'Eski nesiller' olarak, 'dünün gençleri' olarak, bazı şeyleri yanlış yaptık ki dünya bugün bu hâlde...
Biz, eskinin karamsarlıkları içinde boynumuzu önümüze büker, gözlerimiz gri kaldırım taşlarına taklı, 'Böyle gelmiş böyle gider'le zihnimizi kilitlerken; bir şeyler olmuş.
Dünya değişmiş, hayatta dönüşüm başlamış, gelecek gelmiş bile.
Kasım'ın son günü 2018 yılında, çok uzaklardan bir haber geldi. Avustralya'da çocuklar okula gitmemişler. Okulu kırmışlar; iklim değişikliğini protesto etmek için...
Biliyordum aslında, duymuştum protestonun olacağını. Ama unutmuşum... Tıpkı, çocuk olmayı, genç olmayı unuttuğum gibi. Her şeyin mümkün olabilmesini hissetmeyi unuttuğum gibi. İçimden çağlayıp taşan enerjinin varlığını unuttuğum gibi.
Avustralya'daki çocukların rengârenk pankartlarla, coşkusu fotoğraf karelerini aşıp dalga dalga yayılan bir elektrikle protesto ederkenki haâlini görünce, birden gözlerimden yaşlar inmeye başladı.
Mutluluk gözyaşları...
Yeni bir şey yapıyorlardı; evet, eskiden de esintiler taşıyan, Vietnam Savaşı karşıtı gösterilerden de, '68 kuşağının hareketlerinden de esintiler taşıyan bir şey... Eskiden yarım kalmış bir şeyi, yeniden hayata geçiren bir gösteri gerçekleştiriyorlardı.
Ben, bu gösterilerin Avustralya'da gerçekleşeceğini unutmuştum; çünkü, benim gözlerim Arjantin'de G-20 toplantısında, hangi 'büyük liderin' hangi 'büyük liderle' görüşeceğinde idi.
Ben, "eski dünyaya' bakıyordum; oysa 'Yeni Dünya', Avustralya'da kendini hayata geçiriyordu.
Bugün odaklandığımız, 'karizmatik liderler', 'popülizm' konuları aslında yeni bir çağa girişteki talihsiz ve yıkıcı bir uvertür, tatsız ve boğucu bir girizgâh gibi...
'Neden' ve 'nasıllarını' anlamak ve yaşamakta olduğumuzdan ders almak çok önemli; ama dünya tarihinin ve insanlığın kaderinin sadece bu tarz aktör ve akımlardan oluştuğunu, oluşabileceğini sanmak da bir o kadar hatalı.
Avustralya'da okula gitmeyip de, ülke genelinde gösteri yapan çocuklar, gençlerin hikâyesi şöyle: İki Avustralyalı gencin, İsveç'te, 15 yaşındaki Greta Thunberg'in protestosundan etkilenerek benzer bir şey yapmaya karar vermesiyle başlamış her şey...
Greta Thunberg, hafta bir gün okula gitmiyor. Her Cuma, iklim değişikliğine dikkat çekmek için, bir günlüğüne uzak kalıyor.
Avustralya'da da, 14 yaşındaki Harriet O'Shea ve Milou Albrecht, kendilerinden 'bi dünya uzaktaki' İsveç'teki gerçekleşen bu protestodan ilham alarak, yaşadıkları yere en yakın kent Bendigo'da bir gösteri gerçekleştirmişler. Melbourne'a bir buçuk saat uzaktaki bu ufak kentte gerçekleşen bu gösteri, ülke çapında çocuklar ve gençler arasında yankı bulmuş. Ve işte, 30 Kasım'daki gösteri de bu şekilde gerçekleşebilmiş...
Bu çocuklar, 'okulu asmak' için gösteri yapıyor değiller: Avustralya'daki gösterileri başlatan iki çocuktan Harriet O'Shea'nın deyişiyle, "Eğitim, bizim için çok önemli ve değerli; ancak iklim değişikliği, eğitimimizden bile önemli. Zaten bunu anlatmaya çalışıyoruz."
Greta Thunberg'in, The Guardian gazetesi için kaleme aldığı yazıdan alıntılarsak; "Erişkinler bizi ortada bıraktı. Ve çoğu, basın ve politikacılar da dahil olmak üzere, konuyu [iklim değişikliği] görmemeziliğe geliyorlar, bizim gücü bugünden başlayarak elimize almamız gerek."
Biz, dünyanın 'mucizelerle' değişeceğini sanıyorduk. İstediğimiz önümüze geliversin, yaşamımız sihirli değneklerle bambaşka oluversin bir anda istiyorduk.
Öyle değilmiş...
Zaten öyle olmadığını da anlayınca, küstük; kabuğumuza çekildik. Şartlar ve koşulların bizi kırmasına dökmesine, en değerli neyimiz varsa elimizden almasına izin verdik.
Ümitsizliği, umutların değersizleştirilmesini, kötülüğün sıradanlaşmasını, dünyanın yolu, geleceği, 'normal' hâli kabul eder olduk.
Rüyalarımızın çalınmasına sessizce boyun eğdik.
Sonra da, mutsuzluğu yaşam biçimi, yaşamın ta kendisi hâline getirdik...
Ancak, yaşamak böyle bir şey değil; bu şekildeyken de yaşanan hayat değil. Nefes alıp verince sadece, yaşamış olmuyoruz.
Evet; 'bizler', 'onları' ortada bıraktık.
Aramızdan 'istisnalar' alınmasın...
'Eski nesiller' olarak, 'dünün gençleri' olarak, bir şeyleri yanlış yaptık ki, dünya bugün bu hâlde...
Mesele de, zaten 'kolektif' olmak. Geleceğin güzelliği, 'takım oyununun' muhteşem ruhunu bize yaşatması olacak. Lidersiz, yatay hareketler; 'karizma' ve 'liderlik gücüne' değil; birlik dayanışması ve takım ruhuna dayalı gücü olan yeni yapılanmalar, girişimler...
Bize ne; Avustralya da bizden bir dünya uzakta diyorsanız, iyi bir haberim var; 'Avustralyalı gençler,' Greta Thunberg'ler her yerde. Onlar, Türkiye başta olmak üzere aramızda yaşıyor. Türkiye başta olmak üzere diyorum çünkü, geçtiğimiz haftalarda gelip geçen, hiç gündem yaratmayan bir habere göre, dünyanın ifade özgürlüğüne en çok önem veren gençleri Türkiye'de yaşıyor.
'Z Jenerasyonu', yani 1995 sonrası doğanlar arasında yapılan uluslararası bir araştırmaya göre düşünce özgürlüğüne en çok önem veren gençler, Türkiye'de yaşıyor. Londra merkezli, eğitim üzerine çalışan vakıf Varkey'in araştırmasına göre, Türkiye'deki gençler, araştırmanın yapıldığı ülkeler arasında 'ifade özgürlüğünü' en yüksek oranda destekleyenler. Hattâ, Türkiye'nin gençleri, yüzde 78 oranında, 'dine hakaret bile olsa, ifadenin özgürlüğünden' yana. Ki, bu oran da, yüzde 50'nin epey üzerinde...
Araştırma, Türkiye'nin yanı sıra; ABD, Almanya, Arjantin, Avustralya, Brezilya, Japonya, Güney Kore, Nijerya, Rusya, İtalya, İngiltere, Kanada, Endonezya, Güney Afrika, Japonya, Fransa, Yeni Zelanda, İsrail, Hindistan ve hatta Çin'i de kapsayan bir küresel genişlikte gerçekleştirilmiş. Bu vakıf, dünya genelinde eğitim, öğretmenlik meselesine odaklanan, Hint asıllı bir iş insanı olan Sunny Varkey'in girişimiyle kurulan bir sivil toplum örgütü.
Bu arada, Avustralyalı çocukların kendilerinden dinlemek isterseniz meramları nedir, Açık Radyo güzel bir gazetecilik yaptı; 10'lu yaşlardaki protestocularla görüştü. Bu adresten ulaşabilirsiniz.
Gelecek geldi; hadi ne duruyoruz, bugün başlayalım yaşamaya...
Bu yazı ilk olarak P24'te yayımlanmıştır.