"Yeni bir dünyaya, kaos dünyasına girdik"

Ufuk Turu
-
Aa
+
a
a
a

Ufuk Turu'nda Ahmet İnsel, Uruguay’daki seçimlerin ardından yaşanan gelişmelere, ABD'de Trump ile Zelenski arasında yaşananlara, Trump'ın Grönland'a ve Kanada'ya karşı tavrına ve Suriye'de yaşanan son gelişmelere göz atıyor.

""
Ufuk Turu: 04 Mart 2025
 

Ufuk Turu: 04 Mart 2025

podcast servisi: iTunes / RSS

Özdeş Özbay: Merhabalar Ahmet Bey, günaydın!

Ahmet İnsel: Günaydın!

Ö.Ö.: Bugünlük Ömer Madra bizimle değil, yarından itibaren tekrar mikrofonun başında olacak. Bugün ne konuşuyoruz?

A.İ.: Uruguay ile başlayalım; Uruguay’da Kasım ayında başkanlık seçimlerinin ikinci turu yapılmıştı hatırlarsın. İlk Yamandú Orsi’nin kazandığını dile getirmiştim. Yamandú Orsi, José Mujica’nın yetiştirdiği bir siyasetçi. José Mujica Pepe adıyla maruf, ünlü sol başkan. Uruguay’da 2010-15 arasında başkanlık yapmıştı. Yamandú Orsi, Halk Katılım Hareketi’nden gelen bir tarih öğretmeni, 1967 doğumlu ve Uruguay’da çeşitli sol grupların oluşturduğu geniş cephe hareketinin adayı olarak seçimlere katılmış ve ikinci turda seçilmişti. Şimdi 1 Mart’tan itibaren, Cumartesi günü Uruguay’da yeni başkan olarak göreve başladı. Bu başkanlık projesinde de özellikle bölgedeki en demokratik ülke olma vasfını korumaya devam eden Uruguay’da yoksul veya daha az gelişmiş bölgedeki halkların haklarını aynı zamanda Uruguay’ın orta sınıfının özellikle sağlık konularındaki sosyal devlet yapısını güçlendirme vaadiyle geldi. Yamandú Orsi, daha önce 2015-2024 yılları arasında Uruguay’ın bir eyaleti olan Kalenoneles eyaletinde başkanlık yapmıştı. Uruguay’daki başkanlık devir törenine dışarıdan epey çok doğrudan devlet başkanı veya temsilci katıldı. İlginç bir şekilde nedenini doğrusu aramaya, anlamaya vaktim olmadı ama gözüme çarpan; ilginç bir şekilde Ermenistan Cumhurbaşkanı Uruguay’daki başkanlık devir töreninde yer aldı. Uruguay ile Ermenistan arasında tarihi bir ilişki, aynı zamanda Arjantin ile Ermenistan arasında tarihi bir ilişki vardı. Uruguay’a Ermenistan Cumhurbaşkanı’nın gelmesi dikkatimi çekti doğrusu. Uruguay’da solun başarılı bir seçimden sonra sorunsuz, kavgasız, dövüşsüz olarak 1 Mart’ta başkanlığı devralması bu içinde bulunduğumuz büyük kaos ortamında küçük ama hiç olmazsa anlamlı bir haber gibi geldi bana.

``

Şimdi ise kaosa geçelim! ABD Başkanı dün gece Ukrayna’ya yaptığı Biden döneminde alınmış kongrenin oy verdiği, onayladığı askeri yardımları geçici olarak bugünden itibaren durdurduğunu ilan etti. Söz konusu miktar, Biden döneminden kongrenin onayladığı takriben 3,8 milyar dolar kalmış olan askeri yardım miktarı. Sadece ileride yapılacak yardımların değil, şu anda yolda olan yani şu anda gemilere yüklenmiş ve Ukrayna’ya gitmek üzere çeşitli askeri limanlarda boşaltma işlemlerini bekleyen bütün askeri malzemenin durdurulduğunu ilan etti. Malzemeyi gittikleri boşaltma limanlarında durdurduklarını söylediler. ABD’nin aldığı bu karar, tabii Ukrayna’nın çok ciddi biçimde başka müttefiklerle işbirliği yapmaya zorlayacak bir gelişme. ABD, Donald Trump bunu yaparken Zelenski’nin barış için karar vermesini zorlamak için yaptığını, insanların daha fazla ölmemesi için yaptığını söyledi yani barış için yapıldığını söyledi. Diğer taraftan ABD’nin Rusya’ya yönelik siber kontrol ve bilgi ağının da durdurma projesi olduğundan bahsediliyor. Şimdilik bunun gerçekleşip gerçekleşmediğini bilmiyoruz ama böyle bir proje olduğundan bahsediliyor. Bütün bunlar sadece Trump’ın saldırgan bir üslupla Zelenski’yi Cuma akşamı basının önünde küçük düşüren JD Vance’in yanında daha ılımlı olduğu söylenen Trump’ın ekibinden ulusal güvenlik danışmanı Michael Waltz örneğin, televizyonda dün şöyle dedi, “Ben ve Dış İşleri Bakanı Marco Rubio Donald, Trump’a Cuma akşamı o tartışmadan sonra Zelenski’nin kapının önüne konmasını tavsiye ettik.” - kapının önüne koydular biliyorsunuz.

Ö.Ö.: Evet, terk etmesi istendi.

A.İ.: Genelde misafir olduğu Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı terk ederken yanında Cumhurbaşkanı olur, ev sahibi olur, yanında sadece protokol müdiresi vardı biliyorsunuz yani kovuldu. Yemek hazırlanmıştı, basın toplantısı hazırlanmıştı ama bütün bunlar anında iptal edildi ve terk etmesi talep edildi.

Ö.Ö.: Bir de maden anlaşması imzalanması bekleniyordu ama o da imzalanmadı.

A.İ.: Tabii, zaten bütün iş orada kopuyor büyük ölçüde çünkü maden anlaşması karşılığında Zelenski’nin talebi ABD’nin Ukrayna’ya anlaşmada güvenlik garantisi vermesiydi. Trump ise, “Bizim güvenlik garantisi vermeye ihtiyacımız yok, Amerikan şirketleri, Amerikan mühendisleri orada olduğu sürece Rusya oraya saldıramaz,” gibi sivil güvenlik adını verdiği bir fiili güvenlik güvencesinden başka bir şey veremeyeceklerini dile getirdi. Bu da ilginç bir şey değil mi? Fiili sivil güvenlik güvencesi yani orada Amerikan mühendisleri varsa oraya bir şey olmaz.

Ö.Ö.: Yani canlı kalkan olarak kullanmayı önermiş Trump!

A.İ.: Evet, canlı kalkan olarak, yalnız aktif bir emme-basma para makinesi olarak canlı kalkan ve aynı zamanda oradaki madenlere, kısmen de değerli topraklara... ABD’nin aldığı diğer önlem dün ilan edildi ve bugünden itibaren yürürlüğe girecek. Kanada, Meksika ve Çin’e ilave gümrük vergileri bugünden itibaren yürürlüğe girecek biliyorsunuz. Bunun da ABD’de enflasyonun yüksek oranda artmasına neden olacağı bekleniyor. Donald Trump ve çevresinin en hassas olduğu konu nedir derseniz, o da borsanın durumu. Düne kadar borsa bu gelişmelerden pek rahatsız olmuşa benzemiyordu. Ancak New York borsası ve çeşitli göstergeler dün Kanada, Meksika ve Çin’e ilave gümrük vergilerinin yürürlüğe gireceği haberinden sonra hızla düşmeye başladı. Bazı gözlemcilerin söylediğine göre, Trump’ın kararını daha yumuşatmasına neden olacak esas şey borsanın değer kaybetmesi. Kendisi açısından da sonuçları var yani bütün etrafındaki o multimilyarderlerin tek derdi borsa değerlendirmesi olduğu için bunun yumuşak tavrı olduğu söyleniyor ama biliyorsunuz, borsada her zaman uzun vade değil, sadece kısa vadeli düşünüldüğü için çeşitli yöntemlerle bunu da telafi edebilirler belki.

Ö.Ö.: En son Çin’in yapay zeka uygulaması ‘DeepSeek’ açıklandığında 1 trilyon dolar gibi borsada düşüş yaşanmıştı. Çoğunlukla yapay zeka ileri teknoloji şirketlerinde oldu bu ama Elon Musk gibi yani Trump’ın etrafındaki bir çok kişiyi de bağlayan bir radikal çöküştü. Trump bunu çok ciddiye almadığı gibi, aslında ucuza yapay zeka yapılmış olmasının olumlu bir gelişme olarak da karşılanmasını dile getirdi.

A.İ.: Evet, şimdi yapay zeka konusunu aşan şey daha çok enflasyon endişesi ve dolayısıyla bu çerçevede faizlerin yeniden arttırılması tehlikesi ortaya çıktığı için borsada ciddi bir endişe var. Şimdilik buna panik demeyelim ama çok ciddi bir endişe var Amerikan borsasında.

Ö.Ö.: Bir de bu 1 trilyon dolarlık radikal düşüş zaman içerisinde de toparlandı. Tabii 1 trilyon dolar geri gelmedi ama gene de yeniden bir çıkış ivmesine girildi.

A.İ.: Tabii. Bu arada ABD’de tabii Tesla, önemli bir değer kaybına uğradı biliyorsunuz. Bunun sebebi ise hem elektrikli otomobil üretiminde rekabetin giderek artması, hen de ciddi bir Tesla boykotu var Avrupa Birliği ülkeleri içinde. Almanya’da %40’a düşmüş Tesla satışları. Avrupa ülkelerinin hepsinde beş aşağı beş yukarı benzer bir eğilim görülüyor. İlaveten dün öğrendim, ne kadar etkili olacağını bilmiyoruz şimdilik ama İskandinav ülkelerinde bazı tüketim derneklerinin başlattığı ABD mallarını boykot etme hareketi başlamış, Norveç merkezli olarak başlamış bu hareket ve diğer İskandinav ülkelerine de yayılıyormuş. Tabii bu önümüzdeki dönemde bazı simgesel Amerikan şirketlerinin mallarının – her şeyde yapılabilir mi bilmiyorum ama - boykota tabi olması, Avrupa’da üretiliyor olsalar bile Amerikan markasıyla boykota tabi olması ihtimali de giderek artıyor bu yeni savaş ortamında.

Diğer taraftan ABD’deki hakikaten yakın tarihte görülmemiş, diplomasi tarihinde görülmemiş, Orta Çağ’da hükümdarların düşman ülkenin elçisine uyguladıkları muameleye benzer bir muameleydi Trump ve JD Vance’in hazırladıkları senaryo. Bu daha önceden kasıtlı olarak tasarlanmış bir senaryo tabii, o sahne hiç öyle spontane bir şey değil. Oradaki dalkavuk gazetecinin Zelenski’ye toplantı başlamadan önce, “Niye takım elbise ile gelmediniz?” sorusunda zaten başlayan provokasyon, kasıtlı tasarlanmış bir provokasyon olduğu çok açık. Onları esas yoldan çıkartan Zelenski’nin orada alttan almaması ve yanıt vermesi oldu büyük ölçüde. Şimdi ABD’nin bu tavrına karşı Avrupa Birliği de biliyorsunuz Pazar günü – daha önceden programlanmış fakat buna denk geldi – Avrupa Birliği’nin bütün ülkelerini kapsamayan, belli başlı askeri güce sahip Avrupa Birliği ülkelerini kapsayan ama buna Kanada, Norveç ve Türkiye’nin dahil olduğu bir toplantı yapıldı Birleşik Krallık Başbakanı’nın davetiyle. Bu toplantıda tabii somut, çok ciddi bir karar alınmadı ama Avrupa Birliği içinde veya Avrupa içinde Kanada’nın, Norveç’in ve Türkiye’nin de katılmasıyla aslında bir tür ‘Avrupa NATO’su diyebileceğimiz bir oluşum ortaya çıkmaya başladı - ABD’nin dışında kaldığı bir Avrupa NATO’su diyelim buna şimdilik, adı da herhalde başka olacak. Tabii bunun devam etmesi için de Perşembe günü Avrupa Birliği’nin bu sefer 27 Avrupa Birliği ülkesinin devlet başkanlarının katıldığı bir Avrupa Birliği Konseyi toplanacak. Burada en önemli konu, 500 milyar euroluk bir Avrupa Birliği tahvili çıkartılması. Bu tahvillerin büyük ölçüde hem Ukrayna’ya askeri yardım, hem de Avrupa Birliği içinde ABD’nin geri çekilmesini kısmen telafi edecek bir askeri harcama programını desteklemek. Burada tabii önemli olan konulardan bir tanesi, böyle bir Avrupa Birliği tahvilinin çıkartılması. Biliyorsunuz, Almanya’nın anayasal sınırı var, Almanya’da kamu açığının anayasada belirlenmiş bir sınırı var yani GSMH’nin %0,6’sını geçemez diye bir sınır var ve onu şu anda Meclis’te anayasayı değiştirecek iki bölü üç çoğunluğa sahip değil yeni kurulacak olan koalisyon. Dolayısıyla Almanya’nın bu harcamaya katılması için bu sefer bir Avrupa Birliği borçlanması, devlet tahvili borçlanması yapılarak bunun devre dışı bırakılması, kenarından dolaşmak öngörülüyor. Bütün bunlar tabii hem Perşembe günü Londra’daki Avrupa Birliği Konseyi’nin toplantısında, hem de ABD’nin yeni emperyal, saldırgan, küstah diplomasinin oturmuş kurallarını - en azından yeni medeniyet diyebileceğimiz II. Dünya Savaşı sonrası oturmuş kurallarını - paramparça eden tavrı karşısında Avrupa Birliği’nin bir birleşme, daha fazla entegre olma ve özellikle de bir Avrupa savunma politikası geliştirme, ABD şemsiyesinin eski güvencesinin olmadığı bir ortamda Avrupa savunma politikası geliştirme fikrinin bir anda çok büyük bir enerjiyle harekete geçmesi - tabii bu zaman isteyen bir şey. Buna karşı olanlardan iki ülke ise şu anda açık biçimde karşı çıktı; bir tanesi Viktor Orbán elbette, ikincisi de Slovakya’da Robert Fico. Fico, daha ılımlı bir şekilde karşı çıktı ama iki ülke de şu anda bu politikaya daha doğrusu Trump’ın politikasını destekleyerek karşı çıktılar Avrupa Birliği’nin bu gelişmesine.

Ö.Ö.: Londra Konferansı’na Kanada katıldı mı?

A.İ.: Katıldı tabii, Justin Trudeau geldi.

Ö.Ö.: Sizin bahsettiğiniz, bu diplomasiyi ayaklar altına alan açıklamalardan bir tanesi biliyorsunuz, Kanada’ya karşı Kanada ile ABD’nin birleştiği bir harita paylaşmıştı.

A.İ.: Tabii, “Çok iyi olur, iki taraf için de çok iyi olur” diyerek 51. eyalet olarak tanımladı. Grönland için de, “Gerekirse orayı silahla alırız” dedi ama Kanada’ya o kadar ‘silahla alırız’ lafını etmedi. “Kanada’nın çıkarınadır, onlar bizimle birleşirler,” diye biraz daha yumuşak bir şekilde söyledi ama aynı şeyi söylemiş oldu tabii.

Ö.Ö.: Avrupa NATO’su dediğiniz için benim aklıma geldi.

A.İ.: Batı NATO’su diyelim ona, Avrupa ağırlıklı olacak. Bu arada çok ilginç bir şey ortaya çıktı; ıssız, buzlu bölgelerde Grönland ile Kanada çok yakınlaşıyor biliyorsunuz, orada, kuzeyde arada bir deniz var çok geniş olmayan ve o iki kıyının ortasında küçücük de bir ada var. Bu vesileyle keşfedildi ki bu adanın yarısı Kanada’ya, yarısı Grönland’a yani dolayısıyla Danimarka’ya dahil. Birdenbire ortaya şu çıktı bu yani Kanada, Avrupa Birliği’nin sınır komşusu.

Ö.Ö.: Karasal anlamda.

A.İ.: Evet, tabii bu vecize ama aynı zamanda gerçek bir durum. Grönland’ın bağımsızlığını isteyip Avrupa Birliği’nden çıkmadığı sürece böyle bir fikir de var ortada. Buradan son olarak şuna geçelim; Avrupa Birliği Konseyi toplanacak Perşembe günü, orada özellikle bu kararın alınıp alınmayacağını göreceğiz. Avrupa Birliği’nde aynı Covid döneminde yapıldı biliyorsunuz; bu Avrupa Birliği’nin borçlanması Avrupa Birliği Merkez Bankası üzerinden benzer bir operasyon ile yapılabilir. Tabii burada ikinci tartışma konusu Avrupa Birliği üyeleri veya toplantıya katılan ülkelerin Ukrayna’ya savaşçı veya barış gücü adı altında asker gönderip göndermeyeceği. Bu konuda İngiltere asker gönderme yanlısı, Fransa tam açıkça söylemese de buna kapıyı kapamış değil, Almanya’yı da tam anlamıyla bilmiyoruz - daha hükümetin fiilen göreve gelmesi lazım, şu anda daha yeni hükümet göreve başlamadı, İtalya bunun gereksiz olduğunu, böyle bir projesinin olmadığını söyledi, Polonya buna karşı daha temkinli Rusya ile sınırı olduğu için yani Rusya ile sınırı olan ülkeler Ukrayna’ya asker gönderme konusunda haklı olarak daha çekinceli davranıyorlar. Türkiye de bu konuda herhalde daha çekinceli davranacaktır diye düşünüyorum çünkü Rusya ile uzun bir deniz sınırı var ama bilemeyiz önümüzdeki dönemde Türkiye’nin tavrının ne olacağını. Bu tabii aynı zamanda Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne başka bir kapıdan yeniden dahil olmasına yol açan bir gelişme oldu. Hem Kanada’nın, hem Türkiye’nin, hem de Norveç’in çağrılması dikkatimi çeken bir şey. 15 kişiden oluşan Londra’daki toplantıya gelen ülkeler arasında başbakanı veya cumhurbaşkanı olmayan tek temsilci Türkiye. Yanılmıyorsam Türkiye’den Dış İşleri bakanı katılacak, bu da dikkatimi çekti.

Ö.Ö.: Bu arada tabii yakın zamanda ABD ile Rusya arasında yapılan iki görüşme olmuştu Ukrayna meselesi üzerinden. Ukrayna davet edilmedi. Bu görüşmelerden biri Suudi Arabistan’da, ötekisi ise İstanbul’da oldu.

A.İ.: Türkiye zaten kendisine esas olarak, Rusya ile Ukrayna arasında olabilecek ateşkes ve çeşitli görüşmelerde aracı konumda tutmaya dikkat ediyor gördüğümüz kadarıyla.

Ö.Ö.: Evet. Rusya da Putin de Türkiye’nin arabuluculuğuna yönelik olumlu açıklamalar yapıyor zaten.

A.İ.: Evet.

Ö.Ö.: Hatta 2022’de İstanbul’daki görüşme gene en anlaşmaya yakın zamandı.

A.İ.: Ankara aracılığıyla esir değiş tokuşu da yapıldı biliyorsun.

Ö.Ö.: Doğru.

A.İ.: Bitirmeden Suriye ile ilgili gelişmelerle devam edelim ve bitirelim isterseniz. Suriye’de Ahmet Şara yönetimiyle Suriye Demokratik Güçleri arasındaki görüşmeler devam ediyor, hâlâ bir anlaşmaya tam varılmış değil. Rivayet edildiğine göre, Ahmet Şara, Suriye Demokratik Güçleri içindeki Arap birliklerinin Suriye ordusuna dahil edilmesi konusunda hemfikir, daha doğrusu kendisi onu öneriyor. Suriye Demokratik Güçleri’nin buna tam ne cevap verdiğini bilmiyoruz ama Türkiye tarafı Suriye Demokratik Güçleri’nin bütünüyle lağvedilmesini istiyor. Dolayısıyla görüşmeler Türkiye’nin tavrı nedeniyle biraz tıkanmış gibi gözüküyor X’den gelen bazı güvenilir kaynakların bilgilerine göre. Diğer taraftan da dün İsrail Hayom Ajansına göre, İsrail ABD’den Türkiye’nin Suriye’de üç yeni askeri üs kurmasını engellemeye çağırmış, bu da ilginç.

Ö.Ö.: Türkiye’nin üs kurmasını mı?

A.İ.: ABD’den Türkiye’nin Suriye’de üç yeni askeri üs kurmasını engellemeye çağırmış ABD’yi. Diğer taraftan bunu yapan İsrail’in hava kuvvetleri iki gün önce ve yanılmıyorsam dün de Tartus yakınındaki hava savunma birliğini bombaladı. Diğer taraftan güneyde, Dara’da bir askeri bölgeyi bombaladılar ve diğer taraftan Türk Silahlı Kuvvetleri kaynaklı hava saldırısında da iki gün Kobani’nin güneyindeki Suriye Demokratik Güçleri’nin hedefleri bombalandı. Hem Türkiye tarafından, hem de Suriye tarafından bombalamalar devam ediyor. Diğer taraftan İsrail, ‘Türkiye bu işe bulaşmasın’ diye ABD’ye haber yolluyor. Suriye’nin işi çok zor maalesef.

Ö.Ö.: Evet.

A.İ.: Peki, haftaya görüşmek üzere ama artık yeni bir zamana girdik Özdeş, biliyorsun.

Ö.Ö.: Evet.

A.İ.: Yeni bir dünyaya girdik, kaos dünyasına girdik. Naomi Klein’in Şok Doktrini var ya hatırlayacaksınız, meşhur kitabı, onu neoliberal iktisat politikası için Naomi Klein dile getirmişti ama o iktisat politikasını aştı, şimdi tamamen dünya dengeler politikasını şok doktrini çerçevesinde Donald Trump ve çevresindekiler uygulamaya başladılar. Önümüzde çok belirsiz, hiçbir şeyi önceden öngörmenin mümkün olmadığı, el yordamıyla ilerlenecek bir dönem bekliyor.

Ö.Ö.: Evet, süremiz doldu ama işin ilginç yanı, Trump, “Diplomasiyle bu sorun çözülür,” diyor yani aslında bu olumlu bir gelişme. Türkiye’de de bir mektup açıklandı ve önemli bir süreç başladı, bu da çok önemli bir gelişme ama herkesin ağzında da normal olarak öyle bir dönemde yaşıyoruz ki bunlara karşı soru işaretleri de bir o kadar büyük olmaya devam ediyor.

A.İ.: Çünkü bunların hiçbirisi oturmuş kurallara, öngörülebilecek süreçlere oturan şeyler değil; biraz ‘ben yaptım oldu’ şeklinde ilerliyor ve dolayısıyla nereden ne çıkacağını görmek mümkün değil. Biraz da zaten bu şokla, bu öngörüsüzlükle otokratik rejimler ilerlemeyi severler çünkü ellerine her şeyi yapabilme yani en iyisinden, en kötüsüne kadar her şeyi yapabilme imkanını veriyor.

Ö.Ö.: Peki, çok teşekkürler Ahmet Bey, haftaya görüşmek üzere.

A.İ.: İyi günler.