Sakat Muhabbet'te Alper Tolga Akkuş, Körüz.Biz Derneği kurucularından hem kör, hem de sağır Murat Kefeli ile bir kez daha bir araya gelerek Eşit, Erişilebilir, Engelsiz Hayat (EEEH) Dergisi’ne yazdığı 'Kaynaştıramayan Beceriksiz’ adlı yazısı üzerine konuşuyor.
Alper Tolga Akkuş: Merhaba Apaçık Radyo’ya, Sakat Muhabbet’e; sağlamcı zihniyetin kör topal muhalifine hoş geldiniz. Bugün 30 Nisan 2025 Çarşamba. Ben Alper Tolga Akkuş. Geçen hafta 23 Nisan özel bölümünde pek çok konuğumuzdan çocukluk anılarını dinlerken, bu haftaki konuğumuza ve konumuza dair de ipucu vermiştim anımsarsanız. Körüz.Biz Derneği kurucularından Murat Kefeli çocukluktan sonra sakatlandığını söylemişti ve ama 23 Nisan kapsamında yer alacak bir yazısı olduğunu da belirtmişti. O yazının da başlığı ‘Kaynaştıramayan Beceriksiz’ idi. Hatta Murat Bey, siz benim adıma okuyun da demişti 23 Nisan özel bölümünde. Ben de kendisine ‘Hayır öyle olmaz, siz konuk olun, haftaya sizi konuk alalım, siz anlatın’ demiştim.
Bu hafta bu kapsamda, Murat Kefeli'yi konuk alıyoruz. Murat Kefeli; hem kör, hem de sağır bir konuğum. Daha önceki bölümde de bunu konuşmuştuk kendisiyle zaten ve şimdi kendisi bir daha konuğum. Murat Bey, Apaçık Radyo'ya Sakat Muhabbet’e hoşgeldiniz. Nasılsınız. İyi misiniz?
Murat Kefeli: Teşekkür ederim Alper Bey. Siz nasılsınız? Ayrıca geçen seferki sohbetimiz süresince bir sen bey dedin, bir ben dedim, karman çorman oldu. Ne dersin, direkt Alper ve Murat diye hitap etmemizin senin için bir sakıncası var mı?
A.T.A.: Ben de daha rahat ederim Murat, daha iyi olur. Hatta biz tanıştık, seninle yazışıyoruz da arada. Artık daha bir tanıyoruz birbirimizi. Yazışmalarda ‘Murat, Alper’ yazıyoruz. Burada da öyle diyelim, haklısın. Ben de iyiyim, çok sağol Murat. Şimdi bizim bir sorumuz var, ilk sorumuz, tanıtma sorusu. Sen daha önce konuk olmuştun ama ilk defa dinleyenler olacaktır programı. Ben o soruyu bir daha sorayım sana; Murat Kefeli kimdir, bugüne kadar neler yapmıştır ve bir sakatlığın bulunuyor ise bunu da açar mısın bize?
‘Kendime ‘Full Sakat’ Diyebilirim’
M.K.: Benim ismimi zaten dinleyicilerimiz biliyor şu anda. Ben üniversite döneminde radyoculuk yapan, ondan sonra ilk önce sağır, sonrasında da kör olan biriyim. Daha sonra yazılımla ve kitap yazarlığıyla ilgilendim. Ardından da sivil toplum alanında aktivistik yapmaya başladım. Şu anda Körüz.Biz adlı bir derneğin kurucusuyum ve aynı zamanda bu dernek için gerekli çalışmaları yapan bir aktivistim. Diğer yandan kitap yazıyorum, başka bir yandan çeşitli yayın organlarında, mecralarda yazılarım yayınlanıyor. Sakatlığa gelince aslına bakarsanız sanırım ben full sakat diyebilirim kendime; hem körüm, hem de sağırım. Hastalığım nedeniyle geçmişte belli bir dönem yürüme bozukluğum ve motor hareketlerde sıkıntılar da yaşamıştım. Şu anda onlarda bir şey yok ama sonuç itibariyle sakatım.
A.T.A.: Peki, daha önceki hastalığın neydi? Motor hareketleri yapamıyormuşsun ya o zamanki rahatsızlığın neydi senin?
M.K.: Bunu anlamadım. Yazabilir misin?
A.T.A.: Şimdi Yazıyorum Whatsapp'ta.
M.K.: Bakıyorum, ekran okuyucusu okut.
Ekran Okuyucu:Konuşma Modu, Konuşma, Yıldız. Adsız, Notepad, Artı 90 - 500, Açık Sohbet Yok, Artı 90, Bir Okunmamış Mesajınız Var, Alper Tolga Akkuş, Daha Önceki Tolga Akkuş, ‘Daha Önceki Rahatsızlığın Ne İdi?’ Görev Çubuğu. Konuşma Modu İsteğe Bağlı.
M.K.: Benim hastalığımın tanımı ‘nöropati’. Nöropati, genel olarak sinir sisteminin belli bir etkene bağlı olarak zedelenmesi anlamına geliyor. Atak dönemlerinde, vücutta, nöron çevrelerindeki kılıfta bazı eksiklikler olduğu için duyusal olarak farklı algılar oluşmaya başlıyor yani tam olarak anlatmak biraz zor kısa bir sürede. Full sakat demem benim için gayet uygun olabilir.
A.T.A.: Sen daha önce konuk olduğunda Gostil Sağlamcılık Ödülleri’nin 2024 kazananlarını açıklamıştın aslında ve onu dinlemeyenler de olabilir. Sen Körüz.Biz Derneği kurucularından da birisin. Bizim asıl konumuz aslında senin Eşit, Erişilebilir, Engelsiz Hayat (EEEH) Dergisi’ne yazdığın bir yazı ama onu müziğin ardından konuşacağız detaylı olarak.
Gostil Sağlamcılık Ödülleri’ni daha önce Meral Sözen konuk olmuştu, o anlatmıştı. 2004 Gostilleri’nde ise sen konuk olmuş ve paylaşmıştın. Körüz.Biz Derneği hakkında bir daha konuşalım istiyorum ve Gostil Ödülleri’nin 2025 yılı adaylarını ve Gostil nedir konusunda senden bilgi alabilir miyiz? Soruyu göndereyim mi sana?
Körüz Biz Derneği ve Gostil Sağlamcılık Ödülleri
M.K.: Tamam, Gostil'i soruyorsun değil mi?
A.T.A.: Gostil ve Körüz.Biz’i yani ikisini birden.
M.K.: Dur bakayım.
Ekran Okuyucu:Konuşma modu kapalı. Konuşma modu konuşma. Artı 90 - 500, Alper Tolga Akkuş, Gostil ve Körüz biz'i soruyorum. Konuşma modu isteğe bağlı.
M.K.: Körüz.Biz, 2014 yılında kurulmuş bir organizasyon. Körlerin daha çok körcül yaşam verilerine ulaşması için aracılık eden bir internet sitesi olarak yayın hayatına başladı ve daha sonra da dernekleşti. Şu sıralarda Gostil Sağlamcılık Ödülleri adında bir projemiz sürüyor. Yaklaşık 1,5 yıl önce aklımıza geldi ve geçen yıl ilk ödüllerimizi dağıttık.
2025 yılında Gostil Sağlamcılık Ödülleri'nde tıpkı geçen yılda olduğu gibi farklı farklı konularda ve engel gruplarına yönelik yapılmış olan hakaretler, aşağılamalar ya da ötekileştirme ifadeleri ifşa ediliyor. Gazeteciler, profesörler, normal kişiler, öğretmenler, farklı farklı kişilerin sosyal medyada veya ana akım medyada yaptıkları çıkışları listeliyoruz. Genellikle bize bu ifşa bilgilerini normal kullanıcılar yolluyor ve onların yolladıklarını değerlendirdikten sonra da sosyal medyada paylaşıyoruz. Bu şekilde de sağlamcılıkla ilgili kendimizi ifade etmeyi ve sağlamcılıkla mücadele etmeye çalışıyoruz.
A.T.A.: Teşekkür ediyorum Murat. Şimdi müzik arasına biraz erken girelim istiyorum çünkü konuşacağımız konu bayağı detaylı ki sana da yazdım önceden zaten. 23 Nisan haftası devam ediyor bizim için ve çcukluğa değineceğimiz için 23 Nisan'a değen bir bölüm olacak bu da. Sezen Aksu'dan “Çocuklar Gibi” şarkısını ben sana önermiştim, bu şarkı senin için de uygun olur mu?
M.K.: Evet, benim için de uygun olabilir. Sezen Aksu'yu severim.
Hakaret mi, Doğal Bir İsimlendirme mi?
A.T.A.:Sakat Muhabbet devam ediyor ve konuğumuz Körüz.Biz Derneği kurucularından Murat Kefeli. Geçen hafta 23 Nisan bölümünü yapmıştık ve sekiz konuğum konuşmuştu. Murat ile de şöyle anlaşmıştım; sen bana bir yazı gönderdin ama ‘Yazıyı seninle ayrıca konuşalım’ demiştim. O yüzden bu hafta kendisi konuğum ve onun da yazısı Engelsiz Erişim Derneği'nin yayını olan EEEH Dergi’de yer alan ‘Kaynaştıramayan Beceriksiz’ idi. Bu yazıyı ben konu alacak iken program başlığını da yazıda geçen ifadelerden seçerek şöyle yapmıştım yani Murat Kefeli'nin yazısından alıntılayarak tırnak içinde bunu almıştım; ‘Spastik Oktay, Topal Cemil Ağabey ve Otistik Ufuk.’
İlk bölümde Körüz.Biz’in aslında ayrımcı sözlere dair bir dernek olduğunu belirtmişti Murat.
Murat, bu programın adının ‘Spastik Oktay, Topal Cemil Ağabey ve Otistik Ufuk’ olmasının bir mahsuru var mıdır sence? Varsa niye, yoksa niye? Soruyu anladın mı Murat?
M.K.: Ben de değil mi?
A.T.A.: Evet sen de.
M.K.: Benim için bu tür sözlerin hiçbir sıkıntısı yok. Bunun iki nedeni var; birincisi, daha gerçekçi, ikincisi ise eğer aşağılama, hakaret veya benzer bir ifade olmadan kullanılan bu tür kelimeler şahsen beni rahatsız etmiyor. Elbette ki kör, sağır, topal kelimelerinden rahatsız olan kişiler de vardır, o ayrı bir konu ama bence bir kişinin lakabı olarak da kullanılmasının hiçbir sakıncası yok. Sonuçta mesela, size şöyle bir örnek vereyim; lise yılları sonrasında bir restoranda çalışırken şef garson beni ‘uzun’ diye çağırıyordu. Benim başka bir arkadaşım vardı biz de ona ‘mızmız’ diye sesleniyorduk. O nedenle kişilerin kendi aralarında konuşurken, Cemil dün akşam şöyle yapmış dedikten sonra ‘Hangi Cemil?' gibi bir soru üzerine ‘Topal Cemil yahu!’ gibi bir söz kullanmalarının benim için hiç bir sakıncası yok. Buradaki nüans tamamen hakaret, aşağılama ya da farklı bir anlamda kullanılıp kullanılmadığı.
A.T.A.: Yazıyorum sana soruyu.
M.K.: Bağlantı mı koptu?
A.T.A.: Hayır, sana yeni soruyu yazdım Whatsapp’tan.
M.K.: Bakıyorum.
Ekran Okuyucu:Konuşma modu kapalı. Konuşma modu bipleme. Konuşma modu konuşma. Yıldız Aps, Artı 90, Bir okunmamış mesaj, Alper, Tolga, Akkuş. Peki o ayrımı nasıl yapabiliriz sana göre?
M.K.: Bu tür ayrımlar tamamen kişiye göre yapılıyor bence. Yani size nasıl anlatayım Eğer siz bir arkadaşınızın varlığından ya da onun sahip olduğu yetilerden dolayı herhangi bir rahatsızlık hissetmiyorsanız, o yetilere yönelik bir lakabı ya da bir takma adı veya herhangi bir anımsatıcı sözü kullanmanızda da hiçbir sorun yok.
Mesela bizim Topal Cemil abiden örnek verebilirim. Benim babamın arkadaşıydı ama Cemil abi öyle olsun ya da olmasın Topal Cemil derdi ya da yazıda da bahsettiğimiz zihinsel çeşitliliğe sahip arkadaşım için de aynı şey geçerli - bizim için hiç bir belirteç yoktu. Mesela sen otistik olarak onu tanıttın ama zihinsel çeşitlilik yönü daha fazla olan bir arkadaşımızdı. Buradaki nüans da tam olarak burada başlıyor.
Ben arkadaşımla iletişim kurarken onu tanımlamak için zihinsel çeşitliliğinin ya da varlığına dair herhangi bir şeyi dikkate alarak onunla iletişim kurmuyordum. Senin sorduğun ince nüans da tam olarak burada yani karşıdaki kişinin ne olduğu, nasıl olduğu değil. Buna bir örnek daha vermemi ister misin?
A.T.A.: Olabilir, verebilirsin.
M.K.: Geçen akşam bir kitap okuyordum. Kitapta bir kadın down sendromlu bir çocuğa hamile olduğunu öğreniyor. Daha iki aylık dönemde ultrasonda ensesindeki bir birikinti nedeniyle jinekolog bundan şüpheleniyor. Kadın daha sonra üzülüyor. Aradan bir ay geçiyor ve kan testinin sonucu geliyor. Kadın teste bakıyor ve çöpe atıyor. Arkadaşı ‘Neden?’ diye soruyor. Kadın cevap veriyor, ‘Down sendromlu olması ya da olmaması benim için hiç bir önemi yok. Ben onu her şekilde doğuracağım, varlığını kabul edip onu seveceğim’. İşte bahsettiğim nüansın tam olarak ne anlama geldiği de bence burada gizli.
A.T.A.: Aslında sana sorduğum soru Sakat Muhabbet programının adıyla da alakalı. Hala ilk defa duyanlar, ‘Ya Sakat Muhabbet ismini niye koydun? Keşke koymasaydın’ diyenler oluyor. Bu bölümün adı ‘Spastik Oktay, Topal Cemil Ağabey ve Otistik Ufuk’. Çünkü senin yazına geçiyordu bunlar. Benim programımın adı da Sakat Muhabbet. Bunların hiçbirinin ayrıştırıcı bir anlamı yok, toplum ona bu yükü yüklüyor. Hatta bugün bir arkadaşım seni konuk alacağımı, konunun bu olduğunu söylediğimde, ‘Ya Alper keşke böyle yapmasan mı?’ demişti ama o da sakatlığı bulunmayan birisiydi.
Şimdi yazıya gelelim. EEEH Dergi’de çıkan ‘Kaynaştıramayan Beceriksiz’ yazısı hakkında konuşabilir misin? Bu yazı nereden çıktı, nasıl ele aldın?
Sorumu soruyorum sana, yeni bir soru soruyorum sana, yazıyorum.
EEEH Dergi’de Yer Alan ‘Kaynaştıramayan Beceriksiz’ Yazısı
M.K.: Bendeki dosyalar karışıyor, elindeki metinden bana sorduğun soruyu yapıştırabilir misin sana zahmet olmazsa?
A.T.A.: Şu anda yazıyorum sana.
Ekran Koruyucu:Konuşma modu kapalı. Konuşma modu bipleme. Konuşma modu konuşma.
A.T.A.: Şimdi yazdım. WhatsApp'ta soruyu.
Ekran Okuyucu:Artı 95-500. Bir okunmamış mesaj. Alper Tolga Akkuş. Kaynaştıramayan beceriksiz yazını anlatabilir misin? Nereden, nasıl ortaya çıktı? Konuşma modu isteğe bağlı.
M.K.: ‘Kaynaştıramayan Beceriksiz’, Gostil Sağlamcılık Ödülleri'nde 2025 yılında bize gelen bir adaydan yola çıktı - tam olarak şu anda hangi şehirdeydi hatırlamıyorum. Bir öğretmen sosyal medyada yaptığı bir paylaşımda, kaynaştırma sınıfı öğrencisi bir çocuğun karıştığı şiddet olayında hiçbir gerekçe göstermeden doğrudan çocuğu suçluyor ve diyordu ki, ‘Hala inatla sağlam çocukları sağlam öğretmenlerle birlikte eğitim vermeye devam ediliyor’ - Tweet’te yer alan ifade, ‘Hala Kaynaştırma Öğrencileri (BEP), Okullarda Diğer Sağlıklı Öğrenciler ve Öğretmenlerle Aynı Ortamda Tutma Israrı Devam Ediyor’ gibisinden. Aslında bu cümlenin ne kadar çirkin bir şey olduğunu anlatmaya, detaylandırmaya hiçbir gerek yok. Zaten bu öğretmene oturup sağlamcılığın ne olduğunu anlatmaya çalışsak muhtemelen anlamayacak çünkü algısı öyle bir şey ki sanırsın Körler Okulu'nda ya da Sağırlar Okulu'nda kör ya da sağır öğretmenler çalışıyor, değil çocukları kendi mesleğinde ve meslektaşlarını sağlam ve sağlam olmayan gibi bir ayrım yapıyor. İşte Kaynaştıramayan Beceriksiz yazısı buradan çıktı ve o sırada da benim çocukluğumda çevremde olan, sakat arkadaşlarımla olan anılarımı anlattım, gayet de güzel oldu.
A.T.A.: Şimdi bölümün de başlığı aynı zamanda; ‘Spastik Oktay, Topal Cemil Ağabey ve Otistik Ufuk’. Kimdir bu insanlar?
Sana yazıyorum gene.
M.K.: Anıları mı?
A.T.A.: Şimdi sana soruyu yazıyorum.
M.K.: Yazıyorsun.
‘Spastik Oktay, Topal Cemil Ağabey ve Otistik Ufuk’: Kimdir Bu İnsanlar?
Ekran Okuyucu:Konuşma, konuşma modu. Bipleme. Konuşma modu. Konuşma. Bir okunmamış mesaj. Alper Tolga Akkuş. Spastik Oktay, Topal Cemil Ağabey ve Otistik Ufuk. Kimdir bu insanlar? Konuşma modu İsteğe bağlı.
M.K.: Bu bahsettiğin kişiler benim çocukluk dönemimde, çevremde olan engelli insanlar. Nasıl anlatayım? O dönemde ben ve ailem bir fabrika lojmanında yaşıyorduk ve bu fabrika lojmanında şu anda bile çok az yerde yaşanan bir sosyal ortam vardı. Fabrikada çalışan engelliler vardı ki bunların hiçbiri yasal sorumluluk nedeniyle işe alınmış kişiler değildi. Topal Cemil olsun, Kör Salih ya da Kör Sıtkı olsun hepsi fabrikada işçi olarak çalışırdı. Spastik Oktay ki biz kendisine ‘Spokti’ adını koymuştuk. Spokti benim de bir arkadaşımdı, yakın yaşlardaydık. Diğer şekilde, Ufuk da aynı çevrede olan başka bir arkadaşımızdı.
Tabii çocuklar arasında bu tür iletişimlerde, yetişkinlerde olduğu gibi bir tür farklı algılar olmuyor - aslına bakarsan biz çocuklukta doğru algılara sahip oluyoruz. Bizim için engeller ya da kişilerin fiziksel özellikleri, yeti çeşitliliklerinin hiçbir ilgisi olmuyor ama yetişkin insanlar bunu aldırıyor.
Şöyle bir örnek de vereyim anılara geçmeden önce; mesela, bir otobüsle gidiyorsunuz ve otobüste hemen karşınızda oturan yolcu belki sizden IQ olarak çok yüksek, daha yetenekli bir insan ama siz ona bakarken içinizden ‘Ah canım ne kadar da zeki bir çocuk, gözleri ışıl ışıl’ gibi bir cümle söylemiyor ya da sizden daha yetenekli olduğu daha farklı alanlarda etkinlikler yaptığı için kendinizi ezik de hissetmiyorsunuz. Ancak aynı koltukta zihinsel çeşitliliğe sahip birisi olduğu zaman insanların algısı tamamen değişiyor - en azından çoğunluk için böyle oluyor. Benim de söylemek istediğim bu.
Çocuklarda bu tür durumlar olmuyor; çocuklar çocukluğunu yaşıyorlar. Biz de arkadaşlarımızla tüm çocuklarla olduğu gibi bir iletişim kuruyorduk. Mesela Spokti spastik bir engelliydi. Sen de belki küçükken oynamışsındır, şu elektrik kablolarının içinden geçirebileceği plastik kablolu şeyler, plastik borular oluyordu. Biliyorsun değil mi?
A.T.A.: Evet, evet.
M.K.: Külahlar yapılıp çocuklar birbirleriyle oynardı.
A.T.A.: Evet, biz de yapardık.
M.K.: O borularla çocuklar ikişerli üçerli gruplara ayrılıp birbirine kağıt üflerdi. Spokti'yi de biz aramıza alırdık ama Spokti'in göğüs kafesi ve boynu dışında vücudundaki tüm uzuvları farklı yönlere bakardı. Normalde biz karşımızdaki kişiye kağıdı üflemek için ağzımızı direkt 90 derece tutardık ama Spokti öyle bir açıyla yapardı ki her seferinde bizi bir kuytu köşede illa ki haklardı. Ondan sonra da çılgınlar gibi bağırırdı.
Ya da Ufuk’tan bahsedeyim. Yine sen de muhtemelen biliyorsun; bir kare içerisinde beş tane çizgi çizilip üç tane taş konur ve taşlar aynı hizaya gelince sayı alınırdı, böyle bir oyun vardı. Altı-yedi çocuk elimizde kiremit alıp çizgiyi çizerdik, Ufuk da yanımızda olurdu. Tabii ki onu da oyuna alırdık ama Ufuk her zaman kazandığı için onu hep sona bırakırdık çünkü kazanan bir sonraki kişiyle yarışırdı. En sona gelirdi karşısında oturan kişi olurdu. Ufuk taşları oradan oraya savururdu. Ondan sonra öyle bir yer gelirdi ki hiçbir şekilde alakası olmayacak bir şekilde, ‘Tamam, ben kazandım, olay bitti’ derdi ve taşları da alır gideriz diye taşları uzağa atardı.
Yani anlatmak istediğim çocukların kenti aralarındaki iletişim, yetişkinlerin algıları gibi aynı değil; daha farklı, daha iyimser, daha ılımlı. Bu nedenle de kaynaştırma sınıflarında eğitim gören çocuklar aslında çok daha büyük bir katkıyla o okullardan, sınıflardan mezun oluyorlar. Arkadaşlığın ne anlama geldiğini biliyorlar ve en önemlisi anlayışın ne anlama geldiğini anlıyorlar, daha da önemli dostluğun ve güvenin ne anlama geldiğini biliyorlar.
A.T.A.: Murat, WhatsApp'a bak.
M.K.: WhatsApp?
Ekran Okuyucu:Konuşma modu kapalı. Konuşma modu bipleme. Konuşma modu konuşma.
M.K.: Bu ekran okuyucuyu da değiştirmişler.
‘Biz Mahallede Ona ‘Spokti’ Derdik’
Ekran Okuyucu: Bir okunmamış mesajınız var. Alper Tolga Akkuş. Peki Oktay, Spokti ismine nasıl tepki veriyordu? Konuşma modu isteğe bağlı.
M.K.: Oktay, Spokti takma adına herhangi bir tepki vermiyordu. Nasıl anlatayım? O dönemde futbolcuların adları vardı. Çocuklar oynarken bağırır ya, bilmem ne gidiyor, bilmem ne gidiyor diye. Spokti'nin de adı aslında Spastik'ten geliyor olsa bile biz birleşimi öyle bir şekilde yapmıştık ki Spokti sanki yabancı ülkelerde, birinci liglerde oyun oynayan süper bir futbolcu gibiydi.
Çocuklar arasında takımlar birbirine ayrılır, oyuncu seçildiğinde de Spokti genelde ikinci olarak takıma alınırdı çünkü koşuş biçimi öylesine bize akıl dışı gelirdi ki arkadaşları ona zarar vermemek ya da herhangi bir risk oluşturmamak için daha yumuşak dalardı. En yakın arkadaşına çelme takanlar, Spokti peşinde koşarken biraz daha uzak durmak da zorunda kalırlardı çünkü Spokti'nin dengesi öyle bir şekilde hassastı ki biz top oynarken hepimiz çime düşerdik, bir yerlere çarpardık ama Spokti hiçbir şekilde düşmezdi. O yüzden de topu aldığı zaman genellikle kaleye kadar koştura koştura giderdi.
A.T.A.: Teşekkür ediyorum. Whatsapp’a yazdım gene.
Ekran Okuyucu: Konuşma modu. Bir okunmamış mesajınız var. Alper Tolga Akkuş. Oktay Bey ile iletişiminiz hala devam ediyor mu? Konuşma Modu İsteğe Bağlı.
M.K.: Maalesef ki Spokti ile iletişimimiz koptu çünkü o dönemde sadece kablolu telefonlar vardı ve taşındıktan sonra birbirimizle bağlantıya geçemedik.
A.T.A.: Murat, çok teşekkür ederim konuk olduğun için. Son olarak neler söylemek istersin?
M.K.: Bu konuda çok şey söylenebilir ve yazılabilir ancak korkarım ki bunları yazıya çiziye dönüştürürsek korkunç bir ağaç katliamı yapmış oluruz. Bu nedenle kişilere ben sadece ‘anlayış’ kelimesinin tam olarak kendileri için ne anlama geldiğini düşünmelerini isterim.
Bu tür konularda kişilerin kendilerine ait yetenekleri, kendilerine ait bakış açıları, kendilerine ait farklı farklı konularda bir sürü şey olabilir. Sizde olan başkasında olmayabilir, başkasında olan sizde olabilir. Bunun bir fark yaratması ya da bir algısal, negatif, katılımlı bir duyguya dönüşmesinin hiçbir gereği yok. O yüzden ben herkese buradan anlayışlı, sevgi dolu, ayrımcılıktan uzak ve apaçık bir hayat yaşamalarını diliyorum. Programa yeniden davet ettiğin için de sana da çok çok teşekkür ediyorum. Kendine iyi bak. Dinleyicilerimize de bolca sevgiler.
A.T.A.: Murat çok teşekkür ediyorum tekrar sana. Bu hafta Murat Kefeli'ydi konuğumuz.
Tabi programı dinlerken bazı durumları size yabancı gelmiş olabilir, onu da açayım; Murat hem kör, hem de sağır bir birey olduğu için ben soruları önceden ona gönderdim ama kayıt sırasında, sohbet esnasında aklıma yeni gelen soruları da o anda WhatsApp'tan ona yazdım ve WhatsApp diye seslenerek kendisine belirttim çünkü işitme kaybı ve görme kaybı %100 değil Murat'ın. Bu şekilde konuştuk ve ben dinleyicilerin de bu deneyime ortak olması için öyle bırakmayı tercih ettim. Murat da sağolsun, buna onay verdi ki onunla yazışmıştım zaten. Bunu da açıklayayım sizlere.
‘Dünyanın bütün sakatları eğleşin’ diyorum. Haftaya görüşmek üzere, hoşçakalın.