Açık Gazete'de, konuklarımız Toplumsal Bilgi ve İletişim Derneği'nden Deniz Yenihayat, Şafak Sarı ve Şevket Uyanık’la dijital dünyadaki haklarımız, özgür internet ve ağ tarafsızlığı gibi hepimizi çok yakından ilgilendiren konulardan bahsettik. Bu arada konuklarımız, Toplumsal Bilgi ve İletişim Derneği'nin 20 Ocak'ta yapılacak toplantısının ilgilenen herkese açık bir toplantı olduğunu da duyurdular.
Ömer Madra: Açık Gazete devam ediyor. Biraz önce de anonsunu yapmaya çalıştığımız gibi Deniz Yenihayat, Şafak Sarı ve Şevket Uyanık’la beraberiz. Hoş geldiniz!
Deniz Yenihayat: Hoş bulduk!
Şafak Sarı: Hoş bulduk!
Şevket Uyanık: Hoş bulduk!
ÖM: Bir dernek var (Toplumsal Bilgi ve İletişim Derneği) önce onu konuşalım isterseniz.
ŞU: Dernek uzun zamandır hayalimizdi bizim aslında, herhalde 2013-2014 yıllarından beri konuşuyoruz dernek kurulsun, şu konularda çalışsın diye. Bir projemiz vardı dijitalguvenlik.org diye güvenlikle ilgili proje, onunla ilgili çalışırken derneği de kurmuş olduk. 7 kurucu üyeden oluşuyor dernek, 3’ü burada zaten, diğerlerinin de ismini alalım; Kenan Dursun, Doç. Dr. Erkan Saka, Simge Gümüşay ve Arda Çetin.
ÖM: Peki ne amaçlıyoruz?
DY: Aslında internet ve dijital dünyadaki haklarımızı korumayı amaçlıyoruz en başta ve bununla ilgili farkındalık yaratmayı ve insanların kendi haklarına sahip çıkabilmeleri için bir takım projeler geliştirmeyi planlıyoruz. Bu anlamda da temel kaynağımız aslında internet insan hakları bildirgesi. Burada da o başlıkları Şevket de bahsedebilir.
ŞU: Evet, evet netwrights diye bir kurum var, onların bir kitabı yayınlanmıştı 2014 yılında, onu Türkçe’ye çeviren ekipte yer almıştım ben de korsan parti hareketinin sitesinde var kitap bölümünde. Internette insan hakları ve 10 şartı diye 10 tane insan hakları internette çevrimiçi insan hakları yayınlamışlar. Bunlardan 8.si de zaten birazdan konuşacağımız ağ eşitliği ve ağ tarafsızlığıyla ilkesi. Aslında bu unutulma hakkı gibi konularda, bilgisayar okuryazarlığı, yeni medya okuryazarlığının geliştirilmesi, yanlış haberlere karşı bilgilendirme yapılması ve aslında toplumsal gelişmeye katkı sunacak, internet alanıyla ilgili bir sürü çalışmamız var. Zaten tbit.org.tr sitemizden de, onu da yeni açtık, orada zaten ayrıntısıyla görülebilir, ilkelerimiz var ama en önemli baz aldığımız konulardan biri de rahmetli Özgür Uçkan hocanın “iletişim örgütlenmektir” cümlesi ve yeni kaybettiğimiz Mustafa hocanın “internet yaşamdır” cümlesi bizim yol göstericimiz.
ŞS: Hepimiz alanında iletişim çalışmaları yapan çok kıymetli insanlarla işler yapmak istiyorduk, kendimizin bazı yaptığı işler vardı, iletişim alanında çalışma yapan saygıdeğer insanların çalışmaları vardı. Neden bunları birleştirmeyelim, neden tek bir çatı altında yürütmeyelim diye düşündüğümüzde zaten Şevket’in de dediği gibi 2014’ten beri bu tip fikirler vardı. Filyat’ta da dijital güvenlik projesini başlattıktan sonra da beraber iş yapabiliyor olduğumuzu gördük ve bunu genel olarak ulusal çapta nasıl genişletebiliriz, dünyadaki örneklerini nasıl yerelleştirebiliriz diye düşünüyorduk. Dijital haklar, internet hakları, bu konuda özellikle ülkemizde ciddi farkındalığın yaratılması gereken alanlar. Çünkü belki de dünyada medya ve iletişim alanında en baskıcı dönemlerden birini geçiriyoruz.
Can Tonbil: Ben de o konuya gelecektim, aynı zamanda Açık Radyo’da da tartışılan konulardan bir tanesiydi bu, korsan yayın programında bu tartışmalar bir şekilde ilk filizlerini göstermeğe başlamıştı. Şimdi dernek formatına girdi ve farklı çalışmalara doğru da gidilecek gibi duruyor. Şu anda dünyada bir tartışılan konu var başta ABD’de bu net tarafsızlığı olmak üzere ama oraya gelmeden önce Türkiye’deki internetin şu andaki halini ve internet özgürlüklerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
DY: Aslında internet özgürlüklerini konuşacaksak Türkiye bu anlamda muhtemelen tarihe geçecektir, internet özgürlükleri tarihine geçecektir, çünkü yasaklanan siteler, yasaklanan içerikler, örneğin şu an tam güncel sayısını hatırlamıyorum ama twitter’a başvuruda bulunulan içerik kaldırma başvurularının sayısı dünyada ilk sırada diye hatırlıyorum.
ŞS: Ve açık ara!
DY: Evet hatta açık ara.
ÖM: Açık ara ve ilk sırada öyle mi?
ŞU: Tabii.
ÖM: Freedom House raporu da zaten Türkiye’nin özgürlükler konusunda en büyük düşüşü kaydettiğini de yeni açıkladı zaten. Yani özgür olmayan ülke statüsüne girdi, son %25’in içine girmiş bulunuyor. Bu interneti de içeriyor elbette.
ŞU: Hatta o kadar çok siteler içerik engelli ki bunu tutan bir web sitesi vardı bildiğiniz üzere engelli web, o bile kapandı, yani o da engellendi. Yani hangi mahkeme kararıyla hangi site engellendi diye bu veriyi tutan bir siteydi, bu da artık kapatıldı. Şu an hangi sebeple engellendiğini bile bilmiyoruz siteleri.
DY: Tabii internet dediğimiz zaman sadece site engellemeleri değil doğru bilgiye ulaşma ve bilgi enformasyonun manipüle edilmesi de Türkiye’de çok yaygın yapılan ve bu da aslında iletişim tarihine geçebilecek örnekler sunan bir dönemden geçiyoruz. Tabii ki bunun araştırılması ve bununla ilgili doğru örneklerle bunun saptanması biraz üzerinden zaman geçtikten sonra daha sağlıklı yapılabilecek örnekler yaşıyoruz ama dezenformasyon ve yalan haber posttruth bu Oxford’un da bahsettiği 2017’deki malum kelime posttruth, gerçek ötesi, hakikat ötesi durum Türkiye’de gerçekten açık ara özellikle yaratılmış ve bundan fayda sağlanmış durumlar, örnekler içeriyor.
ŞU: İnternet özgürlüğü diye bir şey aslında Türkiye’de yok, hiç olmadı, belki ilk internete çıkıldı ODTÜ’den o zamanlar belki özgürdü internet,, 20 küsur yıl önce.
DY: Yani son 10 yılımız çok hoş değil.
CT: Peki yakın zamanda tartışılan konulardan bir tanesi de bu kapalı ağ sistemine geçilmesi, diğer ülkelerden de örneklerler veriliyor, Çin gibi, İran gibi, Kuzey Kore gibi. Türkiye’nin de böyle bir sisteme doğru geçebileceğine dair kimi zaman böyle rivayetler havalarda uçuşuyor. Bunun emarelerini görebiliyor musunuz?
ŞU: TC kimlikle girilsin internete diye öneriler getirilmişti 3-4 yıl önce.
CT: Öyle mi?
ŞU: Tabii tabii, arşive bakarsak görürüz yani. Bunu bakanlar, milletvekilleri falan söylüyordu.
DY: Zaten bunların konuşulması aslında dünyanın küresel durumunda çok da şaşırtıcı değil, Türkiye’de de konuşulması şaşırtıcı değil. Dediğin gibi bir çok ülkede konuşuluyor bu, ülkelerin daha içine kapanık ve sağa yöneldiği bir döneme bütün dünya girmiş bulunuyoruz. Bize özel bir durum değil yani.
CT: Evet, ilginç bir dönem de geçiyoruz, bu teknolojinin ilerlemesiyle beraber demokrasiye sağlayacağı katkıyı düşünenlerin bu konuda gayet optimist düşünenlerin de aynı zamanda hayal kırıklığına uğradığı bir dönemden bahsediyoruz. Bunun en belirgin göstergelerinden bir tanesi de ABD’de net tarafsızlığı denilen şeyin ortadan kalkması. Bununla alakalı olarak temel bilgilerle beraber, ne olduğuna dair bilgilerle başlayarak durumun ne olduğunu anlatabilir misiniz?
DY: Aslında ağ tarafsızlığının ne olduğunu tanımlamadan önce internetin ne olduğunu, daha önce ilk kamulaştığı dönemde ne olduğu ve bugün ne hale geldiği belki kısaca bahsedilmesi gereken bir şey. İnternetin ilk kamulaştığı yıllarda 90’li yıllarda özellikle yine Amerika çıkışlı bir teknoloji olduğu için bunun altını çizmek gerekiyor. Çünkü ağ tarafsızlığının vazgeçilmezi de Amerika çıkışlı bir hareket ve globalleşmeye müsait. İnternet ilk çıktığında okunan bir şeydi ve aslında bilginin özgür paylaşılması, küresel olarak herkesin bilgiye eşit olarak ulaşmasını mümkün kılan bir teknolojiydi. İlk yıllarında bu umutlarla aktivistler internet üzerinde çalışmaya başladı. Mesela Grateful dedin, solistlerinden ve Elektronic Frotier Foundation ilk siber aktivist örgütlerden biri. Onun kurucularından John Barlow 96 yılında Davos’ta bütün politikacılara bu özgür dünyaya bulaşmamaları gerektiğini, şirketlerin buradan uzak durması gerektiğini çünkü bu artık yeni bir akıl, insanlığın ortak aklı olduğunu anlatan bir deklarasyon yayınlamıştı. Ama bugüne geldiğimizde bütün dünya üzerinde internetin ilk yıllarında okuyan, yani internet okunan bir şey iken bugün izlenen bir şeye dönüştü. İnternet kullanıcıları daha proaktif, interaktif ve birbirleriyle alışveriş iletişim içerisindeyken bugün pasif bir halde, izleyen konumuna düştü. Aslında internet şirketler ve devletler tarafından insanların daha fazla bilgi sahibi olmaları ve aslında kendi geleceklerini tayin etmeleri ihtimalinin önüne geçmek interneti televizyona çevirdi, ağ tarafsızlığı da burada devreye giriyor.
ŞU: Tam kavram olarak da 2000 yıllardan beri aslında tartışılan bir şey. Obama döneminde 2/3 oyla ağ tarafsızlığı kabul ediliyor, Federal Communication birimi kabul ediyor. Şimdi işte Trump yönetimi o 2/3 kabul oyunun 2 ret oyu veren abilerden birini başına geçiriyor bu FCC’nin, o da “bu ağ tarafsızlığı artık yoktur” diyor.
ÖM: Ben bir de şunu sormak istiyorum. Şirketlerin büyük, eşitsiz şekilde aşırı karlar elde etmesine imkan verecek uygulamalar sırasında bu en ilginç olan şeylerden biri demin sözünü ettiğiniz akademik hayatta, yani akademik dergilerin bilgilerinin paralı hale getirilmesi meselesi. Yanlış hatırlamıyorsam MIT’nin kütüphanesini Aaron Swarts diye çok önemli bir aktivist ve bilgisayarcı herkese açık, bayağı kütüphane gibi açılması gerektiğini yapmış, muazzam bir baskıyla karşılaşmış ve sonunda da intihar etmişti yanılmıyorsam. Çok trajik bir olay.
ŞS: İlk tekerleğin telifi alınsa bugünkü teknoloji gelişebilir miydi ya da bu derecede korkunç telif yasaları olsaydı? Teknolojide bilgi birikimi aslında nesilden nesile aktarılan ve insanın ortak aklıyla bizim geleceğimizi ve diğer nesillere akacak olan bilginin devamı niteliğinde bir şey. Oysa günümüze bakıyoruz bütün bilimsel ve akademik bilgiler ısrarla metalaştırılıyor, fiyatlandırılıyor. Tabii ki insanların emekleri ve bu bilimsel bilgi süreçlerini üretmede verdikleri bir değer giderleri oluşuyor, çok doğru ama bu geçmişteki bilgileri de bu bilgileri üretirken de geçmişteki insanların bilimsel çalışmalarını alarak geldiler. Bilimsel makalelerin ya da ilaçların teliflenmesi, patentlenmesi durumu zaten günümüzde korkunç bir noktaya ulaştı. Artık hiçbir şekilde telif ve patentler yüzünden insanlar sağlıklı bir yaşam elde edemiyor, kültürel olarak kendini gerçekleştiremiyor ve kendini gerçekleştireceği ortamlara erişemez hale gelmeğe başladılar. Aslında sadece bilgi özgürlüğünün olmaması, bilgiye erişimin kısıtlanması değil mesele, aynı zamanda da gerçekten buna erişebileceği ortamı da ortadan kaldırıyorsunuz. Aaron Swarts’ın zaten bu aktivitesi, eylemleri aslında bize şunu gösterdi, bilgiyi sadece yasalarla falan sansürleyemezsiniz, aslında tam olarak serbest piyasa mekanizmalarına soktuğunuz zaman insanın en temel, kendini geliştirme ve toplumu geliştirme alanını ortadan yok ediyorsunuz. Ağ tarafsızlığı meselesi de biraz böyle aslında, yani tamamen sistemin değişmesi. İnternet trafiğinin..
ÖM: Tamamen sistemin değişmesi, yani sistem karşıtı bir hareket geliştirilmesi gerekiyor. Bu şekilde devam etmesinin bütün dünyayı boğacağı aşikar gibi gözüküyor.
CT: Wikipedia’da yazdığı üzere ağ tarafsızlığı kavramı internet servis sağlayıcıları veya devletin internetten üzerindeki verilere eşit davranması ilkesine dayanıyor. Daha açık bir ifadeyle diye yazmışlar bu makalede, internet üzerindeki hiçbir verinin kullanıcının içeriğin, sitenin, uygulamanın, platformun, vs. özel olarak bir politikayla, kanunla, kuralla kontrol edilmemesi ilkesine dayanıyor. Şu anda ABD’de tartışılan bu uygulamayla beraber, ağ tarafsızlığının ortadan kalkmasıyla beraber neyle karşılaşacağız gündelik hayatta internet kullanıcıları olarak?
ŞS: Şu anda ne olacağını tam olarak kestirmek zor tabii ama öngörülerimiz var; bunu bizzat aslında dünyada yaşıyoruz. Bir örnekle açıklayabilirim bunu, Facebook’un basics diye bir çalışması var Afrika ülkelerinde, internet erişimi olmayan köylere, kişilere internet ulaştırmaya çalışıyorlar. O bölgelerin servis sağlayıcılarıyla anlaşıyorlar, diyorlar ki “ben şu köydeki vatandaşın evine internet ulaştıracağım, onun internet giderlerini ben ödeyeceğim”. Böylece internete özgür bir şekilde ulaşabilecek ama öyle mi? Değil, sadece benim belirlediğim 6 siteye girecek Facebook, vs. 7. siteye giremeyecek, 7. siteye girmek istiyorsa paralı olacak. Günümüzde bunun prototiplerini aslında ters bir örnekten ama görmeye başlıyoruz. Biz genelde ağ tarafsızlığı meselesini konuşurken böyle çok meşhur ülkemizde duble yollardan konuşalım, bol şeritli yollardan, ağ da aynı şekilde bilginin aktığı, datanın, yani verinin aktığı büyük otobanları düşünelim ve bu otobanların 6-7-10 şeritler olabilir, bu şeritlerin büyük bir çoğunluğu özel şirketlere ya da internette büyük veri akışını sağladığını iddia eden şirketlere devrediliyor, arada bize bir tali yol veriliyor ve o tali yoldan da siz de aranızda işte dosya paylaşın. Şimdi A şirketi, B şirketi dünyanın en büyük şirketi, onlar günde milyonlarca video servis ediyorlar ama ben sıradan bir kullanıcı olarak şunu söylemek istiyorum: Bana ne? Ben evime suyu, elektriği, herkese eşit şekilde dağıtıldığı, herkese aynı koşullarda dağıtılıyorken en temel yaşam hakkı olan interneti neden musluklardan damlayla alayım?
CT: Parası olan varsa neden daha kalitelisini alsın
ŞS: Tabii, ben mesela iyi bir film izlemek istiyorum ya da bir makale okumak istiyorum, neden A ya da B şirketine, zaten para veriyorum o hizmeti almak için bir de o hizmeti alacağım trafiğini de ücretlendiriyor. Bu sadece benim ekonomik kaybım ya da bilgi kaybım değil aynı zamanda da büyük şirketler bu şeritleri -demin otoban örneğindeki gibi- kapladıkları zaman aslında bir süre sonra benim internet trafiğim genellikle şu videolarla ya da şu şirketlerden akıyor, ben onları kayırıyorum, diğerlerini görmezden geliyorum diyerek bizzat demin verdiğim Facebook basics örneğindeki gibi bazı siteleri ya da belli ağlara girememek demek oluyor bu. Keyfi sansürler oluşacak bizce, öyle düşünüyoruz,
CT: İktidarlarla şirketlerin daha fazla yakınlaşmasını da göreceğiz aynı zamanda.
ŞS: Tabii ki, çünkü mesela medya örneğinde olduğu gibi iktidara yaklaşan medya kendini daha iyi bir şekilde piyasada var edebiliyorsa, internet şirketleri de iktidara yaklaştıkça kendini daha iyi bir şekilde var edebilecek. Çünkü internet servis sağlayıcılarının yaşama protokolleri, ekonomik protokollerini belirleyen kamu olacak, yani o anki iktidar olacak.
ŞU: Bu arada Amerika’da da Verizon çok büyük bastırdı bu şey için, hani kampanyalar yürüttü.
ÖM: Aslında Verizon gibi çok dev şirketler var.
ŞS: Ekonomik, toplumsal ve acayip aslında bütün toplumu ilgilendiren bir mesele bu, Türkiye’de zaten görünmeyen bir ağ tarafsızlığı var, hepimizin içinde yer aldığı adil kullanım kotası diye bir şey var dünyada hiçbir yerde olmayan. Türkiye’de aslında bu adil kullanım kotası denilen bence bir ağ tarafsızlığına aykırı.
DY: Bundan vazgeçilmesi lazım.
ŞU: Evet, vazgeçilmesi. Bir de BTK’nın 201’deki bir kararı var Türkiye’de ilk kez ağ tarafsızlığı meselesi geçiyor, malum şirkete 250 bin lira ceza kesiyor ağ tarafsızlığını ihlal etti diye.
CT: Adil kullanım kotasını kaldırdı diye mi yoksa
ŞU: Yok, kararın ayrıntısına bakarız internetten ama BTK malum şirkete ceza kesiyor “sen ağ tarafsızlığına karşı çıktın!” diyor.
CT: Bu tanım var ama?
ŞU: Var, bir kere geçiyor ilk kez 2012’de.
ŞS: Tabii bizde herhangi bir düzenleme yok şu anda.
ÖM: 1984 ortamı yani!
ŞU: Hatta Zamyatin’in Biz kitabı yani.
ÖM: Evet, bir de Kafka’yı da araya sokabiliriz herhalde üçünün bir karışımı olabilir. Şimdi adını hatırlayamadım maalesef ama interneti icat ettiği söylenen kişi de “ben böyle bir şey için yapmadım, manyak mısınız?” filan dedi.
DY: World Wide Web’in kurucusu evet.
ÖM: www’i icat eden ve uygulayıcısı.
DY: Yani herkes için bir distopik duruma dönüştü aslında, bir yandan da çok yeni bir teknoloji. Ortaya çıktığı ilk günden beri biz bunun içerisindeyiz ama daha evrimini tamamlayıp gerçek karakterine bürünememiş, o yüzden de nereye gideceği belli olmayan bir teknoloji. Biz de ilginç bir döneme denk geldik yani.
CT: Şöyle de bir avantaj var, yani kötünün iyi tarafından bakabilmek de mümkün olabilir tabii ki. Özellikle Şevket’in biraz önce söylediği Türkiye’de bu net tarafsızlığının adil kullanım kotası gibi bir şeyle beraber daha önce deneyimlenmesi demek aynı zamanda böyle bir deneyimin bu olaya karşı olan bilginin ve aynı zamanda tekrardan üçüncü defa söylemek pahasına insanları harekete geçirebilecek olan bir alt yapının oluşması demek. Yani çeşitli direniş mekanizmalarını oluşturabilecek şekilde bir geleneğin de daha önceden tohumlarının atılması demek manasına geliyor.
ŞS: Siyah cam gibi bir şey bu, siyah cam ne kadar tartışıldı, onun gibi bir şey olabilir bu, böyle bir direnişe dönüşebilir yani.
CT: Bunun önceki örneklerini de gördük, sokaklarda insanlar Taksim’de, İstiklal Caddesi'nde de gayet kalabalık bir şekilde yürüdüler, bununla alakalı olarak bir gelenek var Türkiye’de. Peki bundan sonra nasıl olacakla alakalı öngörünüz nedir? Dernekle olan çalışmalar bununla ne şekilde birlikte yürüyebilecek, var mı bir plan, projeler nelerdir?
ŞU: Güzel bir soru.
DY: Aslında Türkiye’nin gündemine bakarsak tabii ki bu tip dayanışma hareketleri diyelim ya da bu tip konularda etkin hareket etmek biraz zaman ve mesafe isteyen koşullar altında, işte OHAL kapsamındayız, gerekli izinler, yani bir yerde bir etkinlik yapmak bile birçok kurum için soru işaretleri getirebiliyor. Biz bu anlamda mevcut duruma uygun olabilecek birçok etkinlik ve proje geliştirmeye başladık. Dijital güvenlikten dijital haklara kadar aslında insanlara en başta yapmamız gereken şey bununla ilgili farkındalık yaratmak. Bir yandan da internet insanlara büyük bir konfor sağlıyor, istedikleri filmlere, müziklere ulaşabiliyorlar ve bu tehlikeli bir havuç. Yani insanların bu konfora alışması, internette interaktif olmayı unutmasının önüne geçmek için çalışmalar yapıyoruz.
ŞU: Hepimiz artık internette sosyal, finansal anlamda bir entegre olmuş durumdayız, bütün hayatımız orada. Dernekte de şunu yapmak benim hayallerimden biri, bir sürü STK var Türkiye’de, bilişim alanında da çok çalışan var, hatta birçok kez dirsek temasımız oldu, imza kampanyaları yaptık, artık diyoruz ki evet tehlike hep yani 6-7 yıldır bahsediyoruz biz bu meselelerden, şu an gerçekten bütün halka yayılmaya başladı bu tehlike, internet özgürlüğü meselesi ‘hadi gelin hep birlikte farkındalığın da dışında tabii kitaplar yayınlayalım, sosyal medya kampanyaları yapalım, eğitimler yapalım, bireylere de bu şeyi aşılayalım. Eğitmenler yetiştirelim, yani artık bunu yayalım, bu meseleler konuşulsun ama bence en temel yine insan hakları, internette insan hakları ve iletişim hakkı. Hak temelinden bakarsak dernek bunu yapmaya çalışıyor. Zaten yakında bir genel kurulumuz olacak, orada da 2018’i planlayacağız, oraya da davet etmiş olalım şimdi Açık Radyo mikrofonlarından.
ÖM: Temel mesele bir tane aslında o da özgürlükler meselesi, özgürlük ve demokrasi, bu hiç değişmedi konu ne olursa olsun. İnternet tabii bu açıdan son derece önemli bir araç, yani hayati bir önem taşıyor onun için, mesela bu gayet karanlık kullanımlarına ilişkin de özellikle Carole Cadwalladr diye bir gazeteci Guardian’da çok yakın takip ettiği Amerika’daki çok zengin bir milyarder gizli bilgisayar şeyi olan adamın, Preston’dı galiba adamın adı, İngiltere’deki brexit hareketinin de arkasında yer aldığını açığa çıkaran önemli bir dizi makale yayınladı.
ŞS: Ki Amerikan seçimlerinin nasıl manipüle edildiği üzerine bir sürü şey var.
ÖM: Zaten ikisiyle beraber yani aynı Amerikan Trump kampanyasında da, brexit kampanyasında da aynı isimler aynı şirketler geçiyor arka perdede.
ŞS: Toplumlar artık manipüle edilir hale ve internet üzerinden manipüle edilebilir bir hale gelmiş olması tabii çok üzücü ve korkutucu. Lakin şöyle bir şey de var, evet bu uluslararası düzenlemeler bir yandan tersinden özgürlükleri kısıtlayıcı ve gözetim faaliyetleri olarak ilerlerken bir yandan da demin konuştuğumuz gibi direniş odakları oluşuyor. Tabii bu direniş odakları tam olarak sadece farkındalık üzerine değil de net bir şekilde meclisleri, cookie ve siyasi kurumları da çeşitli düzenlemelere itmekle olur. Biz dernek faaliyetlerimizde de özellikle meclis ve meclis komisyonlarına bu hukuki, siyasi ve genel olarak gündelik hayatla ilgili bütün düzenlemelerin yapılması için çalışmalar yürütmek istiyoruz. Zaten dernek çalışmalarımızda da irtibat kurduğumuz, duyuru yaptığımız kişilerle de bunları istişare ediyoruz ve zaman içerisinde Türkiye’de internet, dijital bütün bu elektronik alana ilişkin kamu yararını gözeten evrensel hizmet ilkelerini gözeten çalışmalar yapmak istiyoruz. Zaten bu derneğin kuruluş amacı sadece ‘hadi birleşelim, beraber iş yapalım’dan öte gerçekten Türkiye’nin internet hakları üzerine, dijital hakları üzerine kapsamlı ve toplumsal dönüşümleri gerçekleştirecek düzenlemeleri yapmak için. Çünkü evet hepimiz biliyoruz herşey şu anda kötü ve daha da kötüye gidiyor olabilir ama sonuçta ileride bu kötü süreçten çıktığımızda tüm bu süreci düzenleyecek kurumlara ihtiyacımız var. Dünyada gidişat da böyle, bence vakıflar ve dernekler olarak, diğer siyasi partiler olarak her türlü bu tip düzenlemeleri çıkartmak için çalışmalar yapacağız. Belki de bizim derneğimiz ya da bizim gibi diğer derneklerle beraber ortak platformlar, akılları birleştireceğimiz çalıştaylar ve yasa süreçleri yapabiliriz. Niye olmasın?
CT: Şevket biraz önce bir toplantıdan bahsetmişti, bu açık bir toplantı mı? Açık toplantıysa nerede?
ŞU: Aslında davet ediyoruz insanları, zaten öyle senin gibi dostlarımızı 20 Ocak Cumartesi Kadıköy’de Tasarım Atölyesi’nde toplanacağız, konuşacağız. Yapabilirsek genel kurulu da aradan çıkaracağız çünkü kanunen yapmamız gerekiyor.
ÖM: Biraz önce Şafak’ın da söylediği de önemli, ileride aydınlık dönemde çok ona hazırlıklı olmak derken, belki şöyle tamamlamak lazım, zaten öyle bir döneme geçişin bizim elimizde olduğunu, yani şu konuşulanlar ve bu dernek çalışmalarının sayesinde olacaksa olacak, yoksa kendiliğinden değil. Aydınlık tarafa kendiliklerinden geçecek bir hali yok herhalde.
DY: Bir yandan da internette aslında bugün sorun olduğunu düşündüğümüz bir çok şeyin çözümü de aynı zamanda, yani eğitimdeki aksaklıkları ya da eksikliklerimizi çok kısa bir sürede internet altyapısıyla atlatabileceğiz belki, ekonomimizi daha iyi bir noktaya getireceğiz. Yani bugün kötü olduğumuz herşeyi yine internet teknolojisiyle düzeltme fırsatımız var.
ŞS: Fikirlerimiz orada en başta, herkes fikrini internette yazıyor yani.
ÖM: Evet bu konuşmayı da bu programı da internette Açık Radyo’nun web’inde de, podcast de ederiz. Hem podcast ederiz hem de belki deşifre etme imkanı da buluruz. Bir de son olarak şu Wikipedia meselesi var.
CT: A unuttum ben onu!
ÖM: Nedir, ne olacak?
ŞS: Açıyoruz Wikipedia’yı!
ŞU: Yarın açıyoruz!
ŞS: Keşke elimizde olsa.
DY: O konu biraz karmaşık çünkü Wikipedia vakfı başkanının son açıklamasında “şikayete konu olan içerikleri kaldırdık ama hala neden Türkiye’de açılmadığı hakkında bir fikrimiz yok” diyor.
ÖM: Ama bunun doğru olmadığını açıkladılar.
DY: BTK da tam tersine, bunun bir algı operasyonu olduğunu, bu Türkiye’yi bir terör örgütünün parçasıymış gibi gösteren içeriklerin hala orada bulunduğunu görüyoruz, o yüzden de yargı bu kararı hala iptal etmedi.
CT: Wikipedia’da bu maddeleri kim yazıyor?
ŞU: İnsanlık, halk.
CT: İnsanların biraraya gelip bir şekilde müzakere edildiği zaman gerçekten argümanınız sağlamsa, elinizdeki kanıtlar gayet yeterliyse ve karşı taraftaki argümanları çürütebiliyorsanız kendi makalenizi oraya koymanız mümkün mü ya da kendi yazdığınız maddeyi?
DY: Çürütülmediği sürece orada...
ŞU: Ya da editörler tarafından değiştirilmediği sürece doğru bilgi ise orada.
CT: Çürütülebilir ise eğer bu şekilde konulabilir. Bunun için çalışma yapsın mesela eğer gerçekten bu konuyla alakalı bu şekilde düşünen insanlar varsa, neden böyle bir çalışmaya imza atmıyorar?
ŞU: Çünkü yasaklamak, bizde yöntem yasaklamak.
CT: Şöyle bir şey olabilir, giremedikleri için çalışma da yapamıyor olabilirler!
ŞS: Kendileri girebiliyorlar. Çok güzel
ŞU: Denetleyemiyor, müdahale edemiyor, tam olarak sebebi bu.
ŞU: Şöyle giriyor ama bir sürü savcılık kararında belki de 15 Temmuz’da da hepsinde FETÖ olaylarında da maddelerde Wikipedia’dan kaynak gösteriyor. Hem engelliyor, kendi girmiyor, giremiyor, denetlemiyor, açmıyor da insanlara ama kendi savcılık maddelerinde dipnotlarda kullanıyor.
ÖM: Peki Wikipedia genel müdürü Catherine Mayer diye
DY: Vakıf başkanı.
ÖM: Vakfın başkanı da “yok böyle bir şey”, uyduran içeriklerin kaldırıldığı şeklinde Türk medyasında yer alan iddiaları tamamen yalanlamış durumda, bu sabah okuduk yani.
DY: Az önce bahsettiğimiz gibi internet bilginin çok kolay manipüle edilebildiği bir alan, örneğin bugün Türkiye ve yasaklar konuşulduğunda Wikipedia en önemli başlıklardan birisi, taraflar bununla ilgili bir manipülasyona girmekte beis görmüyorlar. Bizim de bu anlamda beklemekten ve haklarımızı savunmaktan başka yapacağımız bir şey yok.
ŞU: Bu arada Wikipedia’dan birini İstanbul Büyükşehir belediyesinin de organize ettiği çok büyük bir etkinliğe çağırmışlardı geçen yıl, sonra da adama “yok gelme!” dediler. Duyurdular bu etkinliği.
CT: Kurucusuydu galiba?
ŞU: Evet kurucusunu çağırdılar, ama sonra gelme dediler! Afişler falan basılmıştı yani.
ÖM: Duraklarda adı filan vardı afişlerde.
ŞS: Wikipedia aslında tam olarak internetin kendisi aslında ve internette özgürlük dediğimiz zaman örnek gösterebileceğimiz projelerden birisi. Çünkü oradaki bütün içerikleri, bütün bilgileri, maddeleri insanlığın kendisi üretiyor demin de dediğimiz gibi. Orada gerçekten hukuk dışı ya da manipülatif bir içerik varsa da bunu karşı argümanla çok rahat düzeltebilirsiniz esasında.
CT: Köy çeşmesi var orada oturup konuşabiliyorsunuz...
ŞS: Her maddenin tartışması vardır mesela, orada argüman kaynak koyduğunuz zaman gerçek bir kaynağı koyup eğer gidip de vakfın birisi “bu içeriği beğenmedim kaldırıyorum” gibi bir şey yapamaz.
ŞU: Çünkü bu hareketler de orada görünüyor, kim hangi saatte değiştirmiş görünüyor.
CT: Bu uygulama bilinmediği için böyle olduğu zannedilip bu şekilde cezai yaptırımlara tabi tutuluyor, fakat işleniş mantığı bilinse belki daha farklı bir şekilde olabilir.
ŞS: HTTPS olarak girilebiliyor Wikipedia’ya, yani SSL protokolü var, yani secure bir şekilde normalde o siteye girebiliyorsunuz. Eğer HTPP diye girebilseydik, yani güvenli bir bağlantı uzantısı olmasaydı, tekniği geçiyorum normalde tek bir link üzerinden kaldırılabilirdi o içerik ama siteye komple güvenli bir şekilde girdiğimiz için oradaki bir linki engelleyemiyorlar, bu yüzden toptan siteyi engelliyorlar.
ŞU: Çok güzel bir konuya değindin 56-51 yasasına dayanıyor bu, o dönemki tartışmaları açın bakın çok biz mücadele ettik
ŞS: O zaman BTK da biz böyle yapmayacağız, sadece tek linkten engelleme yaparız, o zaman internet aktivistleri diyor ki “hayır bakın bu protokolda tek bir yerden engelleyemezsiniz, bu böyle olmaz” dediğimiz “hayır kesinlikle böyle olmayacak” diyordu BTK başkanı.
ŞU: Bu özgürlüktür diyordu BTK başkanı
ŞS: Özgürlüktür diyordu yasa, şimdi bu yasayla dünyanın en büyük ansiklopedisini engelliyorsunuz.
CT: Savunmak gerekiyor. Evet devam edeceğiz.
ÖM: Evet trajikomik, burada süreyi bitirdik. Çok teşekkür ederiz hep birlikte son derece vahim gelişmelerin de konuşulduğu bir dizi konudan bir tanesiydi. Deniz Yenihayat, Şafak Sarı ve Şevket Uyanık’la beraberdik. Toplumsal Bilgi ve İletişim Derneği’nin gelişmesini, oluşumunu ve aynı zamanda da ağ tarafsızlığı tartışmaları üzerinden sonunda Wikipedia’nın yasaklanmasına kadar giden bir sohbet gerçekleştirdik. Çok teşekkür ederiz.
ŞS: Biz teşekkür ederiz.
ŞU: Sağ olun.
DY: Davet ettiğiniz için biz teşekkür ederiz.