren bir işlem var. O işlemin iptali davası şu anda asıl davamız. O davada üç defa keşfe gidildi. Hatta 2021’de Ağustos ayında, yine bugünlerde yoğun orman yangınlarının başlaması üzerine şirket orman yangınlarını bahane ederek sözüm ona, termik santralin etrafındaki ağaçları keserek orman yangınını önleme girişimi adı altında hiç ilgisi olmayan maden ocağının kıyısında, şu anda kesilen alanda kesime başladılar. Yine aynı yerde kesim yapılıyor. Bu alan köylülerin ve aktivistlerin müdahalesiyle durduruldu. Şu anda şirketin yapamadığını Orman İşletmesi yapıyor. Onun üzerine mahkeme geçici yürütmeyi durdurma kararı verdi. Keşiften sonra tekrar değerlendirme yapacak. O bizim için bir güvenceydi. Birinci keşif rezalet bir keşifti. Zira hakarete uğradık, hakim tarafından hakarete uğradık. Buna rağmen bilirkişi raporu yapılan işlemin hukuka aykırı olduğunu anlatıyordu. Madem mühendisi dahi bilirkişi, madencilik faaliyetinin ekosisteme geri dönüşü olmayacak sonuçlar doğuracağı tespitini yaptı. İkinci bir keşif yapıldı. İkinci keşif tamamıyla bizim lehimize ve işlemin uygulanması durumunda bölgenin ekosisteminde yıkıma yol açılacağına dair tespitler yapıldı. Artık davanın kararının verilmesi gerekirken, hiç gereği yokken üçüncü kez keşif dediler. Bütün ısrarlarımıza, itirazlarımıza rağmen üçüncü keşif yapıldı. Keşif mahallinde ironiktir, 40 derece sıcaklıkta yapıldı. Geçen yıl yine bir Ağustos ayıydı. Asırlık zeytin ağacının bölgesine sığınılmak zorunda kalındı. Keşif sunumları ve tutanaklar orada tutuldu. Ama ne yazık ki o bilirkişiler kendi varlık nedenlerini ortadan kaldıran, kendi akademik geçmişlerini ortadan kaldıran bir rapor verdiler. Ben 30 yıldır bu işlerin içindeyim. Davalar yürütüyorum. Böylesine rezalet bir bilirkişi raporu görmedim. Yani şu anda kendilerini nasıl hissediyorlar bilmiyorum. O bilirkişi raporu yüzünden yürütmeyi durdurma kararı kaldırıldı. 1 Aralık 2022’den beri yürütmeyi durdurma kararı yok ve her an ormana girecekler beklentisi ve kaygısı içindeyiz. Bunu engellemek için pek çok usulden tartışma çıkardık. Reddi hakim talebinden, bilirkişilere şikayet konusuna kadar her şey gitti. Ne zamana kadar? Seçim sorununa kadar. Seçim sonucundan sonra hiçbir şey dinlemez oldular ve bu bu müdahale oldu. Şu anda yapılan müdahale için şunu da söyleyeyim; yürütmeyi durdurma kararı olmamasına rağmen, davanın esası hakkında henüz karar verilmiş değildir ve biz eninde sonunda bu davayı kazanacağız. Çünkü böyle rezil bir işlem olamaz. Bu işleme gerçekten hiçbir mahkeme hukuka uygun olduğunu söylemez. Biz bu davayı kazanacağız. Ama nerede, ne zaman? Muğla Birinci İdare Mahkemesi önümüzdeki günlerde duruşma açacak ve esas hakkında karar verecek. Muğla İdare Mahkemesi'nde kazanamazsak İzmir Bölge İdare Mahkemesi'nde kazanacağız. Reddederse Danıştay'da kazanacağız. Ama ortada orman kalmayacak. Onun kavgası yürütülüyor. Şirketle onun yandaşlığını yapan kamu idaresi, oldu bitti diyerek Akbelen Ormanı'nı yok etmeye çalışıyorlar. Bizse onu engellemeye çalışıyoruz. Hiç olmazsa dava sonucu sonuçlansın, o zamana kadar koruyalım diyoruz. Dava sonucunu zaten yasal olarak da koruma altına alacağız.

Ü.Ş.: Bir şey soracağım son olarak. Çünkü süremizin sonuna geldik. Aslında tamamen söyledin ama yine de sormak istiyorum. Diyelim ki davayı kazandınız, şimdi hele ilk aşamada da kazanabilirsiniz ve ağaçlar kesilmiş olursa bunun hesabını kim verir? Yani zor bir soru sorduğumun farkındayım ama bu nasıl bir ihlaldir? Daha davanın sonucunu beklemeden ağaçları kesmek nasıl bir suçtur?

A.A.C.: Sevgili Ümit, ne yazık ki hukukun H'sinin olmadığı bir ortam yaşıyoruz. Bunu da vurgulamak lazım. Burada herkesin sorumluluğu var. Bunu da belirtmek istiyorum. Evet onun sorumlusu kim olur? Herkes olur. Mahkemeden başlamak üzere, yürütmeyi durdurma kararı vermeyen mahkemeden başlamak üzere bu emri verenlerin, kesimi yapanların hem siyasi hem hukuki sorumlulukları olur. Ama ne yazık ki Türkiye'de şu anda kamu yönetiminin hukuki sorumluluklarına, kamu görevlilerinin hukuki sorumluluklarına ilişkin düzenlemeler değişti. Hiç kimse, hiçbir kamu görevlisi bu konuda yargılanmaz, tazminata mahkum edilmez hale geldi. Ona güvendikleri için diyorlar ki, karşımda jandarma komutanı, “Buyurun,” diyor, “Şikayetçi olun,” diyor, “İstediğinizi yapın,” diyor. Çünkü biliyor. Kendisine ilişkin güvenceler yaratılmış. Burada bir yurttaş olarak, yurttaşın hakkına sığınarak tepki gösterebiliyorsunuz. Anayasanın 169. maddesi çok açık. Ormanları koruma görevini devlete yüklüyor, ‘Orman alanlar daraltılamaz’ diyor, ‘Orman suçlarına ilişkin af getirilemez’ diyor. 56. madde, 17. madde zaten her şeyi, sorumlulukları yurttaşa yüklüyor ve şu anda İkizköylüler ve onların destekçileri olan aktivistler aslında devletin yapmadığını yurttaş olarak yapıyorlar. Bu yaptıkları iş fiili bir müdahale, fiili bir direniş, meşru bir iştir.

Madem kapatıyoruz ben bir çağrıda bulunmak istiyorum. Şu anda bu kesimi durduracak olan Muğla Birinci İdare Mahkemesi. Pazartesi sabahı kesim başladı. ‘Hiç olmazsa tesis hakkında karar verilinceye kadar yürütmenin durdurulması kararı verin’ diye başvuru yaptık. İki gündür kesime ilişkin fotoğraflar gönderildi. Dün yayınladığınız sesleri, görüntüleri mahkemeye sundum. Mahkeme başkanına mesaj gönderdim. Görüşme olanağı olmadı. Sabahleyin kalemi tekrar aradım. Bugün bu karar verilmezse eğer, yürütmeyi durdurma kararı verilmezse eğer bundan sonra olacaklarının tamamı mahkemenin sorunudur. Bunu da kamuoyuyla paylaşacağım. Lütfen bunu Başkan'a iletin. Bir an önce karar verilsin artık. Bu işin şakası yok. Ciddi bir katliam yaşanıyor. Vereceğiniz kararın, daha sonra vereceğiniz kararın hiçbir anlamı kalmayacak. Lütfen karar verilsin diye çığlık attık, yalvardık. Daha ne ne yapabiliriz bilemiyorum. Bundan sonraki süreç artık mahkemenin vereceği karara bağlı. Ama daha da önemlisi gerçekten hukuk güvenliğinden yana olan herkesin, yaşama hakkından yana olan herkesin tepki göstermesi gerek. Kanaat önderlerinden siyasi liderlere kadar herkesin bugün oraya gelmesi gerekiyor. Oradaki köylülerle birlikte gerekirse bedenini ortaya koyarak kesimi durdurması gerekiyor. Başka çaresi yok.

Ü.Ş.: Çok teşekkürler Arif. Yani çok net bir şekilde Akbelen'de neler olduğunu ve neler yapılması gerektiğini, hukuki süreç dahil konuştuk. Bugün Arif Ali Cangı bizimle birlikteydi. İzmir'den katıldı avukat arkadaşımız. Akbelen'den, aktivistlerden Deniz Gümüşel de bizimle birlikte olacaktı ama maalesef sabah gözaltına alındığı için onunla bağlantı kuramadık. Umarım en kısa zamanda o da serbest bırakılır. Akbelen'de ki aktivistlerin ve köylülerin yanındayız ve elimizden geleni bu mikrofonlardan da yansıtarak yapmaya çalışacağız. Tekrar çok teşekkürler Arif. Emekleriniz için, duyurduğunuz için.

A.A.C.: Hoşçakalın. Sağolasın.

Ü.Ş.: Gelecek hafta görüşmek üzere. Hoşçakalın.