Tutuklu sanık gazeteciler mahkemeye getirilmiyor, bazan savunma bile yapamıyor!
Haftaya Hrant Dink vakayinamesi ile başladık. Yazarın katledilişinin 12. yıldönümünde, onu anma törenine, Dink’in uzun süreli mücadelesinin ve onun aramızda olmadığı bu oniki yılda ülkenin manzara-i umumiyesinin nereden nereye geldiğine ilişkin yazılardan bir küçük özet yayınladık.
Ardından, ülkeye 2 yıl mührünü vuran, etkilerininse onyıllarca sürmesi beklenen olağanüstü hal rejimine eğilen bir raporla devam ettik. Türkiye’nin hal-i hazırdaki sosyal-psikolojik-ekonomik-siyasal-duygusal-vicdani durumuna etraflıca ayna tutan bu dev rapordan bazı verileri özetlemeye çalıştık.
Haftanın üçüncü vakayinamesinde de yine yeni bir rapor var: “Adalet Gözlem Raporu”. Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) ile Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) altı aylık yoğun bir çalışma ile hazırladığı bir rapor bu.
Ülkedeki demokratik anayasal düzenin temelini oluşturan 4 erkten en az ikisinin, yani yargı erki ile “Dördüncü Erk” medyanın tek yönlü ilişkisine, daha doğrusu ülkede hukukun üstünlüğünün ve demokrasinin hal-i pürmelâline –evet, maalesef, yine ona– ışık tutan bu yeni raporun verilerini kısaca özetlemeye çalışalım.
***
2018’in 2. yarısında 71 davada 90 oturum (yani her gün en az 2 duruşma!) izlenmesi suretiyle uluslararası normlara uygun olarak hazırlanan Adalet Gözlem Raporu, 22 Ocak 2019 tarihinde gerçekleştirilen bir toplantı ile basın ve kamuoyuyla paylaşıldı.
Türkiye'de mahkemelerin etkinliği ve adil yargılanma hakkının durumu hakkında objektif ve nicel veri akışının sağlandığı raporun sunumu dernek eş direktörleri gazeteci Barış Altıntaş ve avukat Veysel Ok tarafından gerçekleştirdi.
“Adil yargılama hakkı tamamen ortadan kalktı!”
Veysel Ok, “Türkiye'de adil yargılama ve ifade özgürlüğü problemi darbe sonrası başlamış değil ama darbe girişimi sonrasında adil yargılamanın tamamen ortadan kalktığını hazırladığımız rapor sayesinde rahatlıkla söyleyebiliyoruz” dedi.
Gazetecilerin yarısı tutuklu, neredeyse ¾’ü “terör” suçlamasıyla yargılanmakta
İzlenen 90 oturumun yüzde 49'unda sanıklar tutukluydu. Yani yargılanan gazetecilerin, yazarların, aktivistlerin neredeyse yarısının yargılaması tutuklu yapılıyor. İfadesi nedeniyle tutuklu bu kişilere yöneltilen suçlamaların yüzde 72'si terör suçlaması.
Gazeteciler, haberleri, sözleri, yazıları, fotoğrafları vb nedeniyle yargılanıyor!
Rapora göre, suçlamaların yüzde 77'sini (yani ¾’ten fazlasını!) bu gazetecilerin yazdığı haberler, köşe yazıları, söyledikleri sözler, yaptıkları röportajlar, çektikleri fotoğraflar ya da haber kaynakları ile yaptıkları görüşmeler oluşturuyor.
Masumiyet karinesinin ihlali: Duruşmada kelepçeli gazeteciler!
Türk Ceza Muhakemesi Kanununa göre sanıkların hakim karşısına kelepçesiz çıkartılması gerekir ama bizim izlediğimiz davalarda sanıkların yüzde 36'sı hakim karşısına kelepçeyle çıkartıldı. Bu durum sanıkların masumiyet kaimesini ihlal eden bir durum. Çünkü hakimin karşısına kelepçe ile getirilmek sanıklara suçlu muamelesi yapmak anlamına geliyor. Aynı zamanda kelepçenin takılış şekline bakarak bunu bir işkence olarak da niteleyebiliriz.
Tutuklu sanık gazeteciler mahkemeye getirilmiyor, bazan savunma bile yapamıyor!
Rapora göre sanık gazetecilerin yüzde 34'ü (yani 1/3’ünden fazlası!) duruşma salonuna fiziken getirilmemiş, SEGBİS (Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi) ile savunma vermek durumunda kalmış, hatta bazen teknik arıza gerekçesiyle savunma bile yapamamışlar. (Oysa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi AİHM, sanığın onayı olmadan duruşma salonuna getirilmemesini bir hak ihlali sayıyor.)
Söz hakkı verilmeyen avukatlar, 2 yıl mahkeme salonuna çıkartılmayan gazeteciler!
Bazı duruşmalarda avukatlara söz hakkı verilmemesi, avukatların hakimlerce duruşma salonunun dışına çıkartılması gibi olaylar yaşanmış. İki yılı aşkın süredir tutuklu gazeteci İdris Sayılgan yargılandığı davaya bir kez bile fiziki olarak katılmamış. Sayılgan’ın bir duruşmasında SEGBİS teknik arızası nedeniyle duruşmaya bağlanamadığı söylenmiş. Duruşma sonunda tutukluluğuna devam kararı verilmiş. Ancak, daha sonra kendisinin ifade vermek için SEGBİS’e hiç çağrılmadığı ortaya çıkmış!
Yargılanan kişilerin yarısından fazlası bir yılı aşkın süredir tutuklu!
İfadesi sebebiyle tutuklu olan kişilerin yarısından fazlasının bir yılı aşkın süredir tutuklu olduğu tespit edilmiş.Tutuklu yargılanan sanıkların tutukluluk süreleri de en az 2 aydan başlayarak 3.5 yıla kadar uzuyor! Veysel Ok, tutukluluk sürelerinin uzunluğunun Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi’nin 5’inci, ve Anayasa’nın 19’uncu maddesini ihlal ettiğine dikkat çekiyor.
Mahkeme heyetlerinin sık değişmesi; “tabii hakim” evrensel ilkesinin çiğnenmesi.
Duruşmalarda yaşanan en büyük olumsuzlardan birisi, mahkeme heyetlerinin sık sık değişmesi. Veysel Ok’un aktardığı bilgilere göre duruşmaların yüzde 41’inde mahkeme heyeti en az bir kere değişmiş.
***
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği ile Uluslararası Basın Enstitüsü’nün raporu ifade özgürlüğü davalarında adli yargılanma hakkı başta olmak üzere hukuk devletinin dayandığı ilkelerin çiğnendiği, demokrasi rejiminin ciddi tehlikeye sokulduğu bir ortama ayna tutuyor. Verileri MLSA, Bianet ve Duvar internet gazetelerinden derledik.
Vakanüvis ÖM