Üç Büyük Tehlike: Nükleer Savaş, Futbolda Elenme, Siyasette Muhalefetsizlik
İnsanlar tatile çıktığında dahi Açık Site okurlarının tefrikasız – ve tabii kendilerinin de işsiz – kalması riskini göze alamayan Site çalışanlarının ağır baskısı üzerine, tefrikacılarınızdan şehir dışında olmayanı (ÖM), vicdanının sesine uyarak tatil boyunca her gün buradan küçük bir ses çıkartmaya karar verdi: Tatil tefrikaları, tahmin edileceği üzre, “mikrokozmik” makalaler şeklinde oluyor. İşte bugünün üç küçük noktası:
Savaş: Yalnızca ilk gün içinde 12 milyon insanı öldüreceği, 7 milyonunu da ağır yaralı, sakat, alil vesaire bırakacağı Pentagon tarafından resmen hesaplanan savaşın, yani dünyanın ilk nükleer savaşının çıkması ihtimali, aynen devam ediyor. Yalnız kalan tefrikacı karamsar palavralarına devam ediyor demeyin. Savaş ihtimali böyle devam etmeseydi Hindistan’la Pakistan’daki bütün Batılı diplomatlar ve aileleri, neredeyse bütün turistler ânında buhar olur, ABD’nin ve Avrupa’nın “çılgın” gazeteci ve televizyoncuları buraya doluşurlar mıydı o zaman? (Türk diplomatlarının, Türk turistlerinin ve Türk gazetecilerinin ne yaptıklarını sual etmeyin.) Futbol: Dünya kupası, önceki birkaç kupadan daha renkli ve kaliteli başladı. Kupa, nükleer tehlikeyi gölgede bıraktı. (Tefrikacınız da futbolun savaştan her daim daha önemli olduğunu savunmuştur zaten.) İrlanda’da yapılan bir bilgisayar simülasyonu, kupa başlamadan bütün maçları dikkatle oynadıktan sonra: Brezilya-İtalya finali ve Brezilya şampiyonluğu öngörüyor. Tefrikacınız, high-tech’e olan büyük güveniyle bahislerini buna göre oynamaya başladı bile. (Biyolojik özellikleri de ihmal etmeyelim. Miyop gözlerle baktığımızda, ilk iki günün grup maçlarının ardından, bu iki takıma Arjantin ve İspanya’yı da eklemenin akıllıca olacağı düşünülebilir. Özellikle Arjantin, en azından futbolda “iflas”ın en uzak noktasında görünüyor!) İlk üç gün maçlarının en güzeli Brezilya-Türkiye idi. Türkiye kahramanca oynadı. Hasan Şaş’ın golü oynanan tüm maçlardaki gollerin en güzeliydi. Hakan Şükür’ün performansı turnuvanın ilk üç günün en büyük fiyaskosu idi. (Kendisinin soyunma odasında unutulmuş olduğu söylenebilir.) Ronaldo, ilerki maçlarda en büyük olduğunu gösterebilir. Maçın Koreli hakemi de turnuvanın ilk büyük fiyaskosu idi. Brezilya ve Nike markalarının etkisinde kalmış olabilir. Penaltı ile frikik arasında küçük bir fark vardır. Penaltı 18 içindeki kusurlu hareketlere verilir. Bu minik hata yüz milyonlarca insanın ve katrilyonlarca liranın akıbetini belirleyebilir. Türkiye de hakemin penaltı ve frikiklerdeki fiyaskosuna karşı –en azından sahada ve sunumda -- yerlerde sürünüp ağlama seansına geçmediğine göre, artık olgun ve büyük ülkeler sınıfına, Avrupa Birliği’ne girme yoluna girmiş demektir, diyebiliriz. Siyaset: Başbakanın sağlığı ve karar verme yetisi üzerinde ülkede kendisi ve eşi dahil hiç kimsenin, istihbarat teşkilatları dahil hiçbir kurumun bilgisi ve haberi yok. Avrupa Birliği hedefi konusunda Cumhurbaşkanı’nın öngördüğü çokpartili platforma Başbakan katılamazsa, ben de katılmam diyen Profesör Çiller’in de siyaset ya da muhalefet kavramlarından pek bir haberi olmadığı ortaya çıktığı gibi; hayat,ölüm ve zaman kavramlarından ne kadar haberdar olduğu da doğrusu tartışılır. Ne ana, ne muhalefet, ne lider... Profesör Çiller, Einstein’dan geçtik, keşke futbol sevseydi bari...Devamı yarın...