Bu hafta konumuz "subliminal algı". Subliminal mesaj nedir? Subliminal Mesajın imalı mesajdan ne farkı vardır? Etki kapasitesi ne kadardır?
Bu sorular çerçevesinde, Ahmet ve Mehmet Altan'ın tutuklanma nedeni olarak savcılık iddianamesinde yer alan ve yanlış kullanılan 'subliminal' kavramını psikoloji ve nörobilim literatürü ışığında inceliyoruz.
'Subliminal', sub=alt ve limen=eşik sözcüklerinden oluşturulmuş ve psikoloji/nörobilimde 'eşik-altı algı'yı imleyen bir terim. Subliminal algı, kişiye farkındalık düzeyine çıkmadan etki eden uyaranların yarattığı 'bilinçdışı algı' sürecini tanımlar.
Hızla belirip kaybolan bir görüntü ya da gürültüyle maskelenmiş bir ses, biz farkına varamasak da sinir sistemimiz üzerinde etkili olabilir. Bilinçli olarak farkına varamadığımız ama davranış üzerinde etkisi dolaylı olarak ölçülebilen uyaranlar, subliminal algının temel ögeleridir.
Örneğin, sinemada hareket sürekliliği ilüzyonunu yaratan etmen, her biri hareketsiz film karelerinin saniyede 24 frekansla gözümüzün önünden geçmesidir. Bu 24 kare içine yerleştirilmiş ve farklı bir görüntü/mesaj içeren tek kareler, algı eşiği altında kalır ve subliminal etkide bulunabilir.
1960’larda bu yöntemin reklamcılıkta kullanılması çok ses getirmişti. Fakat o günden bu yana yapılan pek çok araştırmayla, subliminal algının etki kapsamının çok sınırlı olduğu ortaya kondu. Subliminal algı üzerine dönemin araştırmalarını özetleyen ve bilimsel verileri değerlendiren klasik referans, psikolog Norman Dixon'ın kitabıdır.
Genel olarak subliminal algı araştırmalarında yaygın olarak kullanılan yöntem, 'priming’, yani hazırlama/tetikleme yöntemidir.
Örneğin, sözcük kökünü tamamlama deneylerinde, deneklerden kendilerine sunulan kökleri ilk akıllarına gelen sözcükle tamamlamaları istenir. "Dik" kökünü,'dikdörtgen','dikey', ya da 'diktatör' gibi sözcüklere tamamlayabiliriz. Ama 'priming' hangi sözcüğü seçeceğimizi istatistiksel olarak etkileyebilir.
'Dik' kökünü görmeden hemen önce 'subliminal algı' hızıyla belirip kaybolan bir Hitler, ya da adı lazım değil bıyıklı başka bir siyasetçinin fotoğrafı, sizi 'Diktatör' sözcüğüne yönlendirebilir.
Yani kısacası, ’priming' ile yaratılan bilinçdışı algı etkisi gerçek, ama eşik-altı uyaranlarının çok kısa sürede etkilerini yitirdikleri biliniyor.
[Burada bir dipnot olarak 'Freud'cu Bilinçaltı' teriminin yanlış kullanıldığını, Freud'un bilinçaltı (subconscious) terimini reddettiğini belirteyim. Bilinç için topografik bir metaforu doğru bulmayan Freud, 'bilinçaltı' yerine niteliksel 'bilinçdışı' (unconscious) terimini tercih etmiştir.]
'Subliminal mesaj' kavramıyla karıştırılan iki farklı tür mesajdan söz edebiliriz:
1. Görsel veya semantik ima içeren mesaj.
2. Kodlanmış mesaj.
İma içeren mesajlar, içinde (algı-eşiği üstünde) yeralan ama ilk anda dikkat çekmeyen görsel veya anlamsal ögelerle etki yaratan mesajlardır.
Örneğin, FedEx şirketinin logosunda, E ve x harfleri arasında, ilk bakışta farkına varmadığımız, devinimi simgeleyen bir ok yer alır.
FedEx logosunda yer alan bu ok, subliminal algıyla ilgili değildir; dikkatle bakınca fark edilebildiği için bir eşikaltı uyaran sayılmaz. Yani, E ve x harfleri arasına gizlenmiş olan bu ok, subliminal algıyla değil görsel ima yoluyla tüketicide olumlu bir izlenim yaratmayı hedefler.
Semantik (anlamsal) ima içeren mesajlar da, benzer şekilde ama bu kez kelime oyunları üzerinden çağrışım yoluyla etki sağlamayı amaçlarlar. Örneğin bir muhtar adayı mahallesinde dağıttığı ilanlarda "Ak günler için elele" cümlesini kullanırsa, anlamsal ima yoluyla siyasi tercihi hakkında mesaj vermiş olur.
İma içeren mesajlarda olduğu gibi "subliminal" bir niteliği olmayan 'kodlanmış mesajları' da başka bir kategoride ele almak gerekiyor. 1974'de Dışişleri Bakanı Turan Güneş zamanın Başbakanı Bülent Ecevit'e telefonda "Ayşe tatile çıksın" dediğinde Kıbrıs harekatının ikinci dalgası hakkında subliminal değil 'kodlu' bir mesaj veriyordu.
Reklamcılık sektöründe en yaygın olarak kullanılan yöntem, subliminal algı değil, devinim, olumluluk, ya da genellikle cinsiyetçi bir tarzda cinsel imalar içeren mesajlar. Subliminal algının ima ve kodlamadan farklı olduğunun altını bir kez daha çizelim.
Dolayısıyla, herhangi bir kişinin bir televizyon programında subliminal mesajlar vermiş olması iddiasının bir kavram karmaşasından kaynaklandığı ve tamamen temelsiz olduğu açık.
Bilinçdışı algı süreçleri, ve eşik-altı uyaranların etkileri ve kapsamı konusunda bu programa sığmayan pek çok ilginç detay var. Eşik-altı uyaranlarının davranışlarımızda etkisinin olabilmesi de, etki alanının sınırlılığı da, sinir sistemimizin çalışma prensipleriyle ilgili zengin ipuçları içeriyor. Sosyal ve bilişsel psikoloji ve nörobilim literatüründeki bilinçdışı algı araştırmalarından ilerideki programlarda yeniden söz edeceğiz.