Aralık 2017

Açık Gazete
-
Aa
+
a
a
a

“Bugün, haberlerde gördüğümüz bütün o uzaklardaki felaketleri her birimiz tamamen yüreğinde hissedemiyorsa eğer, hiç olmazsa bu tür felaketlerin sebeplerini teslim etmeye ve anlamaya çalışabiliriz. Bu daha fazla kıyımın önüne geçmek için gerekli bir adımdır. İç savaşlar, yoksulluk, siyasi baskı, kuraklık ve kirlilik doğa tarafından değil, insan tarafından yapılmaktadır. Hatta, milyonlarca insanı yabancı ülkelerde kurtuluş arayışına iten çatışmaların ve kıtlıkların kaynağı genellikle bizim doğayı tahrip edişimizdir... Thoreau kendimizi, doğa’nın yaptığı gibi, “her gün tamamıyla” yenileyebileceğimize inanıyordu. Onun sesini yoğun biçimde ve düşünüp taşınarak dinleyecek olursak eğer, belki farklı türden bir topluma katkıda bulunmak için, her birimiz kendi durumuna göre, o küçük yolu keşfetmeye cesaretlendirilebiliriz. Çünkü kumsala yayılan o cesetler ve Thoreau’nun gördüğü deniz ... hayalgücümüzün tuvaline derinden bakma cesareti gösterebilirsek eğer, insanlık gemisi kayalıklara yönelirken onu bekleyen müşterek kaderin habercisidir. Bunlar şimdi harekete geçmemiz, halen içimizde olan şarkıyı söylememiz, iş işten geçmeden bu hasarlı gezegende hepimizi bekleyen enkazın önüne geçmemiz için bir uyarıdır. Üstelik hikâyemizi anlatacak Thoreau da kalmadı sahilde.”

Ariel Dorfman, “Kayalıklar Üzerindeki Walden", 2017

2017 yılının son ayı, bu garip, karanlık, uğursuz yılın sıkıştırılmış bir özeti gibiydi: Her şey mevcuttu: Doğa ile insan ilişkilerinde kopuş … doğanın kendisinde çöküş … sonsuz kudret ve servet ihtirası sonucu sınıflar arası eşitsizlikte dibe vuruş … evleri barkları, yerleri yurtları terkediş … yaban ellerine kaçış, çocukları feda ediş, rüşvet - yolsuzluk - ahlaksızlıkta doruğa çıkış … dışta kısır milli çekişmeler batağına batış, içte iç savaş batağına doğru savruluş …hepsi ve daha fazlası … hani nasıl derler, gözlerimizin önünden bir film şeridi gibi akmaktaydı.

Sadece ABD’ye baktığımızda: California’da eyalet tarihinin en büyük yangını 2018’e sarkıyor, Minnesota’da – 38 derece ile soğuk rekorları kırılıyor, Pennsylvania’da 4 gün içinde 1,6 metre yükseklikte kar ile başka bir rekor kırılıyor, Florida’daki dev mercan resifinin yarısının yok olup gitmiş olduğu dehşetle farkediliyor, Beyaz Ev’in bahçesinde 39 Başkan “eskitmiş” olan 200 yıllık dev manolya ağacı hakkında, First Lady Melania Trump’tan “kesile” fermanı çıkıyor, First Lady’nin kocası Başkan Trump soğuklarla ilgili tweet’inde küresel ısınma olmadığını, diğer ülkelerin trilyonlarca doları boş yere çarçur ettiğini söylüyor,

ABD Çevre Koruma Ajansı EPA'nın Trump tarafından atanan yeni başkanı Puritt kömür madeni endüstrisini canlandırmayı vaadediyor. (AP)

Çevre Koruma Ajansı'nın (EPA) başı Pruitt de “çevreciliğin hası, doğal kaynakları (yani kömür, petrol ve gazı) dibine kadar kullanmaktır” diyebiliyordu.

Aralık sonunda, yeryüzünün en zengin 500 kişisinin, bu yıl içinde 1 trilyon – yani bin milyar! – dolar zenginleştiği açıklandı. Dünya erişkin nüfusunun % 0.07’sini oluşturan bu zenginler, artık yeryüzündeki toplam servetin % 46’sını kontrol ediyordu.

BM Çocuklara Yardım Fonu, 2017'nin çatışma bölgelerindeki çocuklar için “kâbus yıl” olduğunu, çocuklara yönelik saldırıların “şoke edici”' bir seviyeye ulaştığını, savaş ve çatışmaların ortasındaki çocuklarınsa giderek daha fazla “savaş silahı” olarak kullanılmaya başlandığını açıklıyordu. Ayrıca, Midilli’deki sığınmacıların da yüzde 40’ının çocuklardan oluştuğu da ayrı bir raporda açıklandı ve herkes şoke oldu - gene.

Seneyi OHAL kapsamında geçiren Türkiye, seçilmişler ve yakınlarının hararetlenmeye başlayan rüşvet ve vergi kaçırma iddiaları arasında son aya girmişti. ABD'nin İran'a yönelik ambargosunu deldiği iddiasıyla tutuklanan Rıza Sarraf, sanıklıktan tanıklığa geçmişti. Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın tek sanık kaldığı davada itiraflarına devam ediyordu.17 Aralık operasyonu ardından serbest kalmak için “kısmen rüşvet” ödediğini, hayali ihracaatı nasıl yaptığını, kimlerden yardım aldığını sözlü/çizgili olarak anlatıyordu.

ABD'de devam eden Rıza Sarraf duruşmasından temsili resim.

Türkiye’de ise Sarraf'ın ve yakınlarının mal varlıklarına el koyma kararı gelirken, hem kurumlar, hem sorumlular hem de eski sorumlular tarafından yalanlamalar geliyordu. Sarraf’a 2015’te İhracatın Şampiyonları Ödülü'nü veren Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi "Zevkimize göre vermiyoruz ödülleri" diye kendini savunurken, ödülü Sarraf’a bizzat takdim edenlerden Ekonomi bakanı Zeybekçi, "Bizim için geçmiş, konuşulmaması gereken şeylerdir" diyerek yüzünü geleceğe dönüyordu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Davadan ne çıkarsa çıksın, biz doğru yaptık, ambargoyu delmedik' derken, CHP Lideri Kılıçdaroğlu, davada anlattığı devlet sırlarının Sarraf’a AKP’li bakanlar tarafından para karşılığı verildiğini söylüyordu. 

Erdoğan’ın yakınlarının Man Adası’na para transferi yaptığını gösteren belgeleri Kılıçdaroğlu’nun kamuoyuyla paylaşmasından sonra, Cumhurbaşkanı "Şimdi tutturmuş bir Man Adası. Herhalde bu mankafa olmaktan kaynaklanıyor. Yatıyor kalkıyor Man Adası. Bunlarla iyi yatıp kalktı" dedi. CHP’nin belgelerin araştırılması konusunda komisyon kurulması talebi ise Meclis’te AKP çoğunluğu tarafından reddedildi.

Erdoğan, "Bazı iş adamlarının varlıklarını yurt dışına kaçırma gibi gayretlerinin olduğunu duyuyorum. Buradan kabinemize sesleniyorum, bunların hiçbirine çıkış için asla izin vermemelisiniz. Çünkü bu adımlar ihanet-i vataniyedir" şeklindeki sözlerinden ötürü ortaya çıkan yanlış anlaşılmayı ertesi gün, "Türkiye, serbest piyasa ekonomisine sahip bir ülkedir... Herkesin yurt dışına parasını çıkarma hakkı vardır" diyerek düzeltse de, iş dünyası içinde bir tedirginlik yaşandığı farkedilmemiş değildi.

ABD'de özel yetkili savcı olarak atanan eski FBI Başkanı Robert Mueller'in yürüttüğü 'Rusya bağlantısı' soruşturmasında, 'cep telefonundan Trump karşıtı mesajlar attığı' gerekçesiyle bir FBI yetkilisini geçen yaz görevden aldığı ortaya çıkmıştı. Mueller ile tıpkı Rıza Sarraf gibi anlaşma yoluna giden eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn ise FBI'a yalan beyanda bulunduğunu kabul ederek Başkanı zor duruma sokmuştu.

3 kadının ortak bir basın toplantısı ile kendisini cinsel tacizle suçlamasını twitter üzerinden yalanlayan Trump'ın, 14 ve 18 yaşları arasında kız çocuklarını taciz ettiği söylenen eski KKK avukatı, kölelik yanlısı açıklamaları ile maruf Roy Moore'a Cumhuriyetçi Parti'nin Alabama senatör adayı seçimi için verdiği destek işe yaramamış, Moore senatörlük yarışını kaybetmişti.

İsrail’de ise, iki farklı yolsuzluk soruşturmasında adı geçen Başbakan Binyamin Netanyahu’yu korumak için meclise sevkedildiğini iddia ettikleri yasa tasarısını sokaklarda protesto eden onbinlerce insan yeni yasaya karşı düzenlenen ‘Utanç Yürüyüşü’ne katılıyordu.

Bu sırada kadim Yunan tiyatrosunun “Deus Ex Machina”sına benzer bir sahne cereyan etti: Onbinlerin, yargılanıp hapse atılmasını sokaklarda yüksek sesle talep ettiği Netanyahu'yu da, aralarında cinsel taciz de dahil olmak üzere türlü iddiaların karşısında sıkışmış olan Trump'ı da, yakınları ve kendisi hakkında yolsuzluk iddiaları yüksek sesle dile getirilen Erdoğan'ı da yakından ilgilendirebilecek bir olay, gökyüzünden indirilmişçesine, bir anda ortaya çıkıverdi.

ABD Başkanı Trump, ABD Başkanlarının 1995 yılından bu yana imzalamayı reddettiği Senato kararını onaylayarak Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıdı.

Donald Trump Kudüs'ü İsrail'in Başkenti olarak tanıdığını ilan ediyor. Washington DC. 6 Aralık 2017 (Saul Loeb / AFP)

Ardından haberlerde kızılca kıyamet koptu. Filistin liderlerinin, “üç günlük öfke protestosu” çağrısı üzerine Filistinliler sokaklara çıktı ve yeni bir intifada’dan bahsedilmeye başlandı.

Trump, Kudüs kararından dolayı bütün dünyada eleştiriliyordu. ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma planı Türkiye'deki siyasi parti gruplarının hazırladığı ortak bildiri ile telin edildi. Papa Françesko Noel mesajında, Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasına eleştirdi ve "iki devletin barışçıl biçimde yan yana var olduğu, müzakere edilmiş bir çözüme nihayet ulaşılması için dua edelim” dedi. 20 yıl sonra Brüksel'i ziyaret eden ilk İsrail Başbakanı olan Binyamin Netanyahu AB’den Kudüs konusunda istediği desteği alamadı. Trump'ın kararının Mısır ve Suudi Arabistan’la ortak alındığı iddia edilse de, Arap Birliği, Trump'a kararını geri çekme çağrısı yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “İsrail, terör ve işgal devletidir” nitelemesiyle hemfikir olmamakla birlikte, Rusya da diyalog'dan bahsetmekteydi.

ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in Başkenti olarak tanımasını protesto edenler. Londra Abd Elçiliği'nin önü. 8 Aralık 2017. (Reuters)

İsrail Savunma Bakanı Avigdor Liberman'ın “bedel ödemeye hazırız!” şeklindeki açıklamaları ve Trump'ın kendileri gibi oy kullanmayan ülkelere ABD yardımlarını kesecekleri tehdidine rağmen, BM Genel Kurulu'nda yapılan oylamada, Trump'ın Kudüs'ü 'İsrail'in başkenti' olarak tanımasına 'hükümsüz' diyen karar, ezici çoğunlukla kabul edildi.

ABD'nin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley de, 2018-2019 mali yılında BM için ayrılan fonun 285 milyon dolar azaltılacağını Aralık ayının son günlerinde açıkladı.

Son dönemde yaptığı nükleer denemelerle gündeme gelen Kuzey Kore de Kudüs tartışmasına dahil olmuştu. Daimi lideri Kim Jong-Un, Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımasına karşı çıkarken, "İsrail diye bir devlet mi var ki, başkenti Kudüs olsun?" diye sordu. Nükleer savaş tehdidi de 2017'nin tümünde en çok konuşulan konulardan biri olarak kayıtlara geçti.

ICAN International Campaign to Abolish Nuclear Weapons (Uluslararası Nükleer Silahları Yasaklama Kanpanyası)  (Fabrice Coffrini/AFP/Getty Images)

2017 Nobel Barış Ödülü'ne layık görülen Nükleer Silahların Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Kampanya (ICAN), ödülünü aldığı günlerde, dünyanın en büyük 100 savunma şirketinin 2016'da gerçekleştirdiği silah ve askeri hizmet satışının yüzde 2'ye yakın artış göstererek 374.8 milyar dolara ulaştığı açıklandı.

Rus yetkililer silah trendini artık kendilerinin belirlendiği övünerek anlatıyor, ABD Savunma Bakanlığı Irak ve Suriye’de bitirildiği ilan edilen DEAŞ’la ‘savaşması’ için 2018 yılında YPG’ye 500 milyon dolarlık silah, araç, mühimmat ve teçhizat vereceğini duyuruyordu.

ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wess Mitchell, Türkiye’nin “Rusya’dan aldık, iş bitti” dediği S-400 hava savunma füzeleri konusunda "kaygılıyız" mesajını verirken, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in askeri ve teknik işbirliğinden sorumlu yardımcısı Vladimir Kojin, Türkiye ile varılan S-400 hava savunma sistemleri anlaşmasının bir kısmının, Rusya tarafından sağlanacak krediyle karşılanacağını belirtiyordu.

Yemen'de isyancı Şii Husiler, Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'a balistik füze saldırısı düzenlemiş, BM, Yemen’de savaşan Suudi Arabistan liderliğindeki askerî koalisyonunu 100'lerce sivili öldüren bombardımanlardan ötürü suçlamıştı. Yemen'de yedi milyonu aşkın insan açlıktan ölme tehlikesi altında, bir milyona yakın insane da kolera hastalığına yakalanmış bir şekilde senenin sonunu getiriyordu.

Gerginlikler, tehditler, misillemeler, mukabele bilmisil’ler gırla gidiyordu. ABD Başkanı tarafından açıklanan Ulusal Güvenlik Stratejisi Çin ve Rusya tarafından kıyasıya eleştirilirken, Türkiye'deki ABD Büyükelçiliği, Türk vatandaşlarının vize işlemi randevuları için en erken tarihin 2019 yılının Ocak ayı olduğunu açıklamış, Türkiye tarafı da karşı hamle yapmıştı…. Ama ayın son günlerinde her iki devlet de twitter üzerinden, vize konusunda anlaştıklarını söyleyerek yeni yıla mutlu bir şekilde girmek istedi. Güvence verilip verilmediği konusu tam netleşmemişti, ama bunun fazla da önemi yoktu.

Aralık’ta terör saldırıları aralıksız sürdü. Her yer, her yapı hedef olabiliyordu. Mısır’ın Giza kentinde bir kafe, Afganistan'ın Gor vilayetinde bir yerel radyo kanalı, Yunanistan'ın başkenti Atina'da Temyiz Mahkemesi, yine Afganistan’da başkent Kabil’de bir Şii kültür merkezi ile bir haber ajansı, çoluk çocuk onlarca sivili paramparça eden, pek çok insanı yaralayan korkunç terör saldırılarına hedef oldu.

Suriye’deki savaşta bu sene 39 bin kişi öldürüldüğü, yılın son günlerinde açıklanırken, Yemen’deki savaş da hız kesmeden devam ediyordu. ABD destekli Suud hava bombardımanlarında ay sonunda 68 sivil parçalanarak öldürüldü. BM insani yardım koordinatörü bu “absürd ve nafile savaş”ı vargücüyle kınadı, ama herhalde bu gibi sıfatları ileride daha kimbilir kaç kez kullanmak zorunda kalacağını kendisi de bilmiyordu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan’da Lozan Antlaşması’nı gündeme getirerek antlaşmanın güncellenebileceği mesajı ile birlikte ana muhalefet partisinin iktidarları döneminde Ege Denizi'nde egemenliği Türkiye'ye ait olan 156 adanın Türkçe isimlerini tek tek açıklayacaklarını söylerek, "Yunanistan, Türkiye'nin sabrını test etmesin" restini çekti.

Ama ülke içinde asıl tansiyon, OHAL kapsamındaki 695 ve 696 sayılı iki yeni KHK ile ortaya çıkacaktı. Yeni KHK'llarla kamudan toplamda 2 bin 756 personel ihraç edildi. 7'si dernek 7'si vakıf olmak üzere 17 kurum kapatıldı. Anayasal düzeni bozmaktan yargılanan tutuklu ve hükümlülerin duruşmalara tek tip kıyafetle getirilmesi zorunlu kılındı ve "darbe girişimi ve terör eylemlerinin bastırılması için hareket ettiği" ileri sürülen sivillere cezai sorumsuzluk ya da başka bir ifadeyle cezasızlık getirildi.

Başbakan Yardımcısı Bozdağ, KHK’yle getirilen tek tip kıyafet uygulamasının “milletin isteği” olduğunu belirtmiş, Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, tutuklu bulunduğu Edirne Cezaevi'nden gönderdiği mektubunda,"Faşizme boyun eğip tek tip kıyafet giymektense kefen giymeyi tercih edeceğiz" diyerek tavrını net bir şekilde açıklamıştı.

695 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle üniversitelerdeki işlerine son verilen 105 akademisyenin altısı, ‘Barış Bildirisi’nin imzacılarından olduğu ortaya çıktığı günlerde, 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bursa'nın Gemlik’te ilçe sakinlerinin deprem riski taşıyan mevcut yerleşim yerlerinden nakledilmesi için orman olarak korunmasında yarar görülmeyen yerlerde imarın önünü açıldı.

Yılın son günlerinde Türkiye hızla alacakaranlık kuşağına doğru sürüklenirken çarpıcı KHK açıklamaları peşpeşe geliyordu: Cumhurbaşkanı, KHK No.696'nın dilinde muğlaklık olmadığını söyledi, Başbakan da ona katıldı ve 696’nın dilinde sorun filan olmadığını, bir düzeltme yapılmayacağını söyledi, oysa Cumhurbaşkanı Başdanışmanı onlara katılmadı ve küçük değişiklik yapılabileceğini söyledi, Baro Başkanları da olağanüstü toplanıp 696'nın derhal geri çekilmesini isterken, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde öldürülen askerî öğrencilerin aileleri, uzun adalet arayışlarındaki son umutlarının da bu 696 ile bittiğini söylediler.

 Aralık ayının son günlerinde, olağanlaşmış OHAL hakkında çarpıcı sayısal analizler de geliyordu: Hak ve Adalet Platformu, uzun bir inceleme sonucunda yayınladığı ayrıntılı raporunda OHAL tutuklularının yüzde 16,7'sinin intiharı düşündüğünü, intihar planı yaptığını, ya da düpedüz intihar girişiminde bulunduğunu açıkladı.

Memleket, 2018’e oldukça karamsar, hatta biraz da özyıkımsal bir halet-i ruhiye içinde giriyordu, vesselam.