Açık Yeşil'de Ümit Şahin ve Ömer Madra, 2023 senesinin en akılda kalıcı, en önemli iklim olaylarını değerlendiriyorlar.
Ümit Şahin: 95.0 Açık Radyo’da Açık Yeşil başlıyor. Ben Ümit Şahin.
Ömer Madra: Ben de Ömer Madra.
Ü.Ş.: Destekçimiz Canan Malkoç’a teşekkür ediyoruz. Yılın son Açık Yeşil’ine başlarken ve her yıl olduğu gibi aşağı yukarı bu yılın son programında da bir 2023 değerlendirmesi, derleyip toparlaması yapmaya çalışalım. Evet, bizden hemen önce zaten 2023 derlemesi devam ediyordu Açık Gazete’de.
Ö.M.: İlk dört ayı yaptık ve üç gün sürecek. Pek parlak olmayan bir yıldan bahsediyoruz.
Ü.Ş.: Evet, yani genelde bazı sitelerin ilk 10 değerlendirmeleri falan olur, özellikle Mongabay’in ki çok güzel olur ama bu sene nedense yapmamışlar ya da belki daha yapmadılar. Daha yılın bitmesine iki üç gün var. Mongabay de yok ama ben, kendi kayıtlarımdan diyeyim veya aklımda kalanlardan bir ilk 10 çıkardım. Şimdi bunu 10’dan geriye doğru sayarak, 2023’ün özellikle iklim - aslında tamamen iklim olmuş bu - açısından ilk 10’unu konuşalım. Ondan sonra da bazı kaynaklarda, bazı web sitelerinde ya da gazetelerde ‘iklim açısından çeşitli iyi gelişmeler’ gibi bazı listeler var ya da ‘iklim felaketleriyle ilgili ilginç rakamlar’ var, zaman kaldıkça ona da döneriz. O zaman 10 numaradan başlayalım.
Ö.M.: Tam başlamadan önce bir tek şey söylemek istiyorum, dün de verdik, üzerinde durduk haberin; ama Orange Marine adlı Fransız şirkete ait asbest yüklü kablo döşeme gemisi Aliağa’ya, gemi söküm tesislerine bugün ya da yarın varacağı söyleniyordu. Büyük bir ölüm gemisi olarak adlandırılıyor ve Toulon limanından 18 Aralık'ta, haftalar önce yola çıkmış ve gemiyi bir römork çekiyor. Geminin 27 ya da 28 Aralık'ta Aliağa'ya ulaşması bekleniyor deniyordu ve asbest dışında çok tehlikeli maddeler olduğu da söyleniyordu. Bunu da bir duyuralım dedim. Çevre aktivistleri buna karşı direnişe hazırlanıyorlar diye bir haber vardı, gerisini bilmiyorum.
Ü.Ş.: Ben de daha 12 ay önce Aliağa bölgesinde bir araştırma gezisi vesilesiyle ilk defa gördüm o gemi söküm bölgesini. Aliağa'da tam yarımadanın ucunda yani başka bir gezegene gelmiş gibi oluyorsunuz, çok enteresan bir bölge. Bildiğim kadarıyla galiba dünyanın en büyük - ya da en büyük ikinci de olabilir - gemi söküm bölgesiymiş zaten.
Ö.M.: Mars gibi bir yer.
Ü.Ş.: Feci tuhaf bir yer yani bir de böyle film seti gibi çünkü etrafa gemilerden sökülmüş çeşitli filikalar, cankurtaran yelekleri falan da yığılmış durumda ve gittiğiniz zaman bir film setine girmiş gibi oluyorsunuz. Çok acayip bir yer ve zaten oraya gelirken yolda rafinerilerin, Tüpraş’ın vs. arasından geçiyorsunuz. Çok ilginç bir bölge ve bir de özel endüstri bölgesi, özel güvenlik bölgesi olarak ilan edilmiş bir yerden bahsediyoruz. Evet, takip ederiz.
Peki, ilk 10’da 10 numaradan başlıyoruz. 10 numaraya iyi haber kategorisinde ilginç bir şeyle başlayalım dedim. ABD’nin Enflasyon Düşürme Yasası yani Inflation Reduction Act diye bilinen, iklim paketi denebilecek ya da yeşil ya da enerji dönüşüm paketi denebilecek paketin birinci yılı doldu bu yıl. Yani Ağustos 2022’de başlamıştı uygulama ve ondan önce bir de çip piyasası var. Bu ikisinin toplam etkisinin bir yılda oldukça yükseldiği söyleniyor. Bir yıllık etkisi ki önce amacı söyleyelim; amacı 2030’a kadar ABD'de enerjiyi %80 temiz kaynaklardan sağlamak ya da karbonsuz kaynaklardan sağlamak ve emisyonu da %40 indirmek. Böyle bir amacı var ve şu ana kadar, bir yıl içerisinde - gerçi Ağustos’tan bu zamana kadar da artmıştır ama o kısmı yok bu kaynakta, raporda - toplam temiz enerji yatırımı 278 milyar dolar olmuş ve bu yatırımlardan 170 bin yeni iş, istihdam sağlanmış. Ayrıca da bu 278 milyar dolar, 70 milyar doları da ayrıca harekete geçirmiş. Yani bu 278 milyar toplam yatırım ama 70 milyar dolar da diğer ek, harekete geçirdiği finans var. Toplam yatırımın bir milyar ila 130 milyar dolar arasında değiştiği yani yatırım büyüklüklerinin değiştiği söyleniyor ve bu yatırımın toplamda bir yıllık dört bin ila 300 bin arasında olumsuz sağlık koşullarını önlediği şimdiden hesaplanmış durumda. ABD’de ilginç bir şey oluyor; bunun tamamen federal bütçeden teşvik edilerek yani vergi kesintileriyle teşvik edilerek harekete geçirildiği, hatta epey bir çoğunluğu Güney Kore, Japonya ve Çin olmak üzere yabancı sermayeyi de ülkeye çektiği için bir tür yeni korumacılık ve küreselleşmenin sonunu getirecek olan, ‘Biden’ın planı’ diye ciddi tartışmalara konu olan, hatta Avrupa Birliği’nin (AB) protesto ettiği ilginç bir şeye dönüştü. Tamamen yani neredeyse tamamen diyelim batarya - güneş paneli - rüzgar üzerine kurulu bir şey bu ama bir miktarda zaten eleştirildiği noktalarda o CSS’e de (carbon capture and storage) yatırım olduğu söyleniyor ama ağırlıklı olarak şu anda elektrikli araçlar ve onların bataryalarının ve güneş ve rüzgar enerjisi için gerekli parçaların ve bütün bu yarı iletken elektronik malzemelerin ABD’de üretilmesiyle ilgiliymiş. 91 tane yeni batarya fabrikası, 65 tane elektrikli araç fabrikası, 84 tane de rüzgar ve güneş ekipmanları fabrikası kurulmuş sadece bir yıl içerisinde. Bu ilginç hakikaten çünkü bugüne kadar söylediğimiz bu piyasa dışı mekanizma denen bir şeyi harekete geçirmiş durumda ABD yani dünyanın en kapitalist ülkesi. Devlet destekli bir şey harekete geçmiş durumda ama halbuki Fransa gibi bazı ülkeler aynı şeyi nükleer için yapmayı düşünüyor.
Ö.M.: Evet, çok haklısın. Bill McKibben da bunun Biden yönetiminin en radikal kararı aldığını ama arkasında da durmasının şart olduğunu söyleyen birçok yazı kaleme almıştı. Çok doğru, önemli bir yasa.
Ü.Ş.: Ben de Dubai'de COP28 sırasında ABD’li bazı iklim alanında ve enerji alanında önemli akademisyenlerle görüştüm, bu konuyu onlara da sordum. Trump’ın bile bunu önleyemeyeceğini iddia ettiler çok ilginç bir şekilde. Yani Trump’ın bunu durduracağı söyleniyordu - tabi gelirse - ama yatırımların büyük çoğunluğu Cumhuriyetçi eyaletlerde - kırmızı eyalet deniyor sanırım onlara - olduğu için Trump’ın da bu yatırımları durdurmasının pek mümkün olmadığını söylediler. Yani inşallah öyledir ama belki yenilerini durdurur da var olanlara bir şey yapamaz. Böyle bir durum ve dolayısıyla 10 numaraya da ABD'nin yeni Enflasyon Düşürme Yasası ya da yeşil yatırımlarıyla başladık.
COP28’deki yenilenebilir enerji kapasitesinin dünya çapında 11 bin gigabayta yani üç katına çıkartılması ve enerji verimliliğinin yıllık artışının iki katına çıkarılması kararını dokuz numaraya koydum. Doğrusu önemli bir karar bu. Gerçekten kapasite üç katına çıkartılırsa bu önemli olacak yani bu COP kararına da girdi ve dolayısıyla bütün ülkeler bunu imzalamış oldu ama bu COP’un başında bildiri olarak yayınlandığında Türkiye bunu onaylamadı. Niye onaylamadı acaba diye ben epey bir merak etmiştim, hatta sormuştum bizim delegasyona ama cevap da alamamıştım. Sonra fark ettim yani bunu daha önce de fark etmiştim ama bunun Türkiye için sorun olmadığını sanıyordum. Bildirinin bir yerinde ‘yeni kömürlü termik santrallerin yapılmaması’ gibi bir cümle geçiyor. Şöyle diyor; ‘in particular ending the continued investment in unabated new coal-fired power plants’ yani ‘yeni CCS’si olmayan kömürlü termik santrale yatırım yapılmaması’ gibi bir cümle var. Bizimkilerin bundan hoşlanmadığını ben düşünememiştim oradayken ama döndükten sonra bir haber çıktı; Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile enerji yatırımlarıyla ilgili yeni bir anlaşma imzalandığı ve bunun içerisinde üç gigabaytlık kömürlü termik santral yatırımının BAE’nin yapacağı. Meğerse orada zaten bu olay belliymiş ve Türkiye'nin bunun arkasında durmama ve itiraz etme nedeni yeni kömürlü termik santral yapma planlarıymış, bunu anlamış olduk. Biz de biraz geç uyanmış olduk ama geç olsun güç olmasın. Bunu dokuz numaraya koyduk. Yani yenilenebilir enerjin arttırılması kararı önemliydi. Tabi aynı kararın içerisinde nükleere ve CCS’e de referans verilmesi, onların da düşük karbonlu enerji olarak görülmesi de işin olumsuz yanıydı.
Ö.M.: Evet, CCS de karbon yakalama ve depolama anlamına geliyor. Tecrübe edilmemiş, denenmemiş bir teknoloji.
Ü.Ş.: Tecrübe edilmemiş olmasının ötesinde tanımlanmamış bir şey yani en çok eleştirilen yanlarından biri bu. Yani siz CCS kurdum diyorsunuz ve belki de çıkan karbondioksitin anca %10’unu tutuyorsunuz. Yani o zaman abetement mı oluyor? Yani yine azaltmış oluyorsunuz değil mi? %10 azaltma, abetement, bunun neresi bir işe yarayacak? Dolayısıyla böyle bir tanım da yok yani yüzde şu kadarı da tutacak gibi. Hükûmetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nde (IPCC) var da COP kararında yok. IPCC’ye göre en az %90’ını tutması gerekiyor gerçekten işe yaraması için ama COP kararında bu da yok. Dolayısıyla böyle bir açık kapı var orada, bu da bir sorun. Sekiz numaraya gelelim.
COP28’deki fosil yakıtlar kararı tabi ki, bu da sekiz numarada ve yılın önemli bir gelişmesi. İlk defa fosil yakıtların daha doğrusu şöyle dediler, ‘transition away’ yani fosil yakıtlardan uzaklaşma. Dünya ekonomisi uzaklaşacak, ne kadar uzağa kadar kaçacak bilmiyoruz ama uzaklaşacak gibi bir karar çıktı. Bu tabi fosil yakıtların sonlandırılması, terk edilmesi kararına göre yumuşatılmış bir karardı ama yine de fosil yakıtların ilk defa 28. COP’ta bir metne girmesi çok önemli bir başarı olarak genelde bütün iklim hareketi tarafından önemli bulundu. Biz de bunu sekizinci sıraya koyalım.
Şimdi gelelim yedinci sıraya. Bundan sonrası bu kadar iyi değil. Yedinci sıraya James Hansen’ın yeni makalesini aldım; ‘Küresel ısınma hızlanıyor’. Bu makalede James Hansen ve arkadaşları bir yıl boyunca çeşitli şekillerde yayınladılar ama en son bir iki ay önce çıktı son hali ve pre-review olarak hakemli bir dergide yayınlandı. En nihayetinde diyor ki dünyanın en önemli iklim bilimcisi James Hansen, “Bizim bildiğimiz ısınma hızlandı yani bugün bizim bildiğimiz bir yıllık ısınma miktarı son 10 yılda bir buçuk katına çıkmış durumda ve beklenen ısınma olan 1,5 dereceye 2030’dan önce kesin geleceğiz ve 2 dereceyi de 2040’larda göreceğiz ve hatta bugünkü ısınma bu haliyle bırakılırsa teorik olarak 10 dereceye kadar yolu var.” Bu makale, çok eleştirildi ve çok fazla kıyametçi bulundu, ‘kıyamet tellalı’ olarak görüldü. Ama makale sonuçta yani bilimsel bir araştırmaya dayanıyor, onu da önemsemek zorundayız. Evet, James Hansen da pek yanılmamıştır maalesef.
Ö.M.: Evet, maalesef. Onu söyleyecektim ben de. Bunu dünyaya ilk tanıtan ve ondan sonra da farklı yazılarında, kitaplarında bunun ne kadar gerçek, doğru olduğunu, doğrulandığını da gördüğümüz bir şey.
Ü.Ş.: Evet. 2023 sıralamasının ilk 10’daki altıncı sıra, İzmir'de yaşanan deniz taşması. Bu sene tabii Türkiye'de çok sayıda iklim felaketi yaşandı; fırtınalar, seller, orman yangınları. Ama en ilginçlerinden biri buydu, bütün Türkiye'de yoğun yağışlar, sağanak yağışlar ve fırtınaların olduğu bir dönemde İzmir'de 26 Kasım 2023’te deniz taştı ve özellikle Konak, Alsancak ve Karşıyaka'nın da Mavişehir ve Yalı bölgelerinde deniz suları kaldırımların üzerinde, insanlar deniz sularının üzerinde yürümeye ve gitmeye başladılar. İlginç görüntüler ortaya çıktı. Bu önemliydi çünkü deniz seviyelerinin yükselmesinin belki de en dramatik görüntülerinden biri ilk defa oluştu Türkiye'de. Bir tür tsunamiye benzer bir şeydi ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer de bunun iklim değişikliğine bağlı olduğunu söyledi. Zaten bu açıdan bu önemli bir olaydı ve Türkiye için belki de bir ilkti.
Beşinci sırada Kanada'daki orman yangınları var. Kanada'daki orman yangınları da bayağı tuhaftı değil mi? Mart ayında başladı, ne kadar devam etti, kaç ay?
Ö.M.: Dört ay.
Ü.Ş.: Hatta hala devam ediyor diyorlar.
Ö.M.: Evet, hala devam ediyor. İç tarafı bitmemiştir ve dünyanın en büyük ormanları, Borreal ormanları.
Ü.Ş: Borreal ormanlar yanıyor ve toplam yanan alan 185 bin kilometrekareye ulaşmış, bunu Wikipedia'dan okuyorum çünkü burada sürekli güncelliyorlar. Kanada'nın toplam orman alanının %5’i yanmış Mart'tan bu yana. Yani düşünün, bir yıl bile olmadı ve %5’i yanmış durumda. 6 Ekim itibariyle 772 tane aktif yangın varmış, inanılmaz bir şey yani ölçekler bizi aşıyor biraz Kanada olunca ve dumanlar, biliyorsunuz, Kuzey Amerika'nın, ABD'nin doğu kıyılarını kapladı.
Ö.M.: Evet, New York ve başkent Washington. Bir süre için New York, dünyanın en havası kirlenmiş şehri oldu.
Ü.Ş.: Dördüncü sırada yine bir orman yangını var ve bu da çok sıra dışı ve dramatikti; Hawaii yangınları, özellikle de Maui Adası’ndaki tarihi şehri Lahaina .
Ö.M.: Evet, Lahaina, Hawaii'nin en eski, atalarının bildiği bir yer. İlk medeniyet orada kurulmuş.
Ü.Ş.: Evet ve bu kent yok oldu yani orman yangınlarının okyanustan gelen şiddetli rüzgarlarla oluşan bir kasırga ile birleşip hızlı bir şekilde, insanlar daha uyanamadan, iki bin 200 bina tamamen tahrip olmuş, ölü sayısı 100’ün üzerinde, dört kişi kayıp görünüyor şu anda ve inanılmaz şekilde dört gün süren bir yangındı, cehennem görüntüsüydü. Maui’deki Lahaina kenti ortadan kalktı.
Ö.M.: Katmerli felakette bütün bu konu üzerinde 40 yıldan beri çalışan bir Hawaii yerlisi, tarihin, ata topraklarına ilişkin bütün kültürün yanıp kül olduğunu anlattı. Bunun yeniden yerine konması neredeyse imkansız.
Ü.Ş.: Evet, 2023’te iklim felaketleri bitmiyor. Üçüncü sırada herhalde bu yılın en büyük iklim felaketi Daniel kasırgası, daha doğrusu Daniel fırtınası ya da siklonu demek lazım çünkü normal şartlarda Akdeniz'de kasırga olmaz ama kasırga benzeri bir büyük fırtına yaşandı. Dört ülkeyi etkiledi aslında; Yunanistan, Türkiye, Bulgaristan ve Libya. Eylül ayında başladı, uzun süren bir düşük alçak basınç sistemi olarak geldi ve çok büyük sellere neden oldu. Yunanistan’ın orta bölgeleri, Teselya bölgesi tamamen göle döndü. Yunanistan dışında Bulgaristan ve Türkiye'nin Trakya bölgesinde de ciddi bir sel felaketi yaşandı aynı dönemde. Daha sonra bu sistem güneye doğru kaydı ve Libya'yı vurdu. Herhalde Libya'da bugüne kadar görülen en ölümcül sel felaketine neden oldu. Toplam ölü sayısının şu anda yani konfirme edilen ölü sayısının dört binin üzerinde, dört bin 500 olduğu ama kayıplarla birlikte en az 13 bin civarında hatta bazı bilgilere göre 18 ila 20 bin arasında olduğu tahmin ediliyor, söyleniyor.
Ö.M.: Denize gömüldüler.
Ü.Ş.: Derne kenti tamamen sel sularının altında kaldı.
Ö.M.: Ayrıca iki de büyük baraj yıkıldı.
Ü.Ş.: Evet, dünyada yaşanan en büyük felaketlerden biri ama onun dışında da seller oldu. Mesela Kasım ayında Somali'de yine 100’den fazla insanın ölümüne neden olan çok büyük bir sel vardı ve dünyanın her yerinde seller devam etti. Şimdi ikinci sıraya gelelim.
İki numaralı büyük olay, aşırı derecede şaşırtıcı bir şekilde dünyanın deniz suyu sıcaklıklarının rekor kırması. Deniz suyu sıcaklıkları, grafiklerde uçup gitmiş durumda yani hiçbir ortalamayla ya da geçen senelerin sıcaklıklarıyla ilgili olmayacak bir şekilde arttı. Mesela şu an bakıyorum, şu anda dünya denizlerinin ortalama yüzey sıcaklığı 21 derece civarında ki normalden, ortalamadan en az 1 derece daha sıcak. Bu çok yüksek bir düzey yani bütün okyanusun ortalama sıcaklığını düşünün. Ama en yüksek düzeyde 21 derecenin de üzerine çıkmış, 21,1’e kadar çıkmış. Özellikle Kuzey Atlantik bölgesindeki sıcaklıklar, çok daha yüksek düzeylerde, 25 derecelerin üstüne kadar çıktı. Bununla birlikte bir de Antarktika çevresindeki deniz buzu rekor seviyede eridi, hiç görülmemiş bir erime oldu biliyorsunuz, bunu da sürekli yıl boyunca takip ettik. Bütün rekorları kırdı ve bunun neye yol açacağı ileriki senelerde bilinmiyor.
Ö.M.: Evet, bilinmiyor. Yani bilim insanları tahmin edilenlerden, daha önce öngörülmüş olanlardan dolayı deniz seviyelerinin metrelerce yükselmesine yol açmasının mümkün olduğunu söylüyorlar, çok daha büyük bir yıkıma yol açacağını belirtiyorlar.
Ü.Ş.: Ve bir numara. Bu yılın en önemli iklim olayı tabii ki, 2023 yılının tüm zamanların en sıcak yılı olması.
Bu kadarını hiç kimse beklemiyordu yani bu sene Dünya Meteoroloji Örgütü’nün açıklamasına göre, 1850 - 1900 ortalamasına yani sanayi öncesi sıcaklıklarına göre 1,4 derece hatta bazı modeller 1,47 de gösteriyor ama ortalamada 1,4 derece daha sıcak olduğunu gösteriyor 2023’ün. Bu, bütün rekorları kırdı çünkü bir önceki en sıcak yıl 1,25 derece daha sıcaktı yani 0,15 daha yükseldi. Hiç kimsenin beklemediği bir yükselmeydi bu ama tabi yıl boyunca, özellikle Haziran’dan itibaren dünyanın her yerinde büyük sıcaklık rekorları kırıldı, sıcak dalgaları ortaya çıktı, kuraklık çok yaygındı. Yine Dünya Meteoroloji Örgütü’ne göre deniz seviyelerinin yükselme hızı da artmış durumda; bir önceki 10 yılla kıyaslandığında üç yılda 3,3 milimetreden 4,7 milimetreye çıkmış. Bu da 20 yıl içerisinde en az 10 santimlik bir yükselmeye denk gelir
Ö.M.: Bir kabus senaryosu ve üstelik daha da korkuncu James Hansen ve arkadaşlarının belirttiğine göre, gelecek yılın başlarında da El Niño denen hava olayının etkisiyle daha da hızlanacak ve yükselecek.
Ü.Ş.: Evet, mesela ReliefWeb’e göre 2023’de felaketlerden dolayı en az 12 bin kişinin öldüğü söyleniyor ama bu tabi konfirme edilmiş sayı. Yani Libya'yı sadece koysanız, bunun üzerine çıkar ve UNICEF’e göre de, altı yıl içerisinde toplam 43 milyon çocuğun bu iklim felaketleri nedeniyle göç etmek zorunda kaldığı belirtiliyor.
Bu tür çok önemli şeyler var. Zamanımızın sonuna geldik ama ben bir bonus yapacağım. Bence bu senenin önemli olaylarından bir tanesi de İklim Müzesi’nin açılmasıydı. Açık Yeşil’de bunu konuştuk. Türkiye'nin ilk, dünyanın da ilklerinden biri denilebilir. İklim Müzesi, Kadıköy'de Müze Gazhane’de açıldı, onu da hatırlatmış olalım 2023’ün iklim olayları arasında.
Ö.M.: Evet, görmeyenler varsa tekrar hatırlatmış olalım.
Ü.Ş.: Evet, Açık Yeşil’in sonuna geldik. Müzik zamanı kalmadı ama bu sene çok önemli müzisyenleri kaybetmiştik. Onları da belki tekrar hatırlarız. Aralarında, Harry Belafonte’ni, Ahmet Cemal'in, David Crosby'nin, Robbie Robertson'un, Sinéad O'Connor’ın olduğu çok önemli isimleri kaybettik ve hepsini de andık aslında Açık Yeşil’de. Zamanımız kalsaydı bir şarkı çalardık ama olmadı. Bu seneyi böyle bitirdik. Umarım gelecek sene daha büyük sıcaklık rekorları kırmayız ama kıracakmışız gibi görünüyor, El Niño devam ediyor. Seneye 1,5’i görmeyiz inşallah diyelim.
Ö.M.: Evet, bu daha başlangıç mücadeleye devam diye bitirelim.
Ü.Ş.: Herkese iyi yıllar, gelecek hafta görüşmek üzere. Hoşça kalın.
Ö.M.: Görüşmek üzere, hoşça kalın.