"Yeni bir tiran türüyle karşı karşıyayız"

Ekonomi Politik
-
Aa
+
a
a
a

Ekonomi Politik'te Ali Bilge, ikinci kez ABD başkanı olan Donald Trump'ın yaptırımları sonrasında dünyanın beklediği ekonomik ve diğer sorunları değerlendiriyor.

""
Ekonomi Politik: 21 Ocak 2025
 

Ekonomi Politik: 21 Ocak 2025

podcast servisi: iTunes / RSS

Ömer Madra: Günaydın Ali Bey, merhabalar!

Ali Bilge: Merhaba Ömer Bey, merhaba Özdeş!

Özdeş Özbay: Günaydın!

Ö.M.: Son derece olayların iç içe yaşandığı Türkiye’den ve dünyadan bahsediyoruz.

A.B.: CHP Gençlik Kolları Başkanı da gözaltına alınmış.

Ö.M.: Onu görmemiştik biz.

A.B.: CHP belediyelerine yönelik geçen haftadan itibaren genişleyen iktidar operasyonu yaşanıyordu, devamının gelip gelmeyeceği sorgulanıyordu. Esenyurt Belediyesi’nden sonra Beşiktaş Belediye Başkanı da tutuklandı.

31 Mart 2019’dan 31 Mart 2024’e kadar, o zamanki DEP, bugünkü DEM Partisi’nin seçimlerde kazandığı belediyelerinin neredeyse tamamına - üç büyükşehirde 45 ilçe ve 12 belde - kayyum atanmıştı ve 65 belediyesinden sadece altısı kalmıştı.

31 Mart 2024 yerel seçimlerinden bugüne ise önce Haziran’da DEM’in kazandığı Hakkari’ye kayyum atandı; Ekim ayında CHP ’li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer tutuklandı, kayyum atandı; 4 Kasım’da DEM’li Mardin Büyükşehir, Batman, Halfeti’ye üçüncü defa kayyum atandı. 22 Kasım’da DEM’in Tunceli, CHP’nin Ovacık Belediye Başkanları görevlerinden uzaklaştırıldı. Birkaç gün sonra DEM’li Bahçesaray Belediyesi’ne kayyum atandı; Ocak’ta Mersin - Akdeniz DEM Partili Eş Başkanları uzaklaştırıldı ve tutuklandı ve geçen hafta da CHP’li Beşiktaş Belediye Başkanı tutuklandı.

Son yerel seçimlerden bu yana 10 belediye bakanının görevden uzaklaştırıldığına, tutuklandığına ve kayyım atandığına tanık olduk. Üçü CHP’li belediyeler, diğerleri Mardin Büyükşehir Belediyesi olmak üzere DEM’in kazandığı belediyeler. Bu belediyelerin ortak özelliği, kazanan partilerin ve başkanlarının yüksek oy oranlarıyla kazanmış olmasıdır.

Şimdi ekranda gördüm; CHP Gençlik Kolları Başkanı Cem Aydın da gözaltına alınmış. Bahçeli ve Erdoğan iktidarı tarafından üç-dört aydır ‘barış süreci’ diye nitelendirilen, Kürtlere dönük bir politika yürütülüyor. Diğer taraftan da bilhassa İstanbul’daki CHP belediyelerine operasyon yapılıyor ve üstelik 31 Mart yerel seçimlerinden başarıyla çıkan ana muhalefet CHP’nin iktidara uzlaşma, yumuşama dalları uzatmasına rağmen operasyonlar yapılıyor, sertleşme politikası devam ediyor.

Akla gelen soruyu hemen soralım; CHP’li belediyelere yapılan operasyonlar, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu’na uzanacak mı? CHP’nin en kuvvetli Cumhurbaşkanı adayı olarak görülen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı hakkında açılmış absürt davalar da var biliyorsunuz. Mesele, artık bu operasyonların ona doğru uzayıp uzamayacağıdır; mesele, gelip buraya düğümleniyor.

Önce Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul’da ve Türkiye genelinde Kürt seçmenden destek aldığını bir kenara not edelim. Sonra Kürt barış sürecine ilişkin devam eden görüşmeleri, iktidar ve Kürt temsilciler arasında yaşanan, ‘verimli olduğu söylenen’ ilişkileri, aynı zamanda CHP’yi yaralamaya, kuşatmaya dönük operasyonları not edelim. Bu üç fazı birbiriyle ilişkilendirerek gelişmelere bakmakta fayda var.

İktidarın DEM ve İmralı ile işbirliği iyi sonuçlanır ise CHP ve İmamoğlu’nun Kürt seçmenle ilişkisi yaralanıyor, kurulan ince bağın çözülmesi mümkün olabiliyor. İmamoğlu’na Kürt desteğinin azaltılmasının hedeflerden biri olduğunu düşünebiliriz, işler böyle gelişirse Cumhurbaşkanı’nın görev süresinin uzatılması ya da yeniden aday olması ve seçilmesi yollarının açılması da mümkün olabilir. Tüm bu tespitleri toplayarak, harmanlayarak bu mevzuya bakmak lazım.

Eğer durum birkaç ay içerisinde Ekrem İmamoğlu’nu görevden almaya varırsa, böyle bir duruma Türkiye, muhalefet, CHP hazır mı? En önemli soru budur. Böyle bir durumu önleyebilmesi, karşılayabilmesi mümkün mü? CHP’nin ve muhalefetin, İmamoğlu’nun görevden alınması ya da tutuklanmasını önleyebilecek, göğüsleyebilecek pozisyonları neler olabilir?

İşte böylesine bir durumla karşı karşıyayız.

Ö.M.: Bu son dakika haberine izin verirseniz bir ayrıntıyla değineyim; Cumhuriyet gazetesinde gördüm, ‘CHP Gençlik Kolları Başkanı Cem Aydın gözaltına alındı’ haberi vardı ve CHP Gençlik Kollarının resmi X, eski adıyla Twitter sayfasında da İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek hakkında atılan tweet olduğu iddia edilmiş. ‘Ayrıntılar gelecek’ diyor, bu kadarını okuyoruz ama Akın Gürlek konusunda epey yazı ve yorum çıkmıştı zaten bu konuda.

A.B.: Akın Gürlek zaten bütün bu operasyonları başlatan görevli.

Ö.M.: Evet.

A.B.: Hem medya üzerine açılan davalarda, hem de siyasi partilerin belediye başkanları için alınan gözaltı kararlarında ve açılan davalarda gördüğümüz bir isim.

Bu işlerin Ekrem İmamoğlu’na kadar uzaması muhtemeldir. Unutmayalım, 2019’da İstanbul’daki yerel seçimler iki kez oldu, Yüksek Seçim Kurulu akıl almaz gerekçelerle, mantıksız gerekçelerle seçimleri iptal etti, iptali eleştiren İmamoğlu hakkında açılan bir dava da devam ediyor. Pamuk ipliğine bağlı şeyler bunlar.

Mesele iktidarın muhalefet üzerine gerçekleştirdiği hamleleri, muhalefetin göğüsleyip göğüsleyemeyeceğine gelip dayanıyor. Toplumsal muhalefeti harekete geçirip geçirmeyeceğin de ise mesele düğümleniyor.

Elbette CHP’ye yapılan baskılara ve Ekrem İmamoğlu’un başkanlıktan uzaklaştırılması gibi hamlelere iç ve dış dinamiklerin nasıl tepki gösterecekleri çok önemli. Ancak dünya haline bakınca, dış dinamiklerin Türkiye muhalefetiyle ilgilenmeyeceğini varsayabiliriz. Bugüne kadar dış dinamiklerin tavrına baktığımızda, baskı altında bulunan kişi ve kurumları, hapishanedeki insanları pek fazla ırgalamıyor olduklarına tanık olduk. Dolayısıyla ağırlık koymaları zayıf gözüküyor.

Sonuçta 18 milyonluk bir kentin belediye başkanına dönük bir operasyon; bölgeyi, dünyayı ve müttefikleri ilgilendiren bir durumdur. En azından Batı dünyasındaki bazı dinamiklerin ilgisini çekmesi gerekir ama bugün bambaşka bir dinamik artık iktidarı devralıyor.

2029 sonuna kadar ABD’yi idare edecek değişikliğin, seçilmiş başkan Trump’ın görevi devralacağı bir günü yaşayacağız. Sonuçta dünyanın en önemli büyük gücü ABD, Trump gibi bir portre ile dört yıl boyunca yönetilecek. Trump’ın gezegende askeri, ticari ve ekonomik olarak her şeye çok müdahil bir portre olduğunu biliyoruz. Hem Amerika için, hem dünya için belirsizliklere daldığımızı, meçhul bir sürece girdiğimizi hep vurguluyoruz. Zaten atacakları ilk adımların da neler olabileceğini görüyoruz, göreve başlar başlamaz alacakları kararlar üzerine yaptıkları açıklamaları gördüğümüzde endişelenmemek mümkün değil.

Dünyada ve ABD’de tüm finansal kuruluşlar, şirketler, tüm devletler Trump’ın ekonomide neler yapacağını çözmeye çalışıyor, zikrettikleri yaklaşımlar belli; çevresine özgün kararlar alan, anlık kararlar da alan bir hükümlü aslında - bir hükümlü ABD’nin başkanı oldu.

Tahmin edilemezlikler içinde bir güne, bir döneme başlıyoruz. Trump’ın ekonomiye ilişkin bir sloganı var; ABD’yi yeniden büyük yap. 2025 MAGA diye bir çalışma var. ABD, zaten güçlü bir ekonomi ama bu sloganın arkasında aslında başka bir heves var, o da dünyaya daha fazla hakim olmak. En önemlisi de Çin’e haddini bildirmek.

Trump’ın ekonomik yaklaşımlarında en önemli husus, gümrük vergileri ve ek vergilerin artırılması. Enflasyonu düşürmek de ifade edilen hususlardan biri ama gümrük tarifelerini artırmak, şirketler için vergi indirimlerine gitmek, fosil yakıt üretimini arttırmak en önemli üç başlık. Tabii çok başka taahhütler de var, sayısız taahhütlerde de bulundu ama bu taahhütlerin hangilerini uygulayabileceği hususunda yorumcular tartışıyor, ‘bunu uygular ise şunu uygulayamaz’ biçiminde tartışmalar oluyor.

Kanada, Meksika, Çin ve BRICS ülkelerinin Avrupa Birliği’ne yeni gümrük tarifeleri uygulaması en önemli konu ama Çin’i engellemek daha fazla öne çıkıyor. Çin’in ABD’nin ticaret hacmi içerisindeki payı 2023 itibariyle %11 civarında, ithalatın içinde payı ise %13’lerde. Çin’e yeni bir gümrük tarifesi uygulayacak, Çin’e uygulanan tarifeye ek %10 daha geleceği ifade ediliyor, aynı zamanda sınır komşusu olan Kanada ve Meksika’ya da %25 bir artış düşünülüyor. Elektrikli araba üretimi, Kanada ve Meksika’ya kaymış vaziyette, bu nedenle bu iki ülke ekonomisi öncelikle etkilenebilecek.

Trump’ın ve kadrolarının ekonomi politikaları dünya ekonomisi ve dünya ticaretini olumsuz etkileyebilecek. Ekonomide mümkün mertebe kuralsızlaştırmanın hakim olacağı anlaşılıyor, bahsettikleri süreç kuralsızlaştırma süreci. Enerji bolluğu yaratacaklarını söylüyorlar, fosil yakıtlara dayalı enerji bolluğunun arttırılması suretiyle ucuz üretim sağlayacaklarını iddia ediyorlar. Trump ve kadrosu, bilimsel bir gerçek olan iklim krizini yok sayıyor. Biden’in ABD karasularında petrol ve doğal gaz sondajına ilişkin koyduğu yasak kaldırılacak - herhalde bu akşam kaldırır. Ayrıca Bitcoin hayranı bir ekip, kripto para birimlerine çok yakın tavırlar içinde bir kadro.

Oluşturduğu kadro, ilk iktidarına göre daha militan bir kadro; ekonomi ve siyasi kadrosu çok keskin ve aynı düşüncelerle donatılmış kişiler, ilk döneminde ekibiyle çok fazla çatışmalar yaşıyordu, sık sık değişiklikler oluyordu. Bu sefer bilhassa ekonomide, finansal alanda, inşaat, enerji ve yeni teknoloji sektörlerinde faaliyet gösteren şirket sahiplerinin ve CEO’ların olduğu bir kadro var.

Ö.M.: Evet, aynen. Bir de şunu eklemek lazım; Bitcoin olarak TRUMP Coin diye bir şey çıktı, Trump kendi adına coin çıkardı, resmen açıklandı bu. Son 24 saatte %225’lik bir değer kazanımı, yükselişi olmuş Diken’in haberine göre. Sözcü’de de var, ‘Trump, Coin paylaşımı yaptı’ diyor. 90 saniye içinde servet kazanmış. Ayrıca bir ilave haber daha var; karısının adına da Melania Meme Coin çıkarmış, ‘Kripto para dünyası oyuncağa döndü’ diye haberler vardı.

A.B.: Tüm bunlara bakarak, Trump döneminin dört yılla da sınırlı kalacağı hususunda mütereddidim, yeni bir tiran türüyle karşı karşıyayız. Trump, şu anda 80’ini aşarak başkan olan bir kişi değil mi?

Ö.M.: Biden öyleydi yani göreve başlayan en yaşlı ikinci başkan oluyor tarihteki. O da şu anda 78 yaşında galiba, dört yıl sonra 82 ya da 83 yaşını bitirmiş olacak.

A.B.: Sonraki yıllarda siyasi ömrünü uzatma gayreti olabilir, dört yıl ile yetinmeyebilir, bazı girişimlerde de bulunabilirler. Trump’un siyasi kadrosunun ABD bürokrasisini de çok ciddi bir şekilde hırpalayacak kararlar alabileceğini tahmin edebiliyoruz. Yargıya ilişkin anti-demokratik düzenlemeler gelebilir, zaten mevcut yüksek yargıdaki denge Trump’ın lehine.

Hem ABD, hem de dünya açısından çok ciddi problemleri yaşayacağımız bir döneme giriyoruz. Ekonomi de şirketleri gözetecek ve onlara çalışacak bir program uygulayacaklar. Geniş toplumsal katmanların payının bu program ile yükselmesi mümkün değil. Ayrıca dünyayı da çok ciddi hırpalayacak kararlar gelebilecek. Grönland’ı ve Kanada’yı sınırlarının içine dahil edecek ve bunun için güç kullanmayı bile göze alabilecek bir takımla karşı karşıyayız.

Ekonomi takımında Scott Bessent, Hazine Bakanı olacak; bu kişi de fon yöneticisi, son günlerde Senato’da önümüzdeki dönemde ne yapacaklarını, ne yapmak istediklerini anlatmaya çalışıyor, ‘Hedefim ek vergilerle ABD’nin iktisadi büyümesini arttırmak’ diyor. ‘3-3-3’ diye bir sloganı var, bütçe açığını GSYİH’nin %3’ne indirmeyi düşünüyor, büyümeyi %3’e çıkarmayı ve bir de ABD’nin günlük petrol üretimini 3 milyon varil ve diğer yakıtlara eşdeğer miktarda arttırmayı öngörüyor. ‘3-3-3’ buymuş...

İthalat vergileri artacak, şirket vergilerini azaltacak, enerji üretimini serbest bırakacak, temel slogan bu. Trump kadrosunun ortak özelliği, Trump’a seçimlerde inanılmaz bir şekilde kaynak aktardılar, bağışlar topladılar. Elon Musk’ın 300 milyon dolarlık katkısı oldu. Bessent de aynı şekilde kaynak aktardı, diğerlerinin de topladıkları paralar çok yüksek. Hazine Bakanı Bessent’in, Ticaret Bakanı olması beklenen Howard Lutnick, Elon Musk ve diğerlerinin aktardıkları kaynakların karşılığını ne şekilde alacakları da konuşuluyor. ABD’de gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelerde görülen yolsuzlukların benzerlerini göreceğimizi düşünüyorum, kamusal servetin bireysel servete dönüştürme programlarını görebileceğiz diye düşünüyorum.

Ö.M.: Yani sınırsız bir dönüşüm olması ihtimali var sizin de belirttiğiniz gibi. George Monbiot, tam da bu konuda taze bir yazı yazmışThe Guardian gazetesinde, Trump ile Musk’ın yeni bir sınır savaşı ilan ettiklerini söylüyor, ‘Bütün dünyadaki toplumların elindeki her şeyi kullanarak oligarşilere eğilim gösterme ile nasıl mücadele edeceğiz’ diyor. Çok ilginç, ‘400 milyar dolardan fazla serveti olan Musk’ın, ‘Ayağımızı yorganımıza göre uzatmak zorundayız, harcamalarımızı öyle yapmak zorundayız’ diye bir açıklaması oldu ama biz derken kendini kastediyor sadece yani daha doğrusu kendini de kastetmiyor, ‘bizzat toplumu kastediyor’’ diyor ve devam ediyor Monbiot, ‘Trump ve Musk, bütün her şeyi, federal bütçeyi de kesip biçip vergilerini indirmek için...’ ‘Bu zavallı sınıfın her türlü yardıma ihtiyacı var’ diye de dalga geçmiş Monbiot yazısında. ‘2020’den sadece beş yıl içinde hatta dört yıl içinde diyelim, ABD’ndeki 12 en zengin insanın servetinde sadece ufacık bir artış olmuş, %193 artış görmüşler. Kolektif olarak zavallılar, sadece 2 trilyon dolara sahipler’ diye devam etmiş Monbiot. Bu çok ciddi bir durum ve Arjantin’deki duruma ilişkin de gözlemleri var ama bunları daha sonra konuşuruz.

A.B.: 2 trilyonluk kesinti yapmayı hedefliyor Elon Musk ve birlikte bakan olarak atanacak olan iş adamı Vivek Ramaswamy ile Verimlilik Bakanları olacaklar, harcamaları bu ikili kısacakmış. Devlet Verimlilik Kurumu’nun (DOGE) başında olacaklar ancak görevlerine karşılık gelen kurumlar henüz devlette yok, zaten her ikisi de bürokrasiyi dağıtmayı düşünüyorlar. 2 trilyonluk harcama kesintisi yapacaklar ama vergileri toplayan teşkilatı da değiştireceklermiş. Eğitim Bakanlığı’nın kapatılmasını bile savunuyor Ramaswamy.

Ö.M.: O da zaten son derece tescilli teknolojiden yani gönüllü cellatlardan bahsediyor.

A.B.: Aynen öyle. Trump döneminde uluslararası ekonomik kuruluşları nasıl bir akıbet beklediğini merak ediyorum. II.Dünya Savaşı sonrasında kurulan yapılar; Dünya Bankası, IMF, OECD gibi yapılarda zaten hakim güç ABD ama buralarda son yıllarda güç savaşları da yaşandı.

IMF’nin baş ekonomistinin Trump dönemi ekonomi politikalarının muhtemel etkileri üzerine bir değerlendirmesi oldu. Baş ekonomist Pierre-Olivier Gourinchas, ‘Trump programının ABD’de ve dünyada enflasyonu tetikleme riski taşıdığını’ söylüyor. ABD ile Çin arasında ticaret savaşının yansımaları olacak, Çin ekonomisine de baskı yapacak ama dünya ekonomisini de alt üst edecek bir durum.

Biden, yönetimi devraldığı döneme göre ‘piyasalar’ açısından güçlü bir ekonomi ve düşük enflasyon bıraktı. Trumpist politikaların enflasyona yol açması FED’in programını da etkileyecek, faizleri düşürme adımları da etkilenebilecek. Trump, FED’e ne kadar müdahale edecek, Amerikalıların hep övündüğü FED’in bağımsızlığı meselesi ne olacak?

Muhtemelen, Uluslararası ekonomik ve siyasi kuruluşlardaki patronajı daha da genişleyecek, istedikleri gibi uluslararası kuruluşları da yönetecekler. Trump politikalarının önümüzdeki dönemde ABD’de enflasyonu yükselteceğini hesaba katmak lazım. Nitekim piyasa aktörleri denilen aktörler, Amerikan Merkez Bankası’nın başlattığı faiz indirimlerinin yavaşlayacağını söylüyorlar, daha az faiz indirimi bekliyorlar. Trump’ın birinci dönemindeki çılgınlıkları biliyoruz, bugün aşırı militan bir grupla iktidar olacak olan Trump ve ekibine dünyanın bırakılması, meçhul tarihin içine dalacağımızı gösteriyor.

Ö.M.: İzlemeye devam edeceğiz.

A.B.: Her programdabir köşe açılacak, öyle anlaşılıyor.

Ö.M.: Evet, teşekkür ederiz.