Ekolojik dönüşümde kültür ve sanatın çok konuşulmayan rolünü Doç. Dr. Hande Paker ile değerlendiriyoruz.
İçinde bulunduğumuz ekolojik krizin aşılması için gereken iklim adaleti perspektifinin liderlerin ya da şirketlerin ana meselesini teşkil etmediği, geçtiğimiz günlerde Washington Post'ta yayınlanan belgelerle iyice ayan beyan oldu. Ülkelerin iklim taahhütlerinin ileri sürerken kullandıkları verilen tamamının çarpıtılmış ve yalana dayalı olduğu gösteren haber; ulus liderlerinin . Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi (COP26)'nın ilk haftasına damgasını vuran ve mangalda kül bırakmayan açıklamalarına inanmamız için hiçbir sebebimiz olamayacağını net bir şekilde gösteriyor. Çözüm aslında, Yoksunlukla Savaş (War on Want) kuruluşunun direktörü ve COP26 Koalisyonu'nun baş sözcüsü Asad Rehman sözlerinde saklı: halkın gücü. Peki, "halk" ya da başka türlü söylersek dünya vatandaşları iklim krizinden adalet perspektifli bir talep üretecek durumda mı? Halk, yani bizler iklim krizinin esasına denk gelen türden bilgiye, krizin tanımladığı aciliyetlere vakıf mıyız? Tam da bu noktada, geniş kesimlere ulaşma ve gündelik pratiklerimiz arasına sızma kabiletiyle kültürün ekolojik kriz farkındalığını konuşmamızın zamanı. Hem de her zamankinden çok.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV)'nin Kültür Politikaları Çalışmaları kapsamında yayınladığı “Ekolojik Dönüşüm İçin Kültür ve Sanat: Türkiye'den Örnekler” başlıklı yeni politika metni tam da bu sorunu önümüze koymak için bizlere büyük bir fırsat sunuyor. Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hande Paker tarafından hazırlanan politika metni, Türkiye’de kültür-sanat ve ekoloji ekseninde yürütülen çalışmalardan bir derlemeye ve alanın paydaşları arasındaki bağlantıları gösteren bir ağ haritasına yer veriyor. COP26 devam ederken yayımlanan çalışma, çevre ve kültür-sanat ilişkisini kültür politikaları perspektifiyle tartışmaya açmayı ve toplantıda dile getirilen önerileri kamuoyuyla paylaşmayı amaçlıyor.
Açık Dergi'de Hande Paker'le "ekolojik dönüşüm ve kültür arasındaki kayıp bağlantıyı/halkayı", raporun oluşturulmasında işbirliği yaptığı "Julie’s Bicycle" oluşumunu; yanı sıra iklim adaleti ekseninde sürdürülecek bir mücadelede farklı alanları ve sorunsalları kapsayan "kesişimsellik" yaklaşımını ve nihayetinde kapımızda bekleyen ekolojik ve kültürel dönüşümün zorunlu kıldığı örgütlenme biçimini yani "ağları" konuştuk.