“Uzaklardan bir radyo sesi. Yeni mi açtılar? ‘Dııt dııt’lar saati belirliyor: On iki. ‘Bir’ de olabilir. Bildiğin bir kadın sesi haberleri okumaya başlıyor. Dedikleri anlaşılmıyor.
Yaklaşan ayak sesi, arka kapının ağzında, içerideki nöbetçilere, bir buçuk saatlik öğle molasını haber veriyor. Boşu boşuna bir buçuk saat ara verilmesine sevinemiyorsun.”
Son notumuzdaki açık radyolu alıntı Vüs'at O. Bener’in Buzul Çağının Virüsü’ndendi!
Bu mecrada ilk günden beri “ağlayarak günlüğüne yazabilirsin” diyecek an arıyoruz ama bir türlü olmuyor -sırf önce başkası yapmasın diye- bu burada dursun.
Böyle “biz” diye konuşmak da bazen çok garip oluyor.
Şu an okuduğunuz günlüğün ilk edisyonunda, yayınımız yokken radyosuz yapamadığımız için ekip içinde kurduğumuz kapalı devre radyodan ve onun ilk anonsundan söz etmiştik: “Sevgili gönül dostları, Açık Radyo’nun kapalı yayınına hoşgeldiniz. Şimdi, Kendrick Lamar dinleyeceğiz çünkü normalde çalamıyorduk ve hiç hoşlanmıyorduk bundan.”
Kendrick Lamar dört gün önce yeni bir albüm çıkardı ve bu albümde (RTÜK kurallarına göre) radyoda çalabileceğimiz tek bir şarkı yok…
Aramızda kapalı devre yayını sürdürmek isteyenler var sırf bu yüzden ama kendisine bu günlüğün okuyucuları için çalma listesi yapmayı öneriyor ve günün herkes için asıl gündemine geçiyoruz: Hava çok soğuk İstanbul’da.
Pek öyle olmadı sonraki 20 yılda ama 2003 yılında Çocuklar Duymasın dizisinde geçen bu sahneye göre, bu havaların bizim için bir anlamı daha olmalıydı…