Açılımda ilk adım özür olmalı

-
Aa
+
a
a
a

22 Ağustos 2009Ergin Cinmen

Kürt açılımı konuşuluyor. Nereden başlamalı diye tartışılıyor. İlk yapılması gereken şey, yüreklerin soğutulması olmalı! 12 Eylül Devleti ve Ordusu’nun yaptıklarından özür diliyoruz denmeli:“Sizin dilinize yıllarca yasak getirdik, hatta 12 Eylül döneminde iki kişi arasında konuşulan Kürtçe’yi dahi yasakladık. Ana ile oğul, kardeş ile kardeş konuşamadı. İzin vermemiştik.”1980-1984 yılları arasında Cunta adına da özür dileriz denmeli. Bütün ülkenin üzerinden silindir gibi geçmenin dışında sizin üzerinizden fazladan Türk ırkçılığı yaptık. Siz Türk’sünüz neden kendinize durduk yerde Kürt diyorsunuz? diye size olmadık yaratıcılıkta işkenceler yaptık. Geçenlerde nihayet terki dünya edip ardından Genelkurmay’ımızın çarşaf çarşaf başsağlığı ilanları verdiği  Kemal YAMAK’ı, 1980 öncesi siciline atfen Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanı yapmıştık.  O da faşist bir psikopatı, Esat Oktay (soyadıyla müsemma) YILDIRAN’ı Diyarbakır Cezaevi komutanlığına getirmişti. O dönemde bu cezaevine girip de çıkanların/girip de çıkamayanların sayısı hâlâ bilinemiyor.Size sırf Kürtlüğünüz nedeniyle bok yedirdik, çiş içirdik.Babayı oğlun önünde, oğlu babanın önünde birbirlerine dövdürdük.Copları çok amaçlı ve çok yaratıcı şekilde kullandık. Doğrusu işkence yapmadaki  yaratıcılığımızı kırk yıl düşünseydik bilemezdik. Özür dileriz.Bizim yüzümüzden şu çok hevesli olduğumuz bok yedirme vakaları üzerine bütün dişlerinizi çektirmek için diş hekimlerine başvurdurduğumuz için de çok özür dileriz. Doğrusu bu işkencenin sonucunda insanın kendi dişlerinden iğreneceği aklımıza gelemedi.Size yaptıklarımızın saymakla bitmeyeceğinin farkındayız.  Hiç düşünmedik, biri bizim Türklüğümüz nedeniyle olmadık işkenceler yapsaydı ne yapardık?Mesela biri bize, “Neden sokağının, köyünün adı, mesela ‘Türk ölmez!’  Bu ismi değiştiriyorum deseydi, ne yapardık?”  80 yıl boyunca “Senin dilin yok. Anlaşılmaz sesler çıkarıyorsun” deselerdi ne yapardık?Köyünün boşaltılması gerekir, haydi başka yere deselerdi ne yapardık?80 yıl seni yok saydık. Bu ülkede Kürtler de var diyeni Türk Kürt farkı gözetmeden, büyük bir eşitlik içinde yıllarca hapsettik. Bunun için de özür diliyoruz.Sonra da neden dağlara çıktın diye seni suçladık.Hiç düşünmedik ki biri bunları Türklere yapsaydı biz ne yapardık?Köşemize çekilmek, direnmekten daha mı onurlu olurdu? Direnmesek bize ne derlerdi? “Yüzyılların Kahraman Türklerine ne oldu” demezler miydi?  Hiç düşünmedik, PKK nasıl oldu da Cunta’nın bir silindir gibi ezdiği topraklarda hem de 1984 yılında en güçlü haline neden ve nasıl geldi? Yani PKK gökten zembille mi  indi? Kedi pisliğini saklar gibi “Bunlar Marksist Leninist örgüttür. Bunun için isyan ettiler” dedik. Ve hiç düşünmedik, neden onca Marksist Leninist örgüt toz duman olurken PKK 25 yıldır silahlı mücadeleyi sürdürüyor? Çünkü siyasi kimliğe yapılan baskı ile ırk nedeniyle yapılan baskı arasında fark vardır. Zaten bunun içindir ki her türlü suç için zamanaşımı geçerli olurken jenosit suçları ile ilgili olarak zamanaşımı yoktur. O zaman bu ülkenin vicdanı var ise bir de özür ihtiyacı vardır.Bu özür yalnızca Kürtlere yapılmayacaktır. Savaş, yukarıda anlatılanlarla hiçbir ilişkisi bulunmayan Türk gençlerini de öldürdü. Onlara şehit demekle kendinizi kurtaramazsınız. Bu özür, bu ülkede yaşayan ve vicdanı olan herkese yapılmış olacaktır.Bu ülkenin tarihinde simge özürler dilenmiştir. Ve iyi de olmuştur. Mesela, asarak öldürdüğümüz zamanın Başbakan’ı Adnan MENDERES’in, yıllarca hapis yatan Celal BAYAR’ın adlarının havalimanlarına, bulvarlara verilmesi bir özürdür.Şimdi ise ilk elde Diyarbakır Cezaevi kapatılabilir ve orası insan hakları müzesi yapılabilir. Bu, bu devleti küçültmez, tam tersine demokratikleşmesine yol açar.Zaten değiştirilmesi gündemde olan yer adları, ivedilikle eski hallerine getirilir.Bunlar yalnızca Kürt açılımı için değil,  topyekûn iyileşmek için ilk adımdır. Bu Güneydoğu Anadolu halkının yüreğini soğutacak, sürece canı gönülden katkılarını sağlayacaktır.Tabii ki bunlar yetmeyecektir. Yasalarımızdaki buram buram ayrımcılık kokan hükümler yeni anayasanın yapımını beklemeksizin kaldırılmalıdır.Yine ilk elde, Anayasa’nın 66. maddesindeki “Türk vatandaşlığını” tanımının tümüyle kaldırılması hiçbir hukukî eksikliği getirmeyecektir.Ama en önemlisi Türkiye’yi bir siyasi partiler mezarlığı haline getiren Siyasi Partiler Yasası’nın 81. maddesidir. Bu maddede yazılı husus, bu devletin; bu ülkede yaşayan ve kendini Türk etnisitesi dışında gören insanların, onların dil ve kültürlerinin yok sayılmasının ilanıdır: Maddede şöyle deniyor: “SPY 81/a: Siyasi partiler, Türkiye Cumhuriyeti ülkesi üzerinde milli veya dinî, kültür ve mezhep veya ırk veya dil farklılığına dayanan azınlıkların bulunduğunu ileri süremezler.b: Türk dilinden veya kültüründen başka dil ve kültürleri korumak, geliştirmek, yaymak yoluyla Türkiye Cumhuriyeti ülkesi üzerinde azınlıklar yaratarak millet bütünlüğünün bozulması amacını güdemezler ve bu yolda faaliyette bulunamazlar.”Bir ülkenin mevzuatında böyle bir hüküm bulundukça o ülkede demokrasinin yürürlükte olduğunu hiç kimsenin öne sürmesi mümkün değildir.Hatta TRT 6’nın varlığı dahi AKP’nin kapatılma nedeni olabilir. Başbakan’ın deyimiyle “bu böyle biline.”Bana göre Abdullah ÖCALAN’ı ve PKK’yı hiç beklemeden, DTP ile görüşmeler devam ederken, yukarıda belirlenen iki faaliyete hemen geçilmelidir. Bunların hiç kimseye ve hiçbir kuruma hiçbir şekilde zararı dokunmayacağı gibi, hükümetin de elini rahatlatacak, dağın fare doğurmayacağı kanaati herkeste oluşmaya başlayacaktır.Bu ülke elindeki bu fırsatı kaçırmaz ise önümüzün çok açık olduğu aşikârdır.Yeter ki aklımızı kullanalım, vicdanımızın sesine kulak verelim.

http://www.taraf.com.tr/haber/39386.htm